Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/137 E. 2020/416 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/137 Esas
KARAR NO: 2020/416
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/05/2017
NUMARASI: 2014/374 E. 2017/377 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı arasında distribütörlük sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmeden kaynaklanan 113.644,55 TL alacaklarının davalı tarafça ödenmediğini beyan ederek 113.644,55 TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalıya gönderilen mail yazışmalarında görüleceği üzere, stokta kalan malların iadesiyle ilgili taraflar arasında mutabakata varıldığını, bunun üzerine de davacıya iade faturası ( hizmet faturası ) düzenlendiğini, borcun bu şekilde sonlandırıldığını, davacının her hangi bir alacağının kalmadığını, aksine kendilerinin alacaklı olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi kararında; davalının düzenlemiş olduğu iade faturasına ilişkin taraflar arasında anlaşma bulunmadığı, sadece teklif aşamasında kalan davacının e-maili olduğu, teklifte yer alan diğer şartların da gerçekleşmediği, bilirkişi raporunun detaylı, gerekçeli, denetime elverişli olduğu, davalı vekilinin 27/04/2017 tarihli beyanı ile tasdik edilen, bilirkişiler tarafından raporlarına dayanak alınan davalı tarafın sunduğu defterlerin ilgili sayfalarının aslının aynı şerhi ile sunulan sayfaları ve davalıya düzenlenen faturanın aslının aynıdır şerhi ile dosyada bulunması, başkaca da davalı vekilince davaya konu incelenebilecek müvekkiline ait defter ve belge yoktur şeklindeki beyanı üzerine, davalı taraf defterlerinin incelenmesine ilişkin yerine getirilemeyen ara karardan vazgeçildiği, tarafların ticari defter veya kayıtlarına göre davacının davalıdan alacaklı olduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak 113.644,65 TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekil istinaf dilekçesinde; Taraflar arasında e-mail yazışmaları ile 113.644,554 TL tutarlı ürünlerin iadesine ilişkin fatura düzenlenmesi konusunda mutabakata varıldığını, bu hususta hizmet bedeli açıklamalı 08.05.2012 tarihli faturanın düzenlendiğini, bu şekilde davacı ile mahsuplaşıldığını, davacıya borçlarının olmadığını, Hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, davalıya ait ticari defter incelemesi yapılmadığını, istinabe evrakının yetkili makama gönderilmediğini, sonrasında davalı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olmasına rağmen mahkemece bu ara karardan gerekçesiz bir şekilde vazgeçildiğini, ispat hakkının engellendiğini beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında yapılan distribütörlük sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik alacak davasıdır. Davacı, davalı ile aralarında yapmış oldukları distribütörlük sözleşmesi gereği davalının, davacıya ait ürünleri sattığını, davalının taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı olarak aldığı mal ve hizmetin bedelini ödemediğini iddia etmiş, davalı ise; yapmış oldukları mail yazışmaları neticesinde davacı ile mutabakata vardıklarını, bu kapsamda düzenlenen iade faturası nedeniyle mahsuplaşıldığını beyan ederek davalıya borçlu olmadığını savunmuştur. Uyuşmazlık, taraflar arasında yapılan distribütörlük sözleşmesi uyarınca davalı tarafça davacıya ait ürünlerin satılmak üzere alınması nedeniyle stokta kalan malların iadesi hususunda taraflar arasında bir anlaşmaya varılıp varılmadığı, bu hususta davalı tarafça düzenlenen iade faturasına itibar edilmesi gerekip gerekmediği, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise ne miktarda alacaklı olduğu noktalarında toplanmaktadır. Taraflar arasında yapılan mail yazışmaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 27.02.2012 tarihli davacı tarafça davalıya gönderilen mailde, ürünlerin iadesinin mümkün olmadığı, geriye ”ürünlerin imhası” ile ”kampanya olarak kullanılmasını sağlama” seçeneklerinin kaldığı hususları belirtilerek bundan sonra perakende satışların içinden hangi şartlarla indirim yapılacağına ilişkin öneride bulunulduğu, daha sonra davalı tarafça davacıya gönderilen 27.06.2012 tarihli mailde, yeni ürün siparişi verileceği, ödemesinin peşin yapılacağı, toplamda 113.646,00 TL tutarında iskonto faturası düzenleneceği, yine bu tutarda çek düzenleneceği yönünde öneride bulunulduğu, devamında karşılıklı mailler üzerinden önerilerin ayrı ayrı reddedildiği görülmüştür. Dolayısıyla taraflar arasında bir mutabakata varılamadığı anlaşılmıştır. Davalı, hizmet bedeli açıklamalı 08.05.2012 tarihli iadeye ilişkin faturayı, davacı ile varılan karşılıklı mutabakat sonucu düzenlediğini iddia etse de, yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, taraflar arasında bu yönde bir mutabakat bulunduğu sonucuna ulaşılamadığı, dolayısıyla 08.05.2012 tarihli faturanın davacı kabulünde olup olmadığının tartışılması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu hususta ilk derece mahkemesince, davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırıldığı, dosyaya sunulan bilirkişi raporuna göre, 08.05.2012 tarihli faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olmadığının tespit edildiği, anılan raporun teknik ve bilimsel açıdan yeterli olduğu, diğer yandan bahse konu faturanın davacı tarafa tebliğine ilişkin dosyaya yansıyan bir bilgi, belge ve delilin de olmadığı görülmüştür. Davalı her ne kadar, davalıya ait ticari defter incelemesi yapılmadığını, istinabe evrakının yetkili makama gönderilmediğini, sonrasında davalı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olmasına rağmen mahkemece bu ara karardan gerekçesiz bir şekilde vazgeçildiği ileri sürmüş ise de, davalı vekilinin, davacı ile olan ilişki dönemini kapsayan defterin ilgili sayfaları ile bahse konu faturanın bir suretini dosyaya sunduğu, davanın 27.04.2017 tarihli celsesinde, sunulan belgelerin haricinde davaya konu incelebilecek davalıya ait defter ve belge olmadığını beyan ettiği, bilirkişi raporunda, sunulan bu belgelerin de değerlendirildiği, dolayısıyla davalı defterleri üzerinde istinabe yoluyla inceleme yaptırılmasında bir hukuki yarar bulunmadığı, rapora göre; gerek davacı tarafın yasal defterlerinde ve gerekse davalı tarafça dosyaya sunulan cari hesap ekstrelerinde, davacı tarafın davalıdan 115.135,75 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, ancak talepten fazlaya hükmolunamayacağı sonucuna varılmıştır. Bu nedenlerle davalı tarafın istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmektedir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 7.763,05 TL nispi harçtan davalı tarafça peşin yatırılan 1.940,76 TL nin mahsubuyla bakiye kalan 5.822,74 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4- İstinaf yargılama giderleri olarak; Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 10/12/2020