Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1280 E. 2022/1120 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1280 Esas
KARAR NO: 2022/1120
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 06/03/2018
NUMARASI: 2017/258 E. – 2018/64 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Tecavüzün Tes. İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının davacıya ait marka haklarına tecavüz ettiğini, davalının … … şekil markasını … başvuru … tescil numarası ile 22/04/2013 tarihinde tescil ettirdiğini,Davalının davacıya ait markasının birebir aynısını kullanarak marka hakkına tecavüz ettiğini, Aynı markanın,… AVM’deki şubesinde, www…com.tr e-ticaret sitesi olarak internette ve Android, IOS ve Windows uygulama mağazalarında kullanıldığını, davalının TPE’ye yaptığı … nolu 17/05/2014 tarihli başvurunun, markalar dairesi tarafından müvekkilinin markasına olan benzerlikten dolayı kabul edilmemiş, davalının itirazınında Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından reddedildiğini, davalının marka hakkına tevacüz teşkil eden eylemlerinin tespit ve men’i, şimdilik 1000 maddi, 10.000 TL manevi tazminatın tahsili ve hükmün ilanına, internet sitesi dahil davalı kullanımlarının tedbiren önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “…” ibareli markanın, müvekkili şirketin yıllar süren emek ve kaynak harcamalarıyla, piyasada tanınmışlığı ve bilinirliğini sağladığını,”…” ibareli markanın 2001 yılından beri kullanmakta ve “…” ibareli markayı da 2003 yılında tescil ettirdiklerini, Müvekkili Şirketin ünvanının “… A.Ş,” olduğunu, Müvekkili şirket unvanı ile birlikte ” … “ ibareli alt markayı da uzun yıllardan beri her alanda kullandıklarını, marka üzerindeki gerçek hak sahipliğinin delili olarak müvekkili şirket tarafından düzenlenmiş 30.09.2009 ve muhtelif tarihli 18 adet faturayı sunduklarını, davacının tescil tarihinden çok önce uyuşmazlığa konu markayı oluşturup, gerçek hak sahibi olarak kullandıklarından asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-Karşı davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Marka üzerindeki gerçek hak sahibinin müvekkili olması sebebiyle davalı … adına tescilli ”… ” ibareli, … nolu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi, markaya tecavüzün tespiti ve önlenmesine, şimdilik 1000,000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davacı-karşı davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı tazminat taleplerinden feragat ettiğini beyan etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… +şekil markasının kötü niyetli tescili sebepiyle hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiği gerekçesiyle, asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen reddine kısmen kabulüne, davacı-karşı davalı adına kayıtlı … nolu markanın hükümsüzlüğüne, Tecil edilmiş marka terkin edilmediği sürece tecavüz oluşmayacağından karşı davada tecavüzün tespiti isteminin reddine, karşı davada davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinden vazgeçtiği gerekçesiyle bu talepler yönünden davanın feragat sebebiyle reddine,” karar verilmiştir. Davacı-Karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı-Karşı davacı şirketin 16.06.2015 tarihinde Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde “marka ile ilgili kurum kararının iptali, hükümsüzlük, markaya tecavüz” talepli olarak açtığını, bu sebeple derdestlik itirazında bulunduklarını, davanın derdestlik sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken esasına girilmiş olmasının hatalı olduğunu, Bilirkişilerin, davalı-karşı davacı tarafından dosyaya sunulan 18 adet fatura fotokopisini inceleyerek değerlendirme yaptığını, oysa bu faturaların Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde delil olarak kabul edilmediğini, davalı-karşı davacının her iki Mahkemeye de sunduğu delillerin aynı olduğunu, ancak aynı delillerden farklı sonuçlara ulaşıldığını, bu durumun bilirkişilerin eksik inceleme yapmasından ve ehliyetsizliğinden kaynaklandığını, Müvekkilinin kötü niyetli olduğu varsayılsa bile bilirkişi raporunda da kabul edildiği gibi kötü niyetin tescil edilmiş bir markanın hükümsüz kılınması için sebep teşkil etmediğini ve 556 sayılı KHK’nın 42. maddesinde hükümsüzlük halleri arasında kötü niyetin sayılmadığını, Müvekkilinin bu markayı oluşturmak ve İnternet üzerinden yaygın hale gelmesi için para ve emek harcadığını, ancak davalı-karşı davacı tarafından müvekkilinin marka haklarına tecavüz edildiğini, kötü niyetin tespitinin bilirkişi raporunda yapıldığı gibi yanlı değil objektif olması gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl dava, marka hakkına tevacüzün tespit ve men’i ile, maddi ve manevi tazminatın davalıdan tahsili, karşı dava ise; davalı-karşı davacı adına tescilli ”… ” ibareli, … no’lu markanın hükümsüzlüğü ile markaya tecavüzün tespiti ve önlenmesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinden ibarettir. Davacı-karşı davalı vekili her ne kadar, Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/224 Esas sayılı dosyasında taraflar arasında görülen davanın, eldeki dava bakımından derdestlik oluşturduğunu beyan ederek, karşı davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilemesini talep etmiş ise de; Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/224 Esas sayılı dosyasında taraflar arasında görülen davanın, eldeki davanın davalı-karşı davacısı tarafından ikame edildiği, eldeki davanın konusunu oluşturan marka ile ilgili olarak YİDK kararının iptali ile marka hakkına tecavüzün tespiti ve maddi, manevi tazminat istemlerinde bulunulduğu, oysa eldeki davada, davacı-karşı davalı … tarafından, marka hakkına tecavüzün tespit ve men’i ile maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunulduğu, dolayısıyla her iki davaya konu taleplerin aynı olmaması sebebiyle, derdestlik itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Asıl davacı, karşı tarafça sunulan fatura fotokopilerine göre hazırlanan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürmektedir. Anılan 2010 yılı ve sonrasına ait irsaliyeli fatura içerikleri incelendiğinde; davalı-karşı davacının, “…” ibaresinin (Ticaret ünvanı olarak) yanı sıra, şekil markası görseli ile “…” ibaresini markasal olarak kullandığı görülmekte olup, bu faturaların davalı-karşı davacının ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, ilgili vergi dairesine BS formları ile bildirilip bildirilmediği, ”… ” ibareli markanın sair ticari kayıtlarda markasal kullanımının bulunup bulunmadığı hususlarında herhangi bir araştırma yapılmaksızın, söz konusu faturalara dayanarak hazırlanan bilirkişi raporu hükme esas alınmış olup, buradan hareketle varılan sonucun hatalı olduğu kanaatine varılmıştır. Mahkemece yapılacak iş; Dosyanın alanında uzman mali bir bilirkişiye tevdii ile eldeki davaya dayanak bilirkişi raporuna esas teşkil eden faturaların, davalı-karşı davacının ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, ilgili vergi dairesine BS formları ile bildirilip bildirilmediği, ”…” ibareli markaya ilişkin olarak, davalı-karşı davacının ticari kayıtlarında markasal kullanımının bulunup bulunmadığı hususlarında mali bir bilirkişi marifetiyle yapılacak inceleme sonucunda varılacak olan kanaate göre karar verilmesidir. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı-karşı davalının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı-karşı davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 06/03/2018 tarih, 2017/258 E. 2018/64 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı-karşı davalı tarafından peşin olarak yatırılan 125,08 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı-karşı davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 7- İstanbul 28 İcra Dairesi’nin 2019/1226 Esas sayılı icra takip dosyasına yatırmış olduğu 13.773,33TL teminatın 2004 Sayılı İİK’nun 36/5. maddesi gereğince yatıran davacı karşı davalı … İlhana talebi halinde İADESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/06/2022