Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1278 E. 2022/1118 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1278
KARAR NO: 2022/1118
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/12/2018
NUMARASI: 2017/11 E. – 2018/414 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 1974 yılından bu yana sektöründe faaliyet gösteren müvekkilinin, gerek iç pazarda, gerekse dış pazarda TPMK nezdinde 25/06/2012 tarih ve … sayı ile tescilli “…” markası ile tanınmış ve tescilli ürünleri ile hizmet verdiğini, müvekkilinin ayrıca “… ” markasını 21. Sınıfta 14/10/2014 tarihinden itibaren … sayı ile TPMK’da kendi adına tescil ettirdiğini, ancak hal böyle iken davalının, 21. Sınıftaki ürünlere ilişkin olarak “…” markası ile Türkiye piyasasına giriş yaptığını, davalının söz konusu markayı 13/04/2016 tarihinde … sayı ile tescil ettirdiğini, müvekkili markasının tescilli olduğu alt sınıfları birebir kapsadığını ve aynı malları içerdiğini, söz konusu markların kafa karışıklığı yaratacak, iltibasa ve haksız kazanca sebep olacak kadar benzer olduklarını ve markalar telaffuz edildiğinde fonetik olarak benzerlik arz ettiği gibi, görsel olarak birbiri ile aynı sınıfta bulunan mallar açısından karıştırılabilir nitelikte olduklarını ve bu durumun müvekkili haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, davalı adına … sayı ile tescilli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin TPMK nezdinde … sayılı ve çok tanınmış olan “…” markasının ve yine esas unsuru … olan “…” markalarının sahibi olduğunu, müvekkiline ait … markasının şirket kurucusu olan …’in soyismi ve eşya anlamına gelen “…” kelimelerinden oluşturulmuş olduğunu, davacıya ait … ve varyasyonları olan diğer markalarına müvekkili tarafından tescil süresince itiraz edildiğini, ancak markaların benzer olmadıklarından bahisle itirazların reddedildiğini, davacı işbu davayı açmakla müvekkilinin gerçek hak sahibi ve öncelikli … markaları ile … markalarının benzer olduğunu ve işbu markalar arasında iltibas riskinin mevcut olduğunu kabul etmiş olduğunu, bu durumun davacının müvekkilinin … markasından ve bu markanın tanınmışlığından haberdar olmasına rağmen, benzer markalar için bilerek ve kötü niyetli olarak tescil yaptırığı ve huzurdaki davayı da kötü niyetli tescillerine dayalı olarak hakkın kötüye kullanılması yoluyla açtığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen Kapatılan Bakırköy 2. FSHHM’nin Esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili adına tescilli “…” tanınmış markası ile benzer olan ve iltibas yaratan davalı adına …, … ve … sayı ile tescilli markalarının hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, ayrıca her iki davanın konusu, tarafları aynı ve doğrudan bağlantılı olduğundan, işbu dosyanın Mahkememiz dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili adına tescilli markaların davacı tarafa ait markalardan önce tescil edildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Dosya kapsamı, deliller ve dosya kapsamı ile uyumlu ve yeterli olan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirket adına olan “…” ibareli … nolu markanın 21. Emtia sınıfında 12/09/1989 tarihinde başvurusu yapılarak tescil edildiği ve 2009 yılında da tescilinin yenilendiği, yine davalı birleşen dosya yönünden davacı şirketçe 21. Emtia sınıfında “…” markasını marka olarak tescil başvurusu 24/04/2015 tarihinde ise de, davalı şirketin … markasını daha önce yaygın olarak çok sayıda ülkede tescil ettirdiği ve markasal olarak kullandığı, … markasını ortaya çıkardığı, sektörde bilinir hale getirdiği ve yoğun olarak kullanıldığı, bu sebeple davacı şirkete nazaran üstün hakka sahip olduğunun kabulü gerekmiştir. Zira, marka korumasında esas tescil ilkesi olsa da, Mülga 556 Sayılı KHK ve 6769 Sayılı SMK’nın 6/3 maddesinde açıkça tescilsiz markaların koruması da düzenlenmiştir. Bu itibarla, davalı birleşen davacıya ait esas unsuru … olan … markasının toplumun ilgili kesimi tarafından “Ev ve mutfak gereçleri sektöründe) Türkiye’de 2011 yılından beri tanınmış olduğu, asıl davada davacı … Limited Şirketi adına olan “…”, “… + şekil” ve “…” markalarının davalı birleşen dosya davacısı şirketine ait … markasının ortalama tüketici algısında ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu ve işletmesel bağ kurulacağı, bu sebeple iltibasa sebep olduğu, her iki taraf markalarının tescil edildiği 21. Emtia grubunda ayniyet derecesinde benzerlik göstertiği anlaşılmakla, birleşen davacının davasının kabulü ile, davalı adına olan … tescil nolu …, … tescil nolu … + Şekil ve … tescil nolu … ibareli markaların hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiştir. Asıl dava yönünden ise, davalı kullanımının üstün hakka dayalı marka sebebiyle olup, davacı birleşen davada davalı markasının baştan beri hükümsüzlüğüne karar verildiğinden ve böylece davasının dayanağı olmadığından, asıl davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” şeklinde gerekçeyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Asıl davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde yapmış olduğu açıklamalarla aynı ve benzer açıklamalarda bulunarak, davalı markasının davacı markasıyla benzer olduğunu, markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, davalı markasının davacı şirketin seri markası gibi algılanabileceğini, markaların aynı sınıfta yer aldığını, bu durumun ortalama tüketici nezdinde işletmesel bağ algısı yaratabileceğini, davalı markasının ayırt edici niteliğinin bulunmadığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl dava, davalı adına … sayı ile tescilli ”…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talepli olup, birleşen dava ise; birleşen dosya davalısı adına kayıtlı … sayılı “…”, … sayılı “… it’s our time” ve … sayılı “…” ibareli markaların hükümsüzlüğü taleplidir. Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlara göre; … sayılı “…” ibareli markanın 08, 16, 21, 28 ve 35. Sınıflarda 24/04/2015 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davalı adına, … sayılı “…” ibareli markanın 21. Sınıfta 24/06/2012 tarihinden itibaren, … sayılı “… it’s our time” ibareli markanın aynı sınıfta 13/10/2014 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın aynı sınıfta 10’ar yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu tespit edilmiştir Toplanan delillere, tarafların iddia ve savunmaları ile denetime elverişli bilirkişi raporuna göre; asıl davalı şirket adına kayıtlı olan “…” ibareli … nolu markanın 21. Emtia sınıfında 12/09/1989 tarihinde başvurusu yapılarak tescil edildiği, 2009 yılında da tescilinin yenilendiği, asıl davalı şirketçe “…” markasının 24/04/2015 tarihinde 21. sınıfta tescil edildiği, asıl davalı şirketin … markasını daha önce yaygın olarak çok sayıda ülkede tescil ettirdiği ve markasal olarak kullandığı, sektörde bilinir hale getirdiği ve yoğun olarak kullanıldığı, davalı birleşen davacıya ait esas unsuru ”…” olan ”…” markasının toplumun ilgili kesimi tarafından “Ev ve mutfak gereçleri” sektöründe Türkiye’de 2011 yılından beri tanınmış olduğu, asıl davada davacı … Limited Şirketi adına kayıtlı olan “…”, “… + şekil” ve “…” markaları ile asıl davalı şirkete ait ”…” markasının, görsel işitsel ve fonetik yönlerden ortalama tüketici algısında ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu, taraf markalarında il beş harfin aynı olduğu, vurgunun “…” ifadesinde gerçekleştiği, asıl davacı tarafından bu ifadeye getirilen eklerin markaya ayırt edicilik kazandırmadığı, “…” ifadesinin özgünlüğü ve markada ilk göze çarpanın kelime unsuru olduğu dikkate alındığında markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunduğu ve taraf şirketler arasında işletmesel bağ algısı tehlikesinin bulunduğu, taraf markalarının tescil edildiği sınıfın da aynı olduğu, hale göre, birleşen davanın kabulü ile, birleşen davalı adına kayıtlı olan … tescil nolu ”…”, … tescil nolu ”… + Şekil” ve … tescil nolu ”…” ibareli markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, Birleşen davada, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiş olması sebebiyle asıl davanın reddine karar verilmiş olmasında da bir hata bulunmadığı anlaşılmakla asıl dosya davacısının istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından asıl davacı birleşen davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/12/2018 tarih ve 2017/11 E., 2018/414 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/06/2022