Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1335 E. 2022/1451 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1335 Esas
KARAR NO: 2022/1451
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 19/02/2019
NUMARASI: 2017/484 E. – 2019/46 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesinde özetle; Davalının, müvekkilinin tescilli marka ve logosunu kullanarak açtığı https://www…com/… sayfasında, müvekkilin ticari itibarını ve markasını çok ciddi şekilde zedeleyecek şekilde, sözde müvekkili firmanın hizmet ve ürünleri hakkındaki gerçeğe aykırı yorumlara ücretsiz şekilde yer verdiğini, müvekkilinin tescilli markası ve logosu altında umuma açık şekilde yapılan bu yorumlara karşılık ise müvekkilinin cevap hakkını kullanmasına izin dahi vermeyerek, bu işlem için para talep etmekte olduğunu, davalının “…” markasını kendi internet sitesinde kullanarak kendi lehine haksız ve hukuka aykırı olarak menfaat elde etmesinin, müvekkili markasına ve manevi şahsiyetine zarar verdiğini, aynı zamanda “…” logosunu internet sitesinde izinsiz olarak kullanarak, müvekkilinin marka hakkına tecavüz ettiğini, müvekkilinin maddi haklarını olduğu kadar manevi şahsiyetine karşı da zarar verdiğini, davalının söz konusu eylemlerinin, müvekkili şirketin ticari itibarını zedeleyecek şekilde, şirketi ve ürünlerini kötüleyen içeriklerin eleştiri sınırının içerisinde olup olmadığı, gerçeğe aykırılığı, güncel olup olmadığı gibi unsurlar dikkate alınmaksızın, söz konusu içeriklere izin vermesinin müvekkilinin manevi olarak yıpranmasına yol açtığını, müvekkili şirket lehine TTK’nun 58 maddesi gereğince, haksız rekabet fiilinin sona erdirilmesi veya önlenmesine ilişkin hizmet sağlayıcı aleyhine tedbir kararı verilmesi veya içeriğin geçici olarak kaldırılması dâhil somut olaya uyan uygulanabilir başka tedbirler alınması gerektiğini, davalının süreklilik arz eden bu eylemleri göz önüne alındığında, söz konusu eylemlerin devamına engel olmak adına, müvekkilinin duyduğu manevi elem ve marka itibar zedelenmesine istinaden 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini, müvekkili marka hakkına tecavüzün tespiti ve men’i, https://www…com/… sitesinde yer alan ve marka hakkı müvekkiline ait olan markasına ait logonun site içeriğinden derhal kaldırılması, eğer bu mümkün değilse https://www…com/… isimli internet sitesinin erişimin engellenmesini, haksız rekabetin tespiti ve men’i ile https://www…com/… sitesinde yer alan ve müvekkilinin markasını küçük düşürücü ve ticari itibarını zedeleyici yazıların site içeriğinden derhal kaldırılmasını, müvekkili ve markasının manevi zararına ilişkin, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tazminine, müvekkilinin kişilik hakkına karşı yapılan saldırıyı kınayan kararın verilmesini ve kararın yayımlanmasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı müvekkilinin yer sağlayıcı olup; huzurdaki davada pasif husumetinin bulunmadığını, bu suretle davanın reddi gerektiğini, ayrıntılı olarak izah edileceği üzere müvekkiline ait www…com adlı internet sitesinin yer sağlayıcı fonksiyonunu yürüttüğünü, …com’un tüketici şikâyetlerinin dile getirilmesi için mecra yaratan bir web sitesi olduğunu, yayınlanan şikâyetlerde kendisine ait içerik ve ifadeleri olmadığı gibi, tüketicilerin -yani üçüncü kişilerin- aldıkları ürün veya hizmetlerden duydukları memnuniyetsizlikleri dile getirmeleri için “ortam-yer sağlayıcı fonksiyonunu yürüttüğünü, bu sebeple huzurdaki davanın tarafı olamayacağını, huzurdaki davanın davalılarının içerik sağlayıcılar olduğunu, …com’un, üretici, müşteri ve son kullanıcı arasında etkin, tarafsız bir ortam ve yer sağlayıcı ve çözüm platformu olduğunu, üyeler tarafından girilen içeriklerin gerekli kontrollerin ardından sitede yayınlanmakta olduğunu, siteye üye olmak için SMS onayı gerektiğini, siteye üye olan bütün kullanıcıların bu onay sürecinden geçtiğini, bu sebeple kullanıcıların gerçekliğinin tartışmadan uzak olduğunu, değişen çağda müşteri memnuniyetinin sağlanmasında son derece önemli bir işleve sahip olduğunu, www…com ‘un sadece üye olan şirketlere hizmet veren bir platform olmadığını, tüketiciler tarafından yazılan bütün şikâyetlere verilen cevapların üye-üye olmayan ayrımı yapılmadan yayınlanmakta olduğunu, hakkında şikâyet yayınlanan kurumların cevap haklarını kullanabilmekte olduğunu, hiçbir firmanın cevap hakkının kısıtlanmadığını, üye firmalara verilen öncelik hakkı ile şikâyetin yayınlanmadan çözülmesi imkânı tanındığını, www…com platformundaki içeriklerin hiçbir şekilde müvekkili tarafından sağlanmadığını, davacının cevap hakkının kullanılmasına izin verilmediği iddiasının yersiz olduğunu, www….com internet sitesinde yayınlanan şikâyetlerin müvekkili tarafından sağlanmadığını, bu içeriklerin …com bünyesindeki redaktör kadrosu ile hukuka ve ahlaka mugayir içeriklerin çıkarıldığını veya yayınlanmadığını, bu kere haklarındaki şikâyetlere cevap vermek isteyen firmalara cevap hakkı tanındığını, davacının “cevap hakkını kullanmasına izin dahi vermeyerek, bu işlem için para talep etmektedirler’’ iddiasının mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin; isteyenin cevabını internet sitesinde yayınlamakta olduğunu, ancak kurumsal üyelik yapmak isteyen firmalara daha şikâyet yayınlanmadan şikâyet edene ulaşıp firma ile tüketici arasındaki irtibatın sağlandığını, şikâyet daha yayınlanmadan çözümlendiğini, yoksa kurumsal anlaşma yapmadıkları için cevap hakkının kullandırılmamasının söz konusu olmadığını, ticaret unvanının logo ve benzeri kullanımların haksız kullanım olduğuna ilişkin beyan ve iddiaların yersiz olduğunu, içerikleri oluşturan kullanıcıların şikâyetlerini ifade edebilmeleri için firmaların koruma altında olan markalarını kullanmalarının bir zorunluluk olduğunu, bu durumun aksinin tüketicilerin hak arama hürriyetlerine ve şikâyet haklarına tecavüz teşkil ettiğini, aynı şekilde şikâyet hakkının da hem ifade özgürlüğünün bir uzantısı hem de ayrıca kişinin kendini geliştirebilme ve menfaatlerini korumasının bir yolu olarak hukuk düzeninin koruması altında olduğunu, bir tüketicinin ürün ve hizmet aldığı bir firma hakkında şikayette bulunurken, firmanın markasını veya adını kullanamamasının şikayet hakkının ve ifade hürriyetinin ortadan kaldırılması anlamına geldiğini, bu sebeplerle hiçbir surette marka hakkına tecavüzden bahsedilemeyeceğini, davacının manevi tazminat taleplerini kabul etmediklerini belirterek, hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile, davalıya ait internet sitesinde tüketicilerin aldıkları ürünlerle ilgili şikayetlerine yer verildiği, davacıya ait “…” markasının da bu şekilde internet sitesinde aynen kullanıldığı, yapılan yayınlarda davacının ürünlerinin kötülendiği, davacının davalıya bu içeriklerin internet sitesinden kaldırılması için Beşiktaş … Noterliği’nin 01 Temmuz 2015 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini göndermesine rağmen içeriğin kaldırılmadığı, 5651 sayılı Kanun uyarınca yer sağlayıcılara da sorumluluk yüklendiği, davacının usulüne uygun ihtarına rağmen davacıya ait markanın içerikten çıkartılmadığı, davalıya ait internet sitesinde yer alan ifadelerde davacının markasının açıkça belirtilerek, ürünleriyle ilgili olumsuz şikayetlerin yapıldığı, sitedeki ibarelerin, ticari teamül dışında kalan incitici ve kötüleyici nitelikte olduğu anlaşılmakla, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin gerçekleştiği sonucuna varılarak, davacının markasının tanınmış marka olması, tecavüzün niteliği ve devam ettiği süre, yapılan yayının içeriği de dikkate tahsiliyle 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla, davanın kısmen kabulü ile, davalının , davacıya ait … markasını https://www…com/… alan adında izinsiz ve haksız olarak kullanmak suretiyle marka hakkına tecavüz ettiğinin ve site içeriğinde davacının ürün ve hizmetlerini kötüleyen yazılara yer vermek suretiyle haksız rekabette bulunduğunun tespitine, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin men’ ine,Davalıya ait https://www…com/… sitesinin alan adından ve içeriğinden davacıya ait … markasının ve davalının mal ve hizmetlerini küçük düşürücü ve ticari itibarını zedeleyici yazıların çıkartılmasına ve kaldırılmasına, davacının, manevi zararına karşılık 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin 10.000,00 TL lik manevi tazminat talebinin reddine, hükmün kesinleşmesinden sonra masrafı davalıdan alınmak suretiyle hüküm özetinin Türkiye çapında yayın yapan bir gazetede ilanına, davacının fazlaya ilişkin 10.000,00 TL’lik manevi tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İstanbul Anadolu 1. Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/484 Esas, 2019/46 Karar sayılı ve 19.02.2019 tarihli kararında bilirkişi raporunun, emsal nitelikteki Yargıtay kararlarının ve savunma ve delillerinin dikkate alınmadığını, hakkında açılan birebir emsal nitelikteki davalardan her daim lehe kararlar aldığını, dosyaya sunulan 09.08.2017 tarihli bilirkişi raporunda müvekkilinin dava konusu markayı kullanımının 556 sayılı KHK ve 6967 sayılı kanun kapsamında markasal kullanım kapsamında olmadığı ve bu sebeple marka hakkına tecavüz unsurlarının oluşmadığının, Müvekkiline ait internet sitesindeki içeriklerin; markayı kötüleme, aldatıcı ve gerçek dışı beyan sunma, ticari itibarı zedeleme amacı taşımadığından ve beyanların doğruluğunun tespiti için yayınlanmadan önce şikayet yazan tüketicilerin cep telefonuna gönderilen SMS ile doğrulama sistemi bulunduğundan haksız rekabet hallerinin mevcut olmadığının, 5651 sayılı yasa kapsamında müvekkilin yer sağlayıcı olduğu, içeriği kontrol etme yükümlülüğünün bulunmadığı ve ilgili kanunun 9. Maddesinde belirtilen yer sağlayıcıya bildirimde bulunma şartının yerine getirildiğine dair somut bir delil bulunmadığı sebebiyle müvekkilin sorumlu tutulamayacağının, Davalı tarafın somut olarak uyarıldığına dair bir delilin tespit edilememiş olması sebebiyle; 9. Maddede belirtilen bildirim şartının yerine getirilmemiş olduğu ve davalının sorumluluk şartlarının oluşmadığının ve Müvekkilin kusurlu olmaması sebebiyle tazminat talebinin de yerinde olmadığının belirtildiğini, ancak mahkemece verilen kararın bilirkişi raporunun tam aksi yönde olduğu gibi neden bilirkişi raporuna tam aksi yönde karar verildiğinin de gerekçelendirilmediğini, -Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/14151 Esas, 2018/5088 Karar sayılı ve 10.09.2018 tarihli emsal nitelikteki kararı ile davanın reddi yönündeki ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar verildiğini, davacının ihtarnamesinde belirttiği şikayetlerin, müvekkili tarafından yayından kaldırılmasının, tüketicilerin ifade özgürlüklerinin kısıtlanmasına sebebiyet vereceğini, Yargıtay kararlarından da davacının müvekkili şirkete ihtarname göndermesinin haksız rekabetin varlığına vücut vermediğini, ayrıca davacının müvekkili şirkete göndermiş olduğu ihtarnamenin dava dosyasına süresinde sunulmadığını, bu delilin hükme esas alınmaması gerekirken mahkemece yine kanun aykırı davranılarak ihtarnamenin hükme esas alındığını, İlk derece mahkemesi’nin 08.06.2017 tarihli duruşmasında delillerini sunmak üzere taraflara 2 haftalık kesin süre verildiğini, davacı tarafından bu süre içinde UYAP üzerinden dosyaya sunulan, 22.06.2017 tarihli delil dilekçesi ve ekleri incelendiğinde; bahsi geçen ihtarnamenin dosyaya sunulmamış olduğunu, kendilerine verilen süre içerisinde ihtarnameyi dosyaya sunmayan davacı tarafın, HMK madde 140/5. uyarınca ihtarname delilinden vazgeçmiş sayılacağını, 19.12.2017 tarihli duruşmada verilen sürenin yasaya aykırı olduğunu, -… platformunun, ne haklarında yazılan şikayete itiraz eden firmalardan, ne şikayetin kaldırılması talebinde bulunan firmalardan ne de şikayetin altında cevap metnini yayınlatmak isteyen firmalardan para talebinde bulunmadığını, verilen tüm bu hizmetlerin üye olsun ya da olmasın, tüm firmalar için ücretsiz ve sınırsız olduğunu, … platformunun üye firmalardan aldığı ücretin, kendileri için aylık, dönemlik ve yıllık şikayet endekslerine ve haklarında yapılan şikayetlerin raporlamasına yönelik verilen hizmetin karşılığı olduğunu, örnek olarak sunulan delillerin, üye olmayan, dolayısıyla da hiç bir ücret ödemedikleri halde cevap haklarını kullanmak isteyen firmaların müvekkili firmaya kolaylıkla başvurarak bu haklarını kullanabildiklerinin somut kanıtları olduğunu, aynı sektörde faaliyet gösteren ve belki de rakip firma olarak nitelendirilebilecek daha pek çok firma hakkında da şikayet bulunduğunu ve üye olmayan firmaların cevap hakkının yanında şikayetin kaldırılması talebinin de bulunduğunu bu sebeplerle yapılacak istinaf incelemesi neticesinde kararın kaldırılarak, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Dosyaya sunulan 09.08.2017 tarihli raporunda “İncelenen web sayfası üzerinden tanıtım yapılarak ve üyelik hizmeti verilerek ticari kazanç amaçlandığı, … “http://www…com/…” “www…com/…” alt internet sayfasında … markasının ve logosunun kullanıldığı, Ücretli üyelik sistemi ve dolayısıyla ücretli cevap hakkı sebebiyle internet sitesinde adil kullanımın mevcut olmadığı” hususlarının belirtildiğini ve Mahkemenin sonuç kısmı ile değil teknik değerlendirme ile sonuca ulaştığını aykırılık bulunmadığını, bilirkişi raporundaki teknik tespitler ile davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin belinlendiğini, müvekkiline ve diğer kullanıcılara cevap hakkı dahi tanınmamakta ve bu cevap hakkı için Şubat 2016 itibariyle 3.400-TL ücret talep edilmekte olduğunu, bu durumun açıkça haksız rekabet oluşturduğunu, ihtarname gereğini yerine getirmediğini, davalının yer sağlayıcıdan ziyade içerikler üzerinde denetim ve değişiklik yaparak içerik sağlayıcı konumuna düştüğünü, Davalının yapılan -müvekkili firmanın hizmet ve ürünleri hakkındaki gerçeğe aykırı yorumlara ücretsiz yer verdiğini- şikayetlere karşı müvekkili firmaya üyelik aidatı/bedeli adı altında para karşılığı cevap hakkının kullanılmasına izin vermesine ilişkin belge ve dokümanların dosyaya sunulduğunu, davalının, “para karşılığı cevap hakkı” hususunu üyelik bedeli şeklinde talep ettiğini, davalının bu hususa ilişkin müvekkili ile mail yazışmalarının bizzat davalının davaya cevap dilekçesi ekinde sunulduğunu, Davalı firmanın, gerek müvekkiline ait markası ve logosunu “yetkili şikayet makamı” izlenimi verecek şekilde izinsiz olarak kullanmasının, gerekse de bu siteye yapılan “gerçeğe aykırı, şirketin ve markanın ticari itibarını zedeleyen” yorumlara bilerek yer vermesinin ve bu yorumlara karşılık, “para karşılığı cevap hakkı” tanımasının ve bu yollarla da ticari gelir elde etmesinin kabul edilemeyeceğini, davalının söz konusu eylemleri ile, müvekkiline ait dünyaca tanınmış ve tescilli markasını ve logosunu izinsiz olarak ve müvekkili markasının itibarına zarar verici ve kendisine haksız ticari yarar sağlayıcı şekilde kullandığını, müvekkilinin markalarının özel görünüş şekilleri ve logosu ile kullanılması dahil huzurdaki davaya konu eylemleri dürüst kullanım sınırlarını aştığını, davalının taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalı eylemlerinin davacı adına tescilli markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği iddiasına dayalı, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespit ve men’i ve manevi tazminat istemlerinden ibarettir. Davacı şirket, ürünlerine ve markasına yönelik olarak davalı tarafından internet ortamında yayımlanan yorumların haksız rekabet oluşturduğunu, bu olaydan dolayı şirketinin, ürünlerinin ve markasının zarar gördüğünü, tüketiciler nezdinde itibar kaybına uğradığını ileri sürmüştür. Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup buna göre; ilgili şikâyetlerin bulunduğu sayfanın baş kısmında davacıya ait “…” şeklindeki marka ve logonun da kullanıldığı tespit edilmiştir. Marka hakkına tecavüz iddiaları yönünden yapılan incelemede; 556 Sayılı KHK’nın 61. maddesinin (a) bendi uyarınca, “(tescilli bir) marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9. madde de belirtilen biçimlerde kullanmak”; (b) bendi uyarınca, “Marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek”, fiilleri marka hakkına tecavüz sayılır. Maddenin (a) bendi ile atıf yapılan KHK’nin 9. maddesi ise, marka tescilinden doğan hakların kapsamını düzenlemekte olup, özetle, tescilli bir marka sahibine, “markanın aynı veya benzeri olan bir işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetler yönünden kullanılmasını” yasaklama veya buna izin verme hakkı tanır (556 s. KHK m. 9/1-a-b). Anılan hükümler çerçevesinde, marka hakkı tecavüze uğradığı saptanan marka sahibi, KHK’nin 62 vd. maddeleri uyarınca, mahkemeden, “marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasını, ihlal oluşturan eşya ve üretimde kullanılan araçlara el konulmasını, bunlar üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasını, maddi ve manevi zararının tazminini, tecavüz teşkil eden işaretin el konulan ürünler veya araçlar üzerinden silinmesini, mümkün olmadığı takdirde imhasını ve hükmün ilanını” isteyebilir. Şüphesiz, tescilli marka sahibi, markasının aynı veya benzerinin, bir başkası tarafından aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden yapacağı bir ticari faaliyet için ticaret ünvanı olarak tescil ettirilip kullanılmasına da karşı çıkabilir. Yukarıda irdelenen hükümler çerçevesinde marka hakkı tecavüze uğradığı saptanan marka sahibinin talep edebileceği hususlar, KHK’nin 62.vd. maddelerinde belirlenmiştir. Buna göre, marka sahibi mahkemeden, ‘marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasını, ihlal oluşturan eşya ve üretimde kullanılan araçlara el konulmasını, bunlar üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasını, maddi ve manevi zararının tazminini, tecavüz teşkil eden işaretin el konulan ürünler veya araçlar üzerinden silinmesini, mümkün olmadığı takdirde imhasını ve hükmün ilanını’ isteyebilir. İnternet ortamında kullanılan bir işaretin marka hakkına tecavüz sayılan fiillerden olup olmadığının tespitinde, öncelikle işaretin tescilli marka ile aynı veya benzer olması ve aynı veya benzeri mal ve hizmetleri kapsaması, işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması, ayrıca bu kullanımın ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde” gerçekleşmiş olması aranır. Bu durumda, işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, “yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması” marka hakkına tecavüz sayılan fillerdendir. Marka hakkına tecavüz fiilinden söz edebilmek için dava konusu kullanımın ticari süreçte ve markasal kullanım niteliğinde olması gerekir. Markanın asli fonksiyonunu yerine getirecek şekilde kullanımı literatürde “markasal kullanım” olarak adlandırılmaktadır (Çolak, U. Türk Marka Hukuku, 2014, s.380). İnternet sitesinde kullanılan “ “… ” marka ve logosunun davacı adına tescilli bulunan marka ve logonun aynısı olduğu hususunun tartışmasızdır. Davacı markasının kullanıldığı “www…com” internet sitesi Türkiye’de faaliyet gösteren yerli ve yabancı menşeli çok sayıda markalı ürüne ilişkin tüketicilerin şikayet ya da memnuniyetlerini bildirdiği online bir platform olarak faaliyet göstermektedir. Bu platformda, platforma üye olan tüketicilerin şikayet ve görüşlerini bildirmek istedikleri her bir marka için bir sayfa (arayüz) oluşturulmakta, bu sayfada markalar logolarıyla birlikte sunulmakta, platforma üye olan tüketiciler de bu marka ile ilgili şikayet ya da beğenilerini paylaşabilmektedir. Ayrıca, her bir marka için müşterilerinin şikayet ve teşekkür sayıları ile memnuniyet düzeyini gösteren bir istatistik yayımlanmaktadır. Platform üzerinden herhangi bir ürün ya da hizmet satışı bulunmamaktadır. Şikayete konu “ “…” marka ve logosunun da “www…com” internet sitesinde bahsedilen şekilde yayınlandığı, bu marka için bir sayfa oluşturularak, sunulan bu sayfada tüketicilerin şikayet ya da teşekkürlerini paylaşma imkanı sunulduğu, bu marka altında bir ürünün reklam, tanıtım ya da pazarlamasının yapılmadığı görülmektedir. Platformdaki bu kullanım şekliyle, müştekinin markasının bizzat müştekiye işaret edecek şekilde ve müştekinin müşterileri tarafından kullanıldığı görülmekte, müşteki tarafından ya da onun izni ile müşterilere sunulan hizmetlerle ilgili şikâyet ya da memnuniyetler paylaşılmaktadır. Ancak bu kullanımda marka temel markasal fonksiyonu olan “mal ya da hizmetleri piyasadaki diğer benzerlerinden ayırt etme” fonksiyonunu icra etmek için kullanılmamakta, markanın bizzat kendisi sunulan hizmetin konusunu oluşturmaktadır. Platform üzerinde tüketicilerin davacı firmadan aldıkları hizmetler hakkında olumlu ya da olumsuz düşüncelerini paylaştığı, ancak ilgili marka altında bir mal ya da hizmet sunumu olmadığı, ayrıca markanın sahibi ya da menşei hakkında yanıltıcı nitelikte bir bilgi paylaşımının da bulunmadığı dikkate alındığında “www…com” internet sitesindeki kullanımların KHK ile düzenlenen “ticaret alanında” ve “markasal” nitelikte bir kullanım olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Bu sebeple Mahkemece marka hakkına tecavüze yönelik verilen kararın hukuka uygun olmadığı anlaşılmakla, davalının bu konudaki istinaf isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir. Haksız rekabet iddiaları yönünden yapılan incelemede; Haksız rekabet, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’da haksız rekabetin tanımı yapılmamıştır. TTK m. 54 f.2’de “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” biçiminde haksız rekabet oluşturan fiiller genel olarak belirtilmiştir. TTK m. 55’de ise başlıca haksız rekabet halleri örnekseme metodu ile belirtilmiştir. Madde düzenlemesinde belirtilen başlıca haksız rekabet halleri; “dürüstlük kurallarına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar (kötüleme, avantaj sağlama, hakkı olmayan unvanları, meslek, derece ve sembolleri kullanma, karıştırılmaya neden olma, karşılaştırma ya da üçüncü kişiyi benzer yollarla öne geçirme, tedarik fiyatının altında fiyatla satışa sunma yoluyla aldatma, gerçek değer hakkında yanıltma, karar verme özgürlüğünü sınırlama, nicelik ve nitelikte yanıltma, hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanın açık olmaması, tüketici kredilerine ilişkin açık beyanda bulunmamak, yanıltıcı sözleşme formüllerini kullanmak), sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak, üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek, iş şartlarına uymamak, dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartlarını kullanmak” olarak belirtilmiştir. Bu düzenleme ile davranış ve ticari uygulamaların aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı olması halinde haksız rekabetin oluşacağı hükme bağlanmıştır. Davacı tarafından, “www…com” şikayet platformunun da markaya zarar vermeye dönük kötü niyetli kullanımlara açık olduğu halde şikayetlere markalar tarafından cevap vermek istenildiğinde platforma yıllık üyelik ücreti ödemek suretiyle üye olmak zorunda kaldıkları, ayrıca davalı şirket tarafından müvekkili hakkında yapılan şikayetlerle ilgili düzenli olarak bildirim yapılarak marka değerini koruması için üye olması yönünde baskı yapıldığı, kurumsal üyelik teklifinde, “www…com”un tüketici tercihlerini etkileyen önemli bir referans sitesi olduğunun, kurumsal üye olunması halinde şikayetlerin yayıma alınmadan önce firmaya iletilmesinden faydalanabileceğinin belirtildiği, platformun hem davalı şirket hem de tüketiciler tarafından koz olarak kullanıldığı ileri sürülmektedir. Dosya kapsamında davacının iddialarına karşı bir cevap sunulmamış olmakla birlikte, alınan bilirkişi raporunda üye olan kullanıcılara verilen şikâyeti yayınlanmadan önce öğrenme, kapsamlı kullanıcı ekranı atama, istatistikleri kullanma, API entegrasyon ve şikayetçi bilgilerinin paylaşımının hizmet kapsamında değerlendirilebileceği, bununla birlikte cevap verme süreçlerinde üye olmayan kullanıcılara operatör üzerinden manuel mesaj girişinin yaptırılması sırasında muhtemel yaşanacak zorluklar (manuel yazılacağından metinlerin kısıtlı olması, operatör yoğunluğundan erişim sıkıntısı vb.] sebebiyle adil kullanım sağlanamayacağı, adil kullanım amacıyla e-posta üzerinden gelen şikayet cevaplarının yayınlanması yada şikâyet numarası girilerek cevap verilebilecek sade bir gönderi/üyelik modeli üzerinde çalışılmasının uygun olacağının belirtildiği, bu teklife göre şikayet sayısına göre bir yıllık üyelik ücreti belirlenmekte, kurumsal üyelere ise şikayet eden kişilerin iletişim bilgilerinin tamamını görüntüleyebilme, şikayetlere kendi panelleri üzerinden cevap verebilme, şikayetlerin yayıma alınmadan önce kendilerine iletilmesi gibi üyeliğe dayalı birtakım avantajlar sunulmaktadır. Davalıya ait şikayet platformunda, şikayete konu iddiaların doğruluğu araştırılmadan ve teyit edilmeden üye olan her kullanıcı tarafından markalar hakkında her türlü şikayete imkan sağlanmasına rağmen, suçlama niteliğindeki bahse konu şikayetlere etkili cevap verebilmek için kurumsal üyelik yoluyla davacı şirketten ücret talep edilmesinin davacının cevap hakkını kısıtlayıcı nitelikte bir uygulama olduğu açıktır. Diğer taraftan, yıllık ücret ödeyerek kurumsal üye olan firmalara şikayet edenlerin bilgilerini görüntüleme ve şikâyetleri yayınlanmadan çözme imkânı sağlanırken, yılık ücreti ödemeyen ve kurumsal üye olmayan firmalara bu imkanın verilmediği ve şikayetin doğrudan yayımlandığı anlaşılmaktadır. Şikâyetlerin haksız olup olmadığına bakılmaksızın kamuya açık ve bilinen bir platformda yayınlanmasının, özellikle şikâyetlerin haksız olması durumunda, şikâyetin muhatabı olan firmaların imajını zedeleme ve müşterilerini kaybetme ihtimali bulunduğu açıktır. Bir an için “www…com” yayımlanan şikâyetlerin doğru olduğu ve aldatıcı olmadığının kabulü halinde dahi, davalıların şikâyetin yayımlanması aşamasında kurumsal üyelerine farklı davranmasının kurumsal üyeler yönünden bir rekabet avantajı sağlarken kurumsal üye olmayan firmaları rekabette geriye düşüreceğinin ve bu firmalar yönünden haksızlığa sebep olacağının da kabulü gerekir. Bu sebeple dava konusu web sitesindeki bu ayrımcı davranış modeli kurumsal olmayan üyeleri istese de istemese de kurumsal üyesi olmaya zorlamaktadır ki bu tür bir davranışın dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, bu sebeple şikâyete maruz kalan firmaların etkili bir savunma yapabilmek için ücret karşılığı kurumsal üyeliğe zorlanmalarının haksız rekabete sebep olacağı kanaatine ulaşılmıştır. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, davacı adına tescilli bulunan “…” marka ve logosunun “www…com” internet sitesindeki kullanımlarının KHK kapsamında “markasal” nitelikte kullanımlardan olmadığı, “www…com” internet sitesinde davacıya yönelik şikayet ve eleştirilere karşı davacının etkili bir savunma yapabilmek için ücret karşılığı kurumsal üyeliğe zorlanması ve kurumsal üye olan firmalara üye olmayan firmalardan avantajlı imkanlar sunulmasının 6102 sayılı TTK’nın 54. ve 55. maddeleri kapsamında haksız rekabete neden olacağı, mahkemenin yaptığı değerlendirmenin marka hakkına yönelik olarak verilen kararda usul ve yasaya aykırı olduğu, markasal kullanım sebebiyle açılan davanın yerinde olmadığı, haksız rekabet sebebine dayalı olarak davacı vekilinin istemlerinin kabulünün gerektiği, her ne kadar davalı vekilince, müvekkilinin firmaları üyeliğe zorlamadığı ve ücretsiz cevap hakkının tanındığı bildirilmişse de, mahkemece aldırılan bilirkişi raporunun tespitlerinin bulunduğu, üye olmayan işletmeler hakkındaki şikayetlerin doğrudan yayımlanması suretiyle, müşteriler nezdinde hemen o anda olumsuz kanaatin oluşmasına neden olunduğu halde, üye iş yerleri için şikayete cevap verme zamanı konusunda bir eşitsizliğin yaratıldığı, böylelikle üye olmayan iş yerleri aleyhine daha başlangıçta, sonradan tersine çevirebilmenin çok zor olacağı olumsuz bir kanaat oluştuğu, sonradan telafisi imkansız ve haksız bir menfaat sağlayan ve rakipler arasındaki ilişkileri etkileyen, aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı bir uygulama olduğunun açık bulunduğu, bu durumun da TTK’nın 54. maddesi uyarınca “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” anlamında haksız rekabet teşkil edeceği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/5144 Esas, 2015/12411 Karar ve 23.11.2015 tarihli ilamının da bu yönde bulunduğu, haksız rekabete dayalı olarak talep edilen ve mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarlarının Dairemizce de hakkaniyete uygun bulunduğu ancak marka hakkına yönelik açılan davanın reddinin gerektiği bu sebeple mahkeme kararı düzeltilmekle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın diğer yönler aynı kalmak üzere Markaya tecavüze ilişkin davacı talebinin reddi yönünde yeniden esas hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/02/2019 tarih, 2017/484 E., 2019/46 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacının davalı aleyhine açtığı işbu davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE, 3/a- Davalı eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, haksız rekabetin önlenmesine, www…com adlı internet sitesinde davacıya ait “…” ait markanın kullanımının durdurulmasına, 3/b- Davacı tarafın manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle beraber davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine, 3/c- Markaya tecavüze ilişkin davacı taleplerinin ve fazlaya ilişkin taleplerin reddine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 683,10 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 653,90 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 29,20 TL peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 290,90 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.353,60 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre hesaplanan 1.176,80 TL’sinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, haksız rekabet yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. ve 13/(2). maddelerine göre kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden 10.000,00 nispi TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/1-2 ve 13/(2) maddelerine göre red edilen manevi tazminat talebi yönünden 10.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 4/g- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, marka hakkına tecavüz yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,5/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 24,38 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 145,68 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,5/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/10/2022