Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1309 E. 2022/1689 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1309
KARAR NO: 2022/1689
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 15/01/2019
NUMARASI: 2017/394 E. – 2019/4 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Ağırlıklı olarak kadın giyim olmak üzere erkek giyim ve moda aksesuarları gibi ürünleri bulunan müvekkilinin, 2007 yılından bu yana belirli mağazalarında “…” adlı bir erkek koleksiyonu da sunduğunu, müvekkilinin yine belirli mağazalarında satışa sunulan “…” adlı aksesuar koleksiyonunun yanı sıra …, … ve … & … olarak anılan koleksiyonlarının da bulunduğunu, … koleksiyonunun ise büyük bedenler için geliştirildiğini, müvekkilinin koleksiyonlarının Türkiye’deki mevcut mağazaların yanı sıra www…com adresli web sitesinden de temin edildiğini, davalının TPMK nezdinde kayıtlı bulunan “…” markalarını tescil edildiği tüm emtialar yönünden kullanmakla yükümlü olduğunu, davalı adına tescilli olan “…” markalarının çok sayıda sınıfta tescili var ise de her emtia açısından kullanılmadığını, dolayısıyla markanın kullanılmayan bu emtialar yönünden hükümsüz kılınması gerektiğini ve markanın kullanıldığına ilişkin ispat külfetinin davalıya ait olduğunu, davalının kullanmadığı bir markaya ilişkin olarak müvekkiline karşı çeşitli davalar ikame ettiğini, davalının kötü niyetli olduğunu ve bu sebeple de açılan işbu davada müvekkilinin hukuki yararının bulunduğunu iddia ederek, davalı adına …, …, …, … ve … sayı ile tescilli “…” ve yine esas unsuru “…” olan … “… ” markalarının tescil edildikleri tüm sınıflar yönünden SMK m.6/9, TRIPS m.19 ve Paris Sözleşmesi m.5. C. 1. uyarınca hükümsüzlüğünü talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının hükümsüzlük talepli dava ikame etmesinde hukuki yararı bulunmadığını, hükümsüzlük davası açmak için gereken yasal süreyi geçirdiklerini, müvekkili adına TPMK nezdinde tescilli “…” markasının müvekkili tarafından tescil edildiği 2006 yılından bu yana aktif olarak kullanıldığını, davacı yanın bunun aksine tek bir iddia ileri süremediğini ve hiçbir delil de sunamadığını, müvekkilinin soyadı olan Nalbant kelimesinin İngilizcede “…” anlamına geldiğini ve müvekkili tarafından markanın tercih edilme sebebinin bu özel durum olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi tarafından ” … Davacı, dava konusu markalara ilişkin olduğu emtia alanında faaliyette bulunmakta olup, benzer ürünlerin ticaretini yaptığı, dolayısıyla davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde belirtildiği şeklide kötü niyetli tescilin söz konusu olmadığı, ancak SMK’nın 9. Maddesi anlamında bilirkişi raporunda belirtilen markaların belirtilen emtialar yönünden 5 yılı aşkın süreden beri davalı tarafça kullanılmadığı anlaşılmakla, davanın kısmen kabulü ile, davalı adına kayıtlı … tescil numaralı markanın 24. Sınıfta “dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar” emtiası haricindeki emtialarda 25. Sınıfta “çoraplar, flarlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler, ayak giysileri, ayakkabılar, çizmeler, botlar, patilkler ve bunların parçaları, spor ayakkabıları ve bunların çivileri, ayakkabı parçaları, topuklar , konçlar, sayalar, başlıklar, şapkalar, bereler, kepler, kasketler, bebekler için bu sınıfa dair özel eşyalar, kravatlar, papyonlar, flarlar, şallar, baş örtüleri, pareolar, geçme elbise yakaları, bandanalar, manşonlar, kol bantları, baş bantları, bileklikler, kemerler, pantalon askıları, jartiyerler emtilarında ve 3, 9, 14, 16, 18, 35 ve 43. sınıflarda sayılan emtialarda; davalı adına kayıtlı … tescil nolu markanın tescilli olduğu tüm sınıflar yönünden; yine davalı adına kayıtlı … tescil sayılı markanın tescilli olduğu tüm sınıflar yönünden; davalı adına kayıtlı … tescil numaralı markanın 18 sınıfın tamamı, 25 sınıfın tamamı ve 24 sınıfın dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar emtiası haricindeki emtialar yönünden kullanmama sebebi ile iptaline … Davacının fazlaya dayalı talepleri ve diğer markalar yönündeki taleplerinin subut bulmadığından reddine … ” şeklinde davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin kısmen ret kararının kaldırılması istemi ile istinaf talebinde bulunmakla, yargılama aşamalarındaki yazılı ve sözlü beyanları tekrar ile; öncelikle müvekkili şirketin marka hakkına tecavüz gerçekleştirdiğine ilişkin savunmaların huzurdaki dava ile ilgisinin bulunmadığını, kaldı ki … markasının tescilli olduğunu, bu tescilden dolayı davalının marka hakkına tecavüze ilişkin beyanlarının karşılığının bulunmadığını, müvekkili şirketin tescile dayalı kullanımı gerçekleştirmekte olup tescilli ve tanınmış … markası ile birlikte … ibaresini kullandığını, müvekkilinin marka kullanımlarına ilişkin olarak taraflarınca dava dosyasına delil ibraz edildiğini, dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda da bu delillere değinildiğini, davalının 25. sınıfta yer alan giysi emtiaları başta olmak üzere çok sayıda emtiaları içeren tek tescilli markası … kod numaralı … markası olduğunu, söz konusu markaya ilişkin olarak her ne kadar kullanmama sebebiyle iptal için gerekli olan 5 yıllık süre dolmamışsa da bu markaya ilişkin olarak müvekkilinin eskiye dayalı hak sahipliği iddiasının söz konusu olduğunu, taraflarınca dava dosyasına sunulan deliller ve davalının … markasına ilişkin sunduğu delilleri ve ticari defterleri incelendiğinde bu inceleme neticesinde davalının … markasının 25. sınıfta yer alan “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysileri” emtialar bakımından kullanımına 27.09.2016 tarihinde başladığının görüldüğünü, dava dosyasına sunulan deliller incelendiğinde ise 25. sınıf bakımından müvekkiline ait … marka kullanımının bu tarihten daha eskiye dayandığının tespit edildiğini, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/3 maddesinde; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” şeklinde düzenlemeye yer verilerek eskiye dayalı gerçek hak sahipliğinin korunduğunu, emsal yargı kararlarının bulunduğunu, bilirkişi heyeti tarafından müvekkilinin 25. sınıf emtialarındaki hak sahipliğinin davalının kullanımından daha eskiye ait olduğu şeklindeki görüşü de dikkate alındığında … kod numaralı … markasının Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/3 maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, kararın kısmen kabul edilen kısım açısından hukuka uygun olduğunu, diğer sair redde konu emtialar bakımından da iptalin gerekli olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, özellikle tekstil sektöründe kendisinden daha eski olduğunu bilmesine rağmen markayı tescil ettirerek hakkını kötüye kullanarak müvekkiline karşı çok sayıda dava açtığını, müvekkilinin .. markasının kullanımına 25. sınıfta davalıdan daha önce başlandığını, bu hususun bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, bu bağlamda davalının müvekkilinin özellikle 25. sınıf bakımından kendisinden daha önce marka kullanımına gittiğini bilmesine rağmen, kötü niyetli olarak tescil başvurusunda bulunduğunu, bunlara dikkat edildiğinde davalı markalarının kötü niyet sebebiyle de hükümsüz kılınmasının gerektiğini, neticeten Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15.01.2019 T. 2017/394 E. 2019/4 K. Sayılı kısmen ret kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak davanın tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili davacının istinafına cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından iddia edilen vakıaları inkar ile, davacının … markasını tescilsiz kullanarak markaya tecavüz ettiğini, kar elde ettiğini, basiretli tacir gibi davranmadığını, 2013 yılından bu yana bilmesine rağmen tecavüzü başlattığını devamında sonlandırmadığını ve müvekkili tarafından kullanımın durdurulmaya çalışılınca da uzun süre beklediğini, tecavüzün tespitine ilişkin davanın karar celsesinden bir gün önce markanın hükümsüzlüğünü talep eden işbu davayı açtığını, davacının istinafında belirttiği markanın … B.V. nezdinde kayıtlı olduğuna ilişkin ise WIPO nezdinde tescilin taraf olan tüm ülkeleri kendiliğinden kapsamadığını, başvurucunun markasının korunmasını istediği her ülkeyi ayrı ayrı seçerek buna ilişkin harçları yatırması gerektiğini, davacının mezkur marka için Türkiye’de bir koruma almadığını, aksine TPE bünyesinde markayı tescil ettirmeye çalıştıklarında işbu markanın müvekkili adına tescilli olması gerekçesi ile başvurularının reddedildiğini, davacının … Tic. Ltd. Şti. olduğunu bu sebeple davacının belirttiği …’nin işbu davanın tarafı olmadığını, bu sebeple bu şirket tarafından yapılmış/yapılmamış işlemlerin ve bu şirketin uğradığı ya da uğrama ihtimali olan zararların işbu davada incelenme imkanının olmadığını, yine bunun sadece iddia olduğunu talep edilmediğini, müvekkilinin markası için yapmış oldukları başvurunun TPE tarafından reddedilmiş olmasına rağmen o zamandan bu zamana uzun yıllardır hiçbir girişimde bulunmadan müvekkilinin tescilli markasını davacının kullanmaya devam ettiğini, davacının hükümsüzlüğünü istediği markanın 24.06.2016 tarihinde Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye no’lu marka devir sözleşmesi ile …ye devredildiğini bu hususun davacı tarafından bilinmesinin muhakkak olduğunu, zaten bu durumda marka iptal edilse dahi kullanım hakkının bulunmadığını, kendilerinin kötü niyetinin olmadığını, davacının hak kaybının bulunmadığını, davacının daha evvele dayanan kullanımının yurt dışında kullanım olduğunu, bu durumda korunmalarının mümkün bulunmadığını, yargılama aşamalarındaki yazılı ve sözlü beyanlarını tekrar ile davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 342/3 ve 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir: Dava; davalı adına …, …, …, … ve … sayı ile tescilli “…” ve yine esas unsuru “…” olan … “…” markalarının 5 yıl kullanılmadıkları, kötü niyetle tescil edildikleri ve üstün hakka dayalı hak sahipliği iddiası ile tescil edildikleri tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi istemine ilişkindir. İstinafa konu uyuşmazlık; kısmen ret kararına konu, davalı adına kayıtlı … sayı ile tescilli ve … sayı ile tescilli markaların hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasındadır. Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarına göre; 2016/24692 sayılı “…” ibareli markanın 25. sınıfta 18/03/2016 tarihinden itibaren, … sayılı “… 16/12(3-1) kapadokya kumaş” ibareli markanın 24. sınıfta 24/04/2012 tarihinden itibaren 10’ar yıl müddetle davalı adına tescilli olduğu sabittir. Davalının 25. sınıfta tescilli … numaralı, 24. sınıfta tescilli … numaralı blacksmith ibareli markalarının tescil tarihlerinin üzerinden (markanın iptalinde aranan) 5 yıllık sürenin dava tarihinde geçmemiş olduğu belirlenmekle markaların iptali söz konusu olamaz. Davacı; davalı adına 25. sınıfta … tescil sayı ile kayıtlı olan markaya ilişkin SMK m.6/3 kapsamında (Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.) eskiye dayanan kullanım hakkının bulunduğunu, gerçek hak sahipliğinin korunması gerektiğini, bağlı bulunduğu … adına … markasının WIPO nezdinde 31.10.2012 tarihinde tescilli olduğunu, davalının 25. sınıf kapsamındaki markasal kullanımının ilk olarak 27.09.2016 tarihinde olduğunun bilirkişilerce tespit edildiğini, davalının bunu bilmesine rağmen kötü niyetli olarak tescil başvurusunda bulunduğunu ve bu marka ile ilgili tescile dayanan hakkını kötüye kullanarak kendilerine karşı davalar açıldığını, ilgili markanın hükümsüzlüğünün gerektiğini ileri sürmektedir. Markanın tescilinden doğan haklar kural olarak yalnızca tescili yapılan ülkede koruma sağlamaktadır. Günümüzde birçok şirket ülkemizdeki ticari faaliyetlerinin yanında uluslararası alanda da ticari faaliyetini yürütmekte ve birden fazla ülkede faaliyet göstermektedir. Ancak markanın bu ülkelerde de korunması isteniyorsa ilgili ülkelerde marka başvuruları yapılmalı ve tescil süreçleri yürütülmelidir. Türk Patent ve Marka Kurumu nezdindeki tescillerimizin koruma kapsamının ülkemiz sınırlarında kaldığını unutmamak gerekir. Bu noktada birden fazla ülkede tescil faaliyeti yürütmek yerine Madrid Sistemini kullanarak tek bir başvuru ile sistemde yer alan birden fazla ülkede marka tescil başvurusu yapılabilmektedir. Markaların uluslararası tescili iki anlaşma ile düzenlenmiştir. Bunlardan ilki 1891 tarihli Markaların Uluslararası Tesciline İlişkin Madrid Anlaşması; diğeri ise 01.04.1996’da uygulanmaya başlayan Madrid Anlaşmasına ilişkin Protokoldür. Madrid Protokolü 01.01.1999 tarihi itibariyle ülkemizde uygulanmaya başlamıştır. Ülkemiz Madrid Sistemi içerisinde yer almaktadır. Uluslararası alanda marka tescil başvurusu, Madrid Protokolüne taraf olan bir ülkede gerçek ve etkin sınaî veya ticari bir kuruluşu olan veya o ülkede yerleşik olan veya o ülkenin tabiiyetinde olan bir gerçek veya tüzel kişi tarafından yapılabilir. Bu noktada özellikle belirtilmesi gereken nokta markanın WİPO (World Intellectual Property Organization)’ya tescili diye bir prosedür yoktur. Markanın WİPO kanalıyla taraf ülkelere tescili prosedürü vardır. WİPO burada aracı kurum olup, uluslararası marka tescilinin tek bir dil ile hızlı bir şekilde yapılabilmesi ve sistemin birliği için tasarlanmış bir kurumdur. Bir markanın WIPO nezdinde tescilinin taraf olan tüm ülkeleri kendiliğinden kapsamadığı, başvurucunun markasının korunmasını istediği her ülkeyi ayrı ayrı seçerek buna ilişkin harçları yatırması gerektiği, davacı şirketin söz konusu marka için Türkiye’de bir koruma almadığı, hatta Türkiye nezdindeki marka tescil başvurularının, markanın davalının adına tescilli olmasından dolayı reddedildiği ayrıca dava dışı üçüncü kişi konumundaki davacının bağlı olduğunu beyan ettiği şirketin (Consolidated Artists BV) iş bu davanın tarafı haline kendiliğinden gelmesinin mümkün olmadığı, buna dayanılmasının işbu davada incelenme imkanının olmadığı belirlenmiştir. Diğer yandan davacının davalı adına 25. sınıfta … tescil sayı ile kayıtlı olan markaya ilişkin dosya kapsamına sunulu bilgi, belge ve delillerle SMK m.6/3 kapsamında ülkemizde eskiye dayanan kullanım hakkının bulunduğunu, gerçek hak sahipliğini ispatlayamadığı gibi davalının tescilinin kötü niyetli olduğunu da ispatlayamadığı saptanmış, ilgili markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı belirlenmiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, davacının istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/01/2019 tarih ve 2017/394 E., 2019/4 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 01/12/2022