Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1276 E. 2022/1361 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1276 Esas
KARAR NO: 2022/1361
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 15/01/2019
NUMARASI: 2017/366 E. – 2019/7 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)|Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı ile 26.10.2013 tarihinde imzaladığı “.. Yayıncılık Eser Sözleşmesi” başlıklı 1 yıl süreli sözleşme ile; kendisi tarafından yazılan …” adlı eserin 1000 adet basımı, reklamının yapılması, davalının çalıştığı ve başkaca talep eden yayınevlerine kitabın dağıtımının ve satışının yapılması ve diğer yükümlülükleri içerir sözleşme imzaladığını, davalının ek-1 de ibraz ettikleri sözleşme ile üstlendiği tüm yükümlülükler için müvekkilinin 26.10.2013 imza tarihli sözleşmeye ek 26.10.2013 tarihli “… Ek Mali Sözleşmesi” ile de eserin yayın ücreti olarak 3.450,00 TL ödeme yapması hususunda anlaşıldığını, müvekkilinin sözleşmesinin imzalanmasını takiben 3.450,00 TL lık ödemeyi davalı …’ in … Bankasındaki hesabına ödediğini, davaya konu kitabı Aralık 2013 yılında bastığını, sözleşme gereği davalının basması gereken kitap sayısının 1000 adet olduğunu, davacının 5 adedini davalıdan ücretsiz aldığını, geri kalan kitapların davalı tarafından yapılacak reklam neticesi kitapevlerine tanıtımı, dağıtımı ve satışı için bıraktığını beyan ettiğini, aradan 2 yıl gibi bir zaman geçmiş olmasına rağmen davalının müvekkiline kitabı ile ilgili iletişim kurmadığını, eğer yapmış ise reklam, tanıtım, dağıtım satış ve kendisine ödenmesi gereken telif ücretini ödemediğini, yapılan sözleşmenin 1 yıllığına yapıldığını, sözleşme gereği üstlendiği edimlerini yerine getirmediği gibi kitap basımı yanında bir çok edimi için verilen bedeli hak etmediğini ve haksız olarak zenginleştiğini, tüm edimler için aldığı 3.450,00 TL yi hak etmediğini, şayet elinde kalmış ise müvekkiline ait kitaplarını iade edilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 26.10.2013 tarihli 1 yıl süreli sözleşme gereği müvekkilinin kendisine birden fazla hizmet ifası için verdiği ancak davalının sadece kitap basımı taahhüdünü yerine getirerek eksik ifa ettiği sözleşme için aldığı 3.450,00 TL nin hizmeti karşılığı fazla olduğu ve sebepsiz yere zenginleştiğinden kişisel destekli yayıncılık sektöründe yapılacak bir bilirkişi incelemesi ile 1000 adet kitabın basımı ve editöryel çalışması için tespit edilecek ve Mahkememizin takdir edeceği ücretin tespiti ile davalıya fazladan ödendiği tespit edilen bedelden şimdilik 1.000,00 TL nin iadesini, davalının sattığı kitaplar için taraflarına fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak şimdilik 3.000,00 TL lik telif ödemesine, müvekkilinin maruz kaldığı aldatılma, uğradığı haksızlık sebebiyle duyduğu elem ve acı sebebiyle 3.000,00 TL lik manevi tazminatın davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline, davalının elinde satılmayıp kalan mevcut kitaplarının adetinin belirlenmesi ile taraflarına iadesini, dava tarihi itibariyle davalının kitap satışını durdurmasına tedbiren karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın bandrol belgelerini istediğine dair hiçbir kanıt sunmadığını, davacının bu belgeleri gerçekten istemiş olması halinde davalı müvekkili yayınevine bu yönde bir talepte bulunmuş ve bu talebin karşılıksız bırakılmış olması gerekeceğini, ancak davacının bu yönde bir talebi olduğuna yönelik hiçbir kanıt veya beyan olmadığını, ayrıca davacının kitabı yayınlandıktan sonra gerekli belgelerin kargo ile kendisine ulaştırıldığını, kargo kayıtlarının … Kargo isimli firmadan istenebileceğini, ilaveten bu belgelerin yalnızca yayınevinden temin edilebilecek belgeler de olmadığını, davacının bulunduğu ilin kültür müdürlüğüne bir dilekçe vererek de bu belgeleri temin edebileceğini, ayrıca bu belgelerin muhtevası ile ilgili uğradığını iddia ettiği bir zarar ya da bir illiyet bağının mevcut olup olmadığının belli olmadığını, bu durumda davacının hangi hakkının ihlal edildiğinin anlaşılamadığını, davacının ileri sürdüğü bu hususun “hukuki yarar ilkesi” ile çeliştiğini, sözleşmenin 5. maddesi basılacak olan kitabın formatını düzenlemekte olduğunu ve müvekkili yayınevinin bu maddeye harfiyen uyarak kitabı davacının istediği formatta bastığını, sözleşmenin 6. maddesinin Dağıtım ve Satış’ı düzenlendiğini, bu maddede çok açık ve anlaşılır bir şekilde “dağıtım ve satış yayın piyasasının içinde bulunduğu arz talep şartlarında işleyecektir.” denildiğini, yine sözleşmede çok açık bir şekilde dağıtımın gelen siparişler doğrultusunda yapılacağının belirtildiğini, müvekkili Yayınevinin sözleşmedeki tüm yükümlülükler gibi dağıtım maddesine uygun davrandığını, sözleşmenin 6.2. numaralı maddesinde “Fuarlarda yazar imza günü yapmak isterse yayıncı buna izin vermek zorundadır” denildiğini, davacının dilekçesinde hiçbir fuara katılmadığını ve fuar hizmeti almadığını iddia ettiğini, müvekkili Yayınevinin sözleşmede belirttiği gibi Ankara, İzmir ve İstanbul fuarına katıldığını, müvekkili yayınevinin taahhüt ettiği fuarlara katıldığı … ve … Fuarcılık isimli firmalara sorularak tespit edilebileceğini, bu fuarlarda müvekkili yayınevinin sözleşmede de belirtildiği gibi isteyen yazarlara imza günü yapma hakkı sunduğunu, ancak davacı yazar …’nun imza günü talebinde bulunmadığını, sözleşmede de açıkça belirtildiği gibi bu hakkın ancak yazar isterse sunulabileceğini, keza müvekkili yayınevinin yazarın istemediği bir durumda ona zorla imza günü yaptırmasının akıl ve mantık sınırlarının dışında olduğunu, davacı tarafın kendisine haber verilmediğini iddia etmesinin hem gerçek dışı, hem de anlamsız olduğunu, sözleşmenin 6.3. numaralı maddesi ve 7 numaralı maddesi “Talep etmesi durumunda yazara kendi kitabından verilir” dendiğini, bu maddenin de harfiyen uygulandığını, davacı yazarın yayınevinden talep edip de kitap alamama durumu olmadığını, sözleşmenin 6.4. numaralı maddesi telif gelirinin kesilen faturalar üzerinden hesaplanacağının açık bir şekilde belirtildiğini, davacı yazarın satışının sadece 22 adet olduğunu, bu hususun tespiti için istenen dağıtım firmasına yazı yazılabileceği gibi, satış rakamları ile ilgili belgelerin taraflarınca sunulacağını, davacıya da, yapılan satışlarla ilgili telif ödemesi yapılmak istendiği ve bunun için bir banka hesap numarası vermesinin elektronik posta yoluyla istendiğini, ancak davacının bu elektronik postaya yanıt vermediğini, bu husustan da anlaşılacağı gibi davacının bu davayı ikamesinin tamamen iyiniyet kaidelerine aykırı olmasının yanında, hukuki yarardan da yoksun olduğunu belirterek, her türlü hakları saklı kalmak üzere davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Toplanan deliller, tanık anlatımı, sözleşme örneği, ödeme belgeleri, faturalar ve bilirkişi raporları ile, davalının Yayıncılık Eser Sözleşmesine aykırı davrandığının ve yerine getirdiği edimlere göre ödenen sözleşme bedelinin fazla olduğunun davacı tarafça kanıtlanamadığı, ancak davacıya teslim edilen ve davalının elinde bulunan kitaplar dışındaki kitapların 23 tanesinin çeşitli yayınevleri aracılığıyla satıldığının tespit edilmesine rağmen, diğer kitapların satılmadığının ve nerede olduğunun davalı tarafça kanıtlanamadığı, her ne kadar davacının isteği ile bağış olarak çeşitli kurumlara gönderildiği iddia edilmişse de, bu konuda davacının onayının alındığına ve kitapların kaç tanesinin nereye gönderildiğine dair davalı tarafça bir delil sunulmadığı, basılan 1000 kitaptan satılan ve nerede olduğu tespit edilemeyen toplam 433 adet kitap için davalının sözleşmenin 10. maddesine göre davacı yazara toplam 2.230,82 TL telif ücreti ödemesi gerektiği, telif ücretinin ödenmemesinin davacının manevi haklarına zarar veren bir durum olmadığı, kitabın süresi içinde 1000 adet basıldığı ve dağıtıldığı, davacının FSEK’ndan kaynaklanan haklarına da tecavüz edilmediği anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Mahkemenin maddi tazminat taleplerine ilişkin vermiş olduğu kesin karara ilişkin hükmü istinaf etmediklerini ancak manevi tazminat taleplerine ilişkin kararlarda istinaf sınırı olmadığını, bu yönden manevi tazminat istemine ilişkin kararlara karşı miktar ve değerine bakılmaksızın istinaf kanun yolunun açık olduğunu, 6100 Sayılı HMK İstinaf yoluna başvurabilen kararlar Madde 341. şu hükmünün “…(2) Miktar veva değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.(Ek cümle 24 11 2016-6763 41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir…” şeklinde olduğunu, gerekçeli kararda kararın manevi tazminata dair red kararı içinde kesin olduğu belirtilse de, manevi tazminat talebimizin reddi kararına karşı istinaf kanun yolunun açık olması sebebiyle istinaf ettiklerini, -Yerel Mahkemenin manevi tazminat taleplerini hangi gerekçe ile red ettiğini gerektiği gibi açıklamadığını, manevi tazminat talebinin reddi kararına dair verilen kararın kanun ve yüksek mahkemelerin aradığı anlamda bir gerekçe yazılmadan ve dava dosyasındaki delilleri gerektiği gibi değerlendirmeden, gerekçesiz olarak yanlış ve eksik delil değerlendirme ile verilen bir karar olduğunu, Yerel Mahkemenin dava dilekçesindeki iddiaları göz ardı ederek manevi tazminat talebini sadece telif ödemesi yapılmamasına bağladığını, davada ispatlanan davalının sözleşmesel bir çok edimini yerine getirmemesi, müvekkilini yıllarca süründürmesi, oyalaması, müvekkilinin kitaplarını toplu olarak düşük bedelle hakkı olmamasına rağmen bir başka kitapçıya satması ve her türlü hakkı müvekkiline ait olan fikri ürünü tabiri caizse kendi menfaatine olacak şekilde allanması hadisesi ispatlandığını, tüm bu durumların müvekkilinde manevi üzüntüye sebep olduğunu, manevi tazminat şartları gerçekleşmişken isabetsiz ve soyut bir gerekçe ile talebin reddinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, -Davalı delillerinin anlam verilemez şekilde doğru kabul edildiğini, Yerel mahkemeye göre davalı tarafın, taraflar arasındaki sözleşmenin sadece telif ödemesi yapılması maddesini ihlal ettiğini başkaca yükümlülüğünü ihlal etmediğini, bu sebeple manevi tazminat şartları oluşmadığından taleplerini reddettiğini, davalının kendisini aldatıcı reklam ve kötüniyeti ile kandırdığını, davalının kendisine büyük ve itibar edilecek yayınevi şirketi oldukları imajını verdiğini, davalının davacı ile sözleşme yapılırken kitabın kendileri tarafından basılması halinde büyük ve ulusal tv ve gazetlerde tanıtım döndürme tüm fuarlara katılma ve yazarı fuara çağırma kitap imza günü düzenleme vs vaatleri bulunduğunu ancak hiç birinin yapılmadığını, davalının bir matbasının dahi olmadığını, bu vaatler ve aldatıcı reklam ile müvekkilinin sözleşme yapılmaya ikna edildiğini bu iddialarına ilişkin davalının sitesi üzerinde yapılan esasen aldatıcı reklam olan beyanlara dair mahkemeye bilirkişi delil tespitini sunduklarını ancak mahkemenin dikkate dahi almadığını, -Davalı sözleşme maddeleri gereği bandrol taahhütnamesi ve ISBN numara ebrajlarını müvekkiline ulaştırma edimi ile yükümlü iken ulaştırmadığını, -Davalının 2014 yılında yapılacak fuarlara katılıp katılmayacağı hakkında davacıyı bilgilendirmediğini, müvekkilinin kitabı ile ilgili olarak davet edip fuarlara katılımını sağlamadığını, ve hatta fuarlara davacı kitabını götürüp satışa sunmadığını, zira fuarlarda satılan 1 adet kitap dahi olmadığını, davalının bu fuarlara katıldığını ispat için bir takım katılım belgeleri ibraz ettiğini ancak bu sunulan belgerin savunmalarını ispatlayamadığını dava konusu yaptıkları yıllara ilişkin olmadığını, gelen cevaplarda davalının (… Fuarcılık) 2016 tarihli fuara katılım yaptığını ancak dava konusu fuarın 2014 yılı fuarı olduğunu, davalının dava konusu kitap için 2014 yılı İstanbul Ankara İzmir fuarlarına katılım edimi üstlenmişken, 2016 yılında katıldığı Ankara fuarına dair katılım belgesinin iddialarını çürütmediğini, diğer iki fuara katılıp yer kiraladığına yönelik gelen cevapların ise davalının müvekkilinin kitabını bu 3 büyük kitap fuarına katılarak tanıttığını ispat edemediğini, bu yönde herhangi bir görsel delil sunmadığını, kitabın fuar katılımı yapılmadığı için bir adedinin bile fuarda satılamadığını, davalının fuara katılmaya ilişkin haber verme edimini yazarın katılımını sağlamayı kendisinin sözleşme ile üstlendiğini, davalının basiretli bir tacir olduğunu, işinin gereği olarak bedel alarak kitabını bastığı tanıtım fuar garantisi verdiği davacı ve onun gibi yazarlara bilgi vermek katılım için davet etmek zorunda olduğunu, -Sözleşmenin 8. maddesinde açıkça yazan “sokak kitapları yayınladığı kitabın tanıtımını yapmayı taahhüt eder, tanıtım ve reklamdan kastedilen şudur; …, …, …, …, … Gibi Bütün Tv Kanallarına ve gazetelerde kitabın tanıtımını yapmak” davalının müvekkilinin kitabını bu şekilde tanıtımını yaptığına dair hiç bir delil sunamadığını, Davalının müvekkilinin kitabı için bir kaç kitapevinin internet sitesinde dava konusu kitabı satış arz ettiğine dair zamansız ve tarihsiz ekran görüntüsü sunduğunu ancak bunların sözleşmede belirtilen büyük kanal ve gazetelerde yapılacak reklâm yerine geçmediğini, sunulan derginin davalının kendi dergisi olup, içerikte kısa olarak yer verildiğini, -Sözleşmenin 9. ve 10. maddelerinde kitabın üzerinden ilk 6 ay ve sonraki 6 ayda satılan kitaplar için telif ücreti ödemesi bu sürede nakden ödenecektir edimi olduğunu, 2013 tarihli sözleşme sonrası dava açılan 21/04/2016 tarihine kadar 3 yıl boyunca hiç bir telif ödemesi yapılmadığını, atıldığı iddia edilen mailin müvekkiline ulaşmadığını, Mahkemenin telif maddesi ihlal edilmiş olması manevi hakların ihlali sayılmaz gerekçesinin doğru olmadığını, -Davalının, sözleşmeye göre her türlü hakkı nazara ait olan ve satım bedeli 14 tl olan kitabı kendisine kazanç sağlamak adına sözleşme sona ermesine rağmen satılmayan kitapları müvekkiline iade etmek yerine elinde tuttuğunu ve hepsini adeti 0,50 krş dan toplu olarak bir başka tacir olan sokak kitapları yayıncılığa sattığını ve kazanç elde ettiğini, o 3. kişinin de müvekkilinin kitaplarını 2 TL’den satışa sunup sattığını, 3. kişi tacirde de, bu kitapların 23/12/2015 tarihinde dahi 59l adedin stoklu olduğunu, davalının sözleşme bitmesine rağmen elinde tuttuğu kitaplar için müvekkiline kitap satışını 17 adet gösterdiğini, dava dışı … Tic Ltd Şti. tarafından mahkemeye bizzat 06/12/2016 tarihinde “2 TL’lik kampanya dahilinde değişik firmalardan ürün aldıklarını, bu kitaptan da bir miktar giriş yaptı, kayıt olarak kelepir niteliğinde olduğundan net sayı verememekteyiz. ortalama ise 50 adet civarı satıldı.” şeklinde cevap verildiğini, 3. kişinin bu beyanının kendilerinin ekran görüntüsü olarak verdikleri iddialarını doğruladığını, delilde 591 stok 23/12/2015 te görülmekte olduğunu, vergi dairelerinden verilen cevaplar değerlendirildiğinde, Müvekkilinin kitaplarının toplu olarak davalıca 3. kişiye faturasız satıldığı 3. Kişinin de kelepir olarak aldığı ve satışa sunduğu 2 TL den sattığı iddialarının ispatlandığını, -Davalının bağış iradesine ilişkin beyanlarının ise ispatlanamadığını, depoda yapılan keşifte 433 adet kitabın olmadığının tespit edildiğini, buna ilişkin telif ödemesi yapıldığını ancak müvekkilinin kitabının değersizleştirildiğini, müvekkilinde bir ızdırap yarattığı gibi fikri hakkına da tecavüz oluşturduğunu, manevi tazminat için değerlendirme yapılması gerektiğini, Müvekkilinin 2013 yılında yaptığı sözleşme sonrası dava açılış kadar yaklaşık 3 yıl oyalandığını, davalının müvekkiline verdiği takip şifresinde kitabı 17 adet satılmış gösterilmişken gerçek satılan rakamın bunun çok üstünde olduğunu, ayrıca davalının müvekkile ait fikri bir ürünü onun rızası bilgisi olmaksızın toplu olarak tanesi 0.50 kuruştan … kitap adlı satıcıya sattığını, müvekkilinin kendi kitabını 2 TL’ den satışta görünce kendi duyduğu üzüntüye sosyal çevresinde duyduğu mahcubiyete, bilgisi olmaksızın rızası hilafına aleyhinde yapılan bu işlemlere ve 3450 TL ödediği bedele göre alması gereken sözleşmede hüküm altına alınan edim ifalarını da alamadığından mağdur edildiğini, 3000 TL manevi tazminat taleplerinin kabul edilmesini ve davalı vekili yararına 3000 TL vekalet ücretinin reddedilmesini talep etmiştir,İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesinde; “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Mahkemece davacının manevi tazminata ilişkin talebinin reddine hükmolunmuştur. Her ne kadar karar tarihi itibariyle istinaf edilebilen kararlardaki kesinlik sınırı 5.390 TL ise de, HMK’nın 341/2. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı miktar ve değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabildiğinden davacının istinaf incelemesi yapılmıştır. Dava, yazar sözleşmelerine aykırılık gerekçesi ile sözleşme bedelinin iadesi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Davacı tarafça manevi tazminatın reddine ilişkin istinaf isteminde bulunulmuştur. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için kişilik hakkının hukuka aykırı bir şekilde zarara uğraması gerekir. Kişilik haklarının zarar görmediği hallerde, eylem hukuka aykırı olsa dahi manevi tazminata hükmedilmesi olanaklı değildir. Dosyada davalı tarafça sözleşmeye aykırı davranıldığının tespit edildiği ve telif bedeline hükmedildiği ancak dosyadaki diğer deliller incelendiğinde sözleşmeye aykırılık halinin sadece telif bedelinin ödenmemesine ilişkin olmadığı, kitapların davacı eser sahibinin izni ve talebi olmadan dava dışı 3. kişiye satıldığının belirlendiği, davalı tarafça, aralarındaki sözleşmede kitapların dava dışı 3. kişilere kararlaştırılan bedelden daha az bedelle satılacağına ilişkin olarak davacıdan izin alındığının iddia ve ispat edilmediği, her ne kadar davacı tarafın bağışlanmasına yönelik beyanının bulunduğu ileri sürülmüş ise de, bu hususun da kanıtlanamadığı, bağış hususu ile dava dışı kişilere düşük bedelli olarak kitapların satılmasının farklı bir durum olduğu, davacı tarafa gerekli bilgilerin verilmediği, bu hususların kişilik hakkı ihlali olarak değerlendirilmesi gerektiği, davacı tarafın diğer öne sürdüğü hususların sözleşme kapsamına aykırılık olarak değerlendirilmesinde ise isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları gereğince manevi tazminat, zarar görende tatmin duygusu oluşturacak, ancak karşı tarafı zenginleştirmeyecek bir miktar olması gerekir. Dosya kasamındaki davacı emeği, zararı oluşturan eylemin niteliği, dava tarihi itibariyle paranın satın alma gücü ve davalı tarafın şirket olup kitap basımından ve satışından gelir elde etmiş olması nazara alındığında ve Davalının sözleşmedeki taahhütlerini yerine getirmediği, yayınevlerine dağıtım ve tanıtım yükümlülüğünü yerine getirmediği, dosyaya sunulan yazışmalardan da anlaşılacağı üzere davacının sürekli olarak bilgi talebinde bulunduğu, davalının oyaladığı, yeterli bilgi vermediği ve davacının bilgisi olmadan kitapların düşük bir fiyat belirlenerek satıldığı, bu süreç içerisinde davacının manevi olarak elem ve ızdırap duyduğunun kabul edileceği ve ruh halinin biraz olsun rahatlatılması,elem ve ızdırabın hafifletilmesi yönünden 3.000 TL manevi tazminatın halin icabına uygun olduğu kanaatine varılarak, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına ilişkin karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/01/2019 tarih, 2017/366 E., 2019/7 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacının davalı aleyhine açtığı işbu davanın KISMEN KABULÜNE, 3/a- 2.230,82 TL telif ücretinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 3/b- Davacının fazlaya ilişkin 769,18 TL telif tazminatı ve 1.000,00 TL sözleşme bedeli taleplerinin REDDİNE, 3/c- 3.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 357,31 TL nispi karar harcından peşin yatırılan 119,55 TL’nin mahsubu ile 237,76 TL’nin davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 119,55 TL peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı, 1.000,00 bilirkişi ücreti, 346,90 TL tebligat, müzekkere masrafı olmak üzere toplam 1.499,95 TL yargılama giderinden kabul ret oranına göre 1.109,96 TL’sinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 91,00 TL yargılama giderinden kabul ret oranına göre 23,66 TL’sinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(1)-(2). maddesine göre telif ücreti talebi yönünden 2.230,82 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/1. maddesine göre manevi tazminat talebi yönünden 3.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(1)-(2). maddesine göre red edilen telif tazminatı ve sözleşme bedeli talebi yönünden 1.769,18 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 31,73 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 153,03 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, davalı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/10/2022