Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1339 E. 2022/1753 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1339
KARAR NO: 2022/1753
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 14/02/2019
NUMARASI: 2018/445 E. – 2019/46 K.
DAVANIN KONUSU: Tenfiz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Almanya’da mukim bir şirket olduğunu, davalı hakkında müvekkiline ait ticari işaretleri ve markayı iltibas uyandıracak şekilde kullanmasından ötürü bu firmaya karşı Almanya’da dava açıldığını, vakıaların Almanya Hamburg Eyalet (Bölge) Mahkemesi’nce değerlendirildiğini ve davalının Avrupa Birliği içerisindeki ticari ilişkilerinde müvekkilinin onayı olmaksızın, dokuma makinelerine ait parça ve aksamlar için “…” ve “…” işaretini kullanmaktan men edilmesine karar verildiğini, Almanya’daki yargılama neticesinde dava harcı, yargılama masrafları ve vekalet ücreti gibi masrafların Türk Hukuku’nda olduğu gibi haksız çıkan davalıya yükletildiğini ve Alman Mahkemesince yapılan yargılamanın sonucunda ana kararın masraflarına ilişkin olarak Masraf Tespit Kararı oluşturulduğunu ve davalı yana tebliğ edildiğini, yargılama neticesinde oluşan masrafların, davalının Almanya’da görülen davayı takip eden Av. … vasıtası ile talep edildiğini ancak bugüne kadar bir ödeme yapılmadığını ve bu masrafları tahsil edebilmek için söz konusu kararın tenfizinin Mahkememizden talep etme zorunluluğunun hasıl olduğunu iddia ile Almanya Hamburg Eyalet (Bölge) Mahkemesi’nin 02/01/2018 tarihli kesinleşme şerhini havi 312 O 339/16 Esas sayılı kararına bağlı olan yine aynı esas numaralı “Masraf Tespit Kararı”nın Türkiye’de icraya esas olmak üzere tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Yargılama giderleri yönünden tenfizi istenen karar ile Mahkemenin 2016/148 Esas sayılı dosyasında, tarafları, dava sebebi ve dava konusu birebir aynı olan bir dava görülmekte olduğundan kararın tenfizinin hukuka uygun olmadığını, Türkiye’de açılan davanın sonucunda verilecek kararın Almanya yönünden de geçerli bir karar olacağını, sadece Türkiye yönünden hukuki sonuç doğurmayacağını, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiş olan kamu düzenine ilişkin kuralların yabancı ülke kararlarının tenfizinde de aynen geçerli olduğunu, bu kapsamda dava konusu kararın tenfizinin istenmesi, gerek dayanağı kararda hukuki yarar yokluğunun bulunması, gerekse derdestlik sebebiyle kamu düzenine aykırı olduğunu, Mahkemece mevcut koşullara göre davayı reddetmemesi durumunda Bakırköy 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/148 Esas sayılı dosyasının sonucunu bekletici mesele yapmasına ve sonucuna göre hukuki yarar yahut kesin hüküm sebebiyle tenfiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini ve tenfizi istenen kararın 6769 Sayılı Yasanın 152. maddesine açıkça aykırı olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi tarafından “… Davacı vekili tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının aslını ve onaylı tercümesini ibraz etmiştir. Kararın tetkikinden, Almanya Hamburg Bölge (Eyalet) Mahkemesi’nin 312 O 339/16 dosya nolu kararı ile davalının davacının marka haklarını Almanya sınırlarında ihlal ettiğinden bahisle tecavüzün tespitine ve men’ine karar verdiği, kararın 02/01/2018 tarihinde kesinleştiği, bu karara bağlı olarak davalının davacıya 7.633,11 Euro yargılama giderini ödemesine dair masraf tespit kararının verildiği, karar içeriğinden ve başlığından bu davada davalının vekille temsil olunup haklarının korunduğu, Türk kamu düzenine bir aykırılığın söz konusu olmayıp, MÖHUK 54. Maddesinde aranan koşulları taşıdığı görülmüştür. … Davalı vekili her ne kadar Mahkememizin 2016/148 Esas sayılı dosyasında aynı davacı tarafından aynı davalı aleyhinde dava bulunduğundan bahisle derdestlik sebebiyle davanın reddini gerektiğini savunmuş ise de, bu dosyamızın tetkikinden, davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhinde Türkiye’de tescilli markasına dayalı olarak markaya tecavüzün önlenmesi ve tazminat istemi ile derdest dava mevcut ise de, tenfizi istenen yabancı mahkeme kararı Almanya’daki tecavüzlere ilişkin olup, eldeki dava dosyasında ise yabancı mahkeme kararının yargılama giderine ilişkin kısmının tenfizi istendiğinden, bu savunmaya itibar edilmemiştir. Yine MÖHUK’un 54/c. maddesi hükmüne göre tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmaması, yabancı kararın elde edilmesinde uygulanan yabancı hukukun Türk kamu düzenine aykırılığının incelenmesi esasen söz konusu olmaması, tenfiz kararı verecek hakimin yabancı hakimin bu karara hangi kanunu, nasıl uyguladığını inceleme yetkisine sahip bulunmaması karşısında davalı savunmalarına itibar edilmeyerek davanın kabulü ile, MÖHUK 54. maddesine öngörülen koşulları taşıyan yabancı mahkeme kararının tenfizine …” gerekçesi ile davanın kabulüne, Federal Almanya Cumhuriyeti Hamburg Eyalet Mahkemesi’nin 02.01.2018 tarihli kesinleşme şerhinini havi 312 O 339/16 esas sayılı kararına bağlı 7633,11 Euro tutarlı masraf tespit kararının tenfizine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin gerekçesinde hukuka uyarlık olmadığını, yargılama giderleri yönünden tenfizi istenen karar ile Türkiye’de Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/148 Esas sayılı dosyasında, tarafları, dava sebebi ve dava konusu birebir aynı olan bir davanın derdest olduğunu, Türkiye’de aynı mahiyette açılan davanın sonucunda verilecek kararın Almanya yönünden de geçerli bir karar olacağını, sadece Türkiye yönünden hukuki sonuç doğurmayacağını, HMK gereği kamu düzenine ilişkin hükümlerin yabancı ülke kararlarının tenfizinde de aynen geçerli olduğunu, MÖHUK m. 54/c. maddesi uyarınca tenfizi istenen kararın kamu düzenine aykırı olmaması gerektiğinin açıkça hükme bağlandığını, davacının hukuki yararının olmamasının yanı sıra derdestlik bulunduğunu ve bunun kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, hakim tarafından re’sen nazara alınması gereken hususlar olduğunu, gerekmesi halinde Bakırköy 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/148 Esas sayılı dosyasının sonucunu bekletici mesele yapması gerektiğini, tenfizi istenen kararın nihai hüküm olmadığını, infazının mümkün olmadığını, tenfizi istenen kararın savunma hakkı yeterince kullanılmadan ve hukuka aykırı olarak verildiğini, ürünlerin yasal olarak satıldığını beyanla kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini, aksi kanaatte ise Bakırköy 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/148 Esas sayılı dosyanın bekletici mesele yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Almanya’daki davada, davalının Alman avukatı tarafından savunma yapıldığını, davalının davayı kaybettiğini, kararın 02.01.2018 tarihinde kesinleştiğini, yargılama sebebiyle yargılama masrafları ve vekalet ücretine hükmedildiğini, Alman Mahkemesi tarafından bu masraflar için “Masraf Tespit Kararı” oluşturulduğunu, bu masrafların davalı tarafından davacı tarafa ödenmediğini, bu sebeple Almanya’daki “Masraf Tespit Kararı”nın tenfizi için dava açıldığını, davalının istinaf dilekçesi incelendiğinde genel olarak Almanya’daki asıl kararın geçersizliğinin üzerine kurulu bir istinaf dilekçesi sunulduğunu, tenfiz davasında esasa yönelik inceleme yapılamayacağını, davalının işbu davada “derdestlik itirazı”nda bulunulmasının da mümkün olmadığını, Alman Mahkemesi kararının 7. , 11. ve 12. sayfalarında “iki davada farklı ihtilaf konularının bulunduğu” tespitinin yer aldığını, davalının cevap ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususların neredeyse tamamının Alman Mahkeme Kararı’na karşı Almanya’daki kanun yollarını tüketerek ileri sürülmesi gerektiğini beyanla davalının istinaf talebinin reddine karar vermesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, Almanya Hamburg Eyalet (Bölge) Mahkemesi’nin 02/01/2018 tarihli kesinleşme şerhini havi 312 O 339/16 Esas sayılı kararına bağlı olan yine aynı esas numaralı “Masraf Tespit Kararı”nın Türkiye’de icraya esas olmak üzere tenfizine karar verilmesi istemine ilişkindir. Türk hukukunda yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi, 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun m. 50 ila 63 arasında düzenlenmiştir. MÖHUK’ta düzenlenen şartların varlığı hâlinde yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi mümkündür. MÖHUK m. 50’de yabancı mahkeme kararının tenfizine ilişkin, “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir. MÖHUK m. 54’te ise Türk hukukunda tenfiz kararı verilebilmesi için gerekli olan şartlar tek tek sayılmıştır. Anılan maddeler bir arada değerlendirildiğinde, m. 50’de sayılan hususların tenfizin ön şartları; md. 54’te sayılan hususların ise tenfizin esas (asli) şartları olduğu söylenebilir. Bu bağlamda MÖHUK md. 50’deki nitelikleri taşıyan yabancı bir mahkeme kararı olması hâlinde, md. 54’e göre inceleme yapılarak tenfiz konusunda bir karar verilecektir. Ayrıca somut olayda yabancı mahkeme kararının Kanunda sayılan şartlara uygun olduğu tespit edilirse, tenfiz kararı verilmek zorunda olup, hâkimin aksi yönde davranma konusunda takdir yetkisi bulunmamaktadır. Türk hukukunda tenfiz kararı verilebilmesi için yapılacak inceleme yalnızca Kanunda sayılan şartların sağlanıp sağlanmadığı ile sınırlıdır. Bir diğer ifadeyle, hâkim, yabancı mahkeme kararının tenfizi için yasal şartların oluşup oluşmadığını incelemek yerine, kararın içeriği hakkında bir değerlendirme yapamayacaktır. “Révision au fond (revizyon yasağı)” olarak adlandırılan ve Türk hukukunda benimsenen bu sisteme göre, yabancı mahkeme kararında yer alan maddi ve hukuki tespitlerin doğruluğu Türk mahkemelerince inceleme konusu yapılamaz. Yargıtay 11. HD, 16.01.2019 tarih ve 2018/2555 Esas- 2019/391 Karar sayılı kararında, revizyon yasağının kabul edilmesinin gerekçesini “Buna göre örneğin Türk tenfiz hakimi “kural olarak” yabancı mahkeme kararının doğruluğunu inceleyemez (revizion au fond yasağı). Zira aksinin kabulü, aynı davanın Türk mahkemesinde tekrar görülmesi ve yeni bir Türk mahkemesi kararının ortaya çıkması sonucunu doğurur” şeklinde ortaya koymuştur. Öğretide, Türk hukukunda revizyon yasağının yasal dayanağının MÖHUK m. 55/2’te yer alan “Karşı taraf ancak bu bölüm hükümlerine göre tenfiz şartlarının bulunmadığını veya yabancı mahkeme ilâmının kısmen veya tamamen yerine getirilmiş yahut yerine getirilmesine engel bir sebep ortaya çıkmış olduğunu öne sürerek itiraz edebilir” şeklindeki düzenleme olduğu belirtilmiştir. Tenfiz için Kanunda belirlenen ön şartlar; yabancı bir mahkeme tarafından verilen bir karar olması, kararın hukuk davalarına ilişkin bulunması ve o ülke kanunlarına göre kararın kesinleşmesi şeklindedir. Öncelikle Türk mahkemelerince tenfiz kararı verilebilmesi için yabancı bir devletin yargı organı tarafından verilmiş karar bulunması gerekmektedir. Öğretide, tenfizi talep edilen kararın bir mahkeme kararı olup olmadığının o ülke hukukuna göre belirleneceği; kararı veren organın yetkisini devletten alması ve bir egemenlik adına karar vermesi gerektiği ifade edilmiştir. Milletler arası mahkemelerce verilen kararların tenfiz edilip edilmeyeceği ise, Türkiye’nin tarafı bulunduğu milletlerarası anlaşmalara göre belirlenmektedir. MÖHUK md. 50’de yalnızca yabancı mahkemeler tarafından verilen ilamların tenfize konu olabileceği açıkça ifade edilmiştir. Bahsi geçen düzenleme karşısında, ilam niteliği taşımayan kararlar (ara kararlar, tedbir niteliğinde geçici kararlar ya da yabancı senet ve belgeler gibi) hakkında Türk mahkemelerince tenfiz kararı verilemez. Tenfiz için gerekli bir diğer ön şart, yabancı mahkeme kararının hukuk davalarına ilişkin olmasıdır. Bu bağlamda, hukuk davası hakkında vasıflandırma yapılırken, kararı veren mahkemenin niteliğinden ziyade, kararın içeriğinin özel hukuktaki ihtilaflara ilişkin olması önem taşımaktadır. Öğretide, yabancı mahkeme kararında yer alan hükümlerin özel hukuka ilişkin olup olmadığının hâkimin hukukuna (“lex fori”) göre belirleneceği, bir diğer ifadeyle vasıflandırma konusunda Türk mahkemelerince bir karar verileceği kabul edilmiştir. Yabancı mahkeme kararının tenfiz edilmesi için gerekli olan bir diğer ön şart ise, kararın verildiği ülke hukukuna göre kesinleşmiş olmasıdır. O hâlde verildiği ülkenin kanunlarına göre henüz kesinleşmemiş ancak icra edilebilir olan bir kararın Türk hukukunda tenfiz edilmesi mümkün değildir. Yabancı mahkeme tarafından verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği ise yabancı ülkenin hukukuna göre belirlenecektir. Son olarak tenfiz kararı için aranan esas şartlar ise, MÖHUK md. 54’te “a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması. b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması. c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması. ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması” şeklinde sıralanmıştır. Neticeten tenfize karar verebilmek için; karşılıklılık ilkesine tabi, infazı kabil, yabancı hukuk mahkemesinin, kesinleşen kararının bulunması, kararın kamu düzenine aykırı olmaması gerekir. Eldeki davaya konu yabancı mahkeme kararının verildiği ülke olan Almanya ile karşılıklılık ilkesinin uygulandığı, yabancı mahkeme kararının kamu düzenine aykırılık teşkil etmediği, yargılamada tarafların savunma haklarına riayet edildiği, davalı tarafın vekili vasıtasıyla davasını takip ettiği, savunma hakkının kısıtlandığına dair bilgi, belge veya delilin bulunmadığı, kararın infazı kabil olan eda hükmüne ilişkin karara bağlı olarak değerlendirilen yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin olduğu, davacının yabancı mahkeme kararında taraf olması sebebiyle tenfiz isteminde hukuki yararının bulunduğu, kararın yukarıda izah olunan tenfiz şartlarını taşıdığı belirlenmiştir. Davalı yargılama safhalarında ve istinaf aşamasında her ne kadar Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/148 Esas sayılı dava dosyasının (UYAP üzerinden yapılan sorgulamada davacı …- davalı … Ltd. Şti., dava konusu marka hakkına Türkiye’de mevcut tecavüzün men’i ve haksız rekabetin giderilmesi, davanın reddine ilişkin kararın İstanbul BAM 16. HD’nin 2017/1115 Esas- 2017/1049 Karar numaralı esastan ret kararı üzerine 12.01.2020 tarihinde kesinleştiği tespit edilmiştir.) varlığının derdestlik teşkil edeceğini aksi kanaatte dosyanın bekletici mesele yapılıp sonucuna göre karar verilmesini talep etmiş ve akabinde 01.09.2020 tarihli dilekçesi ile kararın kesinleşmesi sebebiyle kesin hüküm itirazında bulunmuş ise de; tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının Almanya’da mevcut tecavüzün men’i ve haksız rekabetin giderilmesine ilişkin verilen yargılama giderlerine ve vekalet ücretine ilişkin olduğu, yani mezkur dosyadan farklı fiillere ilişkin talepleri içerdiği, yine somut olayda yabancı mahkeme kararının Kanunda sayılan şartlara uygun olduğu tespit edilmiş olduğundan tenfiz kararı verilmek zorunda olduğu, hâkimin aksi yönde davranma konusunda takdir yetkisi bulunmadığı, yukarıda izah olunduğu üzere revizyon yasağı gereği de yabancı mahkeme kararının doğruluğunu inceleme yetkisi bulunmadığından ilk derece Mahkemesi tarafından isabetli karar verildiği belirlenmiştir. Sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/02/2019 tarih ve 2018/445 E., 2019/46 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL daha harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, tarafların kararın kendilerine tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvuruda bulunma hakkı bulunmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/12/2022