Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1328 E. 2022/1331 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1328
KARAR NO : 2022/1331
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 07/02/2019
NUMARASI: 2017/175 E. – 2019/59 K.
DAVANIN KONUSU: Marka hakkını ihlal nedeni ile tazminat talepli
BİRLEŞEN İSTANBUL 2 FSHHM’NİN 2011/226 ESAS S AYILI DAVADA
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının 05.07.1989 tarihli Marka Lisans Sözleşmesi ile dava konusu 4 markayı (…-…, …, … ve …) lisans alan olarak, bedelsiz olarak kullanmaya başladığını, dava dışı ..Ltd. Şti’nin, lisans konusu 4 markanın da içinde olduğu markaları 22.01.1997 tarihli Marka Lisans Sözleşmesiyle dava dışı … Tic A.Ş. ‘ye devrettiğini, topluca 08.09.1999 tarihinde, eski unvanı … San. ve Tîc, A.Ş. olan firmanın da markaları davacıya devrettiğini, … A.Ş/nin 01.08.2000 tarihinde yapılan unvan değişikliği ile … A.Ş. (… A.Ş.) unvanı ile faaliyetine devam ettiğini, O dönemdeki unvanı … A.Ş olan müvekkilinin, lisans konusu markalan devraldığını lisans sözleşmesinin bedelsiz oluşunu ve sonsuz kullanım hakkını öngördüğünü görünce, fiilen marka hakkını yok eden ve kendi içinde batıl hükümler taşıyan marka lisans sözleşmesini haklı sebeplerle feshettiğini davalıya 01.06.2000 ve 05.07.2000 tarihli ihtarnamelerle bildirdiğini,davalıya gönderilen ihtarnamelere rağmen, haksız olarak markayı kullanmaya devam etmekle birlikte, ayrıca lisans konusu markalar üzerinde tahrifat yaparak kendine ait markalarmış gibi markaya tecavüz ve haksız rekabete sebep olacak şekilde kullanmaya devam ettiğini, bu hususta açılmış davalar ile ilgili olarak; Davalının markaların kendisine ait olduğu iddiası ile açtığı “marka devir ve tescil davası”nın, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 20.02.2007 gün ve 2004/232 E, – 2007/25 K. sayılı ilamı ile reddedildiğini, davalının temyiz talebinin de Yargıtay 11. HD’nin 23.06.2008 gün ve 2007/6396 E. – 2008/8349 K, sayılı ilamı ile reddedilerek, hükmün onanmış ve kesinleşmiş olduğunu,Müvekkilinin davalıya açtığı en son davada, İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 21.01.2011 gün ve 2006/440 E. – 2011/4 K. sayılı ilamı ile davalının 03.08.2000 tarihinde feshedilen lisans sözleşmesine rağmen ve üstelik markalan tahrifat ederek kullanmakla markaya tecavüz ve haksız rekabette bulunulduğunun tespitine, men ve refine, marka kullanımlarının önlenmesine, toplanmasına ve imhasına, manevi tazminat ve itibar tazminatına hükmedildiğini, Bu defa, davalının lisans sözleşmesine ve haksız rekabet yoluyla marka hakkına tecavüz ettiğinden ve markaların lisansına ilişkin sözleşmenin feshine rağmen, haksız kullandığından dolayı dava konusu markalardan haksız olarak elde ettiği haksız kârın tazmini için huzurdaki maddi tazminat davasını açmak zorunluluğu doğduğunu beyan ederek, davalının lisans sözleşmesine aykırı davrandığı ve lisans sözleşmesi feshedildiği hâlde, 4 adet markayı hem de tahrifatlı olarak ve kendisine ait gibi süreç içinde kullanmakla marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet gerçekleştirmesinden dolmayı dava tarihine kadar elde ettiği ve elde etmesi gereken karın şimdilik 50.000,00 TL sinin işlemiş ve işleyecek en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava konusu edilen dört markayı o tarihteki sahibi (emanet olarak verilen) … Tİc. A.Ş.’den Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye numaralı, 26.12.1984 tarihli Marka Devir Sözleşmesi ile satın aldığını, markaların … A.Ş.’ne … A.Ş. tarafından emaneten verilmiş olduğunu, satın alma işleminden sonra müvekkilinin markaların kendi adına tescili için Türk Patent Enstitüsüne başvuruda bulunduğunu, ancak, Enstitü’nün “markaların kısmen devri mümkün değildir, satıcı üzerinde kayıtlı diğer markaların tümünün tescilinin yapılabileceğinden” bahisle tescil talebini reddettiğini, bunun üzerine yeni bir şirket kurarak (… Tic, Ltd. Şti.) müvekkiline sattığı markaları tekrar bu şirket üzerine alan şirketin yetkilisi …’in, müvekkilin markaları üzerine kayıt yaptıramaması sebebiyle, müvekkili ile markaların yeni sahibi görülen … Ltd. Şti. arasında Ankara … Noterliği’nin 05.07.1989 tarih, … yevmiye numaralı marka lisans sözleşmesi yapılmış olup, on yıllık dönemler hâlinde yenilenerek müvekkili tarafından markaların kullanılmasının amaçlandığını ve sözleşmeye eklenen bir madde ile …Ltd. Şti.nin infisahı hâlinde markaların müvekkil firmaya devir edilmesi gerekeceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilin markalan kullandığı dönemde … Ltd. Şti.’nin 01.01.1999 yılında yasal olarak sona erdiğini öğrendikten sonra İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2000/52 Esas sayılı dosyası ile markaların kendi adına tescili için dava açtığını ve davanın mahkemece pasif husumet yokluğundan reddedildiğini, bu arada markaların … Ltd. Şti. tarafından Beyoğlu … Noterliği’nin 15.01.1997 tarih … yevmiye numaralı marka devir sözleşmesi İle önce … Tic. Ltd. Şti.’ye, daha sonra ise … Tic, Ltd. Şti. tarafından Bakırköy … Noterliği’nin 08.09.1999 tarih, … yevmiye numaralı marka devir sözleşmesi ile … Ltd. Şti.’ye devir edildiğini, müvekkili firmaya ait markaları devir sözleşmesi ile alan … Ltd. Şti. tarafından ihtarname keşide edildiğini, lisans sözleşmesinin geçersizliğinin savunulduğunu ve Türk Patent Enstitüsüne tescilinin talep edildiğini, ancak bu talebin Türk Patent Enstitüsü tarafından geri çevrildiğini, müvekkili tarafından ihtara ret cevabı verilmiş olduğunu, bu şekilde adına tescil sağlayamayan … Ltd. Şti.’nin markaları şimdiki davacı o zamanki adıyla … Ltd. Şti’ye yeniden devir ederek, yeniden tescil talebinde bulunduğunu ve yeniden red cevabı alındığını, bu şirket tarafından müvekkiline aynı mahiyette ihtarname keşide edildiğini ve müvekkili tarafından içeriğinin reddedildiğini, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinde 2004/232 Esas sayılı dosya ile dava açıldığını ve yasal olarak haklı olmalarına rağmen, davanın reddedildiğini, davacının eline geçen hukuki fırsatı kullanarak, İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin 2006/440 Esas sayılı dosyası ile haksız rekabetin tespiti ve meni, ref i tazminat talepli dava açtığını, verilen kararın temyiz aşamasında olduğunu, müvekkilinin, davacının yaptığı gîbi basiretli bir tacir olarak dava konusu markaları noterden marka devir sözleşmesi ile bedelini ödeyerek satın aldığını, tescili için başvuruda bulunmasına rağmen, talebin TPE tarafından reddedildiğini, bu red kararı üzerine müvekkilinin satın aldığı markaları kullanabilmek için satın aldığı kişi ile yeniden anlaşma yapmak zorunda kaldığını, her iki sözleşmeyi birlikte bir arada değerlendirmek gerektiğini ve amacın tamamen dört markayı devir etmek olduğuna kuşku olmadığını, zira satış işlemini yapan ve lisans sözleşmesini yapan vekil ve yetkili olarak …’in, müvekkilin açtığı davada bu hususları net bir şekilde teyit ettiğini, …’in, bir taraftan bunları açılan davada iddia etikleri olguları ikrar ederken diğer taraftan da markaları başka bir firmaya satmaktan çekinmediğini, davada bu kişinin taraf olarak yer alması gerektiğini, ikinci derecede sorumlu kurumun Türk Patent Enstitüsü olduğunu, bu sebeple davanın bu kurum ile …’e ihbar edilmesi gerektiğini, yasal süreler geçtikten sonra bu davanın açılmasının zaman aşımı ve hak düşümü süreleri geçtiği için reddi gerektiğini, davacının kötü niyetli olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; Asıl davadaki beyanlarını tekrar ederek, İstanbul 3. Fikri ve Sına Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2011/175 E. sayılı davadaki talepten ayrı kısım için ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tecavüz konusu 4 markayla ilgili davalının elde ettiği ve elde etmesi gereken kârın şimdilik 300.000,00 TL’lik kısmının ilgili tarihlerinden itibaren işlemiş ve işleyecek en yüksek ticari avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesini, geçmiş işlemiş faizden şimdilik 90.000,00 TL’nin de davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili birleşen davadaki cevap dilekçesinde; asıl davaya verilen cevap dilekçesi kapsamındaki beyan ve itirazlarını tekrar ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2011-8104 esas, 2012/14904 karar sayılı ilamı, 20.06.2017 ve 27.07.2018 tarihli bilirkişi raporları dikkate alınarak, Asıl davada; 50.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihine kadar (29.9.2011) işlemiş olan ticari avans faizi 134.914.21 TL olup, asıl alacak için 50.000 TL ‘nin dava tarihine kadar işlemiş ve dava tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Birleşen davada; 350.669.50 TL maddi tazminatın dava tarihine kadar işlemiş ticari avans faizinin 582.067.16 TL olup, asıl alacak için 350.669.50 TL nin dava tarihine kadar işlemiş ve dava tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından birleşen davada 90.000 TL işlemiş faizin ana para alacağına dönüştüğü yönündeki ıslah dilekçesindeki beyan dikkate alınarak; ana para alacağına dönüşen 90.000 TL alacağında dava tarihinden sonra işleyen ticari avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya cevap dilekçesinde yapmış olduğu açıklamalara benzer açıklamalarda bulunarak; lisans sözleşmesinin geçersizliğinin kesinlik kazanmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporlarının eksik ve hatalı olduğunu, bilirkişinin açıkça yönlendirildiğini, sunulan raporların da bu suretle ibraz edildiğini, çelişkilerin giderilmediğini ve itirazlarının karşılanmadığını, 14.11.1984 tarihli protokol ve markaların devrini içeren 28.12.1984 tarihli marka devir sözleşmesinin Mahkemece sürekli görmezden gelindiğini, hiçbir şekilde hukuki bir değerlendirmeye tabi tutulmadığını, bilirkişilerce değerlendirilmesinin istenmediğini, Kâr-zarar hesabı yapılırken müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmediğini, gerçekte zarar edilmesine bakılmadığını, un sektöründe ortalama kâr hadleri üzerinden hesaplama yapıldığını, Talebi aşar gerekçelerle hem lisans sözleşmesine aykırılık, hem markaya tecavüz, hem haksız rekabet sebep gösterilerek hukuka aykırı ıslah ile yapılan gerçek kar- zarar hesabı olmadan, afaki ‘olması muhtemel’ kar hesabına dayalı verilen kararın, hem esasa yönelik hem de hesaplamaya dönük hatalar sebebiyle iptaline ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekili, davalı ile dava dışı … A.Ş. arasında düzenlenen marka lisans sözleşmesiyle “…” “…”, “…”, “…” ibareli markaların kullanım hakkının davalıya devredildiğini, daha sonra bu markaların 1997 yılında dava dışı … A.Ş.’ne bu şirketin de 1999 yılında müvekkiline devrettiğini, yapılan devir işleminin ardından 07/09/2000 tarihinde müvekkili tarafından çekilen ihtarnameyle devir hususunun davalıya bildirildiğini, buna rağmen davalının lisans sözleşmesine konu markaları tescilli olduğu şekilden farklı olarak kullanması sebebiyle davalının eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüştür. Asıl dava; davalının lisans sözleşmesi feshedildiği hâlde, dava konusu dört adet markayı hem tahrifatlı olarak, hem de kendisine aitmiş gibi süreç içinde kullanarak marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet gerçekleştirdiği iddiasıyla, davalının dava tarihine kadar elde ettiği kârın şimdilik 50.000,00 TL’sinin işlemiş ve işleyecek en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talepli olduğu, birleşen davanın ise; davalının dava tarihine kadar elde ettiği kârın şimdilik (asıl dava dosyasında görülen davadaki talepten ayrı ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile) 300.000,00 TL’sinin ilgili tarihlerinden itibaren işlemiş ve işleyecek en yüksek ticari avans faizi ile birlikte tahsili, ayrıca işlemiş faizler için şimdilik 90.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesi talepli olduğu görülmektedir. Taraflar arasında, eldeki davaya konu markaların, davalıyla yapılmış olan lisans sözleşmesinin feshedilmesine rağmen, davalı tarafından kullanıldığı iddiasıyla İstanbul 3.FSHHM’nin 2006/440 E. ve 2011/4 K, sayılı dosyasında, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile, itibar tazminatı ve manevi tazminat istemli dava görüldüğü, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay l1.HD’nin 03.10.2012 tarih, 2011/8104 Esas 2012/14904 Karar sayılı ilamıyla onandığı anlaşılmıştır. Kesinleşen Mahkeme ilamına göre, eldeki davanın davacısı …’nın sahibi olduğu eldeki davaya konu markalara ilişkin haklarının, yine eldeki davanın davalısı … AŞ tarafından ihlal edildiği anlaşılmış olup, marka hakkının ihlal edilmediğine yönelik istinaf başvuru sebepleri bu itibarla yerinde görülmemiştir. Davacı, dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 66/1-b maddesine göre mütecavizin elde ettiği kazancın tazminat olarak hesaplanmasını talep etmiş, Mahkemece 20.06.2017 ve 27.07.2018 tarihli bilirkişi raporları dikkate alınarak belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur. Dosyaya sunulan ve Mahkemece celbedilen ticari defter ve kayıtlara, teknik ve bilimsel yönden denetime elverişli 20.06.2017 ve 27.07.2018 tarihli bilirkişi raporlarına ve dosya kapsamına göre, asıl dava ile birleşen davada hükmedilen tazminat miktarları ve işlemiş faiz miktarlarının belirlenmesinde bir hata edilmediği, bu miktarların dosya kapsamına uygun düştüğü, davalı istinaf başvuru sebeplerinin bu itibarla yerinde olmadığı analaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07/02/2019 tarih ve 2017/175 E., 2019/59 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Ana dosya kapsamında 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.415,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Birleşen dosya kapsamında 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 30.102,13 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 8.379,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 21.722,88 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/09/2022