Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1327 E. 2022/1337 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1327 Esas
KARAR NO: 2022/1337
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 12/02/2019
NUMARASI: 2018/310 E. – 2019/38 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin özellikle “…” ve “…” markaları olmak üzere, yazı veya şekil markası ve tasarımlara ilişkin TPMK nezdinde koruma sağlayacak şekilde birden fazla kendi adına tescilinin bulunduğunu, müvekkili adına tescil edilmiş olan marka ve tasarımların üretim ve lisans verme yetkisinin münhasıran müvekkiline ait olduğu halde davalı tarafından hukuka aykırı olarak üretildiğini ve taklit ürünlerin davalı tarafından satışa sunulduğunu, buna istinaden Bakırköy 1. FSHCM’nin 2015/170 Esas sayılı dosyasında yargılama yapılarak, davalının suçunun sabit görüldüğünü ve hakkında mahkumiyet kararı verildiğini ve davalı yanın bu fiillerinin müvekkilini zarlara uğrattığını ve itibarını zedelediğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 4.000,00 TL manevi ve 1.000,00 TL itibar tazminatının, 27/01/2015 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak sureti ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddia ettiği … markası ile ilgili olarak davacı şirket aleyhinde İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde söz konusu çizgi filmin İspanyol sahibi … adlı şirketin, … isimli çizgi film karakteri ile … karakterinin birebir aynı olması sebebi ile …’nin … karakteri üzerindeki haklarına tecavüz ettiği iddiası ile dava açıldığını ve dava ile davacının TPE nezdinde yaptığı tüm hukuka aykırı tescillerin kaldırılmasını talep edildiğini ve haksız rekabetin tespiti, marka hükümsüzlüğü ve telif haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle açılan iş bu davada dava kabul edilerek, mahkemece …” karakterinin tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesine karar verildiğini ve açılan bu davanın davacı lehine onandığının basında yer aldığını, zira müvekkilinin sözkonusu emtiaların parasını ödeyerek fatura karşılığı … … Ltd.Şti.’nin bulunduğu yerden satın aldığını, müvekkilinin kendisinin sahte ürün imalatı yapmasının ve bunları satması söz konusu olmadığını ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Ceza dosyasında alınan marka uzmanı bilirkişi raporunda dava dosyası kapsamında bulunan tüm bilgi ve belgeler ile ele geçirilen ürünlerin orijinal ürün numunesi ile kıyaslamalı olarak yapılan incelemesi sonucunda : Şikayetçi … TİC. LTD. ŞTİ. in; ibareli yukarda bildirilen … ve … tescil nolu markalar yönünden; “… Kağıt, karton (mukavva) ve bunlardan yapılmış ürünler ( Kırtasiye amaçlı ürünler hariç). Plastik malzemeden mamül ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı evraklar; basılı yayınlar, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, (pullar). Kırtasiye, büro, eğitim ve öğretim malzemeleri (mobilyalar ve cihazlar hariç). Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar.”ve “Oyunlar ve oyuncaklar. Salonda oynanan oyunlar için aletler, makineler ve cihazlar ( jetonla çalışanlar dahil ). Hayvanlar için oyuncaklar. Çocuk bahçeleri, parklar ve oyun parkları için oyuncaklar. Jimnastik ve spor aletleri ile malzemeleri. Suni yılbaşı ağaçları ve bunlar için süsler, suni karlar, çıngıraklar, eğlence (parti, diskotek vb.) süsleri, parti şapkaları” emtiası yönünden şikayet tarihinde ve halen tescilli marka hakkı sahibi olduğu, Şekil markasının tanınmışlık düzeyi oldukça fazla olan bir marka olduğu, Söz konusu markaların, sanığın iş yerinde ele geçirilen ve ortak emtiadan olan “… okul çantası ve oyuncaklar ” üzerinde iktibas edilmek suretiyle kullanıldığı, Markaların, taklit edildiği ürünlerin, ürün kalitesinin düşüklüğü, satın alındığı mecra ve sanığın beyanları vb birçok husus esas alındığında, orijinal ürünlerden farklı ve taklit ürünler oldukları, Sanığın, satışa sunduğu şikayet konusu 6 adet oyuncak ve bir adet okul çantası ürününde şikayetçiye ait tanınmışlık düzeyi yüksek olan kelime ve şekil markalarından yararlanarak, haksız kazanç elde etme imkanına kavuştuğu, tüketicinin şikayet konusu ürünleri satın alma kararında, şikayetçiye ait yüksek ayırt edici niteliğe sahip, tanınmış şekil markaların ön planda olarak aynılarının kullanılmış olmasının etkili faktör olacağı eyleminin; 556 sayılı KHK md.61, 61/A kapsamında, şikayetçinin marka hakkına tecavüz fiilini oluşturacağının tespit edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olmakla, Ceza Mahkemesi kararı Hukuk Mahkemesini bağlayıcı nitelikte değil ise de, ceza mahkemesi dosyasında toplanan deliller, mahkememizce de yeterli görülüp değerlendirilmek suretiyle davalının davacı adına tescilli markayı taşıyan ürünlerin orijinal olmayanını ticaretinde kullandığının sabit olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekili dava konusu markalar hakkında hükümsüzlük davası bulunduğu bildirmekle, dosya ve mahkeme numarasını bildirmesi için süre verilmiş, herhangi bir dosya ve mahkeme bildirilmemiştir. Gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 556 Sayılı KHK, gerekse dava tarihinde yürürlükte bulunan SMK’nın 149/1-ç ve 150. Maddeleri uyarınca davacı marka hakkına tecavüz nedeniyle manevi tazminat talep edebilir. Manevi tazminat miktarının belirlenmesi, TBK 58. Maddesi çerçevesinde Hakimin takdir yetkisindedir. Bu yetki kullanılırken olayın oluş şekli, ele geçen taklit ürün miktarı, ihlal süresi, sayısı, tarafların ekonomik ve sosyal konum ve durumları dikkate alınmalıdır. Dava konusu olayda ele geçen ürün sayısı, eylemin gerçekleştirildiği tarih, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve manevi tazminatın amacı gözetildiğinde, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, takdiren 1.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline, davacı vekili haksız fiil tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte tahsilini talep etmiş ise de, uyuşmazlığın niteliğine göre bu miktarın ticari reeskont faizi ile birlikte (mevduata uygulanan en yüksek faiz oranını geçmemek kaydı ile) tahsiline karar vermek gerekmiştir. Davacının itibar tazminatı talebine gelince, gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 556 Sayılı KHK ve gerekse dava tarihinde yürürlükte bulunan SMK’nın 150 maddesi uyarınca, “Sınai Mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi, yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat isteyebilir”. Dava konusu olayımızda davalının işyerinde sadece az sayıda taklit ürün bulunmuş olup, bu yasal düzenlemenin koşulları oluşmamıştır. Bu itibarla davacının itibar tazminatına yönelik talebinin reddi gerekmiştir.” şeklinde gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, 1.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 27/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz oranını aşmamak koşulu ile ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya dayalı manevi tazminat ile itibar tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince, ön inceleme duruşmasına sunmuş oldukları mazeret kabul edilmesine rağmen, yokluklarında ön inceleme duruşması yapıldığını, bu durumun usûle aykırı olduğunu, Taklit ürün sayısındaki azlığın, marka hakkının ihlali bakımından bir farklılık oluşturmadığını, manevi tazminat miktarı belirlenirken ürün sayısına vurgu yapılmasının yerinde olmadığını, Hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğunu, bu durumun mütecavizlerin cesaretlenmesine yol açacağını, manevi tazminatın hesaplanmasında, “ekonomik ve sosyal durumun” da suçun niteliğini değiştirmediği için dikkate alınmaması gerektiğini, Markanın itibarı kavramı, marka ile inşa edilen imajı ifade etmekle birlikte; imaj ve güven oluşturmanın bir maliyeti olduğunun da göz önünde bulundurulması gerektiğini, bu yüzden itibar tazminatı ile talep edilenin, inşa edilen veya edilmekte olan imajın zedelenmesi sebebiyle doğan zararın tazmini olduğunu, itibar tazminatının, fiili zararın ya da yoksun kalınan karın tazmini olmadığını, marka sahibinin imaj ve itibar kaybının karşılığı da olmadığını, bizzat markanın kendisinin itibar ve güven kaybının karşılığı olduğunu, bununla birlikte marka sahibinin itibarı ile işletmenin itibarı, markanın itibarı ile yakından ilişkili olduğu için, kötü ve uygun olmayan üretim sonucu, markanın müşteri nazarında itibarının düşmesi, markayı emek harcayarak belli bir konuma getiren marka sahibinin ve işletmenin itibarına da zarar vereceğini, bu nedenle, taklit ürün sayısının az olması suçun oluşmasını engellemediği gibi, ürün sayısı ve tazminat miktarıyla ilgili bir oranlamanın da söz konusu olmadığını, davalının vekil edene ait marka itibarını küçültücü, markaya olan güveni yok edici nitelikteki taklit/sahte ürünleri satmasının toplumdaki markanın imajını zedelediğini, markaya olan çekim gücünün azalmasına sebebiyet verdiğini ve davalıdan itibar tazminatı talep etme zorunluluğumuz doğurduğunu, Mahkemece bu yöndeki talebin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının hak iddia ettiği marka ile ilgili bir hakkı olmadığını, dava dışı dışı … tarafından davacı şirket ile şirket ortakları … ve …, … Şirketi aleyhine İstanbul 4. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde 2013/37 Esas sayılı davanın açıldığını, FSEK’ten kaynaklanan Haklara Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Endüstriyel Tasarım Hırsızlığı ile ilgili davada, Mahkeme tarafından 16/12/2014 tarihinde verilen kararda davanın kısmen kabul edildiğini, …adlı çizgifilmde yer alan …karakteri ve bu filmin formatı nedeni ile FSEK’den kaynaklanan davalılarca yapılan tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile, bu tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesine, sonuçların ortadan kaldırılmasına, davalı … Şirketine ait … nolu çoklu tasarım belgesinde yer alan 1 ve 3 nolu …tasarımları ile … nolu çoklu tasarım belgesinde yer alan 1 nolu …tasarımının hükümsüzlüğüne,TPE sicilinden terkinlerine diğer tasarımlar yönünden hükümsüzlük taleplerinin reddine karar verildiğini, sözkonusu kararın Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2015/13096 E.2017/2901 K.sayılı ilamı ile 15/05/2017 tarihinde onandığını, kararın karar düzeltme isteği üzerine inceleme aşamasında olduğunu, bu karar beklenilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davacı şirketin dava dışı şirkete ait … karakterini esas alarak belirgin biçimde benzeri olan …karakterini Türkiye’de oluşturduğunu ve bu karakterle ilgili TPE nezdinde marka ve tasarım vb. patent başvuruları yaptığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekilinin usûle ilişkin istinaf başvuru sebebi incelendiğinde; davacı vekili, mahkemece tayin edilen ön inceleme duruşmasına katılamayacağına dair 21.11.2018 tarihli mazeret dilekçesi göndererek ön inceleme duruşmasının ertelenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davacı vekilinin mazereti kabul edildiği halde, yokluğunda ön inceleme duruşmasının yapıldığı ve tahkikat duruşması için gün verildiği, davacı vekilinin yokluğunda ön inceleme duruşması yapılmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır. HMK’nın 140/4. maddesi uyarınca, zorunlu hallerde bir defaya mahsus olmak üzere ön inceleme için yeni bir gün tayin edilir. Yine, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, uyuşmazlık noktalarının tespitinden sonra hakim, tarafları sulhe ve arabulucuya teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa ön incelemeyi tamamlamak üzere duruşmayı talik edebilir. İlk derece mahkemesi davacı vekilinin beyan ettiği mazereti yerinde gördüğüne ve kabul ettiğine, mazeret içeriğinde ”yokluğunda duruşma yapılması” talebi bulunmamasına göre, Mahkemece o celse ön inceleme duruşmasının yapılmaması, ön inceleme için tayin edilecek gün için davacı vekiline davetiye tebliğ edilip, talik edilen celsede ön inceleme duruşmasının yapılması gerektiği, aksi yöndeki uygulamanın 6100 sayılı HMK’nın “Hukuki Dinlenme Hakkı” başlığını taşıyan 27. maddesi, Anayasa’nın 36. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlal niteliğinde olacağı kanaatine varılmıştır. Buna göre, ilk derece mahkemesince usulüne uygun bir ön incelemenin yapıldığından söz edilemez. HMK’nın 137/2. maddesi uyarınca, ”Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez” düzenlemesine göre, ilk derece mahkemesince tahkikata geçilmesi işleminin de usule aykırı olduğu anlaşılmıştır. Çünkü, HMK’nın 140/3.maddesinin son cümlesi uyarınca, tahkikat, ön inceleme tutanağı esas alınmak suretiyle yürütülür. Sağlıklı bir ön inceleme yapılmadan, sağlıklı bir tahkikatın yapılması da mümkün değildir. Açıklanan sebeplerle, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Taraf vekillerinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/02/2019 tarih, 2018/310 E. 2019/38 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-4. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/09/2022