Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1284 E. 2022/1557 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1284 Esas
KARAR NO: 2022/1557
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2019
NUMARASI: 2016/1180 E. – 2019/127 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin, davalı yanın keşidecisi olduğu çekin meşru hamili olduğunu, işbu çekin müvekkilinin müşterisi … San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından müvekkiline ciro ve teslim edildiğini, çekin yasal süresinde ibraz edilmemesi sebebiyle çekin keşidecisi olan davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, ancak davalı yan tarafından çek bedelinin daha önceden ödendiğini, herhangi bir borcunun bulunmadığını, beyan ederek takibe itirazda bulunduğunu, davalı yanın herhangi bir ödeme yapmadığını, yapılan itirazların iptalini, takibin devamını, %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Dava konusu olan ilamsız takip yapılan çekin ” 13.900 USD bedelli olduğu, hamiline düzenlendiği, keşidecisinin davalı … olduğu, 07.02.2015 tarihli olduğu,… Aksaray/ İstanbul Şubesi’ nin muhatap banka olduğu, tacir olmayan hamiline şeklinde düzenlendiği ” takibe ekli fotokopisinden görülmektedir. Davacının yasal ibraz sürelerinde çeki muhatap bankaya ibraz etmediği görülmektedir. Bu sebeple TTK 732 gereği davacı davalı keşideci aleyhine ilamsız takibi 24.06.2015 tarihinde başlatmıştır. Davacı, çeki, dava dışı müşterisinden ciro ile teslim aldığını, yasal süresinde ibraz etmemesi sebebi ile TTK 732. Maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme uyarınca takibe geçildiğini beyan etmektedir. Süresi içerisinde muhatap bankaya ibrazda bulunmayan veya ibrazda bulunduğu halde süresinde çekin ödenmediğini TTK kapsamında tespit ettiremeyen çek hamili, keşideci dahil kendisinden önce gelen çek borçlularına kambiyo ilişkisi içinde başvuramaz. Aynı şekilde TTK 814 maddesinde öngörülen zaman aşımı süresi içinde de müracaat borçlularına başvurmayan hamilin çekten doğan alacak hakkı zaman aşımına uğrar. Bunun sonucunda hamilin hakkı olan alacağını tahsil edememesi neticesinde mal varlığında azalma, çekin son borçlusu olan keşidecinin mal varlığında ise bir artış olacaktır. Bu durumlarda hamil TBK 77-82 maddelerine göre keşideciden alacağını talep edemez. Zira bu hükümlerin uygulanabilmesi için hamilin mal varlığında azalmanın haksız bir sebebe dayanması gerekmektedir. Burada ise hamilin mal varlığındaki azalma haksız bir sebepten değil bilakis çekin süresi içerisinde ibraz edilmemesi ya da ödenmediğinin yine süresi içerisinde tespit ettirilmesi yahut alacak hakkının zaman aşımına uğramış olması gibi kanuna uygun bir sebepten kaynaklanmaktadır. Bu sebeple TTK çek hamilinin düştüğü bu durumdan kendisini kurtarabilmesi için özel bir sebepsiz zenginleşme davası öngörmüştür bu durum TTK m. 818/ 1- m atfı ile m. 732 içeriğinde düzenlenmiştir. Yetkili hamil tarafından sadece keşideciye karşı açılabilen, hamilin müracaat borçlularına başvuru hakkının yasal olarak kalmadığı durumlarda, süresi içerisinde muhatap bankaya ibrazda bulunmamış veya ibrazda bulunduğu halde süresinde çekin ödenmediğini TTK kapsamında tespit ettirememiş çek hamili tarafından keşideciye açılan bir davadır. TTK m. 6 gereği aksine hüküm yoksa herkes hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür ancak TTK 732/4 ispat yükünün sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene ait olduğunu bildirmiştir. Davacı sadece uğradığı zararı talep edebilir. Çekin ibraz süresinin geçtiğine, usule uygun düzenlenmiş çek vasıfta olduğuna, çek zaman aşımına dikkat edilmiştir. Davanın itirazın iptali davası olduğuna da dikkat edilerek; İİK 67 ile TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. İle TTK 818/ 1 atfı ile TTK 732 maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. HMK 222 gereğince ticari defterlerin ibrazı ve delil olma vasfına dikkat edilmiştir. Ayrıca çekin geçerliliği hukuken TTK, Çek Kanunu ve mevzuat uyarınca değerlendirilmiş ve bunun sonucunda aşağıdaki hükme varılmıştır. Buna ilişkin tarafların iddia- savunma ve toplanan delilleri, bilirkişi raporu ile ticari kayıtlar incelenmiştir. Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz iddia ve talepleri karşılayan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu alınmış ve deliller değerlendirilmiştir. Davacı tarafça incelemeye sunulan ticari defterlerin ve kayıtların 6102 sayılı TTK ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, çekişmeye vücut veren çek ile ilgili alacağın davacının dava dışı şirket alacağından kaynaklandığı iddia edilmekle buna ilişkin borcun varlığının kayıtlarda bulunmadığı anlaşılmıştır. Aksine dair veya borcun bulunduğuna dair dosyada bilgi ve belge bulunmamaktadır. Alacağın varlığı yani bulunmadığı toplanan deliller, incelenen kayıtlar gereğince değerlendirilmiştir. Davacı tarafın özel ve teknik olarak incelenen kayıtları gereğince aşağıda belirlendiği şekilde davalı taraftan mevzuat gereğince alacağının bulunmadığı, davalı tarafın yukarıda açıklamalar ışığında sorumlu olmadığı, davacının davasını ispatlayamadığı değerlendirilerek davalı tarafın itirazında haklı olduğu ve sorumlu olmadığına kanaat getirilmiş, saptanan ve hukuksal durum karşısında aşağıdaki şekilde kanunen, taktiren ve vicdanen karar vermek gerekmiştir. Saptanan ve hukuksal durum karşısında davacı davasını ispatlayamamış sayılmış ama dosya kapsamından kötü niyetli olduğuna dair bilgi ve belgeye rastlanılmamakla kötü niyetli olmadığına da kanaat getirilmiş bu sebeple davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava niteliği gereği İİK kapsamında itirazın iptali davası olsa da, alacağı ispat yükümünün davanın TTK 732. Maddenin özelliğinden kaynaklı davalıda olacağını, davanın, sebepsiz zenginleşmediğini ispat etme yükümlülüğünde olan, çekin ibraz edilmemesi dolayısıyla keşideciye yöneltildiğini, bilirkişinin raporunda, görev konusunu aştığını, hükme esas alınmaya elverişli olmayan iş bu bilirkişi raporu dolayısıyla müvekkili banka aleyhine kurulan hükmün hatalı olduğunu, TTK 732. maddenin son fıkrasının son cümlesinin lafzının ‘Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir.’ olup, ispat yükümlülüğünün sebepsiz zenginleşmediğini iddia eden tarafta olması gerektiğini, -TBK sebepsiz zenginleşme hükümlerinden farklı olarak burada davacı müvekkili bankanın malvarlığında azalma olup olmadığı hususunun araştırılmasına gerek olmadığını, bilirkişi tarafından dava dışı şirket ile müvekkili banka arasındaki hesap özetleri, çek keşide tarihine yakın olarak incelendiğini ve kaydi borca rastlanmadığı sonucuna erişildiğini, davalıya karşı yöneltilen davanın niteliği ile bağdaşmayan bu sonucun müvekkili banka yönünden kabul edilemez olduğunu, TTK 732. madde 1. fıkra hükmünde ‘düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar.’ düzenlemesinin bulunduğunu, yerel mahkemenin de hükmüne gerekçe yaptığı hamilin malvarlığında azalma olması kıstasından kanun koyucunun bahsetmediğini, kanun hükmündeki yegane kıstasın çek keşidecisinin başvuru haklarını kaybeden hamile, hamilin zararına zenginleşmiş olmadığını ispat durumu olduğunu, Mahkemece hükme bağlanan ve bilirkişi tarafından da tanzim edilen rapordaki hususların, işbu davanın konusu ile örtüşmemekte ve hatta tersine sonuçlar ortaya koyduğunu, -Dava dışı şirket ile müvekkili banka arasındaki hesap özetlerinin incelenmesinin davanın esasına ilişkin olmamasına rağmen sayın mahkemenin hükmünü bu delillere dayanarak kurduğunu, Bilirkişi raporunun davanın esası ile ilgili olmadığını ve davanın niteliğinin TTK 732. madde kapsamında kaldığını ihtiva eden itiraz dilekçelerine rağmen mahkemece kabul görmediğini, davalı tarafından takibe itiraz dışında herhangi bir hukuki iş gerçekleştirilmemesine rağmen davanın lehine sonuçlanmasının kabul edilemez olduğunu, somut olay bazında bakıldığında ibraz edilmemiş ve çek düzenleyicisi tarafından keşide edilmiş çeke dayalı kanunun vermiş olduğu yetkiye dayanarak hukuki haklarının kullanılmasında, mahkeme ve dosya kapsamında bilirkişi tarafından böyle bir ispat mükellefiyetinin taraflarına yüklenmiş olmasının haksızlık içerdiğini, Kanun koyucu tarafından ortaya konan Ticaret kanununun dava konusu hükmünün, keşideci şahısların kötüniyetli olarak kambiyo senetlerini tedavüle çıkarma ihtimallerine karşı getirilmiş munzam bir sorumluluk durumunu ihtiva ettiğini, dava sonucuna bakıldığında zaten üstün konumda olan çek keşidecisi şahsın ‘borcum yoktur’ deme suretiyle borçtan kurtulma durumunun ortaya çıkacağını, somut olayda alacaklı müvekkili banka aleyhine bir hukuki temeli olmayan menfi tespit durumu ortaya çıktığını, -Dava sonucunda gerekçeli kararda davalı lehine hükme bağlanan vekalet ücretinin haksız nitelik taşıdığından, kanun yoluna başvurmamız dolayısıyla olası icraya konması ihtimali bulunduğundan tehir-i icra talepleri olduğunu, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda hukuka, usule, yasaya ve Yüksek Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına uygun davalarının kabulüne karar verilmek üzere kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davacı taraf bir banka olduğu halde müvekkili hakkında haksız ve hukuka aykırı bir şekilde bankaya dahi ibraz olmamış bir çek hakkında müvekkiline karşı çeke dayalı ilamsız icra takibi başlatmış olduğunu, sonrasında da itiraz üzerine aynı çeke dayalı olarak itirazın iptali davası açtığını, oysa takibe konu çekin davacı banka elinde iken bankaya ibraz edilip karşılıksız işlemi dahi yapılmamış olup kambiyo vasfına hiç haiz olmadığını, iddia edildiği gibi çek zamanaşımına uğramamış olup sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılamayacağını, kaldı ki müvekkilinin sebepsiz zenginleşmediğinin bilirkişi raporu ile de ortaya çıktığını, kambiyo vasfı olmayan bankaya ibraz edilmemiş çekin sadece yazılı delil başlangıcı kabul edilebileceğini, bu durumda çeki elinde bulunduranın işbu çeke ilişkin alacağı olduğunu kanıtlaması gerekirken davacı banka kanıtlayamadığı gibi tam tersine o tarihte çeki aldığı müşterisinden hiçbir alacağı olmadığının ortaya çıktığını, bankaya ibraz edilmediği için kambiyo vasfını kaybeden çekte keşideci lehdara karşı ileri sürebilecek tüm defilerin ileri sürebileceğini, bu durumda çekten dolayı alacağı olduğunu iddia eden davacı bankanın bu iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğunu, Mahkemece kötü niyet tazminatlarının reddine ilişkin karara karşı katılma yolu ile istinaf müracaatlarının kabulü ile bu yöndeki kararın kaldırılarak müvekkil lehine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, süresinde muhatap bankaya ibraz edilmeyen çek sebebi ile sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı alacağın tahsili için girişilen takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davalının sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği noktasında toplanmaktadır.Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle TTK’nın 732. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme düzenlemesi, hukuki mahiyeti ve şartlarına değinmekte yarar bulunmaktadır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş, bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (TTK m. 778, 818). Kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşmeye ilişkin özel düzenleme poliçe hükümleri arasındaki 732. maddede yer almaktadır. Çek konusunda TTK 818/1-m hükmü, çekte sebepsiz zenginleşmeye ilişkin olarak TTK’nın 732. maddesine yollama yapmaktadır. Bu açıdan, 732. maddenin niteliği göz önünde bulundurulmak koşulu ile çeke de uygulanabilirliği konusunda bir tereddüt yoktur. Kambiyo senedinin düzenlendiği hallerde, taraflar arasında kural olarak iki ayrı borç ilişkisi meydana gelmektedir. Bu durumda hem kambiyo münasebetine hem de asıl borç ilişkisine dayalı olarak talepte bulunulabilecektir. Asıl borç ilişkisine dayalı olarak talepte bulunabilmek, ancak doğrudan doğruya münasebette bulunanlar arasında, yani ciro yoluyla henüz devredilmemiş poliçelerde mümkündür. İşte her zaman asıl borç ilişkisine dayanmak suretiyle alacağın tahsilinin mümkün olmadığı göz önünde tutularak kambiyo senetleri hukukunun sertliğini yumuşatabilmek amacıyla hamile sebepsiz iktisap davası açabilme imkanı tanınmıştır (ÖZTAN Fırat, Kıymetli Evrak Hukuku, 2. B., Ankara 1997, s. 904). Kambiyo senetleri hukukuna dayanan sebepsiz zenginleşme davası, Borçlar Hukuku’nun sebepsiz iktisap davasından farklı bir davadır ve TBK’da düzenlenen sebepsiz iktisap davasının bir türü değildir. Sebepsiz zenginleşme talebi hukuki nitelikçe, poliçeden doğan hakkın, bunun korunması ve/veya kullanılması için gereken işlemlerin yapılmaması sebebiyle düştüğü (TTK m. 730) veya zamanaşımına uğradığı (TTK m. 749) hallerde, senet borçlusu nezdinde oluşan sebepsiz zenginleşmeye yönelik olarak, poliçe alacağını elde edemeyen ve bu sebeple malvarlığında hakkaniyete aykırı bir değer kaybı oluşan hâmile, yine poliçe hukuku tarafından tanınmış olan yeni bir haktır. Bu anlamda TTK’nın 732. maddesinde işaret olunan zenginleşme aslında Kanun’un bir hükmüne dayanmakta olup Borçlar Kanununda düzenlenen sebepsiz zenginleşmedeki başkasının zararına sebepsiz zenginleşenin bu zenginleşmesinin haklı bir sebebe dayanmaması şartından ayrılmaktadır. TTK’nın 732. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme talebinde bulunulabilmesi için, hâmilin hakkı koruyucu işlemleri yapmamış olması yani müracaat hakkının düşmesi veya zamanaşımına uğramasından dolayı bir zararının ortaya çıkmış olması gerekir. Bunun yanında keşidecinin, muhatabın, kabul edenin, ikametgahlı poliçeyi ödeyecek olanın zenginleşmiş olması da gerekmektedir. Zararın mevcudiyeti, sebepsiz zenginleşme talebinin kabul şartıdır. Zararın varlığının kabulü için, hâmile ait ve tahsili mümkün olan bir alacak hakkının düşmesi veya zamanaşımına uğraması sonucu borçlu nezdinde oluşan zenginleşmenin, bundan başka bir sebebinin bulunmaması, yani sebepsiz olması yeterlidir (ÖZTAN, a.g.e., s. 911-926; BOZGEYİK Hayri, “Kambiyo Senetlerinde Sebepsiz Zenginleşme”, AÜEHFD, C. VII, S. 1-2, Haziran – 2003, s. 589 vd.). İspat yükü bakımından TTK’nın 732. maddesinin 4. fıkrasında açıkça ispat külfetinin sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene ait olduğu belirtilmiştir. Diğer bir deyişle keşideci, sebepsiz zenginleşmediğini ya da senet bedelini cirantalardan birine veya hâmile ödediğine ilişkin bu ispat yükümlülüğünü yerine getirdiği takdirde sorumluluktan kurtulabilir. Zira, hâmilden temel ilişkiyi ve bu temel ilişkiden ötürü keşidecinin bir borcunun bulunmadığını ispat etmesi beklenemez. Bu sebeple keşidecinin, sebepsiz zenginleşmesinin söz konusu olmadığını ispat etmesi gerekir. Zamanaşımı süresi ise, müracaat hakkının TTK’nın 730. maddesine göre düştüğü veya borçlunun 749. (çekte m. 814) maddesine göre zamanaşımı defini dermeyan edebilme hakkının doğduğu tarihten başlayarak 1 yıldır (TTK m. 732/4). İstinaf incelemesi yapılan dosyada, ispat yükü davacı kayıtları incelenmesi ile sonuca ulaşılmaya çalışılmış olup, dava dışı şirketin kayıtlarında, davalının borcuna ilişkin bilgi bulunmadığı üzerinde durularak sonuca gidilmiş ise de, yukarıdaki açıklamalar ışığında ispat yükü davalı taraftadır. Dava konusu itibariyle, ispat külfeti davalı tarafta olup, her zaman düzenlenebilecek belgelerle borçsuzluk kanıtlanamayacağı gibi, davalının, dava dışı şirketin, kayıtlarında alacak kaydının bulunmaması da kanıtlamaya yeterli değildir. Davalı, keşide ettiği çekin ödendiğini veya bedelsiz olarak düzenlendiğini usule uygun delillerle kanıtlamalıdır. Davalı/keşideci yanca ispat yükünün davacıda olduğu belirtilmiş ancak cevap delikçesi sunulmamış ve ödeme definde bulunulmamıştır. Dava dışı şirketin kayıtlarında, davalının borcunun gözükmediği gerekçesine dayanılarak davalının sebepsiz zenginleşmediğinin kanıtlandığı yolundaki mahkeme gerekçesinde isabet görülmemiştir. Ayrıca eldeki uyuşmazlıkta miktar itibariyle tanık dinlenilmesi de mümkün olmayıp bu hususta davalı yanın muvafakatinin bulunduğuna yönelik dosya kapsamında her hangi bir beyanı da bulunmamaktadır. Davalı cevap dilekçesi sunmamış olup, ödeme define ilişkin bir belge de yoktur. Yemin deliline de cevap dilekçesi sunulmamış olması sebebiyle dayanılmamıştır. Açıklanan sebeplerle, davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı/keşidecinin takibe konu edilen çekten ötürü dayanmış olduğu deliller ile sebepsiz zenginleşmediğini ispat edemediği anlaşılmakta olup davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kararının kaldırılarak, yapılan hata yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kabulü yönünde yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 3- İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/02/2019 tarih, 2016/1180 E., 2019/127 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,4- Davacının davalı aleyhine açtığı işbu davanın KABULÜNE, 4/a- Davalı borçlunun takibe itirazının iptali ile takibin 43.006,47 TL asıl alacak ve asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili için takibin devamına, 4/b- Asıl alacağın %20’si oranında hesap ve takdir edilen 8.601,29 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.937,77 TL nispi karar harcından peşin alınan 519,42 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.418,35 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 519,42 TL peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı, 500,00 TL bilirkişi ücreti, 296,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 1.349,42 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(1). maddesine göre 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/b- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,6/c- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 69,65 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 190,95 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,6/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 10/11/2022