Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1332 E. 2023/148 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1332
KARAR NO: 2023/148
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2019
NUMARASI: 2016/808 E. – 2019/123 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Keşidecisi dava dışı borçlu … olan davalı …’in yetkili hamil-alacaklı olduğu 28/08/2015 keşide tarihli … … 72.500,00-TL bedelli bir adet çekte müvekkil şirket aleyhine borçlu-ciranta olduğundan bahisle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, takibe konu çekte yer alan imzanın müvekkil şirket yetkilisine ait olmadığını, çekin müvekkil tarafından ciro edilmediğini, cirodaki imzanın sahte olduğunu ve davalıya borçlu olmadığını, sahtecilik eylemiyle ilgili olarak gerekli şikayetlerin yapıldığını ve soruşturmanın devam ettiğini, davalının kötü niyetli olarak ihtiyati haciz kararı alarak icra takibi başlattığını ve tüm bu sebeplerle davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ve takip konusu çek sebebi ile davalıya borçlu olmadığının tespitine ve takibin müvekkil yönünden iptaline, davalının kötü niyetli olarak icra takibi başlattığından davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının sahte imza ile müvekkilini dolandırmış olup güvene dayalı ilişkiyi suistimal ettiğini, müvekkilinin dava dışı … isimli şahsa Nevşehir ilindeki daireyi sattığını, satış bedeli karşılığı dava dışı …’nin müvekkiline 2 adet 30.000,00-TL bedelli çek vererek kendi aldığı dairesini … devrettiğini, daha sonra müvekkiline verdiği 2 çeki geri isteyen dava dışı …’nin bunun yerine davacının 60.000,00-TL bedelli 25/03/2015 vadeli çekini kendi personeli olan … aracılığıyla verdiğini ve eski 2 adet çeki geri aldığını, bu hususta müvekkil ile dava dışı …’nin personeli … arasında Teslim/Tesellüm protokolü düzenlendiğini, çekin karşılığı çıkmayınca davacı şirketin yetkilisi …’nin müvekkilini arayarak çeki icraya koymamasını ve süre vermesini rica ederek karşılıksız çıkan çekin yerine yeni çek vereceğini taahhüt ettiğini, bunun üzerine davacı şirket adına hareket eden dava dışı …’nın 60.000,00-TL bedelli çeki iade alarak yerine dava konusu 72.500,00-TL bedelli çeki verdiğini ve müvekkilinin de karşılıksız çıkan çeki iade ederek davaya konu yeni çeki teslim aldığını, mahkemece dinlenecek tanıklar ve celp edilecek banka kayıtları ile bu olayın sübut edeceğini, davacının dava dilekçesinde sadece imza incelemesine dayandığını, menfi tespit talebine ilişkin başka bir delil sunmadığını ve tüm bu sebeplerle davanın reddine, davacının davasının kötü niyetli olması sebebi ile %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davalı tarafın hamil olduğu çekin karşılığının çıkmaması üzerine icra takibi başlattığı, çekte ciranta olarak gözüken davacı tarafın çekteki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı iddiasıyla eldeki davayı açtığı, yaptırılan bilirkişi incelemesine göre de icra takibine konu çekteki imzanın davacı şirket temsilcisinin eli ürünü olmadığının tespit edildiği, davalı tarafın davacı taraf ile ticari ilişkisinin bulunmadığı, çeki dava dışı bir şahsın kendisine getirdiği savunmasında bulunduğu, icra takibine konu çekteki imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne, davalı taraf, ciranta olarak gözüken davacı taraftan çeki alan son hamil olarak gözüktüğünden imzanın davacı taraf eli ürünü olmadığını bilebilecek konumda bulunması sebebiyle icra takibinde kötü niyetle hareket ettiği sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesinde yapmış olduğu açıklamalara benzer açıklamalarda bulunarak; davalı tarafın, 04.07.2017 tarihli celsesinin 3 no.lu ara kararı gereğince kendilerine verilen 2 haftalık kesin süre içerisinde “….müvekkillerini mahkeme kaleminde hazır ederek imza örneklerinin alınması ve kimlik tespitinin yaptırması gerekirken….” davacı tarafın bu süre geçtikten sonra gerekli işlemleri yaptırmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme tarafından 04.07.2017 tarihli celsede davacı tarafa verilen kesin sürenin 18.07.2017 tarihinde son bulduğunu, davacı yanın mahkeme kaleminde vermiş olduğu imza örnekleri ve yapılan kimlik tespiti işleminin bu tarihten sonra olduğunu, dolayısıyla kesin süreye uyulmadan yapılan bu işlemlerin hukuken bir geçerliliği bulunmadığını, HMK’nın 94.maddesinin ihlal edildiğini, Mahkemenin kesin süre itirazının reddine ilişkin ara kararının hukuksuz olduğunu, dolayısıyla bilirkişi raporunun dikkate alınmayacağını, Borçlu/davacı adına dava konusu senetleri getiren … isimli personelinin ticari temsilci sıfatının tartışılmadığını, dosyada mübrez 21.10.2014 tarihli, davacı firmanın eski ve yeni çekinin teslim-tesellümüne ilişkin protokolün göz ardı edildiğini, Davacı firmanın çekinin el değiştirdiği Teslim/Tesellüm protokolüne konu olan ve davacı firmaya iade edilen çekin banka kayıtlarının celp edilmeyerek, ilk ve son çek üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırtılmadığını, Yemin ve tanık deliline dayanılmış olmasına rağmen, bu hususta karşı tarafa yemin teklif edilmediği, ve tanıkların dinlenilmediğini, Dava dilekçesinde ticari/temel ilişkiyi inkar etmeyen ve bu durumda çekin borçlu/davacı adına ticari temsilci sıfatı ile … isimli şahıs tarafından müvekkiline getirildiğinin sübuta erdiğini, Bu durumda sayın ilk derece mahkemesinin ilamının T.C. Anayasası 141. Maddesi ile HMK 297/c maddesine aykırı olması göz önünde bulundurularak, kararın hüküm kurmaya elverişli olmadığının açıkça görüldüğünü, zira talep ve iddialarının araştırılmadığını, gerekli yerlerden bir kısmının celp edilmediğini ve dolayısıyla hükme esas alınmadığını, bu hali ile kararın Anayasa 141. Maddesi ise HMK 297/c maddesine aykırı olduğunu, Açıklanan sebeplerle kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, icra takibine konu edilen, davacının hamilden önceki ciranta, davalının ise hamili olduğu 72.500 TL bedelli çek sebebiyle davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır.Davacı çek üzerindeki imzayı inkâr etmiş olup, uyuşmazlık; dava konusu 28/08/2015 keşide tarihli … nolu 72.500,00-TL bedelli çek üzerinde davacıya atfen atılı imzanın davacıya ait olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Kural olarak, imzası inkar edilmeyen senetlere karşı açılan menfi tespit davasında ispat yükü davacı borçludadır. Ancak senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzasının borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir. (Yargıtay HGK’nın 2006/12-259 Esas,2006/31 Karar sayılı kararı). Alacaklının ispat yükünü, somut olaydaki çek bedeli dikkate alınarak, yazılı delillerle ispatlaması gerekmektedir. Dava konusu, çek üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde dosyaya sunulan, bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, söz konusu imzanın davacı eli ürünü olmadığının bildirildiği, karşı iddianın ise yazılı delillerle ispatlanamadığı, çeke dayalı olarak icra takibi başlatan davalının, çeki davacıdan almış olması sebebiyle imzanın davacıya ait olmadığını bilebilecek durumda olduğu, bu sebeple Mahkemece kötü niyet tazminatına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik görülmediği, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/02/2019 tarih ve 2016/808 E., 2019/123 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.918,32 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.239,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.679,32 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023