Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1310 E. 2022/1574 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1310
KARAR NO: 2022/1574
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 07/02/2019
NUMARASI: 2018/304 Esas – 2019/33 Karar
DAVANIN KONUSU: Manevi tazminat ve itibar tazminatı (marka)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin özellikle “…” ve “…” markaları olmak üzere, yazı veya şekil markası ve tasarımlara ilişkin Türk Patent ve Marka Kurumu (TPMK) nezdinde koruma sağlayacak şekilde birden fazla tescilinin bulunduğunu, müvekkili adına tescilli marka ve tasarımların üretim ve lisans verme yetkisinin münhasıran müvekkiline ait olduğu halde davalı tarafından hukuka aykırı olarak üretildiğini ve taklit ürünlerin davalı tarafından satışa sunulduğunu, buna istinaden Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin (FSHCM) 2014/784 esas sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda, davalının mahkumiyetine kararı verildiğini, davalının bu fiillerinin müvekkilini zarara uğrattığını ve itibarını zedelediğini belirterek, yoksun kalınan kazanç yönünden talepleri saklı kalmak kaydıyla, 4.000,00 TL manevi tazminatın ve 1.000,00 TL itibar tazminatının 03/09/2014 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak sureti ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; Her ne kadar hakkındaki ceza davası kabul edilmiş ise de bu konuda yanlış anlaşıldığını, davaya konu ürünleri yeğenlerine hediye olarak almış olduğunu, ticari amaçlı almadığını, art niyetli olmadığını, şu anda dükkanlarının bulunmadığını ve zor geçindiğini, dava ile ilgili olarak mağdur durumda olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Bakırköy 1. FSHCM’nin 2014/784 esas ve 2015/40 karar sayılı dosyasının tüm UYAP kayıtlarının celp edildiği ve marka hakkına tecavüz suçundan davalı hakkında mahkumiyet kararı verilerek, hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı ve kararın itiraz edilmeden kesinleştiği anlaşılmış; Ceza dosyasından alınan marka uzmanı bilirkişi raporunda, dava dosyası kapsamında bulunan tüm bilgi ve belgeler ile ele geçirilen ürünlerin orijinal ürün numunesi ile kıyaslamalı olarak yapılan incelemesi sonucunda marka sahibinin izni olmaksızın, markaların tescilli olduğu emtia grubu içinde yer alan sanıktan ele geçirilen orijinal olmayan 3 adet ürün (zıp zıp balon) üzerinde şikayetçi “… YAPIM YAYIN SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.” adına … numarası ile tescilli “…” ibareli markanın aynen kullanılmak suretiyle iktibas yoluyla taklit edildiğine, söz konusu taklit ürünlerin, dış görünüş itibariyle topluca bıraktığı genel izlenimle sıradan ve orta kültür düzeyindeki tüketiciler tarafından ilk bakışta orijinalinden kolayca ayırt edilemeyecek derecede bire bir (tam-aynen) uygunluk teşkil ettiğine, bu şekliyle orijinalleriyle iltibas (karıştırılma) yarattığına ve böylece aldatıcı benzerliğe yol açtığına, eylemin müşteki adına tescilli markaların iktibas yolu ile taklit edilerek 556 sayılı KHK’ya 4128 sayılı Kanunla eklenen 61/A meddesinin ve 5833 sayılı kanunla değişik 3. maddesinde belirtilen hükümlerine göre marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sınıfına girdiği tespit edilmiş; Her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olmakla, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağlayıcı nitelikte olmasa da, ceza mahkemesi dosyasında toplanan delillerin, mahkemece de yeterli görülüp değerlendirilmek suretiyle davalının davacı adına tescilli markayı taşıyan ürünlerin orijinal olmayanını ticaretinde kullandığının sabit olduğu anlaşılmış; Gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK, gerekse dava tarihinde yürürlükte bulunan Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 149/1-ç ve 150. maddeleri uyarınca davacı marka hakkına tecavüz sebebiyle manevi tazminat talep edebileceği, manevi tazminat miktarının belirlenmesinin, Türk Borçlar Kanununun (TBK) 58. maddesi çerçevesinde hakimin takdir yetkisinde olduğu, bu yetki kullanılırken olayın oluş şekli, ele geçen taklit ürün miktarı, ihlal süresi, sayısı, tarafların ekonomik ve sosyal konum ve durumları dikkate alınması gerektiği, dava konusu olayda ele geçen ürün sayısının eylemin gerçekleştirildiği tarih, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve manevi tazminatın amacı gözetildiğinde, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile takdiren 500,00 TL manevi tazminatın tahsiline, davacı tarafın haksız fiil tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte tahsilini talep etmiş ise de, uyuşmazlığın niteliğine göre bu miktarın ticari avans faizi ile birlikte (mevduata uygulanan en yüksek faiz oranını geçmemek kaydı ile) tahsiline karar verilmiş, Davacının itibar tazminatı bakımından, gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK ve gerekse dava tarihinde yürürlükte bulunan SMK’nın 150. maddesinde “Sınai Mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi, yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat isteyebilir” hükmünün yer aldığı, dava konusu olayda davalının işyerinde sadece az sayıda taklit ürün bulunması sebebiyle yasal düzenlemenin koşullarının oluşmadığından davacının itibar tazminatına yönelik talebinin” reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taklit ürün sayısındaki azlığın, marka hakkının ihlali bakımından bir farklılık oluşturmadığını, manevi tazminat miktarı belirlenirken ürün sayısına vurgu yapılmasının yerinde olmadığını, hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğunu, bu durumun mütecavizlerin cesaretlenmesine yol açacağını, manevi tazminatın hesaplanmasında, ekonomik ve sosyal durumun dikkate alınmasının TBK’ya aykırılık teşkil ettiğini; davalının vekil edene ait marka itibarını küçültücü, markaya olan güveni yok edici nitelikteki taklit/sahte ürünleri satmasının toplumdaki markanın imajını zedelediğini, markaya olan çekim gücünün azalmasına sebebiyet verdiğini bu kapsamda itibar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek bu kararın kaldırılarak davanın tamamen veya makul ve hakkaniyete uygun bir tazminata karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markaya tecavüz hukuksal sebebine dayalı manevi tazminat ve itibar tazminatı talepli alacak istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili şirketin marka haklarının ihlal edildiği iddiasıyla davalıdan manevi tazminat ve itibar tazminatı talebinde bulunmuştur. Mahkemece, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne ve itibar tazminatı talebinin de reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili, istinaf etmiştir. Manevi tazminat talebi açısından, davalının iş yerinde yapılan 03/09/2014 tarihli arama ve el koyma işlemi kapsamında “…” marka ve logoların kullanıldığı üç adet zıplama balonuna el konulduğu anlaşılmakla olayın meydana geldiği tarih, dava tarihi ve taklit ürün sayısı dikkate alındığında yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin kısmen reddedilen manevi tazminat miktarına yönelik istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Davacının itibar tazminatı açısından da, söz konusu talep 1.000,00 TL olup, reddedilen talep yönünden karar kesin nitelikte bulunduğundan, davacı vekilinin itibar tazminatı talebinin reddine yönelik istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2. ve 346. maddeleri gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararının itibar tazminatı talebinin reddine yönelik istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2. ve 346. maddeleri gereğince, manevi tazminat talebine yönelik istinaf talebinin ise 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1/a – Davacı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 1/b- Davacı vekilinin itibar tazminatına yönelik istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 341/2. ve 346. maddeleri gereğince REDDİNE,2- 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 sayılı HMK m.362/1-a gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.10/11/2022