Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1289 E. 2022/1116 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1289 Esas
KARAR NO: 2022/1116
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 13/02/2018
NUMARASI: 2015/204 E. – 2018/37 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının ticaret ünvanının “… Holding A.Ş.” olduğunu, ilki 1997 tarihinde tescil edilmiş olmak üzere “…” ibareli birçok markasının bulunduğunu, şirketin “… Holding” olarak tanındığını ve ülke çapında birçok ticari faaliyette bulunduğunu, tanınmış olduğunu, davalının ticaret ünvanının “… Holding A.Ş.” olduğunu, söz konusu ticaret ünvanının davacı ticaret ünvanı ve markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalı şirketin ticaret ünvanını markasal olarak kullandığını ve bu durumun davacının ticari itibarına ve markalarına zarar verdiğini, davacı şirketin marka hakkını ihlal ettiğini ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürülerek, davalının ticaret ünvanının terkinine, tescilli markasına tecavüzün tespitine, durdurulmasına ve men’ine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ve ekleri tebliğ edilip davalı cevap ve savunmaları sunulmadan bilirkişi raporu alınmasının usule aykırı olduğunu ve usule ilişkin bu itirazlarını bildirdikleri için tensiben alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, davalı şirketin ünvanının davacı markasına tecavüz ettiği iddiasının tümüyle gerçek dışı olduğunu, tescilli iki ticaret ünvanı varsa ilk tescili yaptıranın öncelik hakkı bulunduğunu, bu durumda ikinci tescil yaptıranın ikinci tescilli ünvanın terkinini isteyebileceğini, bu durumda salt ayniyetin veya benzerliğin varlığının ünvanın terkini için yeterli olmadığını, ünvan sahiplerinin faaliyet alanlarının da dikkate alınması gerektiğini, kullanılan ünvanın hitap ettiği müşteri çevresi farklı ise bu durumda iltibas oluşmadığından aynı veya benzer ticaret ünvanının kullanılmasının ünvana tecavüz oluşturmayacağını ve ünvanın terkininin istenemeyeceğini, “…” ünvanının davalı tarafından 05.09.1996 tarihinden beri kullanıldığını ve bu kelimenin ticaret ünvanının çekirdek unsuru olduğunu herhangi bir iltibas teşebbüsünün olmadığını, iltibas olduğu kabul edilse dahi 19 yıl sonra dava açılması sebebiyle burada davacı tarafın sessiz kalması sebebiyle hak kaybının gerçekleştiğini, davacının “Holding” gibi şirketin türünü gösteren bir ibarenin kullanımını engelleme yetkisine haiz olmadığını, davacının markası olduğunu belirttiği “…” ibareli tescilli markanın 28.04.1997 tarihi itibariyle koruma altına alındığını ve 37. Sınıfta “inşaat hizmetleri” için tescil edildiğini, davalı şirketin ise kurulduğu 16.01.1995 tarihinden bu yana ağırlıklı olarak doğal gaz olmak üzere enerji sektöründe faaliyet gösterdiğini, farklı sektörlerde faaliyet gösterildiği için iltibas tehlikesinden bahsedilmesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin markalarının ilki 09.12.1999 tarihinden itibaren olmak üzere koruma altına alındığını ve tescilli olduğunu, tescilli markanın kullanılması suretiyle bir tecavüzün meydana gelmesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin koruma altına alınmış tescilli markaları ile davacı şirket markalarının tescil sınıflarının farklı olması neticesinde tecavüz gerçekleşmeyeceğini, davalının “… Holding” olarak kullanımda, kendisi adına tescilli olmayan “holding” ibaresinin kullanımın davacının “… Holding” markasına tecavüz teşkil etmediğini ileri sürerek, yeniden ön inceleme günü verilmesine, davacının ticaret ünvanına dair iddia ve talepleri ile markasal kullanıma dair hukuki dayanaktan yoksun ve kötüniyetli iddia ve taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Davalı şirketin ticaret ünvanının 1996 yılından beri … ibaresi ile başladığı, ancak davaya konu … Holding AŞ ticaret ünvanını 28.08.2013 tarihinde değiştirdiği, … ibaresinin yanına eklenen Holding ibaresinin ticaret ünvanları hakkında tebliğin 4/5 maddesine göre zorunlu olduğu anlaşılıyorsa da , davalının ticari dürüstlük kurallarına uygun olarak ,ticaret ünvanına ,aynı alanda faaliyet gösterdiği , davacı şirketin 1999 yılından beri kullandığı … Holding A.Ş ticaret ünvanından ayırt edilmesini sağlayacak şekilde ve TTK 45.maddeye göre; ekler getirmesi gerektiği, kanaatine varılarak davalının ünvan değişikliğinin ve ünvan kullanımının ticari dürüstlük kurallarına uygun olmadığı, davacının ticaret ünvanı ile iltibas ve haksız rekabet teşkil ettiği kanaatine varılmıştır. Davalı şirketin yargılama sırasında ünvân değişikliği yaparak ticaret ünvanına ekler getirdiği, ünvana yönelik davanın konusuz kaldığı anlaşılmışsa da dava açıldığı tarihte davacının davasında haklı olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı tarafça dosya kapsamına sunulan 11.05.2017 tarihli internet sitesi kayıtlarından davalı şirketin … Holding ibaresini markasal olarak kullandığı anlaşılmıştır. Ticaret sicil kayıtlarından; davalı vekilinin savunmasının aksine davacı ve davalı şirketlerin faaliyet konularının aynı olduğu, davacının … ibareli tescilli markalarının bulunduğu,… markasının 21.03.2013 tarihinde tanınmış marka olarak tescil edildiği, delil listesi ekinde sunulan 2009.2010,2011 yıllarına ait gazete ve dergi örneklerinden davacı şirketin de uzun süredir ticaret ünvanını … Holding olarak markasal olarak kullandığı, internet sitesi kayıtlarından; davalının da 2013 yılından itibaren ticari ünvan değişikliği ile … Holding ibaresini markasal olarak kullandığı ancak davacının … Holding ibaresini kullanmakta önceye dayalı hak sahibi olduğu, davalının ticaret ünvanını markasal olarak kullanmasının ticari dürüstlük kuralına aykırı olduğu gözönüne alınarak marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, davalının … Holding ibaresini her türlü ticari faaliyetinde, internet dahil her türlü mecrada tanıtım, satış ve kataloğunda kullanmasının durdurulmasına ve önlenmesine karar vermek gerekmiştir. ” şeklinde gerekçeyle konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına, ancak yargılamaya devamla; davalının “… HOLDİNG” ibaresini markasal olarak kullanımının haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz ettiğinin tespitine, davalının “… HOLDİNG” ibaresini her türlü ticari faaliyetinde, internet dahil her türlü mecrada, tanıtım, satış ve kataloğunda kullanmasının durdurulmasına ve önlenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı ticaret unvanının tanınmışlığından, kötü niyetli şekilde yarar sağlamak amacıyla hareket edilmediğini, yalnızca ibarelerin benzerliği iltibas oluşturmayacağı gibi bu durumun, ünvan terkinini talep etmek için de yeterli bir sebep olmadığını, tarafların aynı sektörde faaliyet göstermediğini, davacı tarafın söz konusu “…” markasını “İnşaat Hizmetleri” için koruma altına aldığını, müvekkili şirketin ise ağırlıklı olarak doğal gaz olmak üzere enerji sektöründe faaliyet gösterdiğini, Müvekkili şirkete ait … Holding A.Ş’nin 16.01.1995 tarihinde kurulan ”…” çekirdek unsurlu unvana sahip firmanın devamı olduğunu, 17 yıl boyunca müvekkili şirketin ”…” çekirdek unsurunu yapılan tüm unvan değişikliklerinde koruduğunu, eldeki davanın yaklaşık 19 yıl sonra açıldığını, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, Müvekkilinin ”…” ibareli tescil edilmiş pek çok markası bulunduğunu, tescilli markanın kullanımının, davacı bakımından markasal kullanım sebebiyle tecavüz oluşturmayacağını, Davacı tarafın, müvekkili şirketin “… Holding” ibaresini marka olarak kullanmış olduğu iddiasını ispat edemediğini, bilirkişi raporunun yokluklarında alındığını, bu sebeble hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunun yalnızca davacı iddiaları esas alınarak düzenlendiğini, raporun eksik ve hatalı olduğunu beyan ederek, ”unvan terkini talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair hükmün haricinde kalan kısımlar yönünden, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalının ticaret ünvanı kullanımının davacı markası açısından iltibas oluşturduğu iddiasıyla, davalı ticaret ünvanının terkini ile markaya tecavüzün tespiti, men ve ref’ine yönelik olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalının dava tarihinde ticaret ünvanındaki ”… Holding” ibaresini markasal kullanıp kullanmadığı, bu ünvanın ve kullanımının davacı tarafın ”… ” esas unsurlu markaları ve ”… holding A.Ş” ticaret ünvanı ile iltibasa sebep olup olmadığı, davalı kullanımının davacının tescilli markalarına tecavüz edip etmediği noktalarında toplanmaktadır. Yargılama sırasında davalı ticaret unvanının “… ANONİM ŞİRKETİ” olarak değiştirildiği, böylelikle davanın konusuz kaldığı anlaşılmış ise de; Mahkemece yargılamaya devam edilerek marka hakkına tecavüz iddiaları yönünden karar verilmiş, davalının da bu karara yönelik olarak kararı istinaf ettiği görülmüştür.Davalı şirketin ”…” ibaresini ticaret ünvanı olarak 1996 yılında tescil ettirdiği görülmüş ise de; ticaret ünvanını 28.08.2013 tarihinde ”… Holding A.Ş” olarak değiştirdiği, değiştirilen söz konusu ticaret ünvanının dava konusu yapıldığı, ünvan değişikliğinin 28.08.2013 tarihinde ilan edilmiş olması, eldeki davanın ise 06.11.2015 tarihinde açılmış olması dikkate alındığında, somut olayda sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşmediği, aksi yöndeki davalı istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 9., 61. vd. maddelerinde markaya tecavüz fiilleri sayılmış, marka koruması maddede sayılan hallerle sınırlı olup ticaret unvanının tescilli olduğu biçimde kullanılması halinde; esasen ticaret unvanının kullanım amacının bir tacirin diğerlerinden ayırt edilmesini sağlaması, markanın ise bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması amacına hizmet etmesi sebebiyle marka ve ticaret unvanının fonksiyonlarının birbirlerinden farklı olduğu, markasal kullanım dışında tescilli bir markanın kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturmadığı benimsenmiştir. Davacı vekili, davalı ticaret Unvanından “A.Ş.” ibaresinin çıkarılmasıyla ortaya çıkan “… HOLDİNG” ibaresinin bir markasal kullanım olduğunu, bu durumun davacı marka haklarına tecavüz teşkil ettiğini öne sürmüş ise de; davacının “…” tanınmış markası karşısında, davalının en eskisi 2006 yılına ait kendi adına tescilli “…” markalarının bulunduğu, davalının 05.09.1996 tarihinde … Dış Tic. Ltd. Şti ünvanı ile ilk tescilini gerçekleştirdiği, dava konusu davalı ticaret ünvanında da “…” ibaresinin kullanıldığı, ancak davalı markasal kullanımının kendi tescilli mal ve hizmetlerini aşarak, davacı tanınmış markasının sınırları içine girip girmediğinin tespit edilebilmesi için markasal kullanımın ispatlanması gerektiği, bu hususta ispat yükünün davacıda olduğu, dosyaya sunulan delillere göre, davalının davacı markasıyla iltibas oluşturabilecek bir markasal kullanımının ispatlanamadığı, salt davalı ticaret unvanının davacı markalarına tecavüz teşkil etmesinin hukuken kabul edilemeyeceği, davacının haksız rekabete ilişkin bir talebinin olmaması sebebiyle bu yöndeki değerlendirmelerin ve Mahkeme kararının yerinde olmadığı, bu haliyle yukarıda yapılan açıklamalara göre, davalının salt tescilli ticaret ünvanı kullanımının markaya tecavüz oluşturmayacağı kanaatine ulaşılmıştır. Mahkemece, ”konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi yerinde ise de; davalının “… HOLDİNG” ibaresini markasal olarak kullanımının haksız rekabet ve marka hakkına tecavüz ettiğinin tespitine karar verilmesi, devamında; davalının “… HOLDİNG” ibaresini her türlü ticari faaliyetinde, internet dahil her türlü mecrada, tanıtım, satış ve kataloğunda kullanmasının durdurulmasına ve önlenmesine karar verilmiş olması hatalı görülmüştür. Açıklanan sebeplerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına dair karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/02/2018 tarih, 2015/204 E., 2018/37 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda; 3-Davalı şirketin ticaret ünvanının terkinine ilişkin dava konusuz kalmakla, ünvan terkini talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 4- Marka hakkına tecavüzün tespiti ile tecavüzün durdurulmasına ve önlenmesine yönelik taleplerin reddine, 5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 27,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 53,00 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan, 100,00 TL posta giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/ç-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ticaret ünvanının terkini davası yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre tescilli markasına tecavüzün tespiti, durdurulmasına ve men’i davası yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 6/b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 40,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 161,30 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6/c-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6/ç-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.30/06/2022