Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1374 E. 2022/1763 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1374
KARAR NO: 2022/1763
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2018
NUMARASI: 2018/48 E. – 2018/1110 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin …’in kardeşi olduğunu, …’in ise davalı …’e yüklü miktarda borcu bulunduğunu, borçların vadesi geldiğinde ve ödeyemediğinde …’ün maddi olarak zorlanması sebebiyle, davalı … ve davacının kardeşi …’in müvekkiline gelerek kredi çekerek bu borcu ödemesini, bu ödeme karşılığında kendisine teminat olarak bir daire vereceklerini, bu dairenin değerinin borçtan fazla olan kısmı için ise kendisinden bir senet alacaklarını beyan ettiklerini, sözleşmeye göre davalı …’ün bu gayrimenkulü üçüncü bir kişiye satmak istediğinde davacı …’in çektiği kredinin alıcı veya davalı … tarafından ödeneceğini ve senedin de davacı …’e iade edileceğini, davacı …’in de ek bir bedel talep etmeden daireyi bu alacıya devredeceğini, bu hususların sözleşme ile taraflar arasında hükme bağlandığını, bu işlemlerin amacının davacının kardeşi …’in borcu için davacının kardeşi …’e vade yaratmak olduğunu ancak aradan geçen süre içinde müvekkilinin davalı …’e daireyi verip senedi almayı ve kredisini kapatmalarını teklif ettiğinde davalı … tarafından buna yanaşılmadığını aksine davacı …’in teminat olarak verdiği senedin takibe konulduğunu, bu sebeple şartları gerçekleşmeden teminat senedi ile davalı tarafından müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını beyanla müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından müvekkiline usulüne uygun olarak senet verildiğini ve sözkonusu senedin vadesi gelmesine rağmen ödenmediğini, müvekkili tarafından alacağın tahsili için sözkonusu icra takibine başlanıldığını, davacı tarafça icra takibine itiraz edilmediğini, davacı tarafından dava konusu senedin taraflar arasındaki bir kısım ticari ilişkilerden kaynaklı olarak müvekkiline verildiğinin aynen ikrar edildiğini, davacı tarafça borçlu olunmadığının yazılı deliller ile ispat edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin hak kaybına uğramaması için zamanaşımı ve husumet itirazları olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince “… davalı ile dava dışı olup davacının kardeşi olan … arasında borç para alıp verme yönünde bir ilişki bulunduğu, 3.kişinin davalıya olan borcunu ödeyememiş olması sebebiyle davacının devreye girerek kendi adına bankadan kredi çektiği , kredi karşılığında kendisine bir taşınmaz devredildiği, kullandırılan kredinin bir kısmının davalıya kardeşinin borcu karşılığı verildiği, yetmeyen bedel yönünden ise davaya konu senedin düzenlendiği, senet bedeli ödendiğinde taşınmaz değerinin üçüncü bir kişiye yada davalıya yapılacağı ve senedin iade edileceği yada taşınmazın üçüncü bir kişiye satılması halinde kredinin kalan kısmı ile senet bedelinin üçüncü kişi tarafından ödeneceği hususunda anlaştıkları sabit olmakla, uyuşmazlıkta davacının halen adına devredilen taşınmazın tapuda kayıtlı olduğu , taşınmazın üçüncü bir kişiye yada davalıya iade edilmediği anlaşılmakla, davaya konu senedin davacıya iadesinin henüz koşullarının oluşmadığı, senet bedelinin ödenmesi halinde davalının sebepsiz zenginleşmeyeceği, sadece davacının adına kayıtlı taşınmazı davalıya yada üçüncü bir kişiye devretme zorunluluğunun kalmayacağı, davacı ile üçüncü kişi olan kardeşi arasındaki iç ilişkide haklarını kullanmakta özgür olduğu sonuçlarına varılarak …” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki sözleşmede dava dışı davacının kardeşi …’in davalıya borcu için davacının kredi çekeceğinin, bu kredi bedelinin davalıya ödeneceğinin, buna karşılık olarak davacıya bir daire devredileceğinin, daire değerinin borç bedelini aşan kısmı için davacının davalıya bir senet verdiğinin/ düzenlendiğinin taraflar arasında çekişmesiz olduğunu, çekişmenin ise bu dairenin satışının kim tarafından sağlanacağı, teminat için verilen senedin takibe konulabilmesinin şartlarının neler olduğu ve satışın gerçekleşmemesi durumunda tarafların yükümlülüklerinin neler olduğuna ilişkin olduğunu, sözleşmenin mahkeme tarafından hatalı bir biçimde yorumlandığını, teminat hukukunun prensiplerine aykırı bir biçimde davanın reddine karar verildiğini, daireye alıcı bulmak yükümlülüğünün davalıda olduğunu, davacın tek borcunun davalının belirlediği alıcıya dairenin devrini sağlamak olduğunu, dava konusu senedin teminat senedi olduğunun taraf beyanları ve mahkeme kararı ile sabit olduğunu, teminat bonolarına dayalı olarak kambiyo takibi yapılamayacağını, emsal mahiyette Yargıtay 12. HD’nin 04.07.2006 ve 11905/14673; Yargıtay 12. HD’nin 26.04.2012 ve 2011-30319/14074 kararlarının bulunduğunu, sunulan sözleşme ile dava konusu bononun kayıtsız şartsız bedel ödeme vaadini içermediği sabit olduğundan menfi tespit isteminde haklı olduğunu, mahkemenin sözleşme yorumunun tarafların amacına menfaatlerine ve aralarındaki ilişkiye aykırı olduğunu, davalı …’ün 152.000-TL krediden gelen para+123.000-TL senet bedeli=275.000-TL aldığını, davalı …’ün 275.000-TL değerinde ev+100.000-TL küsür …’e verdiğini, …ün 100.000-TL’den fazla zarara ticarete girmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, sözleşme serbestisi ilkesinin ihlal edildiğini, müvekkilinin iradesinin inançlı temlik sözleşmesi olduğunu, daire satın alma amacı gütmediğini, kiralama yapsa da zarar etmeyeceğini, sözleşmenin yok sayılarak müvekkilinin burayı kiraladığının iddia edilemeyeceği gibi sözleşme yok sayılarak müvekkilinin burayı satın aldığının da söylenemeyeceğini, müvekkilinin sözleşmenin şartları sağlandığı taktirde daireyi iadeye veya …e getirdiği müşteriye devre hazır olduğunun her zaman söylendiğini, buna ilişkin ihtarnamenin bulunduğunu, davalının krediyi ödeyip davacıya ödediği kredi taksitlerini ödeyip ve senedi iade etmeyip daireyi her zaman iade alabileceğini ancak sözleşmeyi ihlal ile senedi takibe koyduğunu, bunun kötü niyetten yaralanma olduğunu, hukuk düzeninin bunu korumaması gerektiğini, gerekçeli kararda tanık dinletilmeme sebebinin açıklanmadığını sadece bu hususun bile kararın bozulması için yeterli bir sebep olduğunu beyanla kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacının kardeşi …’in müvekkiline borçlu olduğunu, borcunu ödeyemeyince davacı … tarafından çekilen kredi ile müvekkiline ait borç ödeneceğinin, karşılığında dava dışı … tarafından yapılan binadan davacıya … pafta … ada … nolu parselde 2 numaralı dairenin davacı …’e devredileceğinin, devredilen taşınmaz değeri borç bedelinden fazla olduğundan müvekkiline karşılığında davacı tarafından dava konusu senedin verileceğinin, davacıya devredilen daire satılınca davacının borcunun ödeneceğinin, davacının üstüne bedel istemeden taşınmazı satın alan 3. kişiye devredeceğinin, hesaplanacak bedel karşılığında taşınmazın satış bedeli ile asıl borç arasında olan fazla olan kısım davalıya iade edileceğinin ve davalının da dava konusu senedi davacıya bu durumda iade edeceğinin kararlaştırıldığı ancak devredilen taşınmazın halen tapuda davacı adına kayıtlı olduğunu, dava dışı 3. kişiye devrinin olmadığını, davalıya da iade edilmediğini ayrıca taşınmazın değerinin gerek senetten gerekse kredi borcundan daha yüksek olduğunu, devredilen taşınmaz bedelinin yüksek olmasından dolayı davalıya senet verildiğini, halen davacı tarafından davalı müvekkiline borcun ödenmediğini, davacının kredi borcundan asıl sorumlu olanın davacının kardeşi olduğunu, davacının borcu üstlendiğini, müvekkilinin her halükarda asıl alacaklı durumunda bulunduğunu, dava konusu senedin usul ve yasaya uygun olarak tanzim edildiğini, davacının imza inkarının bulunmadığını, senedin ticari ilişki sebebiyle davacı tarafından davalıya bizzat verildiğinin kabul edildiğini, senet bedeli devredilen taşınmaza ilişkin fark bedelini içerdiğinden bedeli ödendiğinde müvekkilinin sebepsiz zenginleşmeyeceğini sadece hakkı olan alacağının tahsil edilmiş olacağını, borç ödendiğinde taşınmaza ilişkin tasarruf yetkisi bulunan davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığını beyanla kararın isabetli olduğundan bahisle davacının istinaf başvurusunun reddinin gerektiğini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca taraf vekillerinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; İİK 72. maddesinden kaynaklanan, İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takibe konu 24.01.2017 tanzim ve 30.06.2017 vade tarihli 123.000,00 TL bedelli bono bedelinden davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ile bilgi, belge ve kanıtlara göre, taraflar arasındaki sözleşme gereğince; davacının dava dışı kardeşinin davalıya olan borcunun ödenmesi kapsamında davacının kredi çekerek taşınmaz satın aldığı, taşınmazın bedeli krediyi aştığından taşınmaz bakiye bedeli olmak üzere davacı tarafından davalıya davaya/ takibe konu bononun ödeme aracı olarak malen verildiği, davacı ile davalı arasında taşınmazın üçüncü kişiye devir şartlarının ve senedin hangi şartlarla davacıya iade edileceğinin kararlaştırıldığı, neticeten taşınmazın hali hazırda davacı üzerine kayıtlı olduğu sabittir. Taraflar arasında bononun malen verildiği çekişmesiz olup dava konusu taşınmazın davacı adına tescilli olduğu kesin olmakla, henüz dava dışı 3. kişiye taşınmazın devri söz konusu olmadığından senedin iadesini gerektiren koşulların oluşup oluşmadığının denetlenmesinin mümkün bulunmadığı, yani devir olmadığından senedin iade koşullarının henüz oluşmadığı, dosyadaki somut maddi vakıalarda çekişme bulunmadığı, senet bedeli dikkate alındığında senetle ispat kuralının geçerli olduğu, dosya kapsamına göre tanık dinlenmesini gerektirir vakıanın bulunmadığı, tanık dinlenmesinin yasa gereği mümkün bulunmadığı, davacının bononun bedelinin hamile ödenmesinden sorumlu olduğu, bu durumda TMK’nın 6. ve HMK’nın 191. maddesi uyarınca ispat yükünün davacı senet borçlusunda olduğu, davacının senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerektiği kabul edilmiştir. Eldeki davada ispat yükünün davacıda olup davacı tarafından bononun hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak nitelikteki iddiasını 6100 Sayılı HMK’nın 200. ve 201. maddesi gereği ancak senet (kesin delil) ile ispat edebileceği muhakkak görülmüştür. Mezkur bononun taşınmaz bakiye bedeli olarak verildiği, taşınmazın halen davacı üzerinde kayıtlı olduğu sabit olmakla senedin taşınmaz bedeline karşılık olduğu belirlenmiş olup aksine dair davacının iddiasının davalı taraftan sadır olmuş yazılı belge ile kanıtlanması zorunludur. Davacı tarafça bu yönde belge sunulmamıştır. Senet bedeli ödendiğinde taşınmaz bedeli kararlaştırıldığı şekilde bütünüyle ödeneceğinden davalı sebepsiz zenginleşmeyecek senet iade edilemeyeceğinden davacının sadece sözleşmede kararlaştırılan üçüncü kişiye devir yükümlülüğü ortadan kalkacaktır. Davacı tarafın istinaf istemlerinin yerinde olmadığı belirlenmiştir. Davacının istinaf dilekçesinde emsal mahiyette sunduğu kararlar takibin iptaline ilişkin iddialar olup iş bu menfi tespit davasında dinlenmesi mümkün değildir. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/11/2018 tarih ve 2018/48 E., 2018/1110 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/12/2022