Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1319 E. 2023/498 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1319
KARAR NO: 2023/498
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2018
NUMARASI: 2015/854 E. – 2018/975 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin 26/08/2015 tarihli dava dilekçesini özetle; Müvekkili şirket ile davalı borçlu arasında yapılması düşünülen bir iş için … Bankası Maslak Bulvar Ticari Şubesi … müşteri nolu hesabından 06/07/2015 tarihinde 250.000,00-TL avans gönderildiğini, ancak yapılan tüm şifai görüşmelere rağmen davalı/borçlu tarafından iş görülmemekle birlikte kendilerine ödenen avansın da iadesinin gerçekleşmediğini, bu yüzden alacak-borç ilişkisinden kaynaklanan 250.000,00 TL miktar için müvekkil şirket davalı İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, ve ödeme emrini davalıya gönderdiğini, ödeme emrine 07/08/2015 tarihinde tebliğ olunduğunu, İstanbul … İcra Dairesi’nin … E. Nolu takibi ile kendisine ödeme emri tebliğ edilen davalının 13/08/2015 tarihinde takibe, borca, faize faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapılan itiraz haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerden dolayı itirazın iptaline takibin devamı ve borçlunun haksız itirazı sonucu alacağı %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve tazminatın davalıdan alınarak müvekkil yana verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin 28/10/2015 tarihinde sunmuş olduğu cevap dilekçesini özetle; Müvekkili şirketin, iddia edilenin aksine davacı firma ile arasında herhangi bir iş ilişkisi bulunmadığını, dolayısıyla davacı yanca bu bedelin avans gibi amaçla gönderilmediğini, iş bu sebeple öncelikle davanın … ile … San. Ve Tic. A.Ş ye ihbarına, yargılama sırasında … Bankası Gayrettepe Şubesi müşteri temsilcisi …’ın tanık olarak ifadesine başvurulmasına ve tüm yasal haklarının saklı kalmak kaydıyla davacı yanın davasının reddi ile kötüniyetli davacı hakkında %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Mahkememizce görevlendirilen mali müşavir tarafından belirlenen ticari defter inceleme gününde davalı ve davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda; davacı defterlerinde takibe konu edilen 250.000,00 TL tutarında havale dışında herhangi bir ticari ilişki olmaması, davalı ticari defterlerinde de mezkur havalenin … nolu çek bedeli olarak kayıtlara işlenmiş olup 650.000,00 TL tutarlı çekin bakiye kısmının … isimli şahıs tarafından yapılan ödeme ve … nolu çekle ödenmiş olduğunun defter kayıt durumuna göre tespit edilmesi, davacı takibe konu ödemenin avans olarak gönderildiğini iddia etmiş ise de defter durumuna göre ne önceki ne de sonraki dönemde taraflar arasında ticari ilişki bulunmaması, davalı tarafça da ticari ilişki olmadığı ve avans olarak paranın gönderilmediği savunmasının davalı defter kayıt durumu ile uyumlu olması, yapılan bu ödemenin dava dışı şirketin çek borcuna karşılık olarak yapıldığının da davalı şirket defterlerinde kayıt görmesi nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edilemediği kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı tarafın icra-inkar tazminat talebi bakımından ise davanın reddedilmesinin yanında davacının takip yapmakta İİK md. 67/2 uyarınca kötüniyetli olması gerektiği ancak dosya kapsamı itibariyle davalı tarafça bunun ispat olunamadığı, dava red sebebinin de davacının ispat mükellefiyetinin yerine getirmemesi olması nedenleriyle şartları oluşmayan davalı talebinin reddine karar verilmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı Esas No: 2016/489, Karar No: 2017/7890 sayılı ilamında da “kötü niyet tazminatı, İİK’nın 67/2.maddesinde hükme bağlanmıştır. İtirazın iptali davasında, davanın reddine karar veren mahkeme, alacaklının haksız ve kötü niyetle icra takibinde bulunduğu ve itirazın iptali davası açtığı kanısına varırsa, alacaklıyı, borçluya red olunan alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum eder. Somut olayda; davacının icra takibinde bulunurken ve dava açarken haksız ve kötüniyetli olduğuna dair bir delil bulunmamaktadır. Anılan nedenle, mahkemece, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.” görüşüne yer verilmiştir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkili şirket tarafından davalıya yapılan havalenin yapılacak bir iş için avans göndermek amacıyla yapıldığını, Mahkeme’nin müvekkili tarafından bu hususun ispat edilemediğine ilişkin gerekçesinin çelişkili olup fiili durumu yansıtmadığını, Borçlar Kanunu’na göre havalenin yalnızca ödeme aracı olmadığını, Borçlar Kanunu’nun 556. Maddesine göre havalenin yapılma amaçlarından birinin borcun ifası olabileceği gibi; borcun ifası dışında bir amaçla da havale yapılmasının mümkün olduğunu, müvekkili şirketin, yapmış olduğu havale işleminin davalıya avans göndermek amacıyla yaptığını, taraflar arasında hiçbir ilişkinin bulunmadığının Sayın Mahkeme tarafından kabul gördüğünü ancak yapılan havalenin ödeme olduğunun ileri sürüldüğünü, -… ile müvekkili şirket arasında ticari ilişki bulunmasının davalı tarafa yapılan havalenin çek bedeli olarak yapıldığına delil teşkil etmediğini, bununla birlikte müvekkili şirketçe davalı tarafa gönderilen 250.000,00 TL’nin davalının ticari defter ve kayıtlarında çek bedeli olarak yer almasının da bu ödemenin müvekkili tarafından çek bedeli olarak yapıldığını göstermediğini, müvekkil ile … arasında ticari defterlerde tespit edilen 550.000 TL’lik borç bakiyesinin müvekkili şirketçe davalı tarafa yapılan havaleden tamamen bağımsız olduğunu, … ile müvekkil şirket arasında ticari ilişki bulunmasının davalı tarafa yapılan havalenin çek bedeli olarak yapıldığına delil teşkil etmeyeceği gibi , ticari faaliyetlerde bulunan her şirketin veyahut şirket yetkilisinin birbiriyle çeşitli tarihlerde ticari ilişki kurma imkanına sahip olduğunu, bahsi geçen çekin … isimli kişinin vermiş olduğu bir çek iken, müvekkilinin ticari kayıtlarında bu kişi ile herhangi bir ticari ilişkisi bulunduğuna dair hiçbir kayıt tespit edilemediğini, müvekkilinin, ticari ilişkisi bulunmayan 3. bir kişi için 250.000,00 TL tutarında havale yapmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi kabulünün de mümkün olmadığını kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.- Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İnkar edilen ihbar edilen … firması ve yetkilisi … ile davacı firma arasındaki ticari ilişkinin, defter incelemesi ile ortaya çıkmış olmasının yanısıra, aynı vekiller tarafından dava dışı … Holding A.Ş. tarafından da aynı iddialarla açılmış davanın mevcudiyeti dikkate alındığında davacı firmanın kötüniyetinin açıkça ortada olduğunu, Eyyüp … tarafından verilen … San.ve Tic. A.Ş.’nin çek borcuna karşılık, davacı … ile dava dışı … Holding tarafından müvekkili hesabına para gönderildiğini ve tahsil edilen bu paralar sebebiyle teslim alınan çeklerin iade edilmiş iken her iki firmanın da sanki müvekkili firma ile akdi ilişki kurulduğunu, avans gönderildiğini ama iş yapılmadığı gibi avansın da iade edilmediği şeklinde bir “senaryo” ile kötüniyetli şekilde ödedikleri paraları geri almayı amaçladıklarını, davacı yanın kötüniyeti de sabit olduğundan Yerel Mahkemece, kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesinin hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, davacı yanın istinaf talebinin esastan reddine, kötüniyet tazminatına ilişkin istinaf istemlerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, davacı tarafından verildiği iddia olunun havalenin avans karşılığı gönderildiği iddiası nedeniyle başlatılan icra takibine itiraz neticesinde alacağın ve ferilerine yönelik İİK 67.madde uyarınca açılmış itirazın iptali talebine ilişkindir. Uyuşmazlık; davacı tarafından davalıya gönderilen havalenin borç karşılığı verilip verilmediği, davalı tarafından çek karşılığı olarak düzenlenip düzenlenmediği hususlarında toplanmaktadır. Davacı istinaf istemi yönünden yapılan incelemede; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir. Türk Borçlar Kanunu’nun 555. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe (tıpkı onun özel biçimlerinden biri niteliğindeki çek gibi), bir ödeme vasıtasıdır. Eş söyleyişle, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci (muhil), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. (Havale kavramı hakkında geniş bilgi için bkz: Prof. Dr. Arif B.Kocaman. Türk Borçlar Hukukunda Havale, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara 2001; Yargıtay’ın bu konudaki uygulamasına örnek olarak: 11.Hukuk Dairesi’nin 28.9.1992 gün ve 1991/1956- 1992/9316 sayılı kararı). (Yargıtay 13. HD’nin 03/10/2013 Tarih, 2013/11284 E.,2013/24182 K. sayılı kararında ve yerleşik içtihatlarında kabul edildiği üzere havale, kural olarak bir ödeme vasıtasıdır.) Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalının banka hesabına gönderdiği paranın yapılacak bir iş karşılığı olarak avans olarak gönderildiğini, bu nedenle geri iadesini talep etmiştir. Davalı ise davacının yaptığı ödemenin çek karşılığı olduğunu ileri sürmüştür. Davaya dayanak yapılan havalelerde ödeme sebebine ilişkin olarak herhangi bir açıklama bulunmadığı görülmüştür. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davacının iddiasını ispat edecek yazılı bir delil de ibraz edemediği, davalı ticari defter kayıtlarında çek karşılığı olarak kaydın bulunduğu ve ticari defter kayıtların sahibi lehine delil teşkil ettiği, aksinin davacı tarafça ispat edilemediği anlaşılmakla, Mahkemece ispat yükünün davacıda olduğuna ilişkin değerlendirmenin yerinde olduğu anlaşılmıştır. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, havalenin ödeme aracı olmasına, yapılan havalenin avans olarak yapıldığı iddiasının davacı tarafça kanıtlanmasının zorunlu olmasına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı istinaf istemi yönünden yapılan incelemede; Kötü niyet tazminatı yönünden yapılan incelemede; İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca itirazın iptâli davasında, alacaklı takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse, diğer tarafın istemi üzerine %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ile mahkum edilir. Takibin kötü niyetle yapıldığının iddia ve ispat edilememesi halinde, sadece takibin haksız olması nedeniyle borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi olanaklı değildir. İcra takibinde bulunan alacaklının da kötü niyetli olup olmadığının somut olaya özgü olarak değerlendirilmesi gerekir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı üzerindedir. ‘Kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için davanın reddedilmesi halinde, alacaklı ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Açıklanan bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının takipte kötüniyetli olduğunun dosyadaki bilgi, belge ve delillere göre ispatlanamadığı anlaşılmakla mahkemece kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır. Mahkemece dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun karar verilmiş olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına ve istinaf sebepleriyle sınırlı olarak inceleme yapılmasına göre davacı ve davalı vekillerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2018 tarih ve 2015/854 E., 2018/975 K. sayılı kararına karşı davacı ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 18/05/2023