Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1271 E. 2022/1598 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1271 Esas
KARAR NO: 2022/1598
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 20/10/2016
NUMARASI: 2014/273 E. – 2016/174 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Sebebiyle Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sakız üretimi alanında Türkiye’ nin önde gelen firmaları arasında olduğunu, “…” markasını 22.04.2014 tarihinde … sayıyla, “…” markasını ise 08.08.2014 tarihinde … sayı ile TPE ye başvuruda bulunduğunu, 18.07.2014 tescil tarihli … sayılı ve 15.07.2014 tarih … sayılı ambalaj deseni tasarımlarının müvekkili adına tescilli olduğunu, davalının müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ederek “…” adı altında aynı mal ve hizmet sınıfında piyasaya sürmesinin 556 sayılı marka kanunu ve 554 sayılı endüstriyel tasarım kanunu açıkça aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin markasının birebir taklit edildiğini, Bakırköy 1 FSHHM ‘nin 2014/78 D.iş sayılı dosyasında yapılan tespitte davalının iş yerinde yapılan incelemede davalı tarafın ürettiği ürünlerin müvekkilinin markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğunun tespit edildiğini, Bakırköy 2 FSHHM nin 2014/83 D.iş sayılı dosyası ile de davalı tarafın taklit ürünlerinin kutularını üreten … Tic. AŞ de tespit yapıldığını, müvekkiline ait sakız kutularının birebir benzerinin ilgili şirket yetkilisi tarafından davalı …’ya yapıldığının ve teslim edildiğinin belirtildiğini ve müvekkilinin tasarımlarının ayırt edilemeyecek kadar benzerlerinin kullanıldığının tespit edildiğini, davalı tarafından tüm mali, marka ve tasarım hakkı müvekkil şirkete ait olan müvekkili şirket adına TPE de … başvuru sayılı “…” ve … başvuru sayılı “…” ibareli markasının ve …, … tescil numaralı ambalaj deseni tasarımlarının ayırt edilemeyecek derecede benzerinin iltibas yaratmak suretiyle “…” ibaresinin kullanılması ve bu eylemin müvekkilinin marka ve tasarım haklarına tecavüz teşkil etmesi sebebiyle tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, meni, 2.000,00 TL yoksun kalınan kazanç ve maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Türkiye için değil Romanya için fason üretim yaptığını, bu üretime başlamadan önce üzerine düşeni yaparak yazılı anlaşma tanzim ettiğini ve fason üretim yapacağı markaya ilişkin bilgi ve örnek üretim numunelerini aldığını, bütün sorumluluğun fason üretim yaptıran …’ya ait olmak üzere deneysel üretime başladığını, müvekkilinin fason üretim yaptığı Romanya firmasının Romanya Patent Enstitüsü nezdinde tasarıma ilişkin tescillerinin söz konusu olduğunu, müvekkilinin tespite konu üretimi 08.10.2014 tarihinde gerçekleştirdiğini, bu tarihten sonra üretim yapmadığını, müvekkilinin davacıya ait marka ve tasarım müracaatını bilmesinin hukuken mümkün olmadığı bir tarihte iddiaya konu üretimi yaptığını, müvekkilinin hiçbir eyleminin hukuk dışı olmadığını, herhangi bir kusuru veya kötüniyetinin bulunmadığını, Türkiye sınırları içerisinde hiçbir şekilde dava konusu ürünleri satmadığını, dağıtmadığını davacının ürünlerini satmasına engel olarak herhangi bir zararı oluşmadığını, müvekkilinin üretiminden davacının bir zararının olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın kısmen kabulüne, … ”…” markasının ilan tarihinin davalı kullanımından sonra olduğu gerekçesiyle 556 sayılı KHK nın 9/son maddesi uyarınca bu marka yönünden davanın reddine, … numaralı ”…” ibareli marka ve …, … nolu endüstriyel tasarıma yönelik davalı tarafın kullanımının tecavüz ve haksız rekabet olduğunun tespitine ve menine, davalı tarafın ürünleri satışa sunmasının üretim yapmasının engellenmesine, ürünlere el konulmasına, üretim kalıplarına el konulmasına, el konulan ürünler ve üretim kalıplarının masrafı davalıdan alınarak imhasına, Takdiren 2.000,00 TL maddi tazminatın davalı taraftan tahsihli davacı tarafa ödenmesine,” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı taraf kendisine ait kullanımların markanın yayım tarihinden önce gerçekleştiğini, bu sebeple marka tecavüzü ve buna bağlı olarak tazminat talebinden bahsedilemeyeceğini iddia etmiş ise de; davalı …’nın, müvekkilinin ürünlerini yıllardır takip ve taklit ettiğini, KHK’da aranan resmi marka bülteninde ilan şartının, iyi niyetli üçüncü kişilerin söz konusu marka tescil talebinden haberdar olması ve üstün hak sahibi değil ise, ilan edilen markaya ve sahibinin haklarına saygılı bir şekilde ticaret hayatına devam etmesini sağlamak, eğer üstün hak sahibi ise hakkına yönelik bir saldırının doğmadan önüne geçmesini sağlamak amacını taşıdığını, ancak davalı …Gıda’nın kötü niyetli olduğunu, henüz müvekkilinin markasının Resmi Marka Bülteninde ilanından birkaç gün önce, davalının adresinde yapılan delil tespitinde, müvekkilinin markasının bire bir aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan binlerce ürün bulunmasının başlı başına iddialarını doğruladığını, Marka KHK’n de iyi niyetli üçüncü kişileri korumak amacıyla getirilen bir hükümden kötü niyetli davalıyı yararlandırmanın kararnamenin ruhuna aykırı olacağını, Dosya kapsamında deliller arasında yer alan 2014/98 D. İş sayılı dosya ile yapılan delil tespitinde, taklit ürünler bulunduğunu, her ne kadar davalı taraf dilekçesinde ve bilirkişi heyeti raporunda, markanın yayımı tarihinden sonra, ticari defterlerde, davalı tarafından her hangi bir üretim yapılmadığı belirtilse de, bu durumun gerçeği yansıtmadığını, eldeki dava devam ederken, …’nın yurt içinde ve Romanya’da halen müvekkilinin marka haklarına yönelik tecavüz edici fiillerinin devam ettiğini, 25.01.2016 tarihli beyan dilekçesinde belirtildiği üzere, …’nın organik bağının bulunduğu Akhisar ilçesinde yerleşik … şirketinin adresinde, Akhisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/96 D. İş dosyasıyla yapılan keşifte, 346.000 adet marka hakkına tecavüz eden ürün tespit edildiğini, tecavüzün varlığının, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile ortaya çıkarıldığını, Müvekkili şirketin Türkiye’de tescilli olan ve davaya konu markaları Romanya’da tescil ettirdiğini, davalı …’nın ise hem yurt içinde hem de Romanya’da müvekkilinin marka haklarına tecavüz ettiğini, 28.10.2015 tarihli beyan dilekçesinde belirtilen Bükreş Mahkemesi kararında da, davalı …’nın müvekkiline yönelik fiillerinin marka hakkına tecavüz olduğunun saptandığını, en son olarak Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/53 D.İş sayılı dosyası ile 22.04.2016 tarihinde yapılan keşifte yüzlerce koli “…” ibareli, müvekkilinin marka hakkına tecavüz eden suça konu ürün tespit edildiğini, Akabinde Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan arama ile ilgili ürünler ve üretiminde kullanılan makinelerin yedi emin olarak firmaya bırakıldığını, Davalı tarafın basiretli bir tacir olarak, Türkiye’de giriştiği ve girişeceği sınai faaliyeti sonucu ürettiği ürünlerde kullanacağı markanın, başkasına ait bir marka hakkına tecavüz teşkil edip etmeyeceğini araştırması, sektöründe tanınmış ve öncü bir şirket olan müvekkil şirketlerin markasına saygılı bir şekilde davranması gerektiğini, bu sebeplerle, yerel mahkemenin … … markasının ilan tarihinden önce davalı yan tarafından kullanıldığı öngörüsünün isabetsiz olduğunu, bu sebeple taleplerinin reddine dair kararın ve bu red kararının tabii sonucu olarak yargılama giderleri ile vekalet ücretine dair diğer kararların istinaf incelemesi neticesinde ortadan kaldırılması gerektiğini beyan ederek, Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Türk Patent ve Marka Kurumu çevrimiçi kayıtları incelendiğinde, davaya gerekçe söz konusu markaların 05.03.2016 tarihinde dava dışı … Limited Şirketi’ne devredildiğinin tespit edildiğini, bu sebeple davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, Esasa ilişkin bir inceleme yapılmaksızın davanın reddine karar verilmesi gerekmekte ise de, müvekkilin kullanımlarının hiçbirinin davacı yanın gerekçe göstermiş olduğu markalara tecavüz oluşturmadığını, bilirkişilerin dosyaya ibraz ettikleri raporlar incelendiğinde, marka tecavüzü iddialarına yönelik incelemeler kapsamında … sayılı “…” markasının inceleme dışı bırakıldığını ve incelemenin müvekkilin,n kullanımlarından sonra yayıma çıkan ve bu sebeple davaya gerekçe olma kabiliyeti bulunmayan … sayılı markaya dayalı olarak yapıldığını, Davaya gerekçe gösterilen … sayılı markanın işbu karara gerekçe olmasının mümkün olmadığını, zira TÜRKPATENT’in çevrimiçi kayıtlarında yapılan bir araştırma sonucunda görülebileceği üzere “sakız” mallarının da yer aldığı 30. sınıf emtialarını içeren ve içerisinde “…” kelimesi geçen 43 adet başvuru/tescil bulunduğunu, bunlardan dava dışı … dışında altı farklı şirkete ait marka tescili/başvurusunun ise doğrudan “…” ibaresini içerdiğini ve emtialar arasında “sakızlar” yer aldığını, bu sebeple davaya ve karara gerekçe gösterilen … sayılı “…” markasının esaslı unsurunun “…” olduğundan bahsedilemeyeceğini, “…” ibaresinin esaslı unsur olacağını, Müvekkilinin de Romanya’daki müşterisi … adına yapmış olduğu üretimlerde aynen “…” ibaresini kullandığını, söz konusu markadaki esaslı unsurun üretici şirkete atıfta bulunan “…” ibaresi olduğunu, Müvekkilinin “…” ibaresini piyasada yarış arabası temalı sakızları yapan pek çok şirket gibi tanımlayıcı nitelikte kullandığını, adına üretim yaptığı şirketin unvanı ile ürünün piyasadaki diğer ürünlerden farklılaşmasını sağladığını, bu itibarla müvekkilinin davaya konu kullanımlarının marka tecavüzü oluşturmadığını, Müvekkili kullanımları ile davaya gerekçe yapılan … ve … sayılı tasarım karşılaştırıldığında, söz konusu tasarımların tecavüz yaratacak nitelikte benzer olmadığını, … sayılı bu tasarımın yayın tarihi 01.10.2014 olup, bilirkişilerce ticari defterlerin incelenmesi sonucunda 30.09.2014 tarihinde üretildiği anlaşılan 1238 koli ürünün yayın tarihinden önce üretilmiş olması sebebiyle söz konusu tasarıma karşı tecavüzün mümkün olmadığını, açıklanan sebeplerle tazminat talebinin de reddine karar verilmesi gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka ve tasarım hakkına vaki tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile men ve ref’i, yoksun kalınan kazacın tahsiline yönelik maddi tazminat davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava dışı … tekstil firması adına kayıtlı … no’lu ”…” ibareli marka, … no’lu ”…” ibareli marka ile aynı şirket adına kayıtlı … no’lu ambalaj deseni tasarımı ve … no’lu ambalaj deseni tasarımına yönelik davalı yanca bir tecavüzde ve haksız rekabette bulunulup bulunulmadığı noktasında toplanmaktadır. Davalı taraf, davacının dava konusu markaların sahibi olmadığını, davanın husumet sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuş, davacı taraf; dava sırasında söz konusu markaların devralındığını, husumet şartının tamamlandığını, bu sebeple davanın husumet yokluğundan reddedilemeyeceğini ileri sürmüştür. TPMK kayıtları incelendiğinde; … no’lu ”…” ibareli marka, … no’lu ”…” ibareli marka ile … no’lu ambalaj deseni tasarımı ve … no’lu ambalaj deseni tasarımının dava dışı … tekstil firması adına kayıtlı olduğu, Üsküdar … Noterliği’nin … yevmiye numaralı 02.03.2016 tarihli sözleşmesi ile … no’lu ”…” ibareli marka, … no’lu ”…” ibareli markanın davacıya devredildiği görülmüştür. Bu devrin sicile tescil edildiğine dair bir kayda rastlanmamıştır. Devrin sicile tescil edilmemesi halinde iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmeyeceği ise bilinen bir gerçektir. Ancak somut olayda devrin sicile tescil edilip edilmediği hususunun araştırılmadığı, davalı yanın iyiniyetli üçüncü kişi sayılıp sayılmayacağı tartışılmadan bir karar verildiği, hükmün bu hususlarda gerekçe içermediği görülmüştür.Diğer yandan dava dışı şirket adına kayıtlı … no’lu ambalaj deseni tasarımı ve … no’lu ambalaj deseni tasarımına yönelik bir devir sözleşmesinin bulunup bulunmadığı da araştırılmamıştır. Davalı yanın husumete yönelik itirazları bu kapsamda değerlendirilmemiştir. Mahkemece belirtilen hususlarda yeterli araştırma yapılmadan ve husumet konusunda bir değerlendirme yapılmaksızın karar verilmiş olması hatalı görülmüştür. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla, davalı vekilinin usûle yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince kabulüne, davacı vekilinin ve davalı vekilinin esasa yönelik istinaf başvurularının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin esasa yönelik istinaf başvurularının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 2- Davalı vekilinin usule yönelik istinaf isteminin KABULÜ ile; 3- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20/10/2016 tarih, 2014/273 E. 2016/174 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 4- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendilerine iadesine, 6- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/11/2022