Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1313 E. 2022/1690 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1313
KARAR NO: 2022/1690
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 07/02/2019
NUMARASI: 2018/291 E. – 2019/30 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi tazminat- İtibar Tazminatı İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin özellikle “…” ve “…” markaları olmak üzere yazı veya şekil markası ve tasarımlara ilişkin TPMK nezdinde koruma sağlayacak şekilde birden fazla kendi adına tescilinin bulunduğunu, müvekkili adına tescil edilmiş olan marka ve tasarımların üretim ve lisans verme yetkisi münhasıran müvekkiline ait olduğu halde davalı tarafından hukuka aykırı olarak üretildiğini ve taklit ürünlerin davalı tarafından satışa sunulduğunu, buna istinaden Bakırköy 1. FSHCM’nin 2016/108 Esas sayılı dosyasında yargılama yapılarak, davalının suçunun sabit görüldüğünü, hakkında mahkumiyet kararı verildiğini, davalının bu fiillerinin müvekkilini zarara uğrattığını ve itibarını zedelediğini iddia ederek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 4.000-TL manevi ve 1.000-TL itibar tazminatının 02/09/2015 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak sureti ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı taraf, 6100 sayılı HMK m.128 kapsamında dava dilekçesine cevap vermeyerek dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaları inkar etmiş sayılmıştır. İlk Derece Mahkemesince; “…Gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 556 Sayılı KHK, gerekse dava tarihinde yürürlükte bulunan SMK’nın 149/1-ç ve 150. Maddeleri uyarınca davacı marka hakkına tecavüz nedeniyle manevi tazminat talep edebilir. Manevi tazminat miktarının belirlenmesi, TBK 58. Maddesi çerçevesinde Hakimin takdir yetkisindedir. Bu yetki kullanılırken olayın oluş şekli, ele geçen taklit ürün miktarı, ihlal süresi, sayısı, tarafların ekonomik ve sosyal konum ve durumları dikkate alınmalıdır. Dava konusu olayda ele geçen ürün sayısı, eylemin gerçekleştirildiği tarih, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve manevi tazminatın amacı gözetildiğinde, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, takdiren 1.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline, davacı vekili haksız fiil tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte tahsilini talep etmiş ise de, uyuşmazlığın niteliğine göre bu miktarın ticari avans faizi ile birlikte (mevduata uygulanan en yüksek faiz oranını geçmemek kaydı ile) tahsiline karar vermek gerekmiştir. … Davacının itibar tazminatı talebine gelince, gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 556 Sayılı KHK ve gerekse dava tarihinde yürürlükte bulunan SMK’nın 150 maddesi uyarınca, “Sınai Mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi, yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat isteyebilir”. Dava konusu olayımızda davalının işyerinde sadece az sayıda taklit ürün bulunmuş olup, bu yasal düzenlemenin koşulları oluşmamıştır. Bu itibarla davacının itibar tazminatına yönelik talebinin reddi gerekmiştir…” gerekçesi ile davacının davasının kısmen kabulüne, takdiren 1.000-TL manevi tazminatın 02.09.2015 tarihinden itibaren işleyecek (mevduata uygulanan en yüksek faiz oranını geçmemek kaydı ile) ticari avans faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair manevi tazminat ile itibar tazminat taleplerinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece Mahkemesi tarafından müvekkilinin manevi tazminat talep etme haklılığının kabul edilmesine rağmen fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddedildiğini, SMK m.149-151 gereği marka hakkı ihlal edilenlerin sahip olduğu haklar, ileri sürebilecekleri talepler düzenlenirken maddi tazminatın yanı sıra manevi tazminatın da talep edebileceğinin düzenlendiğini, mahkemece gerekçede manevi tazminatın oluşma şartlarının anlatıldığını, davalının ceza mahkemesi kararı ile sabit olan eyleminin haksız fiil niteliğinde olduğunu, tazminatı gerektirdiğini, tazminat miktarı hesaplanırken taklit ürün sayısı ve sosyal ekonomik durum değerlendirmelerinin dikkate alındığını, suç teşkil eden taklit ürün sayısının dosya kapsamında “5 adet şapka” olarak belirlendiğini, fakat bu zamana kadar fayda sağlanan ürün sayısının bilinmediğini, taklit ürün sayısının azlığının suçun oluşmasını engellemediği gibi hükmedilen manevi tazminat miktarını da etkilememesi gerektiğini, korunan hususun marka hakkı olduğunu, taklit ürünlerin sayısının ve/veya değerlerinin azlığının veya çokluğunun marka hakkı ihlalinde dikkate alınan deliller açısından farklılık arz etmediğini, manevi tazminat miktarı belirlenirken ürün sayısına vurgu yapılmasının hakkaniyete uygun olmadığını, marka hakkı ihlali kapsamında verilecek manevi tazminatın, caydırıcı olması ile potansiyel mütecavizleri engellemesi gerektiğini, 22.06.1966 tarih ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında ve emsal mahiyette Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.06.2013 tarihli 2011/9323 E. 2013/12117 K. (Ek-1) Sayılı kararında da bu hususa değinildiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olmasının müvekkilinin güvenilirliğini ve tanınırlığını kullanan mütecavizleri cesaretlendirilebileceğini, manevi tazminat miktarı belirlenirken dikkate alınan sosyal ve ekonomik duruma ilişkin olarak dava tarihi itibariyle manevi tazminat tutarının belirlenmesi hususunda uygulanması gereken kanunun 6098 sayılı Borçlar Kanunu olduğunu, 818 sayılı Mülga BK zamanında manevi tazminat miktarının belirlenmesi için dikkate alınmakta olan tarafların sosyal durumu kriterini ”herkesin kanun önünde eşit olduğu ilkesine aykırı” olması gibi haklı bir gerekçeyle yürürlükten kaldırıldığını, manevi tazminatın hesaplanmasında “ekonomik ve sosyal durum”un suçun niteliğini değiştirmediği için dikkate alınmaması gerektiğini, ilk derece Mahkemesi tarafından itibar tazminatının tamamen reddedilmesi gerekçesinin taklit ürün sayısının azlığına ve SMK m.150’ye göre yasal koşulların oluşmadığına dayandığını ancak yasada suça konu olan taklit ürünlerin satılmasının uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunu doğurduğunu bu nedenle itibar tazminatına ilişkin ret gerekçesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, markanın itibarının marka ile inşa edilen imajı ifade ettiğini, bununla birlikte imaj ve güven oluşturmanın bir maliyetinin olduğunun göz önünde bulundurulması gerektiğini, bu yüzden itibar tazminatı ile talep edilenin, inşa edilen veya edilmekte olan imajın zedelenmesi sebebiyle doğan zararın tazmini amacını güttüğünü, itibar tazminatının fiili zararın ya da yoksun kalınan karın tazmini olmadığını, marka sahibinin imaj ve itibar kaybının karşılığı da olmadığını, bizzat markanın kendisinin itibar ve güven kaybının karşılığı olduğunu, bununla birlikte marka sahibinin itibarı ile işletmenin itibarı, markanın itibarı ile yakından ilişkili olduğu için, kötü ve uygun olmayan üretim sonucu, markanın müşteri nazarında itibarının düşmesi hainde markayı emek harcayarak belli bir konuma getiren marka sahibinin ve işletmenin itibarına da zarar vereceğini, davalı iş yerinde bulunan taklit ürün sayısının az olmasının suçun oluşmasını engellemediği gibi ürün sayısı ve tazminat miktarıyla da ilgili bir oranlamanın söz konusu olmadığını, davalının davacıya ait marka itibarını küçültücü, markaya olan güveni yok edici nitelikteki taklit/ sahte ürünleri satmasının toplumdaki markanın imajını zedelediğini, markaya olan çekim gücünün azalmasına sebebiyet verdiğini, emsal mahiyette Aydın 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 11.01.2019 tarih ve 2018/331 E. ve 2019/10 K. Sayılı kesinleşmiş kararının, İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin, 12.02.2019 tarihli 2018/297 E. ve 2019/67 K. sayılı kararının, 12.02.2019 tarihli 2018/307 E. ve 2019/64 K. sayılı kararının, 12.02.2019 tarihli 2018/308 E. ve 2019/62 K. sayılı kararının bulunduğunu beyanla istinaf taleplerinin kabulünü, kararın kaldırılmasını, davanın tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; davacı adına tescilli “…” ve “…” markalarına ilişkin ürünlerin davalı tarafından hukuka aykırı olarak üretildiği, taklit ürünlerin davalı tarafından satışa sunulduğu iddiası ile cezai yönden Bakırköy 1. FSHCM’nin 01.12.2016 tarihli- 2016/108 Esas- 2016/634 Karar sayılı 26.12.2016 tarihinde kesinleşen karar ile davalının suçunun sabit görüldüğü, suç teşkil eden fiilin aynı zamanda hukuki anlamda haksız fiil oluşturduğu, davalının bu fiillerinin davacıyı zarara uğrattığı ve itibarını zedelediği iddiası ile 4.000-TL manevi ve 1.000-TL itibar tazminatının 02/09/2015 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak sureti ile davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarına göre; … sayılı “…” ibareli markanın birçok sınıfta 15/05/2012 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın 28, 38 ve 41. sınıfta 12/04/2011 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın aynı sınıflarda, aynı tarihten itibaren, … sayılı … markasının birçok sınıfta 15/02/2013 tarihinden itibaren, … sayılı … Şekil markasının 20. sınıfta 30/11/2014 tarihinden itibaren, … sayılı … Şekil markasının birçok sınıfta 26/07/2011 tarihinden itibaren ve “…”, “…”, “…” ve “…” gibi daha birçok markanın 10’ar yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu sabittir. UYAP üzerinden yapılan incelemede Bakırköy 1. FSHCM’nin 01.12.2016 tarihli- 2016/108 Esas- 2016/634 Karar sayılı ceza davasında soruşturma ve kovuşturma aşamasında toplanan deliller gereğince (Soruşturma aşamasında dava dosyası kapsamında bulunan tüm bilgi ve belgeler ile emanete alınan ürünlerin, şikayetçi vekilinin ibraz ettiği orijinal ürün numunesi ve tescilli markalarıyla karşılaştırmalı olarak yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda; Büyükçekmece Adli Emanet Memurluğu’nca çıkartılan … emanet numaralı “…” ve “…” marka ve logolu 5 adet şapka ürünlerinin, şikayetçi firmanın orijinal ürünleri olmadıkları, ürünlerin daha önce kullanılmamış yeni ürünler oldukları, ele geçirilen ürünler üzerinde şikayetçi firma adına TPE nezdinde … tescil nolu şekil markasının, … tescil nolu şekil markasının … tescil nolu şekil markasının ve … tescil nolu şekil markasının iltibas yapılarak taklit edildikleri, markaların iktibas yoluyla taklit edildiği ürünlerin sıradan tüketiciler tarafından orijinallerinden ayırt edilemeyecekleri, bu kişiler üzerinde aldatmaya yol açacakları, tescilli markalardan … tescil nolu şekil markasının ve … tescil nolu şekil markasının nice 03, 05, 09, 10, 12, 14, 15, 16, 18, 21, 24, 25, 27, 28, 29, 30, 35, 41 sınıflarında, … tescil nolu şekil markasının nice 03, 05, 09, 12, 14, 15, 16, 18, 21, 24, 25, 27, 28, 29, 35, 41 sınıflarında ve … tescil nolu şekil markasının nice 09, 10, 12, 14, 15, 18, 21, 24, 25, 27, 28, 29, 30, 35, 41 sınıflarında yani suça konu ürünlerle aynı sınıfta tescilli olduğu, … başvuru nolu markasının nice 16, 18, 20, 24, 25, 26, 28, 35, 38, 41 sınıflarında yani suça konu ürünlerle aynı sınıflarda korunduğu, bu nedenle suça konu ürünlerin marka taklidi yapılmış sahte ürünler oldukları, şikayetçiye ait yukarıda detayları belirtilmiş olan tescilli markaların iktibas edilmesi suretiyle kullanıldığı ürünlerde, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4128 sayılı Kanunla eklenen 61/A maddesinin, 5833 sayılı yasayla değişik 3. maddesinde belirtilen hükümlerine göre, marka hakkına tecavüz sayılan fiiller kapsamında olduğu teknik olarak tespit edilmekle) davalının marka hakkına tecavüz suçunun sabit görüldüğü, davalı hakkında mahkumiyete karar verilerek hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, kararın itiraz edilmeden 26.12.2016 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir. Davacı vekili, müvekkili şirketin marka haklarının ihlal edildiği iddiasıyla davalıdan manevi tazminat ve itibar tazminatı talebinde bulunmuş, Mahkemece manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne ve itibar tazminatı talebinin de reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından ilk derece Mahkemesi tarafından kısmen reddedilen 3.000,00 TL manevi tazminat ile 1.000,00 TL itibar tazminat istemleri yönünden istinaf talebinde bulunulmaktadır. Manevi tazminat talebi açısından, davalının iş yerinde yapılan 03/09/2014 tarihli arama ve el koyma işlemi kapsamında “…” marka ve logoların kullanıldığı beş adet şapkaya el konulduğu anlaşılmakla olayın meydana geldiği tarih, dava tarihi ve taklit ürün sayısı dikkate alındığında yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin kısmen reddedilen manevi tazminat miktarına yönelik istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 341/2. maddesine göre, “İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir, …(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir…” hükmünü haiz olmakla, kararın verildiği tarih olan 07.02.2019 tarihi itibarı ile güncel istinaf kesinlik sınırı 4.400,00 TL olduğundan itibar tazminatı yönünden talep değeri dikkate alındığında kararın kesin olduğu, bu sebeple istinafa itibar tazminatı talebi yönünden başvurulamayacağı tespit edilmekle, davacının itibar tazminatına ilişkin istinaf dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2. ve 346. maddeleri gereğince reddine karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararının itibar tazminatı talebinin reddine yönelik istinaf dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2. ve 346. maddeleri gereğince reddine, manevi tazminat talebine yönelik istinaf talebinin ise 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- A) Davacı vekilinin itibar tazminatı yönünden istinaf dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2. ve 346. maddeleri gereğince REDDİNE;1- B) Manevi tazminat yönünden Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07/02/2019 tarih ve 2018/291 E. 2019/30 K. Sayılı kararına karşı, davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/12/2022