Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1304 E. 2021/1692 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1304 Esas
KARAR NO: 2021/1692
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2018
NUMARASI: 2013/247 E. – 2018/1387 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan …’nun müvekkillerinin murisi …’nun yeğeni olduğunu, diğer davalının ise kardeşinin eşi olduğunu, davalılar tarafından 16.06.2007 vade tarihli 111.645 TL (75.000 ABD doları) bedelli olduğu iddia edilen bonoya dayanılarak …’nun varislerine karşı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile kambiyo senetlerine ilişkin icra takibine girişildiğini, müvekkillerinin İstanbul … İcra Mahkemesi nezdinde …- … esas, karar sayılı dava dosyasında borca ve imzaya itiraz ettiklerini, müvekkilleri aleyhine takip yapıldığını öğrenir öğrenmez davalılar aleyhine sahtecilik iddiası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/17538 soruşturma sayılı dosyası ile soruşturmanın devam ettiğini, takibe dayanak senet üzerindeki bilgilerin sonradan doldurulduğunu, senet üzerindeki yazıların müvekkillerinin murisi eli ürünü olmadığını, senedin sahte ve geçersiz olduğunu belirterek dava sonuçlanıncaya kadar icra takibinin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, takibe dayanak senet nedeniyle müvekkillerinin davalılara borçlu olmadıklarının tespitine, % 20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıların murisi …’nun davalı …’ya verdiği kambiyo senedini diğer davalı …’ya ciro yolu ile geçtiğini, …’nun da dava konusu senedi İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibine koyduğunu, borçlu … mirasçıları yapılan icra takibine karşı, borca ve imzaya itiraz ettiğini, İstanbul 7. İcra Hakimliğinin 2010/975 E. Sayılı doyasından yargılama yapıldığını ve yargılama sonunda borçluların yaptıkları itirazın red edildiğini, kararın Yargıtayca incelendiğini ve davacıların temyiz itirazlarının reddedildiğini, icra takibine karşı yapılan itirazın Yargıtay’ca da incelenmek sureti ile reddedilmesi nedeni ile icra takibi kesinleştikten sonra açılan menfi tespit davasında icranın durdurulmasına ancak teminat karşılığında karar verilebileceğini, bu bakımdan icranın durdurulması için borçlulardan teminat alınmasına veya durdurma kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, dava konusu senedin kambiyo senedi olduğunu, bir kambiyo senedinin taşıdığı bütün unsurları taşıdığını, şekil noksanlığının olmadığını, Adli Tıp Kurumu’nca düzenlenen raporda, senet üzerindeki imzanın borçluya ait olduğunun belirtildiğini, buna göre dava konusu senedin kesin olarak borçluya ait olduğunu, davacıların murisinin aldığı para karşılığında senet verdiğini, verilen senedin kambiyo senedi olduğunu, kambiyo senedine karşı borçlunun gerçekten borçlu olmadığı hususunun ancak senet güçünde bir yazılı belge ile ispatlanabileceğini, borçlu böylesi bir parayı almamış olsaydı böyle bir senet imzalamayacağını, davacıların tüm iddialarını red ettiklerini belirterek, davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince;”Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; davalı … tarafından lehtar …’dan ciro yolu ile teslim aldığı davacıların murisi … tarafından keşide edilen 75.000,00- USD bedelli senede istinaden kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Davacılar tarafından keşideci imzasına itiraz edilmesi nedeni ile mahkememizce davacıların murisine ait resmi kurumlar huzurunda atmış olduğu imzasını içerir belge asılları getirtilmek suretiyle grafoloji uzmanından oluşan üçlü bilirkişi heyetinden alınan rapora göre davaya konu 15.11.2001 tanzim ve 15.6.2007 vade tarihli 75.000,00-USD tutarlı bonodaki imzanın mevcut mukayese imzalarla karşılaştırılması sonucunda davacıların murisi …’nun eli ürünü olduğu kanaatine varılmakla, ispatlanamayan davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davada Yerel Mahkemece davanın reddine ve karar kesinleşmeden ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verildiğini, bu usul ve yasaya ve hakkaniyete aykırı karar nedeniyle müvekkillerinin dosya borcunu ödemek durumunda kaldıklarını, dosya borcunun ödenmiş olması nedeniyle davanın istirdata dönüşmesi gerektiğini, 2- Davalılara karşı açılan menfi tesbit davasının, geçersiz ve sahte senet iddiasıyla açılmış olup, bu iddialarının, davalıların isticvap ve yeminine başvurmadan, tanıkları dinlenmeden, senet üzerindeki yazıların mürekkep yaşları tespit ettirilmeden, delilleri tam toplanmadan ve en önemlisi de İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/78 E. 2016/214 K. sayılı dosyası üzerinden görülen resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık davasının kararı kesinleşmesi beklenmeden karar verilmesi ve bu arada dosyadaki tedbir kararının kaldırılarak müvekkilinin zarara uğramasına sebebiyet verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğundan işbu dosya üzerinden verilen davanın reddi kararının bozulması gerektiğini, 3- İşbu itiraza konu dosya üzerinden görülen davanın 30/01/2014 tarihli duruşmasından itibaren, o zamanlar savcılık aşamasında bulunan ağır ceza mahkemesindeki davanın sonucunun beklenilmesine karar verilmiş olmasına rağmen, dosyadaki karar kesinleşmeden bu karardan, 29/03/2017 tarihli duruşma zaptından anlaşılacağı üzere senet üzerindeki imzanın davacıların murisine ait olduğu gerekçesi ile dönülerek, davaya devam edilmesinin de usul ve yasalara aykırı olduğunu, bu karara karşı da itirazda bulunduklarını, 4- Defalarca tespit edildiği üzere, davalılardan …, 1980’li yıllara ait bir senedi ele geçirerek, üzerini imza tarihi de dahil tamamıyla doldurarak, davacıların murisinin ölümünden 6 yıl sonra icra takibine koyduğunu, davacıların murisi hayatta olmadığı için imza örneklerinin de alınamadığını, Davalı …nin, senedi oğluna (diğer davalı …’ya) ciro ederek takibi onun üzerinden açmış olup, aynı evde yaşayan bu kadar yakın bağ içinde olan kişilerin muvazaalı hareket ettiklerinin açık olduğunu, 5- Söz konusu senet üzerinde imza tarihi olarak, 15/11/2001 yazılı olmakla, senet üzerindeki vade tarihinin 15/06/2007 olduğunu, müvekkillerin murisi …, yakalandığı kanser hastalığı nedeni ile 15/02/2002 tarihinde vefat ettiğini, senet hamili ve ilk ciranta olarak adı geçen davalı (diğer davalının annesi) …, müvekkillerin murisi olan (senet borçlusu görünen) …’nun kardeşinin karısı, müvekkilleri aleyhine başlatılan icra takibinde alacaklı görünen diğer davalı … …, …’nun yeğeni olduklarını, davacıların murisi …, senedin tanzim tarihi olan 15/11/2001 tarihinden yaklaşık 2,5 ay sonra kanser hastalığı nedeni ile vefat ettiğini, daha ilginç olanının da, senedin tanzim tarihinde, müvekkillerin murisi, tedavi edilemeyecek bir seviyede seyreden kanser hastalığı nedeni ile iyileşemeyeceği anlaşıldığı için hastaneden evine gönderildiğini, yakında öleceğini bilen kanser hastası, devamlı gözetim altında olan birinin, tanzim tarihinden 6 yıl sonrasına vadeli, 75,000.00 ABD Doları miktarlı bir senet vermesinin, hayatın olağan akışına ters bir durum olduğunu, kaldı ki davacıların ve murislerinin ekonomik durumlarının, davalılardan daha iyi olduğunu, kaldı ki, davalı senet hamili olan …’nun ev hanımı olup, bu miktar bir parayı nakden …’ya takdim etmesinin mümkün olmadığını, ayrıca müvekkillerinin murisi …’nun, kardeşinin karısına herhangi bir borcu bulunmadığı veya kendisiyle bir ticari ilişkisi bulunmadığı için onun adına bu kadar fahiş miktarda senet tanzim etmesinin de mümkün olmadığını, müvekkillerin ise sahte olduğu açık olan işbu senetten, yapılan icra takibi sonucu haberdar olduklarını, 6-. Müvekkillerinin murisinin imzasının, görünüş itibarıyle taklidi kolay bir imza olduğu için bu imzaya benzer bir imza atılabilmesinin rahatlıkla mümkün olduğunu, bunun dışında senet üzerindeki puldan anlaşılacağı üzere senedin çok eski yıllara ait olduğunu, senedin düzenleme tarihi olan 2001 yılında böyle bir senedin mevcut oluğunu, zira senet üzerinde damga pulu mevcut olup, damga pulunun üzerinde “50 Lira” yazılı olduğunu, oysa 2001 yılında 50 Lira diye bir para biriminin mevcut olduğunu, bununla ilgili olarak Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazıldığını, gelen cevabi yazı ekinde gönderilen İmha Listesinde 50 liralık damga pulunun imhası için alınan makam onayı tarihinin 13/07/1988 ve imha tarihinin ise 22/12/1989 olduğu hususunun tesbit edildiğini, bu demek oluyor ki 50 liralık pulun senet tanzim tarihinden 12 yıl önce imha edildiğini, ayrıca yine senet üzerindeki yazıların müvekkillerinin murisine ait olmadığının da Bilirkişi raporlarıyla da sabit olduğunu, Yine senet üzerindeki yazı ve rakamların birinci ciranta olan …’nun el ürünü olduğunun, ceza dosyasında sabit olduğunu, Mahkemece de görüleceği üzere senet üzerindeki yazılar ile senet arkasındaki cirolara ait yazı karakterlerinin birebir örtüştüğünü, senet üzerindeki yazılar ve imzalar üzerinde yapılacak inceleme sonucunda yazıların müvekkillerinin murislerinin ölümünden çok sonra kaleme alındığı ve yine aynı tarihte yazıldığının anlaşılacak olmasına rağmen bu konuda hiç bir araştırma yapılmadığını, asıl önemlisi senedin düzenleme tarihinin sonradan atılmış olmasından dolayı senedin sahte olduğunu, 7- Senedin tanzim tarihi olan 2001 yılında, 120 m2’lik bir daire 15.000TL’ye satılırken şu an aynı bölgede ve ölçüde daire fiyatları ortalama 220.000-250.000 TL arasında değiştiğini, 2001 yılında 75,000.00 ABD Dolarına 6-7 tane apartman dairesi alınabildiği düşünülürse, senet üzerindeki bu miktarın, ne kadar yüksek bir miktar olduğunun daha iyi anlaşılabileceğini, bu durum gözönünde bulundurulduğunda, 2001 yılında 75.000,00 ABD Doları miktarlı bir senedin ölüm döşeğinde olan bir kimse tarafından imzalanmış olacağını düşünmek hayatın olağan akışına ters bir durum olduğunu, yine aynı sene 2001 yılında meydana gelen kriz nedeni ile tavan yapan Dolar kuru nedeni ile 75.000,00 ABD Doları senet verilmesinin olağan hayatın akışına ters bir durum olduğunu, 8- İşbu eksik delillere dayanarak ve iddialarının sadece imza üzerineymiş gibi karar verilerek diğer iddiaları hakkında hüküm kurulmadan Yerel Mahkemece dosya üzerinden verilen kararın, usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılması gerektiğini, tüm bu hususlar değerlendirilmeden, delillerimiz incelenme- den, eksik deliller toplanmadan, tanıkları dinlenmeden, yemin ve isticvap delilleri yerine getirilmeden, dosyadaki belirsizlikler giderilmeden kurulan davanın reddi hükmünün usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, tüm bu sebeplerle yerel mahkemenin kararının kaldırılarak Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle ve duruşmalarda belirlenecek nedenlerle, yapılacak yargılama sonunda, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/247 E. 2018/1387 K. 26/12/2018 tarihli kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılarak, yeniden yapılacak yargılama sonucunda davanın kabulüne, ihtiyati tedbir kararı kaldırıldığından dosya borcunu ödemek zorunda kalan müvekkili açısından davanın İstirdat davasına dönüştürülmesine, davalılara 30/01/2014 tarihinde ödenen 44.658,00TL ile 23/01/2019 tarihinde ödenen 379.736,49 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek faizle birlikte davalılardan istirdatına davalıların kötüniyetli hareket ederek müvekkillerinin mağduriyetine neden olduğundan haklarında %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasına dayanak yapılan 75.000-USD tutarındaki bonodaki imzanın davacıların murisi …’nun eli ürünü olmadığı iddiası ile davalılar aleyhine açılan borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalılardan …’nun müvekkillerinin murisi …’nun yeğeni olduğunu, diğer davalının ise kardeşinin eşi olduğunu, davalılar tarafından 16.06.2007 vade tarihli 111.645 TL (75.000 ABD doları) bedelli olduğu iddia edilen bonoya dayanılarak …’nun varislerine karşı İstanbul 5 İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile kambiyo senetlerine ilişkin icra takibine girişildiğini, müvekkillerinin İstanbul 7 İcra Mahkemesi nezdinde 2010/975- 2012/1095 esas, karar sayılı dava dosyasında borca ve imzaya itiraz ettiklerini, müvekkilleri aleyhine takip yapıldığını öğrenir öğrenmez davalılar aleyhine sahtecilik iddiası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/17538 soruşturma sayılı dosyası ile soruşturmanın devam ettiğini, takibe dayanak senet üzerindeki bilgilerin sonradan doldurulduğunu, senet üzerindeki yazıların müvekkillerinin murisi eli ürünü olmadığını, senedin sahte ve geçersiz olduğunu belirterek takibe dayanak senet nedeniyle müvekkillerinin davalılara borçlu olmadıklarının tespitine, % 20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiş,ardından senedin ödenmiş olması nedeniyle ödenen bedelin istirdadını talep etmiş, davalılar vekili, davacıların murisi …’nun davalı …’ya, verdiği kambiyo senedinin diğer davalı …’ya ciro yolu ile geçtiğini, …’nun da dava konusu senedi İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibine koyduğunu, borçlu … mirasçıları yapılan icra takibine karşı, borca ve imzaya itiraz ettiğini, İstanbul 7. İcra Hakimliğinin 2010/975 E. sayılı doyasından yargılama yapıldığını ve yargılama sonunda borçluların yaptıkları itirazın red edildiğini, kararın Yargıtayca incelendiğini ve davacıların temyiz itirazlarının reddedildiğini belirterek, davanın reddini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, iş bu karar davacılar vekilince istinaf edilmiştir. Dosya kapsamına göre, davalı … tarafından, keşideci …’nun mirasçıları olan davacılar aleyhine, davaya konu 75.000,00-USD bedelli senede istinaden kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı , davacıların,İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/975 E., 2012/1095 K. Sayılı dosyasında davacıların senedin sahteliğine ilişkin dava açtıkları, İcra Mahkemesince, murise ait imza örnekleri celp edildikten sonra bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, Adli Tıp Uzmanı bilirkişinin 09/02/2012 havale tarihli raporu ile, takibe konu senetteki imzanın keşideci …’nun eli ürünü olduğu hususunda rapor düzenlendiği, mahkemece davanın reddine karar verildiği, verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin onama ve karar düzeltme taleplerinin reddi ile kararın kesinleştiği, yine İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/78 E., 2016/214 K. Sayılı dosyasında, davaya konu takibe dayanak yapılan 15/06/2017 ödeme tarihli 75.000,00-USD bedelli bono üzerindeki borçlu imzasının katılanların murisine ait olduğuna dair 24/07/2014 tarihli rapor bulunduğu, sanık olarak yargılanan davalılar … ve … haklarında Resmi Belgede Sahtecilik Ve Nitelikli Dolandırıcılık suçundan dolayı üzerlerine atılan suçu işlediklerine dair savunmalarının aksine cezalandırılmalarını haklı gösterecek her türlü kuşkudan uzak yeterli kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden ve yüklenen sucun sanıklar tarafından işlendiği sabit olmadığından, sanıkların ayrı ayrı beraatine karar verildiği görülmüştür. Ayrıca Mahkemece, davacıların murisi …’ya ait resmi kurumlar önünde atmış olduğu imzaları içerir belge asılları ve takibe dayanak yapılan senet aslı getirtilerek, davaya konu senetteki imzanın davacıların murisi …’nun eli ürünü olup olmadığı hususunda üçlü grafoloji uzmanı bilirkişi heyetinden rapor alındığı, raporda özetle, alacaklısı … ve borçlusu … olan 15.11.2001 tanzim ve 15.6.2007 vade tarihli 75.000 ABD doları miktarlı senette …’ya atfen atılmış imzaların …’nun eli ürünü olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü, alacaklı olduğunu iddia eden davalıdadır. Ancak davalının alacağı kambiyo senedine dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 20/03/2019 tarih 2017/3521 E., 2019/1844 K. Sayılı kararı da bu yöndedir.) Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlunun “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olduğu, kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliğinin, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsız olduğu, kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kurallarının uygulanacağı, çekin sebepten mücerret olup, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğu, senet altındaki imzanın davacıların murisine ait olduğunun bilirkişi raporlarıyla teyit edildiği, aksi kanıtlanamayan bilirkişi raporları ve senet miktarı itibarıyla da senedin aksinin ve senet altındaki temel ilişkinin tanıkla ispatın mümkün olmadığı, bu nedenle mahkemece tanık dinletilme talebi ile senet altındaki temel ilişkinin araştırılmasına yönelik taleplerin reddine dair verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığı görülmekle davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Fakat davacı taraf, dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış olup, yemin kati taraf delillerindendir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları gereğince yemin deliline dayanıldığı taktirde, mahkemece yemin delilinin hatırlatılması, taraf yemin teklif ettiği taktirde karşı tarafa usulüne uygun yemin ettirilerek sonucuna göre karar verilmesi zorunludur. Mahkemece davacı tarafa yemin delili hatırlatılmaksızın karar verildiğinden, … yönünden istinaf isteminin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan hususlar gereğince davacı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin reddine, ancak davacı vekili dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış olup yemin delili hatırlatılmaksızın karar verilmiş olduğundan kararın 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinafın kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacılar vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2018 tarih, 2013/247 E. 2018/1387 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı/davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/12/2021