Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1349 E. 2022/1757 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1349
KARAR NO: 2022/1757
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2018
NUMARASI: 2016/848 E. – 2018/1014 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit- İstirdat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında müvekkili ile dava dışı … aleyhine kambiyo takibi başlattığını ancak senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını beyanla, davalıya 6.583,78 TL borçlu olmadığının tespiti ile cebri icra tehdidi altında ödenen 4.000,00 TL’nin iadesini, takipte ihale edilen davacı aracının dava tarihindeki değerinin tespiti ile faiziyle birlikte iadesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı borçlunun bu senetten 10 yıldır haberdar olduğunu, açılan davanın kötü niyetli olduğunu, kaldı ki imzasına itiraz ettiği senet içeriğinin kısmen de olsa kabul edildiğini, işlemden kaldırılan dosyanın kendilerince yenilendiğini, yenileme emrinin davacıya tebliğ edilmesine rağmen itirazda bulunulmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “Senet yönünden keşide tarihinden önceki mukayeseye elverişli davacı … tarafından resmi kurumlar nezdinde samimi olarak atılmış ıslak imza örnekleri celp edilerek, bizzat mahkememizce de davacının isticvabı yoluna gidilerek imza örnekleri alınmıştır. Toplanan bu belge ve deliller ATK’ya gönderilmiştir. ATK tarafından yapılan inceleme neticesinde senetteki imzanın davacıya ait olmadığı tespiti yapılmıştır. Söz konusu rapor Yargıtayın aramış olduğu kriterlere uygun ve denetime elverişlidir. Buna göre senedin üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu sebeple, icra dosyası kapak hesabı uyarınca bono bedeli ve ferileriyle birlikte davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti gerekmiştir. İstirdada konu 4.000,00 TL ödemenin ise davacıya ait … plakalı aracın açık arttırma sonucunda ihaleyle yapılan satış neticesinde gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Ancak, bu satış ile ihalenin ve ödemenin tarihleri dikkate alındığında İİK’nın 72/6 maddesi uyarınca bir yıllık hak düşürücü sürenin çoktan geçtiği anlaşılmakla mahkememizce hak düşürücü süre olgusu re’sen nazara alınarak davanın bu yönden reddi gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne- kısmen reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Senet metninde keşidecinin bir adi ortaklık olduğunu, … İnşaat … adlı adi ortaklığın iki ortağının mevcut olduğunu, ortaklık adından da anlaşılacağı üzere …’un da bir ortak olduğunu, TBK m.680’de (ilişkinin kurulduğu tarihte yürürlükte olan paralel düzenleme eski 818 Sayılı BK m.520) adi ortaklığın düzenlendiğini, ortakların üçüncü kişilere etkisinin ve üçüncü kişiler karşısında ortakların birbirlerini temsilinin TBK m.637 ‘de düzenlendiğini, yani, adi ortaklardan yalnızca birinin imzasının diğer ortakları üçüncü kişiler nezdinde bağlayıcı olduğunu, müvekkilinin davacı ve ortağı …’nin ortak girişim olarak Gaziosmanpaşa Belediyesi’nden almış oldukları inşaat- taahhüt işi kapsamında hafriyat işi yaptığını ve alacağına karşılık kendisine bu senedin verildiğini, senedin davacı veya ortağından herhangi biri tarafından düzenlenmiş olmasının üçüncü kişi konumunda olan müvekkiline karşı sorumlulukları bakımından bir fark bulunmadığını, adi ortakların faaliyetleri kapsamında düzenlediği borçlandırıcı belgeden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, emsal mahiyette Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin benzer bir davada verdiği 1982/4522 Esas, 1982/4931 sayılı ve 25.11.1982 tarihli kararının bulunduğunu, şirket namına yapılan bir işlemden dolayı davacının sorumluluğunun bulunup bulunmadığının tespiti için yalnızca davacının imzasının tespitinin yeterli olmadığını, adi ortaklıkta temsil ve dışa (üçüncü kişilere) karşı sorumluluğa dair kanunen temsil yetkisini haiz şirket ortaklarının tamamı yönünden inceleme yapılması gerektiğini, davacının borçlu olmadığının tespiti için yalnızca imzanın kendisinden sadır olmadığının tespiti yeterli olmadığını, bu hususta delil sunulmadığını ve davanın kanıtlanamadığını, davacı vekilinin imzaya itiraz ettiği senetten kaynaklanan borcu bir sonraki açıklamasında açıkça kabul ettiğini, davacının mezkur dosyada vekilliğini yürüten avukatın dile getirmeye çalıştığı hususun adi ortaklık hissesi olduğunu, adi ortakların üçüncü kişilere karşı adi ortaklık işlemleri kapsamında borcun tamamından ortaklık hissesi ile bağlı olmaksızın müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, takibe konu senetten kaynaklı borç kabul edilmiş olduğundan huzurdaki davanın dinlenebilir tarafı bulunmadığını, davacının senetten 10 yıldır haberdar olduğunu ve alacaklı müvekkilinin alacağına ulaşmasını engelleme amaçlı kötü niyetli olduğunu, İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı olan ve takipsizlik sebebi ile işlemden kaldırılan dosyasının 02.11.2012 tarihinde taraflarınca yenilendiğini, yenileme dilekçesi ve yenileme emri davacı/ borçluya tebliğ edildiğini, davacı/ borçlunun itirazda bulunmadığını, davacı adına kayıtlı mahcuz taşınmaza haciz konulup da satış aşamasına ilerlenmesi üzerine huzurdaki dava ve ihalenin feshi davasının açıldığını, davacının … Bankası A.Ş. ye bu taşınmaz ile ilgili teminat ipoteği verdiğini, “bankanın ipotek bedelinin altındaki satışa muvafakat vermeyeceği” yaptıkları işlemlerin akamete uğrayacağı zannı ile 18.08.2016 tarihine kadar icra dairesine hiç uğramadığını, Gaziosmanpaşa …İcra Dairesi’nin … Talimat dosyasından 05.09.2016 gününe satış günü verilmesi üzerine harekete geçerek, Esas dosyası olan İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyaya 18.08.2016 tarihinde “ kapak hesabı yapılarak dosya borcunun kendisinden tahsil edilmesini, satış işlemlerinin düşürülmesine dair talimat yazılmasını” diyerek talep açtığını, daha sonra da bu talebinden vazgeçtiğini, bu işlem dahi davacının alacaklıyı zarara uğratmak ve tahsilat yapmasını engellemek için her yolu denediğinin ve kötüniyetli olduğunun göstergesi olduğunu, İİK m.72’nin yanı sıra imzaya itirazda İİK m168/4 düzenlemesinin mevcut olduğunu, takibin yasaya aykırı olarak durdurulduğunu beyanla kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini, takibin durdurulması kararının da kaldırılmasını, takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; İİK m.72/6 gereği kısmen reddedilen istirdat davasında hak düşürücü sürenin uygulanmamasının gerektiğinden bahisle kararın kaldırılması davanın kabulüne karar verilmesi talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; İİK m. 72’den kaynaklanan, davacının takibe konu bonoda mevcut keşideci imzasının sahteliği iddiası ile, İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra takip dosyasına konu 31/03/2007 tarihli, 5.600,00 TL bedelli bono sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile ödenen paranın istirdadı istemine ilişkindir. Eldeki davaya konu bono incelendiğinde; keşide tarihinin 01.03.2007, ödeme tarihinin 31.03.2007, bedelin 5.600,00 TL, lehtarın davalı … olduğu, bedeli nakden ahz olunmuştur ibaresini taşıdığı, keşidecinin şeklen İnşaat Mühendisi … İnşaat … Ortak Girişimi kaşesi ile imzalandığı tespit edilmiştir. Bono, kambiyo senedi/ kıymetli evrak olup; keşideci ile ilk hamil lehtar arasında düzenlenen mücerret borç ikrarı/ ödeme vaadidir. Bononun zorunlu unsurları; bono kelimesi, kayıtsız ve şartsız belirli bir ödeme vaadi, bononun ilk hamili olan lehtarın adı, düzenleme/ keşide tarihini ve düzenleyenin/ keşidecinin imzası olup bu hususları içermelidir. Aksi halde bononun varlığından/ geçerliliğinden bahsedilemeyecektir. Bir senedin bono niteliği taşıyabilmesi için düzenleyenin el yazılı ıslak imzasının varlığı şarttır. Düzenleyenin imzasının borçluya ait olduğunu ispat yükü bononun ödenmemesi halinde icra takibine başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden hamile ait olduğu yerleşik Yargıtay kararları gereğidir. Bir bononun, bono ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerdiği durumlarda diğer imzaların geçerliliği bu durumdan etkilenmez geçerliliğini korur, özellikle bu düzenleme çerçevesinde bononun birden fazla kişi tarafından düzenlendiği durumlarda diğerlerinin imzalarına rağmen bir kişinin imzası yerine sadece mühür koyduğu durumlarda ilgili senet yine bono hükmündedir. Bononun, adi şirketi kıymetli evrak düzenlemede temsile yetkili ortağı tarafından imzalandığı durumlarda adi şirketin tüzel kişiliği olmadığı için diğer ortaklar da keşideci olarak sorumluluk taşır (Bozer/ Göle Ekim 2017-7. Baskı sayfa 192). Ancak özel yetki verilmedi ise sorumluluk bulunmayacağı gibi bir bononun yetkisi olmadığı halde veya yetkisi aşılarak bir başkası adına ve hesabına imzalanması halinde, ilgili kişi tarafından onam/ icazet verilmezse imzayı atan bizzat kendisi sorumlu olup temsil edildiği iddia olunan kişi sorumlu kılınamaz. Somut davada, davacı imzasının sahteliğini iddia etmiş ve denetlenebilen, hüküm kurmaya elverişli, eksiksiz ve belirli bilirkişi raporuyla senette yer alan davacı keşideci imzasının davacıya ait olmadığı teknik olarak belirlenmiştir. Davacı davasını İİK m.72 kapsamında takibe sıkı sıkıya bağlı olacak şekilde takibe konu bonodan borçlu olmadığı iddiasına dayandırmakla, davalı senedin adi ortaklık adına imzalandığından ve borcun mevcut olduğundan bahisle davacının sorumlu olduğunu beyan etmiş ise de, yukarıda izah olunduğu üzere davacının imzasının sahte olmasından ve davacının senetle borçlanma iradesi bulunmadığından bonodan kaynaklanan alacaktan sorumlu tutulması mümkün değildir. Davacının takibe konu senet sebebiyle keşideci olarak borçlu olmadığı belirlenmekle davacının mutlak def’i olarak bu durumu herkese karşı ileri sürebileceği de muhakkaktır. Davalı davacıdan alacaklı olduğunu iddia etmekte ise de bu iddia iş bu davadan farklı bir davaya konu yapılabilecek nitelikte olduğundan iş bu davada dinlenmesi mümkün görülmemiştir. Davacının davasını yasa çerçevesinde açtığı, yasal hakkını kullandığı görülmekle davacının kötü niyetinden bahsedilemeyeceğinden davalının aksi yöndeki istinafı da yerinde bulunmamıştır. Davacı vekiline usule uygun istinaf harç tamamlama muhtırasının e-tebliğine rağmen (27.02.2019 alıcı tarafından açılmış- izleyen 5. günün sonunda tebliğ yapılmış sayılmıştır.) istinaf harcının davacı tarafından yatırılmadığı tespit olunmakla davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 344. maddesi gereğince yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, davacının istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına, davalının istinaf sebepleri yerinde görülmemiş olmakla yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- A)- Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 344. maddesi gereğince yapılmamış sayılmasına, B)- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/10/2018 tarih ve 2016/848 E. 2018/1014 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 449,73 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 113,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 336,33 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/12/2022