Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1286 E. 2022/1362 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1286 Esas
KARAR NO: 2022/1362
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 27/12/2018
NUMARASI: 2017/98 E. – 2018/386 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)|Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla özetle; Davacının “…” esas unsurlu markaları ile toptan satış mağazacılığı alanında faaliyet gösterdiğini, bazı ürünlerini bu marka ile satışa sunduğunu, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” markalarının sahibi olduğunu, markanın tanınmış marka olduğunu, davalının davacının tanınmış markasının esaslı unsuru olan “…” ibaresini izinsiz kullanarak “…” adı altında ticari faaliyette bulunduğunu, marka ile iltibas yaratacak şekilde ve davacının markalarının tescilli olduğu sınıfta kullandığını belirterek, davalının “…” ibaresini, davacının markalarının tescilli bulunduğu sınıflar kapsamındaki hizmetler üzerinden tek başına yahut sair tali unsurlar ile birlikte kullanmasının, bu markalar altında ürün üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, dağıtımını yapmasının, satışa arz etmesinin, ithal ya da ihraç etmesinin, elde bulundurmasının, satışa arz etmek üzere depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanılmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımının yapmasının davacı aleyhinde marka tecavüzü ve haksız rekabet yarattığının tespitine, marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerin önlenmesine, durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının davacıya ait “…” ibaresini davacı şirketin tescilli markalarının bulunduğu sınıflar kapsamındaki ürün ve hizmetler üzerinde tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte taşıyan ürünler üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, bulundurmasının, satışa arz etmek üzre depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımını yapmasının önlenmesine ve men edilmesine, davalıya ait bu markayı taşıyan ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakının ve iş bu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde, iletilen, satılan, sağlanan,dağıtılan, satışa arzedilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlar ile kullanılan reklam, promosyon ya da tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakına el konularak, esasa ilişkin hükmün kesinleşmesini müteakip imhasına esastan da karar verilmesine, kararın masrafı davalıdan alınmak suretiyle ilgililere tebliğine ve kamuya yaın yoluyla duyurulmasına, davalının ticaret sicilinde unvan kaydı olarak kullanımının bulunması halinde terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; Dava açma süresi yönünden hak düşürücü sürenin dolduğunu, davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, iş yeri tabelasında “…” ibaresini kullanmadığını, tabelada “… ” ibaresinin yazdığını, davacının dava açmakta menfaati bulunmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Somut olay incelendiğinde, Trabzon ilinde faaliyet gösteren davalıya ait bakkal dükkanında “…” ibaresinin işletme adı olarak ve markasal olarak kullanıldığı, davalının cevap dilekçesinde de “…” ibaresini kullandığı, her ne kadar yargılama sırasında yapılan keşifte davalının iş yerinde “…” ibaresinin kullanılmadığı belirtilmişse de, bilirkişi raporunda yer alan iki numaralı fotoğrafta iş yerinin camında yer alan afişte “…” ibaresinin yazılı olduğunun görüldüğü, ayrıca davacı tarafça dosyaya sunulan ve davalının kendi iş yerine ait olmadığına dair itirazda bulunmadığı fotoğraflarda “…” ibaresinin tabelada ve dükkanın içinde yer aldığının tespit edildiği, davacının 35. sınıfta tescilli olan markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin tescilli oldukları sınıf ile aynı olan 35. sınıfa dahil hizmetlerde aynen kullanıldığının anlaşıldığı, bu durumun davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı anlaşılmakla, davanın kabulüne” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı taraf ” …” esas unsurlu markaları ile toptan satış faaliyeti gösterdiğini ” … ” ” …” ” …” .. markalarının sahibi olduğunu, markanın tanınmış marka olduğunu, davalının “…” ibaresini kullandığını bu nedenle “…” ibaresinin önlenmesini ve menini talep ederek eldeki davayı açtığını, davanın kabulüne karar verildiğini, taleple bağlılık ilkesi gereği eldeki davada öncelikle değerlendirilmesi gereken hukuki durumun davacının taleplerinin hukuki ve hakka uygun olup olmadığı olduğunu, davacının … markasının kendi tanınmış markası olduğunu iddia ettiğini ancak “… ” markasının TPE’de dava dışı … A.Ş adına kayıtlı olduğunu ve davacının tanınmış markası olmadığının tespit edildiğini, yani davacının davayı açmakta menfaati bulunmadığını, -“…” ibaresi davacının tanınmış markası olsa idi dahi bu kez, davacının “…” değil davaya konu “…” ibaresinin önlenmesini ve men edilmesini talep etmiş olması nedeniyle, taleple bağlılık gereği Sayın Mahkemece “…” ibaresinin men’ine karar vermesinin hukuka uygun olmadığını, taleple bağlılık ilkesi gereği davacı yanın bu taleplerinin reddi gerektiğini, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, … markasının davacının tanınmış markası olmadığı açık olduğu halde , Mahkemece davacının olduğunu kabul edilecekse, davacının sahibi olduğu “…” değil de hak sahibi olmadığı “…” ibaresinin men’ini talep etmesi nedeniyle de davanın usülden reddi gerektiğini, -Davacının “… ibaresinin ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine” şeklindeki talebinin yerinde olmadığı görüldüğünde, Mahkemece, davacının diğer talepleri haklı kabul edilmiş olsa dahi, bu talebinin reddedilmesi ve bunun sonucunda da davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, ” Davalının ticaret unvanında “…” ibaresini kullanmadığı anlaşıldığından ticaret sicilinden ticaret unvanının terkini talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına” şeklindeki hükmünün istinafının gerektiğini, Davacı tarafın ticaret sicilinden kolaylıkla bilgi sahibi olabileceği konudaki talebini şarta bağlamasının hukuk düzeni açısından korunamayacağını, reddedilmesi gerektiğini, -Davanın açıldığı tarihte müvekkillerinin tabelada veya iltibas yaratacak başka şekilde … markasını kullandığına dair hiçbir delil bulunmadığını, horon figürlü … ibaresinin bile … ifadesi olmadan asla kullanılmadığını, dava tarihi itibariyle, tabelada ve ürünlerde ne … ne de … ibaresinin kullanılmamış olduğunu, keşif ve talimat bilirkişi delili de dahil olmak üzere birden fazla bilirkişinin kullanım olmadığına, marka hakkı kullanımına tecavüz olmadığına ve dahi iltibas olmadığı delillerine karşı davacı tarafın dava tarihinden çok daha önce çekilmiş bulunan fotoğraflara göre hukuka uygun bir şekilde karar verilemeyeceğinin açık olduğunu, davacı tarafın tespitlerinin dava tarihinden neredeyse 6 ay ya da 1 yıl önce olduğunu, icra tespitlerinde dahi davacı yanın sürekli bu davalarına maruz kalan müvekkillerinin, 2016 yılındaki haciz/infaz işlemleri sırasında kimi Bakkallardaki tabeladan … ibaresini silme, yeni tabela siparişi verdikleri ve hatta kiminin devir v.s gibi işlemler de dahil olmak üzere komple tabelayı değiştirdiği de tek tarafla tanzim edilen haciz tutanaklarından anlaşıldığını, dava açıldığı sırada tabelada … ibaresinin kullanımının mevcut olmadığını, her davanın açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmesi gerektiğini, … ibaresinin tabelada veya ürünlerde dava açılışı sırasında kullanıldığını iddia eden tarafın dava açmaya yakın, makul süre içerisinde davalının kullanımını tespit etmesi gerektiğini, makul sürenin de uygulama ve hakkaniyete göre en fazla dava tarihinden önceki 6 ay ve üzeri şeklindeki süreler olamayacağını, davadan çok önceki tarihlerdeki haciz sırasında vekili bulunmayan davalıların haciz tehdidi sırasında sağlıklı beyanda bulunamayacağının da açık olduğunu, kendi başına, yeterli delil sayılamayacağını, -“…” markasının TPE’de dava dışı … A.Ş adına kayıtlı olduğunu,-Davacı tarafın, davalı-müvekkillerin “…” markasını kullanarak, “…” adı altında ticari faaliyet yürütmekte olduğunu iddia edip talebini buna göre oluşturduğunu, kabul anlamına gelememekle birlikte müvekkillerinin … ibaresinin önünde … ibaresini kullanıyor olsa dahi her iki marka arasında marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin varlığının söz konusu olmayacağını, … markasının davacının tanınmış markası olmadığı gibi, müvekkilinin kullanımının da davacının dava dilekçesinden de anlaşılacağı gibi kabulünde olduğu üzere “…” değil “…” şeklinde başkalaştırılmış olduğunu, eldeki davada davalı, dava aşamasında, … ifadesini başkalaştırmak suretiyle dahi kullanmamış olduğunu, -Davacı markasının hem tanınmış marka olmayıp, bir yandan da zayıf marka olduğu ortada olduğuna göre … ibaresi ile … ibaresinin karıştırılma ihtimalinin olması da haksız rekabetin varlığı da kabul edilebilir olmadığını, hiçbir zaman “…” markasını tek başına kullanmış olmadığını, Davacının kullandığı “ …” esaslı unsurunun, zayıf bir marka olduğunu, Davacı şirket açısından tanınmışlığı olmayan bir markanın, coğrafi işaretler ve dans eden insan figürleri ile tamamen farklı bir görüntü içeren görüntü ile iltibas yaratmasının da imkansız olduğunu, Trabzon Büyük Şehir sınırları içerisinde sadece bir adet davacı Mağazası bulunmakta buna karşın yüzlerce Bakkal bulunmakta olduğunu, -Gerekçeli Kararın 3. Paragrafında “..Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/27 T. sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda.. keşif sırasında temin edilen fotoğraflarla gösterildiği üzere, davacıya ait olan ” …” ibareli markanın davalı tarafından işletme tabelasında ve işletme ünvanında kullanılmadığı yönünde görüş bildirmiştir. “; Gerekçenin 6. paragrafında ise ” … davalının cevap dilekçesinde de ” …” ibaresini kullandığı, her ne kadar yapılan keşifte davalının “…” ibaresini kullanmadığı belirtilmişse de, raporda yer alan 2 Numaralı fotoğrafta iş yerinin camında yer alan afişte “…” ibaresinin yazılı olduğunun görüldüğü, ayrıca da davacı tarafça dosyaya sunulan ve davalının kendi iş yerine ait olmadığına dair itirazda bulunmadığı fotoğraflarda “…” ibaresinin tabelada ve dükkanın içinde yer aldığının tespit edildiği…” şeklindeki tespit ve buna dayalı taktir de eksik inceleme sonucu oluşturulmuş olup, dosya muhteviyatı ile örtüşmediğini, gerekçenin, davaya cevap kısmında, davalı müvekkilinin “… ibaresini kullanmadığını ve başka bir ibare olduğunu, davacının iddialarını kabul etmedikleri” belirtilmiş olduğunu, hal böyle iken davacının sunmuş olduğu fotoya itiraz edilmediği gerekçesi ile kabul varmışcasına müvekkili aleyhine hüküm kurulmasının da hukuki olmadığını, -İşletmenin Tabela dahi başka hiçbir yerinde … ibaresi bulunmazken, sabit olmayan, takılır çıkarılır bez afişte … yazdığı gerekçesiyle, diğer unsurlar birlikte değerlendirilmeksizin iltibasa kanaat etmenin eksik inceleme olduğunu, anılan afişin bakkala ait olmayıp, ürün sağlayan toptancıların ürün tanıtım afişleri olup, tüketici nazarında asla …, …, … Satış Mağazaları gibi unsurlarla karışıklığa yol açacak mahiyette olmadığını, Kararın kaldırılarak davanın reddine, yerel mahkeme’nin taktirinde hataya düşmediği kabul edilirse , usul hukuku açısından terditli talep oluşturulabilecek idiyse de şartlı talep oluşturulamayacağından davacının “… ibaresinin ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine” şeklindeki talebinin yerinde olmadığı açık olduğundan, ” ticaret unvanında … ibaresinin kullanılmadığı anlaşıldığından bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığı şeklindeki” hüküm yerine, bu talebinin reddedilmesi ve bunun sonucunda da davanın kısmen kabulü şeklinde hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Dava dilekçesi birlikte sundukları fotoğrafların, davalının, dava açılış tarihinde kullandığı tabelaların görüntüleri olduğunu, bu görüntülerin çekilmesinin hemen sonrasında davayı açtıklarını, Gerekçeli kararda, 2018/27 T sayılı bilirkişi raporundaki 2 numaralı fotoğrafta iş yerinin camında bulunan afişte “…” ibaresinin bulunduğunun belirtildiğini, davalı taraf, davaya dayanak gösterilen fotoğrafların güncel olmadığına ilişkin iddiasını ispatlayamadığını, Davalının açıkça Müvekkiline ait markanın esas unsuru olan … ibaresini kullandığını ve SMK’da açıklanan şekilde marka hakkına tecavüz gerçekleştiğini, davalı tarafın “…” ibaresinin esaslı ve belirleyici unsurunun … olduğu iddiaları gerçeklerden çok uzak olduğunu, “…” ibaresinin iş yerinin faaliyetini göstermekte olup malların satım hizmetinde ayırt edici unsuru olmadığını ve bu kullanımda esas unsurun “…” olduğunu, ayrıca “…” ibaresini Müvekkilinin faaliyet gösterdiği aynı sektörde ve aynı hizmet sınıfında kullanmış olduğunun tespit edildiğini, Davalının, “şartlı talep oluşturulamayacağından davanın kısmen reddi ve kısmen kabulüne karar verilmelidir” şeklindeki iddialarının da yersiz olup dava dilekçesindeki taleplerinin açık olduğunu, davalıların istinaf başvurularının tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı adına tescilli “…” esas unsurlu markaların davalı tarafından aynı hizmet ve mal sınıfında iltibas oluşturacak şekilde kullanıldığı iddiası ile açılan markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve durdurulması ile ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine ilişkin davada, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.556 Sayılı KHK 61. maddesi gereğince,Aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır: a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c) Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya ticari amaçla elde bulundurmak. d) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek. Markalar hakkında KHK’nın 61. maddesinin 9. maddeye yaptığı yollama sebebiyle Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep edebilir: a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması. b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması eylemleri markaya tecavüz teşkil eder.Bu madde genel olarak ,marka sahibinin tescilli markası ile iltibasa neden olacak işaretlerin kullanılmasını yasaklamaktadır.Madde metninden de anlaşılacağı üzere marka ile aynı veya benzer olan işaretin tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerde kullanılarak halk tarafından karıştırılma ihtimaline yol açılması,marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.Ayrıca işaret ile tescilli marka arasında halk nazarında “ilişkilendirilme ihtimali” olduğu ihtimali de “karıştırılma ihtimali” kavramına dahil sayılmıştır. Karıştırılma ihtimalinde, halkın iki işaret arasında herhangi bir şekilde ,herhangi bir sebeple bağlantı kurması yeterlidir.Alıcıların aldıkları ürünlerin başka bir işletmeye ait olduğunu bilmelerine rağmen ,iki işletme arasında ekonomik veya organik bir bağlantı olduğu yanılgısına düşmeleri halinde ,karıştırılma ihtimali vardır ve markalar arsında iltibasın mevcut olduğu kabul edilmektedir. 556 Sayılı KHK’nın 61-b. bendine göre ise “Marka sahibinin izni olmaksızın markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek markaya tecavüz sayılan fiiller arasında sayılmaktadır. 556 Sayılı KHK’nın 9. maddesinin b bendinde markanın aynısının ya da benzerinin iltibas oluşturacak şekilde kullanımı markaya tecavüz teşkil etmektedir. KHK ‘nın 61-b. bendinde ise ayırt edilemeyecek kadar benzer kavramına yer verilmiştir..Benzer ile ayırt edilemeyecek kadar benzer terimleri birbirinden farklıdır.Birincisi iltibasa neden olurken ikincisi taklit yaratmaktır. Böylece KHK’nın 61-b. ye göre markanın veya ayırt edilemeyecek derecede benzerinin kullanılması markanın taklit edilmesi anlamına gelmektedir. İlk derece mahkemesince, davacının kullanım ile ayırt edicilik kazandırdığı “…” esas unsurlu markalar üzerinde tescil ve gerekse kullanımı sebebiyle gerçek hak sahibi olduğu, davalı taraf her ne kadar fiilen kullanmadığı iddiasında ise de, dosya içerisindeki tüm fotoğraflar birlikte değerlendirildiğinde ve takılır çıkarılır afiş dahi olsa kullanımın bulunduğu ve bu tür kullanımların da iltibasa sebebiyet verdiği ve mahkemece bu yönde yapılan değerlendirmede aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosyaya celp edilen marka tescil kayıtlarından, davacı adına 35. Sınıfta … ibareli markaların tescilli olduğu anlaşılmakla, … markasının dava dışı … şirketine ait olduğuna yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesi ekinde sunulan fotoğraflardan ve talimat raporundan davalı tarafça markanın kullanımının tespitinin yapıldığı anlaşılmakla markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti yerindedir. Ancak bilirkişi raporunda kullanıma dair başkaca tespitin yapılmadığı anlaşılmakla mahkemece davanın tam kabulü ile, davalının kullanımının bulunmadığı ürünler üzerinde kullanım, markanın kullanıldığı ürünlerin üretilmesi, ürettirilmesi, bu ürünlerin satılması, internet üzerinde tanıtım, reklam ve promosyon yapılmasının önlenmesi ve menine karar verilmesi, hükmün devamında reklam broşür gibi tanıtım evrakları, ambalaj, afiş, fatura vb ticari evraklara el konularak imhasına karar verilmesi yerinde değildir. Ayrıca davalının ticaret unvanında, … ibaresini kullanmadığı tespit edilmesine rağmen, davacının unvan terkini talebinin de reddine karar verilmesi gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yerinde olmamıştır. Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne kısmen reddine, mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddi yönünde esasla ilgili karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarih, 2017/98 E., 2018/386 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacının davalı aleyhine açtığı işbu davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 3/a- Davalının davacıya ait “…” esas unsurlu tescilli markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresini işyeri tabelasında kullanmak sureti ile marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, 3/b- Davalının marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerinin önlenmesine, durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, 3/c- Davalı tarafça davacıya ait markaların esas unsuru olan “…” ibaresinin işyeri tabelasında kullanımının önlenmesine, tabeladaki … ibaresinin silinerek veya üzerinin görünmeyecek şekilde boyanarak tecavüzün ve haksız rekabetin ref’ine, 3/d- Hüküm özetinin masrafın davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’de yayın yapan bir gazetede ilan edilerek kamuya duyurulmasına, 3/e- Davalının ticaret unvanında “…” ibaresini kullanmadığı anlaşıldığından, bu kısma yönelik davanın ve davacı tarafın sair taleplerinin reddine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- Alınması gereken 80,70 TL maktu harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına 4/b- Davacı tarafından yapılan 31,40 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harcı, 4,60 TL vekalet harcı, 253,80 TL keşif harcı, 400,00 TL bilirkişi ücreti, 324,30 TL taksi, posta, tebligat ve müzekkere ücreti, 1.045,50 TL ‘nin davanın kabul ret oranına göre 784,13 TL’sinin davalıdan tahsiline, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına, 4/d- Davacı lehine davanın kabul edilen haksız rekabet tespiti ve ref’i kararı yönünden, hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 4/e- Davacı lehine davanın kabul edilen marka tecavüzü kararı yönünden, hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 15.000,00 TL maktu ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,4/f- Davalı lehine davanın red edilen kısmı üzerinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 15.000,00 TL maktu ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,5/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,5/c- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 06/10/2022