Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/129 E. 2020/415 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/129 Esas
KARAR NO: 2020/415
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2016
NUMARASI: 2014/258 E. 2016/1109 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacının, davalı şirkete hizmette bulunduğunu ve faturalar tanzim edilerek davalıya gönderildiğini, bu faturaların davalı tarafından defterlere işlendiğini ancak bakiye kalan borcun ödenmediğini, davalı tarafından borcun olmadığının inkar edilmediğini ancak ödendiğine veya ertelendiğine dair belge sunulmadığını, alacağın tahsili için Bursa …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzeine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin 22/07/2011 tarihinde kurulduğunu ve ortaklarının %50’şer hisse oranı ile … ve … olduğunu, davalı ile … arasında ticari ilişkinin 02/05/2011 tarihinde başladığını, …’a fatura edilen malzemeleri …’ın işleyerek işçilik malzeme bedeli ile davalıya fatura ettiğini, ticari ilişkinin Eylül 2011 yılına kadar devam ettiğini, …’ın yeni şirket kurduğunu , ticari ilişkinin bu şirket üzerinden yürütülmesini talep etmesi üzerine … ile imzalanan sözleşmenin aynısının davacı şirket ile 12/10/2011 tarihinde imzalandığını, 2012 yılının Haziran ayında …’ın ticari ilişkiyi bitirmek istemesi üzerine … ile hesap mutabakatının imzalandığını, mutabakat gereği ödemelerin daha önceki ödemeler gibi …’a yapıldığını ve ticari ilişkinin bitirildiğini, davacının iki yıl sonra takip yapmasının mükerrer tahsilata yönelik olduğunu, şirket yetkilisi hususunda bir itiraz olmadan dava dilekçesinde şirket yetkilisinin ticaret sicil müdürlüğünden sorulmasının talep edilmesinin bunu gösterdiğini, davacının bu şekilde … tarafından yönetilen ticari ilişkiyi inkar etme yoluna girdiğini, bu sebeple perdenin kaldırılması teorisine göre değerlendirme yapılması gerektiğini, davacı şirket ile …’ın aynı adreste faaliyet gösterdiğini, davacı şirket ile sözleşme imzalanması üzerine …’ın davalı şirkete olan borcun virman fişi ile davacı şirket tahsilatı olarak kaydedildiğini, virman fişi altında davacı şirket kaşesi ile … imzasının bulunduğu, davacı şirket ile yapılan ticari ilişkinin … ile yürütüldüğünü, e-mail yazışmalarının onunla yapıldığını, çalışanların aynı olduğunu, yine davacı şirket ile pres makinası teslimi sözleşmesi yapıldığını ve davacının hakedişlerinden kesinti yapılarak ödemelerin yapılmış olduğunu ve bu sözleşmenin altındaki imzanın da … tarafından atıldığını, dolayısıyla tahsilatların da onun tarafından yapılmasına onay verildiğini belirterek davanın reddi ile davacının %20 oranında tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; …’ın davacı şirketin yetkilisi olmadığı, bu sebeple, fiyat farkı faturasının …’a teslim edilmesi ve onun tarafından da onaylanarak kabul edilmesinin davacı şirketi bağlamadığı, davalının basiretli bir tacir gibi davranması gerektiği, davalı şirketin, …’ın davacı şirketi temsile yetkili olmadığını bildiği, dolayısıyla, …’ın faturayı kabul etmesinin ve onaylamasının davacı şirketi bağlamayacağını da bilmesi gerektiği, bunun yanında …’ın birçok işlemlerde davacı şirket adına hareket ettiği, bu işlemlerin davacı şirket tarafından kabul edildiği, davacı şirketin yetkilisi olmayan …’ın, işlemlere icazet vererek kabul etmesinin davacı şirket adına yaptığı tüm hukuki tasarruflara icazet verildiği anlamına gelmediği, zaten davacı şirket tarafından da fiyat farkı faturasının kabul edilmediği, defterine de işlenmediği, bu nedenle, 153.696,55 TL bedelli fiyat farkı faturasının borç azaltıcı işlem olarak ve dolayısıyla davalının ödemesi olarak kabul edilmediği, Davalı tarafından …’ın banka hesabına, 36.000,00 TL havale edildiği ve bu havale miktarının ticari defterine davacı şirkete ödeme olarak kaydedildiği, davalının, …’ın şahsi hesabına para havale etmesinin davacıya yapılan ödeme olarak kabul edilemeyeceği, zaten davacının defterinde kayıtlı olmamasının da bu ödemenin kabul edilmediği anlamına geldiği, bu sebeple ödemenin davacı şirkete yapılan ödeme olarak kabul edilemeyeceği, Davalı tarafından, …’a 20.275,75 TL elden nakit olarak ödeme yapıldığı, ancak yukarıda yazıldığı üzere …’ın davacı şirketi temsile yetkili olmadığı, bu sebeple, davalının elden nakit ödemelerini basiretli tacir olarak davacı şirket yetkilisine yapması gerektiği, bundan dolayı …’a yapılan ödemenin kabul edilmediği, Davalının defterlerinde …’ın şahsi hesabında alacaklı olarak gözüken 4.951,23 TL’lik alacağın davacı şirket hesabına virman edilerek borçtan düşüldüğü, ancak bu virman işlemine davacı şirket yetkilisi tarafından onay verildiğine dair bir belge sunulmadığı, bu nedenle, bu virman işleminin de ödeme olarak kabul edilmediği, Davalı şirket tarafından toplam 93.000,00 TL bedelli çeklerin ödeme olarak verildiği, Bu çeklerin üzerinde lehtar olarak davacı şirketin yazılı olduğu, ancak bu çeklerin davacı şirketin kaşesi üzerine …’ın imza atması suretiyle üçüncü kişilere ciro edildiği ve muhatap bankalar tarafından ödendiği, çekler davacı şirket adına düzenlendiğinden, davalı şirket ödemesi olarak kabul edildiği,Çünkü çeklerde lehtar olarak davacı şirketin isminin yazılı olduğu, çeklerin … tarafından ciro edilmesi işleminin davacı şirketin kendi iç işleyişi olduğu, bu husustaki ihmalin veya usulsüzlüğün davacı şirket tarafından …’a yöneltilmesi gerektiği, …, davacı şirketin yetkilisi olmadığından, muhattap banka tarafından çeklerin işleme konulmaması gerektiği, bu usulsüzlüklerin davalı şirkete yöneltilmemesi gerektiği, çünkü davalı şirketin çekleri bizzat davacı şirket adına düzenleyerek teslim ettiği, teslim alanın şirket yetkilisi olmasına gerek bulunmadığı, bu sebeple, davacı şirket alacağı olan 307.923,09 TL’den çek bedelleri olan 93.000,00 TL mahsup edildiğinde, davacının, davalı şirketten 214.923,09 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının Bursa … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının 214.923,09 TL asıl alacak, icra gideri vekalet ücreti ile 214.923,09 TL asıl alacağa 09/06/2014 takip tarihinden tahsil gününe kadar yürütülecek yasal faizi ile birlikte iptaline, hüküm altına alınan asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 42.984,61 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacı şirketin perdenin arkasında olduğunu, davacı şirket ile şirket ortağı arasında iktisadi bütünlük olduğunu, bu durumun bilirkişi tarafından da saptanmasına rağmen mahkemece görülmediğini, Virman fişinin dikkate alınmadığını, Davalı şirket ortağına 36.000,00 TL havale edildiğini, ayarıca 20.275,00 TL nakit ödemede bulunulduğunu, taraflar arasındaki özdeşliğin bu kapsamda dikkate alınması gerektiğini, Davacı şirket ile …’ın adreslerinin ve çalışanlarının aynı olduğunu, Tüm ticareti …’ın yönettiğini, Mahkemece gerekçede, faturaların teslim edildiği kişinin şirket yetkilisi olması gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen çekler bakımından teslim alanın ve ciro edenin yetkili olmasına gerek olmadığı belirtilerek çelişkili değerlendirmede bulunulduğunu, Yerel mahkemenin, perdenin kaldırılması teorisini uygulaması gerektiğini, delillerin doğru değerlendirilmediğini, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin gerekçesinin anlaşılamadığını beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır. Davacı tarafından, davalı aleyhine Bursa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, cari hesap alacağından kaynaklı olarak 307.923,09 TL’ icra takibi yapıldığı, davalının, icra takibine süresinde itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve yasal süresi içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık; davacı şirket ortağı olan ve daha önce şahıs şirketi olarak davalı şirket ile ticari ilişki içerisindeyken davacı …nin kurulmasından sonra davalı ile ticari ilişkiye devam eden …’ın, şirketi temsile yetkili olmamasına rağmen, yapmış olduğu tahsilatlar ile kabul ettiği fiyat farkı faturasının ve bir kısım çeklere dayalı tahsilatların cari hesaptan mahsubunun gerekip gerekmediği, bu kapsamda davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, …’ın davacı şirket ile iktisadi bütünlüğünün olup olmadığı, perde arkasında davacı şirketi araç olarak kullanıp kullanmadığı noktasında toplanmaktadır. Dosyaya sunulan bilirkişi kök ve ek raporlarında, davacı defterlerine göre, davacının davalıdan takip miktarı kadar alacaklı olduğu, davalı defterlerinde borç kaydının bulunmadığı, …’ın şirket yetkilisi gibi kabul edilmesi ve dolayısıyla yapılan tahsilatların da davalı borcundan mahsup edilmesi halinde davalının davacıya borçlu olmayacağı, aksi yönde kanaate varılması halinde davalının takip miktarı tutarında davacıya borçlu bulunduğu yönünde görüş bildirilmiştir. İlk derece mahkemesince; …’ın davacı şirket yetkilisi olmadığı, yaptığı tahsilatların (36.000,00 TL şahsi hesabına yapılan havale ile 20.275,75 TL makbuz karşılığında elden nakit ödeme) ve kabul ettiği fiyat farkı faturasının (üzerinde ”fiyat farkını kabul ediyorum” yazısı ve … imzası bulunan 153.696,55 TL bedelli fiyat farkı faturası) şirketi bağlamayacağı, … tarafından davacı şirkete yapılan 4.951,23 TL bedelli virmanın davacı şirket tarafından onaylandığına ilişkin delil bulunmaması nedeniyle ödeme sayılamayacağı, ancak toplam 93.000,00 TL tutarındaki çeklerin lehdarının davacı şirket olması ve bedellerinin tahsil edilmesi nedeniyle toplam alacaktan mahsup edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki, dosyaya celbedilen Ticaret sicil kayıtlarına ve sözleşme suretlerine göre, …’ın, davacı şirket kurulmadan önce şahıs şirketi olarak davacı şirket ile ticari ilişki içerisinde olduğu, bu hususuta taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı, dosyaya bir sureti sunulan 14.12.2011 tarihli 53.141,88 TL bedelli virman fişi incelendiğinde, …’ın davalı şirkete olan borcunun davacı şirket tarafından kabul edildiği, bu hususun davacı şirketin ticari defter ve kayıtları ile de sabit olduğu, dosyaya celbedilen SGK kayıtlarına göre …’ın şahıs şirketinde çalışan 3 işçinin, davacı şirketin kurulmasından ve …’ın bu şirkete ortak olmasından sonra bu şirkette sigortalı olarak çalışmaya başladıkları, diğer yandan aynı kayıtlara ve ticaret sicil kayıtlarına göre, … şirketi ile davacı şirketin adreslerinin aynı olduğu, davacı şirketin lehdarı olduğu toplam 93.000,00 TL bedelli çeklerin …’a verilerek … tarafından cirolandığı ve bedellerinin tahsil ediliği, taraflar arasında yapılan sözleşmelerin imzalanması ve bu kapsamda düzenlenen ödeme protokolünde …’ın ”Genel Müdür” sıfatıyla yer aldığı, … tarafından yürütülen işlemlerin gerek davacı şirket ve gerekse dava dışı kişiler bakımından çekişme (vekaletsiz iş görme vs.) konusu yapıldığına dair dosyaya yansıyan bir delilin bulunmadığı, hatta davacı şirket tarafından zımni bir kabulün bulunduğu, bu hususların mahkemece gözetilmediği, perdenin aralanmasına yönelik davalı savunmasının karar yerinde tartışılmadığı, yine taraflar arasında yapılan mutabakat mektubunun değerlendirilmediği, elden ödeme ve şahsi hesaba yapılan ödemelerin hangi ödeme belgeleri esas alınarak belirlendiğinin anlaşılamadığı, bu kapsamda tarafların iddia ve savunmalarının karşılanmadığı anlaşılmakla gerektiğinde belirtilen hususlarda bilirkişiden ek rapor veya yeni bir bilirkişiden rapor aldırılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi hatalı görülmüştür. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 09/11/2016 tarihli 2014/258 E. 2016/1109 K. sayılı kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2- Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3- İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine, 4- İstinaf yargılama giderleri olarak; Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 58,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 5- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 10/12/2020