Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1358 E. 2022/1423 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1358
KARAR NO: 2022/1423
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21/03/2019
NUMARASI: 2018/165 E. – 2019/132 K.
DAVANIN KONUSU: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Yönetim Kurulu’nun 13.02.2018 tarihli kararı ile gelen kovuşturma dosyası içindeki sevk yazısında; …’in yazılı ve sosyal medyada yer alan gerçek dışı ve iftira niteliğindeki açıklamaları, …’ın taraf olduğu 2.FSHHM’nin 2017/609 E. sayılı mahkeme duruşma tutanaklarının sosyal medya üzerinden ifşa edilerek henüz mahkemece kesinleşmemiş bir karar üzerinden … tüzel kişiliği ve yönetim kurulu üyeleri aleyhinde asılsız iddia ve karalamalarda bulunması ve aynı konularla ilgili 12.02.2018 tarihli duruşmada gerçeği yansıtmayan ve mahkemeyi yanıltıcı nitelikteki ifadelerde bulunduğu iddiasıyla … Üye Disiplin Yönergesinin ilgili maddeleri gereğince işlem tesis edilmek üzere Haysiyet Kuruluna sevk olunduğunu, … Yönetim Kurulu Başkanı … hakkındaki “… köy derneğini mahalle derneği gibi yönetiyor, … iyi yönetilmiyor, … bir çıkmazın içinde, görevini doğru yapan ya da yapmayan var, şikayet olunan taraf maalesef görevini yapamıyor. … Başkanlığı yaptığından beri birliği nereden nereye götürdü diye bir hesap sorulmalı, tüm bunların yargı önünde hesabı sorulacak. Adalet yerini bulacak” şeklindeki ifadelerin hiçbir şekilde hakaret içermediğini, kaldı ki bir yönetime talip olan, yönetimin içinde yer alan herkes eleştiriye, hatta ağır eleştiriye katlanmak zorunda olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 05.02.2014 tarih ve 2013/4-205 E. 2014/56 K. Sayılı ilamında, Başbakan ve siyasi parti yöneticilerinin eleştirilere açık, hoşgörülü olması gerektiğini, sert eleştirilerin kişilik haklarının ihlali anlamına gelmediği yönündeki kesin kararının, … yönetimini kapsamadığının düşünülemeyeceğini, bu sebeple; … haysiyet kurulunun 08/03/2018 tarihli toplantısında davacıya verilen kınama cezasının iptaline ve ihtiyati tedbire karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Haysiyet Kurulu kararından da görüleceği gibi davacının Haysiyet Kuruluna sevk sebeplerinin …’in yazılı ve sosyal medyada yer alan gerçek dışı iftira niteliğindeki açıklamaları ve duruşma tutanaklarının sosyal medya üzerinden ifşası olduğunu, davacının Haysiyet Kuruluna sevkine sebep olan, “… köy derneğini mahalle derneği birliği gibi yönetiyor, …’dan hesap sorulmalı, öncelikle eser sahiplerinin hakkını arama noktasında hiçbir çalışması olmadığı gibi, koyduğum hedefleri geri götüren … tarihinde haysiyet kurulunu en fazla çalıştıran, iki defa kayyum atanan ibra olmadan yeniden aday olup seçilen en fazla üye ihraç ettiren bir başkan olarak anılacak.. Telif hakkı kutsaldır, bireysel hırsların üstündedir, yönetimin sıkıntısı olmasa niye denetimden kaçsın ki, bütün belgelere el konulmalı, yarın yargıya taşınmalı” şeklindeki beyanlarının hem … tüzel kişiliğini tahkir etmekte hem de Yönetim Kurulu başkanı hakkında TCK uyarınca hakaret ve suç isnadı içermekte olduğunu, … Üye Disiplin Yönergesinin kınama başlıklı 6/b maddesinde: “… Genel Kurulları ve …’ın tüm çalışma mahallerinde huzur, sükûn ve çalışma düzenini engelleyici tutum ve davranışlar içinde olmak, … çalışanları veya diğer üyeler hakkında yüze karşı veya gıyapta hakaret, tahkir edici sözler sarf etmek, genel ahlak ve edep dışı davranışlarda bulunmak,” fiillerinin kınama cezası yaptırımına tabi tutulduğunu, davacının da … tüzel kişiliği hakkında itibar zedeleyici ve Yönetim Kurulu başkanı … için ise gıyabında hakaret ve suç isnadı içeren beyanları sebebiyle kınama cezası aldığını, aynı konuda başka bir üye tarafından, Haysiyet Kurulunun davacının sosyal medya üzerinden … Yönetim Kurulu başkanı ve diğer Yönetim Kurulu üyeleri hakkında hakaret ve kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan beyanlarda bulunduğu gerekçesiyle Haysiyet Kurulu tarafından verilen hak mahrumiyeti kararının kaldırılması talebiyle açılan başka bir davada (1.FSSHM 2017/44E. ve 2017/234K. ) meslek birliğinde verilen kararın yerinde olduğunun tespit edildiğini, … Haysiyet Kurulunun 08.03.2018 tarihli davacı hakkındaki kararının meslek birliği Tüzüğüne dolayısıyla hukuka uygun olduğundan davanın reddi gerektiğini beyan etmişlerdir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacının meslek birliği başkanı hakkında sarf ettiği sözlerin, bir bütün olarak eleştiri niteliğinde olduğu, eleştirilerin kurumun itibarını zedelediği hususunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne, … Meslek Birliği tarafından davacı hakkında verilen 08/03/2018 tarih 2014/1614 sayılı haysiyet kurulu kararının (kınama) iptaline,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Haysiyet Kurulu kararına konu ifadelerin, eleştiri sınırlarını aşan ve … itibarını zedeleyen nitelikte olması sebebiyle … Haysiyet Kurulu, … Üye Disiplin Yönergesi’ne göre inceleme yapıldığını ve davacı hakkında 6/b maddesine göre yaptırım uygulandığını, açıklamaların eleştiri sınırlarını aştığını, uygulanan yaptırımda bir hukuksuzluk bulunmadığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, … haysiyet kurulunun 08/03/2018 tarihli toplantısında davacıya verilen kınama cezasının iptali istemine yöneliktir. Davacının, … Yönetim Kurulu Başkanı … hakkında, yazılı ve sosyal medyada yer alan açıklamaları sebebiyle davalı meslek birliği tarafından davacının kınama cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir. İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. Ancak belirtmek gerekir ki, ifade özgürlüğü sınırsız değildir. İfade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa’nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma sebeplerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Davacının dava konusu açıklamalarında … Yönetim Kurulu Başkanı … hakkında sarf ettiği söz ve ifadelerin, ifade özgürlüğünün sınırlarını aşıp aşmadığını tespit ederken Mahkemece ortaya konulan gerekçenin, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değil ise demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez. Tüm bu açıklamalar ışığında davaya konu ifadeler değerlendirildiğinde; “… köy derneğini mahalle derneği birliği gibi yönetiyor, …’dan hesap sorulmalı, öncelikle eser sahiplerinin hakkını arama noktasında hiçbir çalışması olmadığı gibi, koyduğum hedefleri geri götüren … tarihinde haysiyet kurulunu en fazla çalıştıran, iki defa kayyum atanan ibra olmadan yeniden aday olup seçilen en fazla üye ihraç ettiren bir başkan olarak anılacak.. Telif hakkı kutsaldır, bireysel hırsların üstündedir, yönetimin sıkıntısı olmasa niye denetimden kaçsın ki, bütün belgelere el konulmalı, yarın yargıya taşınmalı” şeklindeki davacı beyanlarının anayasal eleştiri sınırları içerisinde yer aldığı, kişilik haklarını zedeleyici bir niteliğinin bulunmadığı, dolayısıyla Mahkemece, … Haysiyet Kurulu tarafından kınama cezasının iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/03/2019 tarih ve 2018/165 E., 2019/132 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/10/2022