Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1279 E. 2022/1122 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1279
KARAR NO: 2022/1122
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2018
NUMARASI: 2017/1151 E. – 2018/1075 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı banka tarafından dava dışı borçlular … Tic. Ltd. Şti., … ve … hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı dosyası üzerinden takip dışı 3. Şahıs konusundaki müvekkilinin … Cad. N… Güngören İstanbul adresinde 07/12/2017 tarihinde haciz işlemi uygulandığını, müvekkilinin baskı altında 07/01/2017 tanzim tarihli 07/01/2018 vade tarihli 7.000,00 TL bedelli bonoyu imzalamak zorunda kaldığını, 20.000,00 TL nakit para ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin haciz işlemine itiraz ederek İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/1447 esas sayılı dosyası üzerinden istihkak iddiasında bulunulduğunu, aynı zamanda müvekkili ile davalı arasında herhangi bir kredi ilişkisi yada ticari faaliyette bulunulmadığını beyan ederek, 07/12/2017 tanzim tarihli, 07/01/2018 vade tarihli 7.000,00 TL bedelli senedin icraya konulmaması ile ciro ve temlikinin ödenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki borca mahsuben davacının 07/01/2018 tarihli 7.000,00 TL bedelli senedi imzalanan protokol kapsamında müvekkiline verdiğini, takip konusu borcun 330.000,00 TL olduğunu, ancak davacı tarafından 7.000,00 TL bedelli senedin verildiğini, takip konusu dava dışı borçlular ile davacı arasında fiili ve organik bağ bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Taraflar arasındaki ihtilafın davalı bankanın davacının imza ve cirosunun bulunmadığı 26/09/2017 vade tarihli 1.100.000 TL bedelli senet sebebiyle İstanbul 12. ATM 2017/1041 D. İş sayılı dosya üzerinden alınan ihtiyati haciz kararı sonrasında dava dışı üçüncü şahıslar hakkında başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosya ile başlatılan icra takibi neticesinde bu icra dosyasından işyerinde yapılan haciz işlemleri neticesinde davacının yapmış olduğu elden 20.000 TL’lik nakit ödemenin ve keşideci olarak imzalamış olduğu 07/12/2017 tanzim, 07/01/2018 vade tarihli 7.000,00 TL bedelli senedin haciz baskısıyla iradesinin zorlanarak alındığı iddia edilmiş ise de İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki dava dışı borçlular … Tic. Ltd. Şti., … ve …ile davacı arasında akrabalık ilişkisi bulunduğu, davacının dava dışı şirket ile ticari faaliyetinin aynı olduğu, şirketin telefon numarası ile adresinde ortak yönlerin bulunduğu, ödeme ve senedin protokol kapsamında düzenlenerek verildiği ve imzaların inkar edilmediği, dosyaya delil olarak sunulan Bakırköy 10. Aile Mahkemesi’nin 2017/481 E. 2017/483 K. İlamında verilen 6284 S. Kanun çerçevesinde verilen önleyici nitelikte tedbir kararları olduğu bu kararların davacının iradesini etkileyen geçerli bir sebep olmayacağı ve yine hacze konu mallarla ilgili istihkak davasının mahkememize konu iradenin sakatlanması maddi vakıasına ilişkinin bir delil olamayacağı kanaatine varılarak bu dosya bekletici mesele yapılmamış olup imzası davacı tarafından kabul edilen ve ciro silsilesi içerisinde usulüne uygun olarak verilen senedin iradenin sakatlanması sonucu verildiğinin davacı tarafça ispatlanamaması sebebiyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklinde gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Senedin protokole bağlanmış olmasının irade sakatlığının kendisi olduğunu, somut olayda yapılan haciz ve muhafaza işleminin, davacının ticari hayatının mahvına sebep olacağını ve iradesinin bu suretle sakatlandığının sabit olduğunu, davacının dava konusu senedi haciz tehdidi altında iradesi sakatlanarak verdiğini, davalı banka ile müvekkili arasında bir ticari ilişki bulunmadığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalı tarafından dava dışı şirket aleyhine yürütülen icra takibi sebebiyle, davacının iş yerine hacze gelindiği esnada, davacı tarafından imzalanan 07.12.2017 tarihli protokol kapsamında verilen senet sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Uyuşmazlık; dava konusu senedin haciz baskısı altında, davacı iradesi sakatlanarak verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır. Dava dışı şirket hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi neticesinde, davacının işyerinde yapılan haciz işlemleri neticesinde davacının yapmış olduğu elden 20.000,00 TL miktarlı nakit ödemenin ve keşideci olarak imzalamış olduğu 07.12.2017 tanzim, 07.01.2018 vade tarihli 7.000,00 TL bedelli senedin haciz baskısıyla iradesi zorlanarak davacıdan alındığı iddia edilmiş ise de; davacı ile takip borçlusu şirket arasında akrabalık ilişkisi bulunduğu, adres ve telefon numaraları yönünden irtibat bulunduğu, davacı iş yerinin mülkiyetinin takip borçlusu şirkete ait olup, davacının sembolik bir miktarla kiracı olarak iş yerinde bulunduğunun iddia edildiği, söz konusu protokol incelendiğinde, davacı tarafından ihtirazi kayıt konulmaksızın protokolün imzalandığı, dava konusu senedin düzenlenmesinin tarafların serbest irade ve rızaları ile gerçekleştirildiği, senedin iradenin sakatlanması sonucu verildiğinin davacı tarafça ispatlanamadığı, dolayısıyla davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/10/2018 tarih ve 2017/1151 E., 2018/1075 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/06/2022