Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1303 E. 2022/1620 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1303 Esas
KARAR NO: 2022/1620
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/01/2019
NUMARASI: 2015/1039 E.-2019/58 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Müvekkilinin … Tic.Ltd.Şti.nin eski hissedarı olduğunu, 08/08/2012 tarihinde hissesini devir ederek bahse konu şirket ortaklığından ayrıldığını, müvekkilinin ortaklıktan ayrıldıktan sonra şirketin davalı bankadan kredi kullandığını, 11/04/2013 tarihli Kredi/ Müteselsil Kefalet Sözleşmesinde ve Kefalet Sözleşmesinde müvekkilinin şahsen/ kefaleten imzasının bulunmadığını, Kefalet Sözleşmesinin kanuni şartlarının da oluşmadığını, … Tic.Ltd.Şti.nin kullandığı kredi nedeniyle davalı banka tarafından İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından şirket ve şahsi kefaleti olan şahıslarla beraber müvekkili aleyhine alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, icra dosyasından usulsüz tebligat yapılarak takibin kesinleştirildiğini ve müvekkilinin evinin usulsüz olarak satışa çıkarıldığını, imzası bulunmadığından borçlu olmayan müvekkili hakkında takip yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, icra takibi nedeniyle menkul, gayrimenkul ve tüm hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Davacı borçlu hakkında müvekkili faktoring şirketine olan sözleşmeye dayalı finansman borcundan dolayı İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde davacı borçlu tarafça dosya borcunun ödendiğini ve akabinde dosyada vaki diğer borçlular aleyhine rücu belgesi alındığını, müvekkilinin davalı borçlunun da yetkilisi bulunduğu … Tic. Ltd. Şti. ile 28.03.2012 tarihinde … numaralı Faktoring Sözleşmesini imzaladığını ve anılan sözleşme hükümleri çerçevesinde … Tic. Ltd. Şti.’ne vermiş olduğu mobilya dekorasyonu hizmetinden doğmuş 106.200-TL bedelli fatura konusu alacaklarının 25.000-TL’lik kısmını müvekkil şirkete devir ve temlik ettiğini, temlik edilen alacaklara ilişkin olarak anılan firmaya faktoringin finansman hizmeti verildiğini, davacı tarafın da dava dilekçesinde belirtmiş olduğu üzere davacı taraf 08.08.2012 tarihine kadar söz konusu şirketin hissedarı olduğunu, bu nedenle 28.03.2012 tarihinde imzalanmış olan ve davacı tarafın da müteselsil kefil olarak bizzat imza ettiği iş bu sözleşme ve dolayısıyla sözleşmeden doğan borç sebebi ile sorumluluğu söz konusu olduğunu, davacı tarafın muhatap şirketin ortaklığından ayrıldıktan sonraki bir döneme ait kredi borcu olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının henüz şirket hissedarı iken söz konusu finansmanın sağlandığını, davacının da bizzat müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeye imza attığını, müvekkil şirket tarafından iş bu aralarında davacının da bulunduğu 28.03.2012 tarihi ve … numaralı Faktoring Sözleşmesini imzalayan taraflara Beyoğlu … Noterliği’nin 10.12.2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ederek muhatap firmaya sağlanmış finansmanın tüm fer’ileri ile birlikte ödenmesini aksi halde icra takibi cihetine gidileceğini ihtar ettiğini, iş bu ihtarname sözleşmede imzası bulunan müteselsil kefillere de ayrı ayrı tebliğ edildiğini, buna rağmen ne davacı ne muhatap şirket ne de diğer kefiller söz konusu borcu ödeme yoluna gitmediğinden icra takibi yoluna gidildiğini, müvekkil şirketin icra takibi yapmasında bir hata ya da yasaya aykırılık hali bulunmadığını beyanla davanın reddine, davacının dava değerinin %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından; “Yapılan yargılama, toplanan deliller, Adli Tıp Kurumu raporu ile dosya kapsamındaki tüm belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; davacı hakkındaki takibin dayanağı olan Faktoring Sözleşmesi’ndeki imzanın davacı eli ürünü olduğu anlaşıldığından davanın reddine, icra dosyası hakkında ihtiyati tedbir kararı uygulanmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine ” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına konu edilen faktoring sözleşmesinin düzenleme tarihinin 03.08.2012 olduğunu, yine takibe konu edilen asıl sözleşmeye bağlı müteselsil kefalet sözleşmesinin düzenleme tarihinin ise 11.14.2013 olduğunu, hem asıl sözleşmede hem de müteselsil kefalet sözleşmesinde müvekkilinin imzasının bulunmadığını ayrıca müvekkilin yetkilisi ve ortağı bulunduğu takip borçlularından … Tic.Ltd.Şti’den hisselerini devrederek ayrıldığını, dolayısıyla müvekkilinin kefil olma ihtimalinin de bulunmadığını, incelemeye konu edilen sözleşmenin tanzim tarihinin ise 28.03.2012 olduğunu, yani takibe konu sözleşmeden farklı, müvekkilinin yetkilisi olduğu şirketten ayrılmış olduğu tarihten sonra düzenlendiğini, ibraz edilen banka havale makbuzundan anlaşıldığı üzere yapılan havale tarihinin ise 22.05.2014 olduğunu, havale miktarı ile icra dosyasına konu edilen miktarların farklı olduğunu, havalenin ne için yapıldığının belli olmadığını, yani yapılan ödemenin kredi mi borcun ödenmesi mi olduğunun belli olmadığını, yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre banka ödeme dekontunda açıklama yoksa havaleyi yapanın borcunu ödediğinin addolunduğunu, havale makbuzunun incelendiğinde ödeme … Firmasına yapılmış ve her havale makbuzunda herhangi bir açıklama bulunmadığını, demek ki davalının … Faktoring firmasının borcunun ödendiğini, davalı tarafın kesinlikle müvekkilinden alacaklı olmadığını, davalı tarafın kullandırmadıkları kredinin parasını müvekkilinden tahsil ederek sebepsiz zenginleştiğini, daha evvel de belirttikleri üzere kefaletin şartlarının da oluşmadığını, sözleşmedeki imzanın müvekkile ait olmasının müvekkilinin borçlu olduğu anlamına gelmediğini, borcun varlığı konusunda mahkeme tarafından araştırma yapılmadığını beyanla istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacının muhatap şirketin ortaklığından ayrıldıktan sonraki bir döneme ait kredi borcu olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, cevap dilekçesi ekinde örneği sunulan sözleşmeden de anlaşılacağı üzere davacının henüz şirket hissedarı iken söz konusu finansmanın sağlandığını, davacının da bizzat müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeye imza attığını, müvekkili şirketin faktoring işlemlerine bağlı olarak dava dışı şirket hesabına ödeme gerçekleştirdiğinden Yargıtay’ ın içtihatlarının bu bağlamda bir öneminin bulunmadığını, zira yapılan ödemenin bir ticari ilişki neticesinde yapıldığını, müvekkilinin sözleşmeye bağlı yaptığı ödemeyi davacı yanın iddia ettiği gibi borcunu ödemiş olduğunun tespitine ilişkin yorum yapmanın kötü niyetli bir yorum olduğunu, gerek davacıya gönderilmiş kat ihtarnamesinde gerekse davaya konu icra takibinde davacı borçluya tebligat yapıldığını, davacının süresinde itiraz etmediğini, ayrıca açıklanan nedenlerle davacının borçlu olmadığının tespiti isteminin ise taraflar arasında imza edilmiş sözleşmede imzasının bulunması ve kefaleti kabul etmiş olması sebebi ile mümkün olmadığını, davacının icra takibinde fer’ileri ödemekten imtina etme maksadı ile huzurdaki davayı ikame ettiğini beyanla davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesi savunulmuştur.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir: Dava; davacının 11.04.2013 tarihli kefalet sözleşmesinde şahsen sorumlu olduğuna dair imzasının olmadığı iddiası ile, İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takibe konu dava dışı asıl borçlu … Ltd.Şti.’nin (08.08.2012 tarihine dek davacının eski hissedarı olduğu) kredi borcundan dolayı davalıya 25.525-TL borçlu olmadığının tespiti ile alacağın %20’si oranında tazminat istemine ilişkin iken; 10.12.2015 tarihinde icra dosyasında davacı tarafından davalıya 33.150-TL ödenmekle, davaya istirdat davası olarak devam edileceği davacı tarafından 14.12.2015 tarihli dilekçe ile bildirildiğinden, davaya 07.01.2016 tarihinde tamamlama harcı yatırılarak dacı tarafından ödenen 31.150-TL’nin istidadı davası olarak devam edilmiştir. Davacı dava, cevaba cevap, ATK raporuna itiraz, istinaf dilekçesi ile takibe ve dolayısı ile davaya konu faktoring sözleşmesinin tarihinin 03.08.2012 olduğunu, kefalet sözleşmesinin 11.04.2013 olduğunu iddia etmektedir. Davalı cevap, cevaba cevaba cevap, ATK raporuna beyan, istinafa cevap dilekçesi ile 28.03.2012 tarihli faktoring sözleşmesinin takibe konu olduğunu, Beyoğlu … Noterliği’nin 10.12.2014 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesine de aynı sözleşmeden kaynaklanan davacıdan alacağının konu edildiğini, farklı başkaca sözleşmenin bulunmadığını, dava konusu sözleşme gereği alacağın 22.05.2014’te temlik edildiğini savunmaktadır. Mahkeme tarafından ATK’dan alınan bilirkişi raporu ile davacının imzasının incelemesi açısından davalının dosyaya sunduğu 28.03.2012 tarihli sözleşme üzerindeki imzanın sahteliği incelenmiş, rapor hükme esas alınarak davacının davası reddedilmiştir. Uyuşmazlığın çözümü noktasında; takip dosyasının dava konusunun temelini teşkil etmesi, takip/ ödeme sebebi olan sözleşmenin tarihinin taraflarca çekişmeli olması karşısında, öncelikle ilk derece Mahkemesi tarafından takip talebi, ödeme emri, takibin sebebi, alacak incelenmek üzere UYAP sisteminden takip dosyasının eklenmesi veya UYAP sistemi üzerinden takip dosyanın istenmesi ve / veya incelemesi yapılması gereken bilgilerin yeterince sistemde bulunmadığının tespiti halinde de fiziken takip dosyasının daireden celbi gerekmektedir. Ancak bu husus hiç dikkate alınmaksızın takip dosyasının hiç bir şekilde ilk derece Mahkemesi tarafından dosyaya kazandırılmadığı tespit edilmiştir. Bunun üzerine 10.11.2022 tarihinde istinaf inceleme aşamasında UYAP sistemi üzerinden icra dosyası sisteme eklenmiş olup İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası mevcut sistemdeki hali ile incelendiğinde; mahkemece değerlendirilmesi gereken taraflarca çekişmeli olan bilgilerin (takip talebi, ödeme emrinde yazılı borcun sebebine dair bilgi- belge- vb. ekler,) yeterince sistemde bulunmadığı, davalı tarafından davacı ve dava dışı asıl borçlu ile diğer kefiller aleyhine ödeme emri ile borcun sebebi 07.01.2015 tarihli 25.525,47-TL gösterilen ve talepte faktoring sözleşmesi olarak bildirilen alacak için takip başlatıldığı, ancak takibe dayanak belgelerin sistemde bulunmadığı belirlenmiştir. Bu durumda iddia ve savunmalar karşısında inceleme/ değerlendirme yapabilmek için takip dosyasının öncelikle fiziken celbi zorunludur. Takip dosyası dava dosyasına kazandırıldıktan sonra, hangi tarihli sözleşmenin takibe konu edildiği açık ve net bir şekilde belirlenerek, davacının iddiaları ile davalının savunması karşısında toplanacak delillere göre oluşacak kanaate göre değerlendirme yapılmalıdır. Takip gereği toplanması gereken deliller ( takibe/ ödeme emrine dayanak belgeler, sözleşme, ihtarname, dekont vb. ne dayanak gösterilmiş ise) Mahkemece toplanmalı, gerek delillerin taraflarca dosyaya yasal ihtaratlar ile sunulması istenilmelidir. İlk derece Mahkemesince takibe dayanak borcun sebebi olan sözleşme açık- net ve tam olarak belirlendikten sonra, takibin sebebi 28.93.2012 tarihli sözleşme olarak belirlenirse; 28.03.2012 tarihli sözleşmede davacı imzası ATK tarafından incelenmekle ve davacının dava ile imza inkarı zaten bu sözleşme için mevcut olmamakla birlikte tarafların diğer delilleri birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre hükme varılmalıdır. Ancak davacının iddia ettiği 11.04.2013 tarihli sözleşme takibe esas alınmış ise davacının imzasının sahteliğinin incelemesi gerekir. Bu durumda 6100 sayılı HMK’nın 208., 211. ve 217. maddelerine göre imza incelemesi yapılması gerekmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun; ”Yazı veya imza inkârı” başlıklı 208. maddesi; “(1) Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır. (2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır. (3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir. (4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir” “Yazı veya imza inkârının sonucu” başlıklı 209. maddesi; “(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir” “Sahtelik incelemesi” başlıklı 211. maddesi ise;“(1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir: a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir. b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.” şeklinde düzenlemeler içermektedir. Buna göre, 6100 sayılı HMK’nın 211/a maddesine göre yapılan incelemeye rağmen hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamış ise 6100 sayılı HMK’nın 266. ve devamı maddelerine göre çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. Aynı Kanun’un 211/b maddesine göre bilirkişi incelemesinden önce mevcutsa o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirilir. Bilirkişi o mahkemede elde edilen yazı ve imzalarla inceleme yapar. Bu husus maddenin gerekçesinde “…Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır. Bilirkişi inceleme için gerekli görürse kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir…” şeklinde açıklanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı üzere takibe dayanak senedin sahteliğinin bilirkişi raporu ile ispatlanması gerekir. Bilirkişi incelemesinde kullanılacak belgeler mahkeme veya bilirkişi huzurunda alınan imza örnekleri ve mukayeseye esas belgelerdir. İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarihli ve 2017/12-2692 E., 2019/1003 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 211.maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur ( Pekcanıtez, H./ Özekes, M./ Akkan, M./ Korkmaz, H.T.:Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1795). Diğer taraftan adli bilimler disiplininin bir dalı olan kriminalistiğin özel bir sahası olan adli grafoloji ve belge sahteciliği dalı, el yazısı ve imzaların grafolojik açıdan kişinin samimi yazı ve imzalarının karakteristik yazım özelliklerinin tespitini ve belirlenen karakteristiklerin, araştırılan (incelemeye konu olan) yazı ve imzalarda da var olup olmadığının incelenmesini içerir. Bilirkişi inceleme sonucunda senette borçluya atfen atılı bulunan imzanın borçluya ait olup olmadığına ilişkin bir kanaate ulaşır. Mahkemece bilirkişi raporu yeterli görülür ise bu rapora göre, yeterli görülmez ise ek rapor alarak veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırarak sonucuna göre karar verilir. Saptanan ve hukuksal duruma göre; dayanılan belgelere, delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, ispat kuralları çerçevesinde taleple bağlı kalınarak yargılama ve değerlendirme yapılması gerekmekle, ilk derece Mahkemesi tarafından uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde delillerin toplanmadığı ve değerlendirilmediği belirlenerek, tarafların ispata yönelik tüm delilleri toplanıp yargılama yapılarak oluşacak tam kanaat gereği sonuca varılıp karar verilmesi gerekirken, davaya dayanak takip dosyası hiç incelenmeksizin, tarafların iddia ve savunmaları tam karşılanmaksızın, sadece savunma kapsamında sunulan sözleşmede davacı imzasının incelenmesi ile yetinilerek karara varılması isabetli olmamıştır. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, kararın kaldırılmasını gerektiği anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece Mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın açıklanan biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/01/2019 tarih, 2015/1039 E. 2019/58 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/11/2022