Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1274 E. 2022/1613 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1274
KARAR NO: 2022/1613
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 04/12/2018
NUMARASI: 2017/80 E. – 2018/466 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili adına tescilli … sayı ile koruma altındaki “…” … (…) sayı ile koruma altındaki “…” … (…) sayı ile koruma alandaki “…” markalarına ilişkin aleyhine tespit istenen tarafından gerçekleştirilen markalara tecavüz ve haksız rekabet fiillerinin tespiti, tecavüzün önlenmesi, tecavüz fillerinin durdurulması, tecavüzün kaldırılması, tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde el konulması, masrafları davalıya ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi, ilgililere tebliği, davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması, bu durdurma için TAPDK’ya müzekkere yazılması, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretimine münhasıran kullanılan vasıtalara, patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde Türkiye sınırları içerisinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dahil bulundukları her yerde el konulması, ve bunların saklanması, davalıya ait Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli … sayılı … markasının 3. kişilere devrinin önlenmesi, tazminat ve yoksun kalınan kazanca ilişkin zararın tazminini temin için davalı tarafından 500.000,00 TL teminat verilmesine yönelik ihtiyati tedbir talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı adına kayıtlı bulunan …, … ve … tescil numaralı “…” markalarının 34.Sınıf kapsamında davalının … tescil numarasıyla “…” markasının 2014 yılında 34. Sınıf kapsamında tescil edildiğini, markaların tertip tarzlarının birbirinden farklı olduğunu, Müvekkilinin markası düz beyaz zemin üzerine siyah büyük harfler ile “…” “…” ve “…” harflerinin birleşiminden oluşmaktayken, davacı markaları ise, “…” ve “…” harflerinden ibaret olup, gri zemin üzerine beyaz renk ve şekiller kullanılarak tertip edildiğini, Markaların birbirlerinden farklı olduğunu, her iki markanın yazım karakterlerinin de farklı olduğunu, farklı puntolarda yazıldıklarını, markaların renklerinin farklı olduğunu, müvekkiline ait markanın yazı karakteri dışında bir logosu olmamasına rağmen, davacının ayrıt edici bir logosunun mevcut olduğunu, benzerlik incelemesi yapılırken, iki işaret arasında görsel, işitsel, kavramsal açıdan benzer olup olmadıkları değerlendirmesi yapıldığında markaların farklı olduğunu, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına da uğradığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. İlk derece Mahkemesince; ” … Mahkememizin ihtisas mahkemesi olması sebebiyle marka hakkını ihlal ve haksız rekabet iddiaları sunulu delillere göre mahkememizce takdir edilmelidir. Bu kapsamda bilirkişiler ürünün ambalaj tasarımı yolu ile haksız rekabet yarattığını bildirmişlerse de eylem aynı zamanda marka hakkı ihlali de oluşturmaktadır. … Zira davacı yanca sunulan deliller incelendiğinde, davalı markasını tescilli olduğu hali ile değil, davacı markasına yakınlaşmak suretiyle kullanmaktadır. Nitekim davacı yanca davalıya ait ürünün görseli ambalajı incelendiğinde, … markasının yanısıra paketin kapağında davacıya ait tescilli … nolu markada yer alan … ibaresinin karakteristik logosunun da birebir davalı ürünü üzerinde yer aldığı, yine davacı markasında yani … nolu markada … arasında kare şeklinde bir nokta işaretine benzer işaretin bulunduğu, davalı markasında harfler arasında böyle bir işaret olmamasına rağmen davalının bu karekteri de aynen sigara paketi üzerinde kullandığı dolayısıyla davacının marka hakkının ihlal edildiği ve eylemin haksız rekabete de sebep olduğu sabittir. … Bilindiği üzere markanın asıl işlevi 6769 sayılı SMK’nun 4. maddesinde de belirtildiği üzere; Bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin, diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlamasıdır. Bu özelliği sebebiyle tüketiciler bir ürün yada hizmeti alırken yada ürün ve hizmet konusunda araştırmalar yaparken kısaca tüketici tercih hakkını kullanırken markanın hitap ettiği piyasadaki ayırt ediciliği dikkate alarak tercihlerini kullanmaktadır. Bu açıdan Markaların markalar siciline TESCİL EDİLDİĞİ şekli ile kullanılması esastır. Davalı ise davacı markasının logo ve grafik özelliklerini birebir kullanmıştır,artık bu arada bilinçli bir kesim olan tüketici kesiminin aldanmayacağından hareketle marka ihlalinin bulunmadığı gibi bir sonuca ulaşılamaz, bilakis bilinçli tüketici iki paketi yan yana gördüğünde davacı markasının da artık seri bir üretime geçtiğini düşünerek, davacı markasının kalitesini biliyor ise davalı ürününü de denemek isteyecektir, dolayısıyla davalının kullanımlarının markasal olduğu, davacının marka hakkının ihlal edileceği keza haksız rekabetin oluşacağı konusunda şüphe bulunmadığı sabittir. … Türk Ticaret Kanununda “Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar” kenar başlıklı 55. maddesinde haksız rekabet hâllerinin “başlıcalarını” (6) bent halinde (12) adet davranış biçimi olmak üzere “haksız rekabet örnekleri” olarak saymıştır. Belirtilen maddenin a, b ve c bentlerinde sayılan davranış şekillerinden önce “özellikle” terimine vurgu yapılması, sayılan davranışların sınırlı olmayıp, başkaca biçimlerle de dürüstlük kuralına aykırı davranışların gerçekleştirilebileceğine vurgu yapmaktadır. Dolayısıyla yalnızca 55. maddede örnek olarak sayılan hallerde sınırlı olmadan, aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı diğer hallerdeki davranışlar ve ticari uygulamaların da TTK’nın 54 ve 55. maddeleri kapsamında haksız rekabet oluşturacağı belirtilmektedir. … Haksız rekabetin varlığı için, davranışı gerçekleştiren kişinin kusurunun bulunması aranmamaktadır. TTK’nın 54 ve 55. maddelerinde haksız fiilin bir unsuru olarak kusurdan söz edilmemiştir. … Davacı ve davalının marka tescil belgeleri ile davalının ambalaj tasarımı yolu ile kullanımları bir arada incelendiğinde, davalı ürününü gören tüketicinin davacının seri bir marka yarattığı hissine kapılmasının kaçınılmaz olduğu, davalı eyleminin davacıya ait tescilli marka haklarına, tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, karar kesinleştiğinde ihlal teşkil eden ambalaj tasarımlarını içeren etiket ve ambalajlar ile sınırlı olarak üretilen ürünlere, gümrükler da dahil olmak üzere el konulmasına, cihaz Makine gibi üretime yarayan aletlere el konulması yönündeki istemin reddine, hükmün ilanında davacının hukuki menfaati bulunduğundan ilan isteminin kabulüne, … ” gerekçesi ile kısmen kabul- kısmen redde dair ” … 1-Davalının tescilli markasını tescilli olduğu şekilde kullanmayıp davacı markasına yaklaşmak suretiyle kullandığından marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, durdurulmasına, önlenmesine, 2-Karar kesinleştiğinde ihlal teşkil eden ambalaj tasarımlarını içeren etiket ve ambalajlar ile sınırlı olarak üretilen ürünlere, gümrükler da dahil olmak üzere el konulmasına, cihaz Makine gibi üretime yarayan aletlere el konulması yönündeki istemin reddine, 3-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin günlük traji yüksek 3 gazeteden birinde masrafı davalıdan alınarak ilanına, … ” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dosya kapsamında Marka Patent Uzmanı ve Tütün Eksperinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan rapordaki değerlendirmelerin hiç dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğunu, davacının markası ile müvekkilinin markasının kulakta bıraktığı iz bakımından farklı olduğunu, markaların kullanıldığı ürün olan sigaranın kullanıcıları bakımından uzun vadede yanılma ihtimalinin olmadığını, kısa vadede yanılma ihtimali olacağı düşünülse bile markaların aynı piyasayı paylaşmadığını, bunun yasal olarak mümkün olmayacağını belirten rapora rağmen yerel mahkeme tarafından raporun göz ardı edildiğini, aksi yönde hüküm kurulduğunu, öncelikle müvekkili şirketin markası ile davacının markalarının halk nezdinde karıştırılma ihtimallerinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiğini, karıştırılma ihtimalinin her somut olaya göre, o olayın koşullarıyla alakalı tüm faktörlerin göz önüne alınması suretiyle, geniş çaplı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, kıyaslanan markaların aynı piyasayı paylaşıp paylaşmadığı, aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, piyasadaki tanınırlığı, halkın iki marka arasında ilişkilendirme yapabilmesi ve görsel, fonetik açıdan markalar arasındaki benzerlik düzeyi olmak üzere pek çok unsura bağlı olduğunu, bu unsurların hepsinin birlikte değerlendirilmesi gerekirken yerel mahkeme tarafından hatalı olarak bilirkişi raporunda bu hususta yer alan tespitler göz ardı edilerek yalnızca marka tasarımlarının benzediği gerekçesi ile marka tecavüzü ve haksız rekabetin varlığına karar verildiğini, davacının markasının tanınmış marka olup olmadığını, davacının markasının müvekkilinin markasının tescil için başvuru tarihi olan 03.07.2014 tarihi itibariyle Türkiye’de bilinir bir marka olmadığını, TPE nezdinde tanınmış marka statüsünde olmadığını, bu hususun bilirkişi raporu ile de açıkça ortaya konulduğunu, bu hususun mahkeme tarafından hiç dikkate alınmadığını, Paris Sözleşmesi 1. Mükerrer 6. maddesi anlamındaki tanınmış marka kriterinden faydanalabilmesi ve bu kriterin mutlak ret sebebi olabilmesi için itiraz konusu markanın, itirazın dayanağı olan Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka ile aynı veya benzer mal ve hizmetler için tescil edilmiş olması veya tescil başvurusunun yapılmış olması ve tanınmış markanın Türkiye’de ilgili sektörde bilinir olması gerektiğini, davalının Türk Patent Kurumu nezdinde tescil almak için marka müracaatını 03.07.2014 tarihinde yaptığını, bu tarih ve günümüz itibariyle davacının “…” ibareli markasının ülkemizde Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulunca belirlenen yasal olarak tüketilebilen sigara markalar grubunda olduğunu gösterir bir bilgi bulunmadığını, ayrıca davacı markalarının Türk Patent Kurumu nezdinde Türkiye’de tanınmış marka statüsünde olmadığını, her ne kadar davacının markaları TPE nezdinde tescil edilmiş olsa da fiili olarak Türkiye’de satışının yapılmadığını, TPE’nin Türkiye’de satışa izni olan sigaralar listesinde bu sigaranın yer almadığını, tarafların markalarının aynı piyasayı dahi paylaşmadığını bu sebeple tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalinin gündeme dahi gelmeyeceğini, her iki tarafın markasının aynı anda aynı ülke içerisinde satılması yasal olarak mümkün olmadığından tüketicilerin paketleri yan yana görerek birini diğerinin seri markası zannetmesinin fiziken de yasal olarak mümkün olmadığını, aksinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, sigara konusunda ayırt ediciliğin ambalaj ve görsellik açısından bir değerlendirmeye konu olmayacağını, önceki marka halk nezdinde özellikle tanınmış değilse ve yaratıcı içeriği çok az bir şekilden oluşuyorsa, sadece markaların kavramsal olarak benzer olmasının tek başına, karıştırılma ihtimali sonucuna ulaşmak için yeterli bir sebep olmadığını, dava konusu markaların kullanıldığı sigara ürünlerine yasa gereği tüketicinin birebir ulaşamamasının yalnızca kasiyer/ satıcıdan marka ismi söylemek suretiyle satın alabilecekleri hususunun hiç dikkate alınmaksızın hatalı gerekçe ile hüküm tesis edildiğini, dava konusu markaların hitap ettiği tüketicilerin tiryaki olarak tabir edilen bilinçli bir tüketici grubu olup, bu grubun normal tüketiciden farklı olarak ekstra bir dikkat ve özen içinde olacaklarının şüphesiz olduğunu, markalar arasında görsel ve fonetik olarak benzerlik bulunmadığını beyanla bu hususların, bilirkişi raporunda yer alan tespitlerin ve re’sen gözetilecek sebeplerin dikkate alınarak istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 10.04.2020 tarihli ek beyan ile; İlk derece Mahkemesi tarafından hükme esas alınan rapor doğrultusunda verilen kararın Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, sigara tüketicisinin ortalama tüketici olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, raporda markalar arası işitselliğin değerlendirildiği, iltibasa sebep benzerliğin bulunmadığının sabit olduğu, sigara tüketicilerinin 18 yaşını aşkın ve dikkatli tüketici olarak kabulünün gerektiğini, yazı unsurundan çok sesle talep edildiği için işitsel benzerliğin daha önemli olduğu, ürün görünümlerinin tüketici nezdinde tercihinde iltibasa sebep olmayacağı beyan edilerek kararın kaldırılması davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Mahkemenin rapora uygun taktir hakkını ve ihtisasa dayalı yetkilerini kullandığını, davalının marka tecavüzünde markaların tanınmış marka statüsünde olmasının gereklilik olmadığını, davalının sigara tüketicilerinin bilinçli olduğu ve kasiyer aracılığı ile satın aldıkları konusunda istinaf sebeplerinin yerinde olmadığını, her iki markanın yazı karakterlerinin aynı olduğunu, aynı puntolarla yazıldığını, markaların renklerinin aynı olduğunu, müvekkilinin markasının ayırt edici bir logosunun aynısının davalı tarafından kullanıldığını, benzerlik araştırmasında markalara bütün itibari ile bıraktığı genel izlenim bakıldığında, her iki logoda da mavi fon ve kırmız alt kısım bulunduğunu, her iki fonda da paralel çizgilerin yer aldığını, davacının markasında yer alan … harflerinin yazı karakteri ile davalının kullanımındaki … harfleri birebir aynı olduğunu, her iki logoda da harflerin arasında yer alan baklava desenindeki yaldızlı renkli ayraçlar birebir aynı olduğunu, logoların üzerinde yer alan iki “..” harfinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş “taç figürü”nün birebir aynı olduğunu, somut olayda tüketici dikkat ve özeni gibi bir kavramın tartışılamaz durumda olduğunu, her iki ürün yan yana koyulduğunda kime ait olduğunun karıştıracak durumda olduğunu, davalı tarafından özellikle kötü niyetli, bilinçli olarak tescil edilen hali ile değil müvekkilinin markasına yaklaşmak sureti ile kullanımda bulunarak haksız rekabeti ve marka ihlalini oluşturduğunu, mal ve hizmette ayniye olduğunu, aynı olduğu zannı ile ürünlerin tercih edilebileceğini, yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla davalının savunmalarını kabul etmediklerini beyanla davalının istinaf başvurusunun esastan reddini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir: Dava, davacı adına uluslar arası tescilli … sayı ile koruma altındaki “…” … (WIPO …) sayı ile koruma altındaki “…” … (WIPO …) sayı ile koruma alandaki “… şekil” markalarına ilişkin davalı tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan markalara tecavüz ve haksız rekabet fiillerinin tespiti, tecavüzün önlenmesi, tecavüz fillerinin durdurulması, tecavüzün kaldırılması, tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde el konulması, masrafları davalıya ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi, ilgililere tebliği, davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması, bu durdurma için TAPDK’ya müzekkere yazılması, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretimine münhasıran kullanılan vasıtalara, patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde Türkiye sınırları içerisinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dahil bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanması, davalıya ait Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli … sayılı … markasının 3. kişilere devrinin önlenmesi, tazminat ve yoksun kalınan kazanca ilişkin zararın tazminini temin için davalı tarafından 500.000-TL teminat verilmesine yönelik ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. Davacının … sayı ile başvuru halinde “…” markası, … sayı ile tescilli “…” şekil markası, … sayı ile tescilli “…” şekil markası üzerinde hak sahibi olduğu, davalının … numaralı “…” ibareli tescilli marka üzerinde hak sahibi olduğu, davacı markalarının Türk Patent Kurumu nezdinde Türkiye’de tanınmış marka statüsünde olmadığı, davacının “…” markası için TAPDK tarafından ithalat izni veya üretim izni verilmediği, ticari takdim şeklinin kısa vadede ambalaj kurgusunun benzemesinden dolayı tüketicide ürün tercihinde bir yanılma ihtimali ortaya koysa da uzun vadede tiryakinin tüketim tercihi açısından etkisinin olmayacağı, aynı piyasayı paylaşan ürünler için de bu durum söz konusuyken dava konusu ürünlerin bu gün itibariyle aynı piyasayı paylaşmasının yasal olarak mümkün olmadığı, davalıya ait … numaralı tescilli “…” markasının, davacı markalarından kelime ve kulakta bıraktığı iz bakımından farklı olduğu fakat ambalaj tasarımları yönünden haksız rekabet yaratacağı teknik olarak bilirkişilerce değerlendirilmiştir. Bilirkişi raporu özel ve teknik değerlendirme/ görüş içermekle birlikte hukuki bilgi kapsamında kalan çözüm Hakimin olağan görevi olup bu konuda bilirkişiye başvurulamaz. Aksi yöndeki davalı istinafı yerinde bulunmamıştır. Tütün tiryakilerinin sigara tiplerinde tercihte bulunması, harmana yönelik zevk ve alışkanlıkta kaynağını bulur. Gerçekten, harmanların oluşmasında kullanılan tütünlerin miktarı, içeriği, nevi, menşei ile bunlara eklenen katkı maddelerinin yani sosların formülü uzun denemeler ve degüstasyon çalışmaları sonucunda nihai hâle gelir. Fiziksel ve kimyasal yönden özgün harmanlı tütün ihtiva eden sigara yaratılması, uzun denemeler ve tadım çalışmaları gerektirir. Bu sebeple, harmanların içerik detayları ve formülleri ticari sır niteliğinde saklanır ve korunur. Sigaralarda nihai tüketici olan tiryakiler, aradıkları özgün harmanı sunan markayı tercih eder. Sigaralarda; tüketicinin aradığı özgün harmanı işaret eden ürün, marka ayırt edicilikte kâfi olacaktır. Bu konuda ürün grubu yada ürün ailesi bile etkili olamamaktadır. Sigara ve tütün mamullerini kullanan tüketiciler 18 yaşından büyük yetişkinlerdir. Dikkat seviyeleri ortalama halk kitlesine göre daha yüksektir. Tüketim alışkanlıkları tercihlerini belirlemektedir. Tüketicilerin sigara alırken şekil unsurundan ziyade yazı unsurunu dikkate aldıkları ve ürünleri daha çok isim söyleyerek satın aldıkları, ürünün genel görünümlerinin tercihlerinde iltibasa sebep olmayacağı fiili durumdur. Ancak davalının benzer ses/ harf ve ambalaj yakınlaştırılması ile ürün satışı halinde davacı markasının başka ürün/ seri çıkarttığı, ülkemizde satışına başlandığı izlenimini oluşturması, davacının ürününü bilen açısından denenmek arzusu uyandırması, tercih edilmesi de muhakkaktır. Tüketicilerin ürünü alırken isim söyledikleri ve markadaki şekil unsurunun tercih belirlemede etkili olmadığı ancak işitsel olarak aynı kelimelerin kullanılmasının davalı ürününün davacı markası ile iltibasa ve haksız rekabete sebep olacağı da sabittir. Eldeki davada, haksız rekabet aynı zamanda marka hakkı ihlali sonucunu doğurmaktadır. Çünkü davalı her ne kadar … markasını tescil ettirmiş ise de ürünlerinde, markasal olarak ambalaj üzerindeki yazı karakterini, renklerini, harfler arasındaki ayırıcı işaretleri vb. davacının … markasını ses/ harf olarak, ayırıcı işaret olarak, renk ve ambalaj olarak birebir yakınlaştırmak sureti ile kullanmıştır. Tüketici ”…” sigarasını satıcıdan talep ettiğinde, ürünün davacının ürünü “..” veya davalı ürünü “…” olarak karıştırılması ve her ne kadar davacının markasının iç piyasada satış izni bulunmamakta ise de ülkemizde satıldığı izlenimi vereceği de muhakkaktır. Davalı markası ile davacı markası arasında bu benzerlik karıştırma riskini taşımaktadır. Markaların benzer olduğu, aynı mal/hizmet alanında tescil edilmesi ve kullanılması, davacının markası ile arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil ortalama düzeyde bir tüketici nazarında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu sabit görülmüştür. Davalının markasını tescilli olduğu hali ile değil, davacı markasına yakınlaşmak suretiyle kullandığı, davacı ile davalıya ait ürünlerin görsel ambalajı incelendiğinde, … markasının yanısıra paketin kapağında davacıya ait tescilli … nolu markada yer alan … ibaresinin karakteristik logosunun da birebir davalı ürünü üzerinde yer aldığı, davacının … nolu markasında … harfleri arasında kare şeklinde bir nokta işaretine benzer işaretin bulunduğu, davalı markasında harfler arasında böyle bir işaret olmamasına rağmen davalının bu karakteri de aynen sigara paketi üzerinde kullandığı, davalı ürününü gören tüketicinin davacının seri bir marka yarattığı hissine kapılmasının kaçınılmaz olduğu dolayısıyla davacının marka hakkını ihlal edildiği ve eylemin haksız rekabete sebep olduğu sabit olmakla ilk derece Mahkemesi marka hakkını ihlali ve haksız rekabet iddialarını isabetli değerlendirmiş, davalı eyleminin davacıya ait tescilli marka haklarına, tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, karar kesinleştiğinde ihlal teşkil eden ambalaj tasarımlarını içeren etiket ve ambalajlar ile sınırlı olarak üretilen ürünlere, gümrükler da dahil olmak üzere el konulmasına, hükmün ilanında davacının hukuki menfaati bulunduğundan ilan isteminin kabulüne karar verilmesi yerinde bulunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, davalının istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 04/12/2018 tarih ve 2017/80 E., 2018/466 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/11/2022