Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1364 E. 2022/1761 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1364
KARAR NO: 2022/1761
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2018
NUMARASI: 2017/254 E. – 2018/1375 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:15/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine davalı tarafından İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapıldığını, müvekkili tarafından takibe karşı imza inkarına dayalı olarak dava açıldığını, yapılan imza incelemesinde imzanın borçluya ait olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, yapılan yargılama sırasında çekin araba satışı amacıyla verildiği beyanında bulunulduğu için icraya konu olan çekin kayıtsız şartsız borç ikrarı olan belge olma niteliğini yitirdiğini ve belgenin mücerretliğini ortadan kaldırdığını, çekin bir ödeme aracı olmasının yanında bir araç satışına konu yapıldığını iddia eden alacaklının bu satışı ispat etme yükümlülüğünün doğduğunu, davalının bahsettiği aracın satıcı … tarafından … isimli kişiye satıldığını, müvekkilinin bu araç satışı ile bir ilgisinin de bulunmadığını, icra takibinin derdest olduğunu, müvekkiline ait araçların haczedildiğini ve muhafaza altına alındığını, müvekkilinin bu sebeple artık işini yürütemez hale geldiğini, neticeten çekin bir alım satım ilişkisine dayalı olarak verildiği savunulduğundan ispat yükünün davalı üzerinde olduğunu beyanla icra konusu çekin bedelsiz olduğunun tespiti ile takibin iptalini, çek bedelinin %20’sinden az olmamak üzere davalı aleyhinde tazminata hükmedilmesini, dava sonuna kadar icra dosyasına tedbir konularak takibin durdurulmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının … Giresun şubesinden verilme 15/05/2015 tarihli ve 20.000-TL bedelli çeki imzalayarak tanıklar huzurunda müvekkiline verdiğini, çek ile davacı aleyhine İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunulduğunu, davacının çekin kaybolduğu beyanıyla Giresun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (ATM Sıfatıyla) 2015/308 Esas sayılı dosyası ile çek iptali davası açıldığını, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinde imza itirazında bulunduğunu, yapılan yargılamada bilirkişi incelemesi ile imzanın davacıya ait olduğunun ortaya çıktığını, davacının %20 icra inkar tazminatı ile %10 para cezasına mahkum edildiğini, kararın kesinleştiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “Öncelikle davaya konu çek bir ödeme aracı olup, çekin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla verildiği yolunda yasal karine mevcuttur. Bu durumda, davacının söz konusu çeki mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla verdiğinin kabulü gerekir.Yasal karinenin aksini yani çekin borç ödenmesinden başka bir amaçla verildiğini iddia eden davacı tarafın bunu kesin delillerle ispatlaması gerekir. Davada ispat yükü davacıdadır. Bahsi geçen satış sözleşmesinde davamız taraflarının ismi dahi geçmediği gibi çekten de bahsedilmemiştir. Zira çek hamiline yazılı olup davalı beyanında çekin davacı ve … tarafından verildiğini beyan etmiştir. Netice olarak yasal karinenin aksini ispat yükünün davacı tarafta olduğu ve davacının iddiasını mahkememize kanaat veren kesin ve inandırıcı delillerle ispat edememiş olması gerekçesi ile davanın reddine, infaz edilmiş bir tedbir kararı bulunmadığından ve şartları oluşmadığından davalının tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ile yargılama aşamalarındaki beyanları tekrarla, İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına konu çek hakkında açılan icra mahkemesindeki davada alacalı vekilince (çekin bir ödeme aracı olmanın yanında bir araç satışına konu yapıldığı) yapılan beyanlar ile senedin talil edildiğini, bu sebeple artık bu senedin mücerret borç ikrarı olma özelliğini kaybettiğini, davacı tarafın talil beyanlarında senedin hangi sebeple aldıklarını hangi borç ilişkisine karşılık geldiğine ilişkin açıklamaları sebebi ile artık ispat yükünün yer değiştirdiğini, davalının ispat yükünü üzerine aldığını, bu sebeple müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitinin gerektiğini, davalı alacaklının müvekkilinin ortağı olan … isimli bir kişinin kendi borcu için müvekkilinin çekini verdiğini müvekkilinin bir borcu sebebi ile verilmediğini kabul ettiğini, satıcı … tarafından … isimli kişiye satılmış olduğunu, müvekkilinin bu araç satışı ile bir ilgisi de bulunmadığını beyanla hükmün kaldırılmasına, icra konusu çekin bedelsiz olduğunun tespiti ile takipte ödenen miktarın müvekkiline ödenmesine, icra takibine konu çek bedelinin %20 sinden az olmamak üzere davalı aleyhinde tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve masrafların davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacının imza inkarına ilişkin açtığı davanın Yargıtay tarafından onandığını buna rağmen kötü niyetli olarak eldeki menfi davasını açtığını, talil kurumunun iş bu davada uygulanamayacağını beyanla davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; İİK m.72’den kaynaklanan, davacının takibe konu çekin veriliş sebebinin davalı tarafından talil edildiği bu sebeple bedelin ödenmesinden sorumluluğunun bulunmadığı iddiası ile, İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takip dosyasına konu çek sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespiti/ istirdat istemine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. ” 6100 sayılı HMK’nın “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesi “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir. Belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddi hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hâllerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine belli bir olaydan, belli olmayan diğer bir olay için çıkarılan sonuçtur. Karineler ispat yükünün bir istisnasını oluşturur. Lehine karine olan taraf ispat yükünden kısmen veya tamamen kurtulur. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanuni karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyeti yerine karine ile kabul edilen durumun aksinin ispat edilmesi söz konusu olur. Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.05.2019 tarihli ve 2017/19-1656 E., 2019/548 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır. Çekin veriliş sebebinin her iki tarafça talil edilmesi hâlinde ispat yükü borçlu üzerindedir. Diğer bir ifade ile bu durumda ispat yükü yer değiştirmez. HMK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca borçlunun çekin bedelsiz olduğunu ispat etmesi gerekir. Çek niteliği itibarı ile kural olarak ödeme aracı olup illetten mücerrettir. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından çekte imza inkarı ile İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/14159 Esas sayılı davanın açıldığı, bilirkişi raporu ile çekteki imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiği sabittir. Davacı, icra hukuk mahkemesindeki yargılamada davalı tarafından çekin veriliş sebebinin talil edildiğini (Davacı ile dava dışı araç ruhsat sahibi kişi arasında araç alışverişi olduğu ancak aracın aynı zamanda haricen davalıya satıldığı, aracın davalı tarafından dava dışı sahibine iadesi üzerine çekin kendisine verildiğinin davalı tarafından beyan edildiği belirlenmiştir.) beyanla ispat yükünün davalıda olduğunu iddia ile eldeki menfi tespit/ istirdat davasını açmıştır. Davacı vekilinin dava dilekçesinde çekin ödeme aracı olduğu, çekin hangi amaçla verildiğinin ispat edilmesine gerek olmadığı iddia edilmekle davalının icra hukuk mahkemesinde davacının imza inkarına ilişkin yargılamadaki savunmasında satış bedeline ilişkin olarak senedi talil ettiği ve senedi talil eden tarafın ödeme olgusunu ispat etmesi gerektiği yönündeki davacının aksi iddiası yerinde bulunmamıştır (emsal mahiyetinde YHGK’nin 2017(19)11-826 Esas- 2020/667 Karar sayılı- 23.09.2020 tarihli kararı) Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara göre, davacı çekin ödeme aracı olarak nakden verildiğini, davalı ise 3. kişiden olan alacağın tahsili amacıyla çekin verildiğini beyan etmekle davacı çekin bedelinin hamile ödenmesinden sorumlu olup davalının beyanının talil niteliğinde olmadığı, bu durumda TMK’nın 6. ve HMK’nın 191. maddesi uyarınca ispat yükünün davacı senet borçlusunda olduğu yolundaki genel kuralın yer değiştirmeyeceği ve davacının senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerektiği kabul edilmiştir. Somut olayda ispat yükünün davalıda olmadığı yer değiştirmediği açık olup, davacı tarafından çeklerin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak nitelikteki iddiasını 6100 Sayılı HMK’nın 200. ve 201. maddesi gereği ancak senet (kesin delil) ile ispat edebileceği muhakkak görülmüştür. Sunulan çeklerin metinlerinde malen olarak verildiğine dair bir ibare bulunmadığından, çeklerin bu sebeple düzenlendiğini davalı taraftan sadır olmuş yazılı belge ile kanıtlamak zorunda olup, davacı tarafça bu yönde belge sunulmamıştır. Davacı tarafın istinaf istemlerinin yerinde olmadığı belirlenmiştir. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2018 tarih ve 2017/254 E. 2018/1375 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/12/2022