Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1311 E. 2023/128 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1311
KARAR NO: 2023/128
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 19/02/2019
NUMARASI: 2017/207 E. – 2019/76 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 17/01/2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1991’de “…-…” ve 1999’da “…” adıyla çıkartılan yapımlardaki çoğu müzik eserinin sahibi olduğunu, bu yapımlarda yer alan “…” ve “…” gibi müvekkilinin birçok eseri tanınmış ve çeşitli sanatçılar tarafından seslendirildiğini, taraflar arasında çeşitli sözleşmeler imzalandığını ve davalı … şirketinin 21/03/2005 tarihli asıl sözleşme uyarınca, önceki sözleşmeleri de içeren şekilde davacının tamamlanmış, yapımlarda yayınlanmış, bilinen 29 adet eseri ile 36 adet hiç yayımlanmamış yeni eseri olmak üzere toplam 65 adet müzik eserinin mali haklarını devraldığını, bunlar dışında taraflar arasında 21/03/2005 tarihli sözleşme uyarınca yapılmış 32 adet yeni esere ilişkin bir ek sözleşme daha yapıldığını, müvekkilinin kaybetmiş olduğu bu ek sözleşmedeki eserlerin, davalının 23/02/2010 tarihli e-posta ekinde müvekkiline göndermiş olduğu eserler listesinin kaydının bulunduğunu, ancak davalının müvekkilinin eserlerinin edisyon faaliyetlerini gerektiği gibi yapmadığı için, gönderilen 20/03/2009 tarihli noter bildiriminin 24/03/2009 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini ve ihtarname ile, FSEK’in 58. maddesi uyarınca cayma hakkı kullanıldığı, yapılan tüm sözleşmelerin feshedildiği ve hiç yayımlanmamış yeni eserlerin müzik kayıtlarının teslim edilmesi, aksi takdirde şimdilik 30.000,00 TL masrafın, temerrüt tarihinden itibaren faiziyle birlikte ödenmesinin istenildiğini, davalının açmış olduğu caymaya itiraz davasının reddedildiğini, davalının 24/03/2009 tarihinden sonra müvekkilinin eserlerinden aldığı pay oranlarına ilişkin hakkın ortadan kalktığını ve müvekkilinin bu miktarı geri isteme hakkının doğduğunu iddia ederek, taraflar arasında imzalanan asıl sözleşmeler ile bunlara yapılmış ek sözleşmelerin feshini, şimdilik 20.000,00 TL manevi ve 10.000,00 TL maddi olmak üzere toplam 30.000,00 TL tazminatın, yargılamada bilirkişilerce tespit edilecek miktarın harcı tamamlattırılmak suretiyle 27/03/2009 temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsilini, sözleşmelere konu eserlere ilişkin cayma bildiriminin yapıldığı 24/03/2009 tarihinden dava tarihine kadar davalının sözleşmelere konu eserlerden almış olduğu miktarın meslek birliğinden tespitiyle, harcı tamamlattırılmak suretiyle bildirimin ulaşmış olduğu tarihten itibaren avans faizi ile birlikte geri ödenmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davacı vekili 8.10.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile; Maddi tazminat istemlerine 10.000,00 TL miktardan 15.000,00 TL miktarına ve cayma bildiriminden sonra davalıya ödenmiş olan ve davacıya iadesi istediği temsili dağıtım bedelinin de 2.000,00 TL miktardan 2.915,00 TL miktarına yükselttiklerini beyan etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının 20/03/2009 tarihinde söz konusu sözleşmelerin tamamından FSEK 58 maddesi uyarınca caymış bulunduğunu ve halihazırda sona ermiş bulunan sözleşmelerin feshedilmesinin ve manevi tazminatın kısmi olarak veya belirsiz alacak şeklinde talep edilmesinin mümkün olamayacağını, 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, sözleşmelerde müvekkilinin davacı yanın eserlerini kamuya sunma, eser sahibi olarak tanıtma veya müzikal kariyerinin geliştirilmesi şeklinde herhangi bir taahhüdünün bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin müvekkilinin sözleşmeye aykırılığı ve kusuru ile fesih olunmadığını, davacının sözleşmeye aykırılık iddialarının yerinde olmadığını, eserlerin meslek birliğine kaydettirilmemesi nedeniyle de davacının herhangi bir zarara uğramasının mümkün olmadığını ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istediği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesince; “…. Yine davacı yanca …’a müracaat edilerek 08.06.2012 tarihli dilekçeleriyle caymaya itiraz davasına ilişkin karar sunularak davalıya telif dağılımı yapılmamasının talep edildiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla davacı yanca caymaya itiraz davasına ilişkin karar sunulmuş davalıya telif dağılımı yapılmaması talep edilmiş olduğundan; … da 10.09.2012 günlü yazısıyla kesinleşmiş mahkeme kararı sunuluncaya dek davalının payına bloke konulduğunu bildirdiğinden davacının işleme rıza göstermiş olması düşünülemeyeceğinden 2915 TL telif bedeline de hak kazandığı anlaşıldığından hükme dayanak alınan son rapor kapsamı da dikkate alınara; Davanın açıldığı tarihinde kesinleşmiş bir yargı ilamı bulunduğundan davacının cayma hakkının kullanılması nedeniyle sözleşmenin feshinin tespiti talebinin REDDİNE, 5.000 TL manevi tazminatın 27.3.2009 tarihinden itibaren avans faziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,fazlaya ilişkin istemin reddine, BK hükümlerine göre ; 15.000 TL maddi tazminatın 27.3.2009 tarihinden itibaren avans faziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 2915.TL telif bedelinin 27.3.2009 tarihinden itibaren avans faziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının manevi tazminat talebinin zaman aşımına uğradığını, mahkemece zaman aşımı itirazının kabul edilmemesi gerekçesini karar da gösterilmediğini, davacı tarafından manevi tazminat talebine gerekçe olarak 24/03/2009 tarihi öncesinde gerçekleşen davacı tarafından gerçekleştiği iddia edilen olayların gösterildiğini, talebe konu olayların 24/03/2009 tarihi öncesinde gerçekleşmiş olup davacı tarafından en geç bu tarihte öğrenmiş olduğunun tartışmasız olduğunu, davanın 17/01/2014 tarihinde açılmış olmakla 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, gerekçeli karar da zamanaşımına ilişkin hiçbir değerlendirmenin yer almadığını, davacı tarafından manevi tazminat talebinin şimdilik 20.000,00 TL şeklinde belirsiz alacak davası şeklinde ileri sürüldüğünü, manevi tazminat davasının yargıtay kararlarında da açıklandığı üzere belirsiz alacak dava olarak açılamayacağını, esas yönünden de manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olmadığını, davacının FSEK’de düzenlenen herhangi bir manevi hakkını ihlal ettiğine ilişkin hiçbir tespit yapılamadığını gerekçede de bu konuda bir gerekçe bulunmadığını, davacının manevi hakkını ihlal eden herhangi bir eylemden bahsedilmediğini sadece kararda cayma talebinin haklı olduğunun ifade edildiğinin, müvekkil şirketi eylemlerinin kusurlu olduğunun tespit edilemediğini sadece caymaya itiraz davasının reddine ilişkin kararın dayanak gösterilerek kusurun varlığının varsayıldığını, sadece sözleşmeye aykırı davranışın manevi hak ihlali olamayacağını, sözleşmeye aykırı eylemin bir manevi hakkı da ihlal ediyor ve manevi zarara sebep oluyor olması gerektiğini, Dosyada mevcut tüm bilirkişi raporlarında müvekkil şirketin cayda tarihinden sonraki dönemde tahsil ettiği editör payının davacının icazeti doğrultusunda vermiş olduğu hizmet kapsamında hukuka uygun şekilde hak kazandığı bedel olduğunu ve iadesinin istenemeyeceğinin açıkça belirtilmesine karşın mahkemece bu bedelinde iadesine karar verildiğini, davacı taraf cayma hakkını kullandıktan sonra müvekkil şirketin kendisine yaptığı ödemeleri hiçbir itirazı kayıt ileri sürmeksizin müvekkil şirket tarafından gerçekleştirilen işlemlere rıza gösterdiğini, müvekkil şirketin edisyon hizmetlerinden yararlanmaya devam ettiğini, cayma tarihinden sonraki dönemde müvekkilin tahsil ettiği editör payının davacının icazeti doğrultusunda vermiş olduğu hizmet kapsamında hukuka uygun bir şekilde hak kazandığı bedel olup dosyada mevcut 3 bilirkişi raporunda da aynı şekilde kabul edilmiş olmasına rağmen davacıya iade edilmesi yönündeki kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla editör payının iadesi gerektiği takdirde de 27/03/2009 tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hatalı olduğunu, anılan bedellerin 27/03/2009 tarihinden sonraki dönemde tahsil edildiğini, 27/03/2009 tarihi ile mahkemece davacıya ödenmesine hükmedilen telif bedelleri arasında hiçbir bağlantı bulunmadığını, bu bedeller açısından temerrüde düşürülmediğini, Mahkemece, hükmedilen 15.000,00 TL maddi tazminatın hiçbir yasal dayanağının bulunmadığını, maddi tazminata karar verilebilmesi için aranan şartların somut olayda mevcut olmadığını, mahkemece davacının demo kayıtlarına ilişkin iddiasının ispatlayamadığını, demo kayıtlarının müvekkil şirkete teslim edildiğine dair herhangi bir belge vs. delilin dosyada mevcut olmadığını belirterek bu iddiayı maddi zarar kalemi içinde değerlendirmediğini, davacının mahrum kalınan kar talebinin ve kaçırılan sözleşme fırsatları şeklindeki menfi zarar talebini yerinde gördüğünü ve bunların maddi tazminat kalemi olarak değerlendirdiğini, hükme esas alınan son bilirkişi raporunda da soyut ve genel beyanlar ile 15.000,00 TL maddi tazminata hükmedilebileceğinin hükmedildiğini, en ufak bir somut zarar veya mahrum kaldığı kar bedelinin tespit edilemediğini, bu yönde herhangi bir delil belge sunulmadığını, mahkemece hükme esas alınan son bilirkişi raporunda da dosyada maddi tazminat hesabı için belge ve veri olmadığınını belirtildiğini, mahkemece maddi tazminata sebep zarar ve eylem tespit edilmediği gibi bu bağlamda zarar-eylem arasındaki illiyet bağının incelenmediğini, illiyet bağı varlığı tespit edilmeden davacının herhangi bir maddi tazminata hak kazanmasının mümkün bulunmadığını, davacının cayma hakkı talebinin daha evvel sonuçlanan yargılamada kabul edilmesi hiçbir şekilde müvekkil şirkete sözleşmeye/hukuka aykırı veya kusurlu bir eylemi olduğunu göstermediğini, cayma hakkı sözleşmeye/hukuka aykırı veya kusurlu bir eylem olmadan da kullanılabileceğini, Müzik eserlerinin projelerde kullanılmasının piyasa talepleri doğrultusunda gerçekleştiğini, müvekkil şirketin zorla herhangi bir eserin kullanımını sağlamasının mümkün olmadığı, sözleşmede de müvekkil şirketin böyle bir taahhüdünün bulunmadığını, cayma hakkının kabulü hiçbir şekilde müvekkil şirketin edisyon faaliyetlerini gereği gibi yerinde getirmediği hususunda delil olarak kullanılamayacağını, davacının iddialarını somut delillerle ispat etmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla maddi tazminat kabul edilecek olması durumunda da ihtar da 27/03/2009 tarihinde müvekkil şirketin sadece demo kayıtlarının teslimi açısından temerrüde düşürüldüğü, davacının 27/03/2009 tarihine kadar demo kayıtları teslim edilmediği takdirde, demo kayıtlarının teslimi haricindeki diğer maddi zararlarını talep etme hakkını saklı tuttuğunu, bu durumda sadece demo kayıtlarının teslim edilmemesi sebebiyle doğan maddi tazminat talebine ilişkin faizin başlangıç tarihinin bu tarih olabileceğini, diğer maddi tazminatın tamamına 27/03/2009 tahiniden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin kararın hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; caymaya itiraz davasının 10/03/2013 tarihinde kesinleştiğini, zararın tamamlandığını ve tüm sonuçlarıyla bilinmesinin mümkün olduğunu, TBK 72. maddesine göre tazminat istemi zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak 10 yılı geçmesiyle zaman aşımına uğrayacağını, zarar tamamlanmadan zarar gören açısından zararın belli olduğunun kabul edilemeyeceğini, HMK’nın 107. maddesi uyarınca hakimin takdir hakkı olduğu manevi tazminat istemlerinin belirsiz alacak davası ile ileri sürülmesinin mümkün olduğunu, davalıya cayma bildiriminden sonra … tarafından ödenmiş olan temsili dağıtım bedeli 2.915,00 TL’nin müvekkiline ödenmesine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, caymaya itiraz davasına ilişkin davanın …’a sunulduğu davalıya telif dağılımı yapılamaması istendiği … 10/09/2012 tarihli yazısıyla kesinleşmiş mahkeme kararı sunuluncaya kadar payına bloke konulduğunu bildirdiğini daha sonra kesinleşen kararın sunulduğunu, …’ın davalıya ödeme yaptığının ortaya çıktığını, müvekkilinin yapılan bu işleme rızasının bulunmadığını, davalı tarafın hiçbir şekilde iyi niyetli davranmadığını halen de davranmadığını belirterek davalının istinaf başvurusunun reddi ile HMK 351 uyarınca 329 madde hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında, 21/03/2005 tarihinde yapılan edisyon sözleşmesi ve akabinde ek sözleşmeler tanzim edildiği, birden fazla edisyon sözleşmesi yapıldığı görülmüştür. Bilirkişiler Doç. Dr. …, …, … ve … 18.12.2015 tarihli raporlarında; davacı’nın, davalı’nın tahsilatlardan aldığı payı talep edemeyeceği zira işlemlere icazet verdiği, davalı’nın kusuru nedeniyle uygun illiyet içerisinde bulunan zarar kalemlerini ise talep edebileceği, zararın hesaplanması tam olarak mümkün olmaz ise TBK. m. 50/2 kapsamında mahkemenin hakkaniyete uygun bir miktar tazminatın ödenmesine karar verebileceği, davacının gerek …’a bildirimi yapılmayan eserler dolayısıyla ve gerekse teslim edildiği ispatlanamayan demo kayıtlarının iddia edildiği üzerinde kaybedilmesi nedeniyle zarara uğramadığı, ayrıca edisyon şirketlerinin eser sahiplerinin eserlerinin kaydı veya yapım haline getirilmesi gibi bir yükümlülükleri olmadığından bu bakımdan da bir zararın doğmadığını, davacının eserlerinin gereği gibi değerlendirilmemesi nedeniyle bir zararın doğup doğmadığının tespiti için, dava konusu eserlerin, davalı … şirketi ile sözleşme yapmadan önce benzer süre dönemdeki gelirin kıyaslanmasının gerektiği ancak dosyada bu kıyaslamayı yapacak bir veri olmadığını, davalı şirketin cayma hakkının kullanıldığı tarihten sonra eserlerle ilgili olarak davacıya ödemeler yaptığının sunulu banka dekontları ve hesap hareketleri incelendiğinde tespit edildiği, yapılan bu ödemelerin eserlerin kullanımından kaynaklı ödemeler olması nedeniyle davacının bu kullanımlara muvafakatinin olduğu/ bilgisi dâhilinde olduğunun düşünüldüğü, dolayısıyla bu kapsamda davalının eserlerle ilgili hizmet sunmaya devam etmesi ve davacının da zımnen de olsa buna izin verdiğinin düşünülmesi nedeniyle davalının 2009 sonrasına ilişkin edisyon payını hak ettiğinin düşünüldüğü, ancak Sayın Mahkemece aksi yönde karar verilmesi halinde davacıya iadesi gereken meblağın 2.915,04 TL olduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır. Bilirkişiler …, … ve …e 05.09.2016 tarihli raporlarında; davacı-eser sahibinin ve davalı … firmasının sektörel durum ve özelliklerinden hareketle davacı-eser sahibinin, sektörel emsal/rayiç bedeller gözönünde bulundurulmak suretiyle, mali açıdan kaybının 15.000.00 (onbeşbin) TL olarak değerlendirilebileceği, hiç kuşkusuz belirtilen bu rakamın değerlendirilmesinde nihai takdirin Mahkemede olduğu, TBK md. 50 f.2 uyarınca da ” uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkimin, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarım hakkaniyete uygun olarak belirleyeceğini, demo kayıtlarının davalıya teslim edildiğine ilişkin dosyada mevcut bir delil olmaması nedeniyle bu kalemlerin zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği, kaldı ki bu kayıtların düzeyine ilişkin ne bir açıklama ne de bir ses kopyası bulunmadığından; bu 36 eserin demo kayıt masraflarının tespit edilebilmesinin bu açıdan mümkün olmadığını, … tahakkuku içerisindeki 2.915,04 TL tutarındaki editör payının davalı … firmasınca cayma ihbarından sonra hak edilmiş olup olmaması hususunda tahsil edilen edisyon payının caymadan sonraki tarihe ilişkin olması ve davacının bu paydan davalının tahsilat yapmasına itirazda bulunmamasının, takdirinin Mahkemeye ait olmak üzere, bu duruma ilişkin kendi payını kabul ederek işleme rıza göstermiş olduğu yönünde bir değerlendirme yapılmasına imkan verebileceğini, bu tür bir yaklaşmın kabul edilmemesi durumunda, alınan bu bedelin iadesinin gerekeceğini bildirdikleri anlaşılmıştır. Bilirkişiler …, …, … 11.12.2017 tarihli (ek) raporlarında; Davacının, davalı … şirketinin eserlerini gereği gibi değerlendirmemesi nedeniyle uğradığı zarar bakımından ve yeni eserlere ait demo kayıtlarıyla ilgili zarar bakımından davacının cayma ihbarından sonraki dönem için davalı …’dan yapılan tahsilatlardan editör payı alma hakkının olup almadığı yönünde kök rapordaki tespitlerin aynen geçerli olduğu sonuç ve kanaatlerde değişiklik gerektirecek bir durum olmadığı belirtilmiştir. Hükme dayanak yapılan son bilirkişi raporunda bilirkişiler …, …, … 24.09.2018 tarihli raporlarında; Davacının taraflar arasındaki sözleşmelerin feshine talep verilmesi şeklindeki talebinin; İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2009/50, 2012/97 sayılı kesinleşmiş kararı ile davacının sözleşmelerden cayması geçerli olarak gerçekleştiğinden ortada davanın açıldığı tarih itibariyle devam eden bir sözleşme olmadığından yerinde olmadığını, caymanın davalının kusuru ile gerçekleşmesi dikkate alındığında manevi tazminatın mahkemeye ait olacağını, demo ile ilgili maddi tazminat talebine ilişkin talebinin zarar kalemi kapsamında değerlendirilmeyeceğini, …’a bildirilmeyen eserler nedeniyle maddi zarar talebinin yerinde olmadığını, sözleşmeden beklediği yarar sağlayıcı faaliyetleri gereği gibi yerine getirmediği anlaşılmakla davacının sözleşmeden kaynaklı muhtemel kazanç kaybı ve maddi tazmina taleplerinin yerinde olduğu ancak bu kayba ve zarar kalemlerine ilişkin maddi tazminat hesabının dosyada mübrez bilgi ve belgeler çerçevesinde hesabının yeterli olmadığını, meslek birlikleri tahakkuk detayları üzerinden dönemsel ya da oransal kıyaslamanın da uygun olamayacağı, dosyadaki bilgi ve belgelerle yapılacak hesaplamanın net olarak ortaya konulmayacağı, bununla birlikte sektörel değerlendirme çerçevesinde davacının tanınan bir sanatçı olması, eserlerinin halk kitlelerinde bilinen ve hit olmuş şarkıların eser sahibi olması  davalının sözleşme ve edisyon firması olarak yapması gerekenleri eksik yapması dikkate alındığında somut dosya durumu dikkate alındığında maddi zarar kaybının 15.000 TL olabileceği bu bedelin TBK 51 ve 52 maddeleri çerçevesinde takdirinin Mahkemeye ait olacağını, eserlerden aldığı bedellin iadesi talebinin; bu işlemlere itiraz etmemesi nedeniyle davalının bu teliflerden edisyon payını hak ettiğini, ancak aksi düşünüldüğünde davacıya iadesi gereken tutarın edisyon payı olarak tahsil edilen 2.915,04 TL olabileceğini belirtmişlerdir. İstanbul 4. nolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 19/04/2012 gün ve 2009/50 Esas, 2012/97 Karar sayılı kararında; Davacı … tarafından davalı … aleyhine açılan davada, dava dilekçesi ile davalı tarafından gönderilen Beyoğlu … Noterliğinin 20/03/2009 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesi ile FSEK 58. maddeye aykırı olduğunu, caymanın süresinde olmadığını ileri sürülen gerekçenin doğru olmadığı iddiası ile caymaya itirazda bulunulduğu, mahkemece dosyada mevcut bilirkişi raporlarında yer alan ve birbirlerini teyit eden açıklama ve değerlendirmelere göre davacının mali hak ve yetkilerinin yer aldığı eserlerini gereği gibi kullanmadığı 2004-2005-2006 tarihli sözleşme ve ek sözleşmelerde yer alan eserlerden davacı tarafça yeterince yararlanılmadığı, … adlı müzik eserini … adlı filimde kullanılması dışında hiçbir ciddi kullanımının söz konusu olmadığı oysa verilen mali hakların çok sayıda eseri kapsadığı bilirkişi raporlarında da belirtildiği gibi taraflar arasındaki sözleşmelerde güvenin sarsıldığı ayrıca 4 yıl boyunca eserlerin …’a kaydının dahi yaptırılmadığı albüm yapılmadığı eserlerin müzik piyasasına sürülmediği dolayısıyla 5846 sayılı yasanın 58.maddesi gereğince mehil verilse bile bunun faydasız kalacağı dikkate alınarak caymaya itirazın koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, işbu kararın temyiz edilmesi neticesinde Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07/06/2013 gün ve 2012/12346 Esas, 2013/11905 Karar sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği, kararın karar düzeltme talebinde bulunmaksızın 10/09/2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Beyoğlu … Noterliğinin 20/03/2009 tarih, … yevmiye nolu … tarafından … aleyhine düzenlenen ihtarnamede, taraflar arasında 21/03/2005 tarihli edisyon sözleşmesi, 21/03/2005 tarihli ek sözleşme, 16/05/2016 ek sözleşme tanzim edildiği, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 58/4. uyarınca 21/03/2005 tarihli edisyon sözleşmesi ve bu sözleşme uyarınca yapılmış bulunan 2 ayrı 21/03/2005 tarihli ek sözleşme, 16/05/2006 tarihli ek sözleşmeye ve diğer ek sözleşmelere, 12/09/2012 tarihli edisyon sözleşmesi ile bu sözleşmenin eki olarak aynı tarihte yapılan 2 adet ek sözleşmeye ve 19/07/2004 tarihli edisyon sözleşmesi ile bu sözleşmenin eki olarak aynı tarihte yapılan ek sözleşmeye ilişkin müvekkilinin cayma ihbarının noter aracılığıyla bildikleri ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içinde müvekkilin yayınlanmamış 68 adet yeni eserine ilişkin müzik kayıtlarının teslim edilmesi aksi halde belirtilen 3 gün içinde temerrüde düşüleceği müvekkilinin yapmış olduğu masraflara ilişkin en az 30.000,00 Tl masrafın temerrüt tarihinden itibaren faiziyle birlikte talep edileceğinin ihtar edildiği, işbu ihtarın muhatabına 24/03/2009 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. Mahkemece, son bilirkişi heyeti raporu esas alınmak suretiyle hüküm kurulmuştur. FSEK 58. maddeye göre mali hak ve ruhsat iktisap eden kimse kararlaştırılan süre içinde ve eğer bir süre tayin edilmemişse icabi hale göre münasip bir zaman içinde hak ve salahiyetlerden gereği gibi faydalanmaz ve bu yüzden eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihlal edilirse eser sahibi sözleşmeden cayabilir. Cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibi sözleşmedeki hakların kullanılması için noter vasıtasıyla diğer tarafa münasip bir mehil vermeye mecburdur. Hakkın kullanılması iktisap eden kimse için imkansız olur veya tarafından reddedilir yahut mehil vesikası halinde eser sahibinin menfaati esaslı suretle tehlikeye düşmekte ise mehil tayinine lüzum yoktur. Verilen mehil neticesiz geçerse veya mehil tayinine lüzum yoksa noter vasıtasıyla yapılacak ihtar ile cayma tamam olur. Cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra caymaya karşı itiraz davası açılamaz. İktisap edenin mali hakkı kullanmamakta kusuru yoksa veya eser sahibinin kusuru daha ağır ise hakkaniyet gerektiği hallerde iktisap eden münasip bir tazminat isteyebilir. TBK’nın 50/2. maddeye göre; uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Taraflar arasında görülen İstanbul 4. FSHHM’nin 2009/50 Esas, 2012/97 Karar sayılı kararın gerekçesinde, taraflar arasında ki sözlemede ve ek sözleşmelerde yer alan eserlerden … A.Ş’nin yeterince yararlanmadığı, … adlı müzik eserinin … adlı filmde kullanılması dışında hiçbir ciddi kullanımın söz konusu olmadığı verilen mali hakların çok sayıda eseri kapsadığı , taraflar arasındaki sözlemelerde güvenin sarsıldığı ayrıca 4 yıl boyunca eserlerin …’a kayıtlarının dahi yapılmadığı, albüm yapılmadığı, eserlerin müzik piyasasına sürülmediği, caymaya itiraz koşullarının oluşmadığı tespit edilmekle ve bu gerekçe Yargıtay tarafından onanma suretiyle kesinleşmiş olmakla taraflar yönünden mahkeme gerekçesinin bağlayıcı olduğu anlaşılmıştır. 24/09/2018 tarihli mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalının edisyon sözleşmeleri kapsamında davacının sözleşmeden beklediği yararı sağlayıcı faaliyetleri gereği gibi yerine getirmediği bu nedenle davacının sözleşmeden kaynaklı muhtemel kazanç kaybı ve maddi tazminat taleplerinin yerinde olduğu, dosyada mübrez bilgi ve belgelerden maddi tazminat hesaplamasının yeterli olmadığı ancak sektörel değerlendirme çerçevesinde davacının tanınan bir sanatçı olması eserlerinin hak kitlelerinde bilinen ve hit olmuş şarkıların eser sahibi olması davalının sözleşme ve edisyon firması olarak yapması gerekenleri eksik yapması dikkate alındığında maddi zarar kaybının 15.000,00 TL olarak tespitinin TBK 50. madde ve dosya kapsamı doğrultusunda yerinde olduğu anlaşıldığından, bu nedenle davacının bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacının davalının haksız eylemi neticesinde, kişilik haklarının zedelenmiş olması nedeniyle manevi zararın giderilmesini istemekte haklı olup haksız eylemin gerçekleştiriliş tarzı, kişilik haklarına ve ticari itibar ve saygınlığına yöneliş biçimi, eylemin gerçekleşme süresi ve devamlılığı göz önüne alındığında zamanaşımı süresinin geçmediği ve mahkemece manevi tazminatın kısmen kabulüne dair verilen karar isabetlidir. Davacı tarafça …’a müracaat edilerek 08/06/2012 tarihli dilekçesiyle caymaya itiraz davasına ilişkin kararın sunularak davalıya telif dağılımının yapılmamasını talep edildiği, …’da 10/09/2012 tarihli yazısıyla kesinleşmiş mahkeme kararı sunuluncaya dek davalının payına bloke konulduğunu bildirdiğinden, davacının işleme rıza göstermiş olmasının düşünülemeyeceğinden, mahkemece 2.925,00 TL telif bedeline hükmedilmesi de hukuken yerindedir. Dosyadaki belgeleri duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunu 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/02/2019 tarih ve 2017/207 E., 2019/76 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 391,40 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023