Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1287 E. 2022/1117 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1287
KARAR NO : 2022/1117
DAVANIN KONUSU : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin hücre yenileyici bileşen bularak TÜBİTAK mucitleri arasında yer aldığını, uluslararası patentli buluşunu kullanarak ürettiği malları, “….” ibareli tescilli markalarla piyasaya sunduğunu, ürünlerini internet ve telefon yoluyla tüketicilere ulaştırdığını ve bir çok eczanede satışını yaptığını, davalı tarafın se 2015/31593 no ile “…” markasını 41.sınıfta tescil ettirdiğini, ayrıca “…” ve “….İ” markalarını da farklı sınıflarda tescil ettirmek üzere TPMK’ya başvuruda bulunduğunu, firmaya gelen tüketici şikayetleri sonrasında davalının “…” markası altında müvekkiline rakip olan kişisel bakım ve kozmetik ürünlerini tanıttığını, bazı internet sitelerinde satışını yaparak müvekkilinin markasına benzer şekilde kullandığını, bu eylemin tüketici nezdinde karıştırılmaya mahal verdiğini, tescilin kötü niyetli olduğunu, bu sebeplerle davalı adına tescilli …numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve markanın sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kurumsal firmaların satış pazarlama bölümlerinde çalıştıktan sonra sinema ve TV sektörüne geçiş yaptığını ve makyaj konusunda geliştirdiği tecrübelerini bu sektörde daha ileriye taşıyarak 05.03.2011 tarihinde ilk bloğu olan www…..com sitesini açtığını, “…” markasının davaya dayanak olarak gösterilen markaların tescilinden çok önce kullanılmaya başlandığını, “…İ” ibaresi ile Youtube’a ilk katılma tarihinin 04.11.2006 tarihi olduğunu, marka altındaki ilk paylaşımın ise 08.09.2009 tarihinde yapıldığını ve 25.03.2015 tarihinde Youtube’da ilk kanalını açtığını, davacı markası ile müvekkili markasının benzer olmadığını, “…” markasının bir bütün olarak kullanıldığını, parçalara bölünerek kullanılamayacağını, markaların görsel ve işitsel olarak benzeşmediğini, her iki markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali bulunmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “Dava konusu marka ile davacı adına tescilli markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine,” karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı markası 41. sınıfta eğitim öğretim hizmetleri emtiasında tescilli olmasına rağmen, müvekkilinin markalarının hizmet verdiği kozmetik sektöründe çalışmalar yapmakta olduğunu,Bilirkişi raporunda 9. Sayfada bulunan “İnternet üzerinde yapılan inceleme” başlıklı görüntülerde her ne kadar davalının Youtube kanalını 2006 tarihinde açtığı ve davalıca yapılan ilk paylaşımda “…i’nin güzellik okuluna hoşgeldiniz.” ibarelerinin bulunmuş olduğu saptansa da; “…nin güzellik okuluna hoşgeldiniz.” ibaresinin bulunduğu alan youtube kanalının sahibi tarafından yani davalı tarafından her zaman değiştirilebilecek bir bölüm olduğunu, yani o alanda “…’nin güzellik okuluna hoşgeldiniz.” cümlesinin geçmesinin bu cümlenin, 2006 yılında yazıldığı anlamına gelmediğini, “…” markasının 2006 tarihinde ve aktif olarak 2011 tarihinden itibaren kullanılan bir marka olmadığını, bu markanın müvekkilinin kozmetik alanında başarı elde etmesinden sonra davalı tarafından kullanılmaya başlanıp, tescilinin sağlandığını,
Davalının, açıkça kozmetik alanında çalıştığını internet sitesindeki açıklamasıyla kabul ettiğini, davalının söz konusu sınıfları araç olarak kullandığını,
Davalının davacıdan sonra tescil ettirdiği ”., …kozmetik, …” ibareli markaların isimsel benzerliğinin bulunduğunu, tüketici nezdinde iltibas ihtimalinin bulunduğunu, davalı markasının davacının seri markası gibi algılanabileceğini ya da işletmeler arasında işletmesel bağ bulunduğu algısı oluşabileceğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; Davalı adına … numarasıyla tescilli “…” markasının, davacıya ait “…” esas unsurlu markalar ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu iddiası ile açılan hükümsüzlük davasıdır.
TPMK kayıtlarına göre; 2013/82001 numaralı “…” markasının 06.10.2015 tarihinde 3 ve 44.sınıflarda, …” markasının 05.05.2014 tarihinde 3.sınıfta, … numaralı “…” markasının 18.06.2014 tarihinde 3.sınıfta, … numaralı “…KOZMETİK” markasının 12.05.2014 tarihinde 3.sınıfta, … numaralı “…” markasının 12.11.2013 tarihinde 3 ve 44.sınıflarda,… numaralı “…” ibareli markanın 06.12.2013 tarihinde 3 ve 44.sınıflarda davacı adına, …numaralı “…” ibareli markanın ise 08.04.2016 tarihinde 41.sınıfta davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 KHK’nın 7/1-b maddesinde “aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar tescil edilemez” denilmiştir. Aynı markadan kasıt, bir markada kullanılan işaretlerin diğerine tıpa tıp benzemesi ve müşteriler nezdinde tamamen aynı şeyi ifade etmesidir. Aynı marka, diğerinin aynen kopyası, tıpa tıp taklididir. Aralarında küçük de olsa farklılıklar olan markalar aynı sayılmazlar. Ancak, markaların farklı büyüklükte olması veya sözcük markalarının yazı karakterinin veya tipinin farklılaştırılması ayniyeti etkilemez. Ayırt edilemeyecek derecede benzerlik ise, karşılaştırılan markaların aynı olmamakla birlikte, orta düzeyde alıcıda bıraktığı genel izlenimin hemen hemen aynı olmasıdır. Taraf markalarının farklı sınıflarda tescilli olmasına, bu sınıfların birbirlerini tamamlayan nitelikte de olmamasına, olmasına, markaların görsel yönden karşılaştırmasında; markaların hitap ettiği ortalama tüketici nezdinde iltibas yaratma tehlikesinin bulunmamasına, markalardaki ”Sebi” ibaresinin ortak olduğu görülse de da, davacı markalarındaki ”…”, ”Nehir Kozmetik”, ”Ala” eklerinin davacı markalarına ayırt edicilik kazandırmış olmasına, markaların bütünü itibari ile bıraktığı izlenimin farklı olmasına, davalının ”sebi bebi” ibaresi ile Youtebe video sitesine ilk katılım tarihinin 2006 yılı olması ve bu tarihin davacı markalarının tescil tarihinden önce olmasına, davalının kötüniyetli olduğunda dair dosyaya yansıyan yeterli delil bulunmamasına göre, somut olayda hükümsüzlük koşullarının gerçekleşmediği anlaşılmakla, davalı markasının hükümsüzlüğü talebinin reddine dair Mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/12/2017 tarih ve 2016/187 E., 2017/234 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,
3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/06/2022