Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1269 E. 2022/1111 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1269
KARAR NO : 2022/1111
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait şirketin global ölçekli bilgisayar programı üreticisi olduğunu ve müvekkil şirket tarafından üretilen bilgisayar programlarının çok sayıda kullanıcı tarafından tercih edildiğini, davalı firmanın lisanssız olarak müvekkiline ait matrix 9 yazılımını kullandığının bilirkişi marifetiyle tespit edildiğini, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 29.234,00 TL olarak açılan belirsiz alacak davalarının kabulüne, FSEK m. 68 madde uyarınca tanzim edilecek olan bilirkişi incelemesi sonrasında belirli hale gelecek olan belirsiz alacak davası tutarının davalılardan tahsiline, yargılama sırasında HMK. M. 107 uyarınca kati olarak belirlenip bildirecekleri tutarın haksız fiil tespit tarihi olan 15.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın kötü niyetli olarak iş bu davayı açtığını, dava konusu programın davacı şirketin resmi Türkiye Distribütörü tarafından dava dışı …’a satıldığını orijinal, lisanslı ve faturalı bir ürün olduğunu, … tarafından satın alınan ürünün rızası ile müvekkilinin bilgisayarına yüklenerek kullanıldığını, davacının gerçek dışı iddialarının aksine söz konusu ürüne ait lisansın … Malzeme A.Ş. de bulunmakta olup firmadan sorulmasının gereklilik arz ettiğini, davacının FSEK 68. maddesi uyarınca tazminat talep etme hakkı bulunmadığını, zira FSEK 68. maddesi uyarınca tazminat talep edebilmesi için davacının da belirttiği üzere ancak ve ancak korsan diye tabir edilen kopya ürünlerin sözkonusu olması gerektiğini, FSEK 70. madde kapsamında kusur şartı gerçekleşmediğinden tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “FSEK 68.madde eser sahibinin izni olmadan çevrilmiş sözleşme dışı veya sözleşmede belirtilmiş sayıdan fazla basılmış diğer biçimde işlenmiş veya radyo, televizyon gibi araçlarda yayınlanmış veya temsil edilmiş ise izni alınmamış eser sahibi sözleşmeyi yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya emsal veya rayiç uğradığı zararın en çok 3 kat fazlasını isteyebilir hükmünü öngörmüş olup, davaya konu davacı tarafın eser sahibi olduğu Netcad yazılım programının davalı tarafın izinsiz kullanımı sebebiyle eserin rayiç değeri 29234 TL olup 3 katı olarak davacı 70.000,00 TL talep etmiş ve taleple bağlı kalınarak 70.000,00 TL’nin tespit tarihi olan 15.08.2017 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalı taraftan tahsili davacı tarafa ödenmesine” karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
-Müvekkiline 14.08.2018 tarihinde yönlendirilen 2017/111 D.İş kararı ile davalı tarafından husumet yönlendirilmiş olup ilgili raporun 08.09.2017 tarihinde mahkemeye sunulduğunu, sonrasında esasa geçildiğini, ilgili raporda 1 Adet Bilgisayar içinde kurulu …n L.l.c’ye ait kurulu çalışır vaziyette olduğu tespit edilmiştir dendiğini, mevcut kullanımın orijinal ve/veya çoğaltılmış nüsha olduğu yönünde bir tespit olmadığının görüldüğünü,
-Müvekkiline yöneltilen ve karara çıkan 2018/4 E. Dosyasında yer alan raporda ise, ilgili programın lisanslı olduğunu, lisans alınan işyeri haricinde davalının işyerinde lisanslı olarak kullanıldığının tespit edildiğini, her iki bilirkişi raporununda davanın en temeli olan 5846 FSEK kanunu kapsamında telif haklarına muhalefet olup olmadığı yönünde uzman bilirkişi ve/veya uzman bilirkişi heyetince belirlenmemiş olup, yalnızca bilgisayar mühendislerince verilen ve korsan olmadığı sabit olan raporlar doğrultusunda karar tesis edildiğini, Mahkeme doğru heyet tesis edemediğini, eksik heyet raporları doğrultusunda karar verdiğini,
-Davaya sunulan ekler ile korsan olmadığı sabit olan ve daha önce müvekkil vekillerince ısrarla programın içeriğinin tekrar incelenmesi talep edilmişse de mahkemece gerekli inceleme yapılması için bilirkişi heyeti tesis edilmediğini, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eseleri Kanunu md.23’e göre, yayma hakkını kullanması sonucu mülkiyeti devredilerek ülke sınırları içinde ilk satışı veya dağıtımı yapıldıktan sonra bunların yeniden satışı eser sahibine tanınan yayma hakkını ihlal etmeyeceğinin belirlendiğini, Kültür Bakanlığı düzenleme ve usul yasası ve Yargıtay kararları kapsamınca dağıtım hakkı genellikle belirli bir kopyanın ilk satışı veya diğer bir sahiplik transferindeki tükenmeye bağlı olduğundan, telif hakkı sahibi bir eserin belirli bir kopyasını sattıktan veya diğer türlü sahipliğini transfer ettikten sonra bu kopyanın sahibinin, artık telif hakkı sahibinden izinsiz onu örneğin hediye olarak vermek hatta yeniden satmak suretiyle dağıtabileceğini, müvekkilinin kullanımının lisanslı olmasından dolayı, tükenme ilkesi doğrultusunda davanın reddi gerekirken, müvekkili hakkında aksi karar verildiğini, tükenme ilkesi ve ikinci elde alınmış lisanslı ürünlerin korsan niteliğinde olmayacağını kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, davacıya ait yazılımın, davalı tarafından iş yerindeki bilgisayarlarda lisanssız olarak yüklenip kullanılması iddiasına dayalı, mali hakların ihlalinden kaynaklanan FSEK’e göre tazminatı isteminden ibarettir.Bilindiği gibi 5846 Sayılı FSEK’nun 1/B. maddesinin ‘a’ bendinde eser, “sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade eder. Buna göre bir fikri ürünün eser sayılabilmesi için iki koşulu birlikte gerçekleştirmesi gereklidir. İlk olarak fikri ürünün sahibinin hususiyetini taşıması, bir başka deyişle kendinden önce ortaya konmuş benzerlerine göre özgün bir niteliğe sahip olması gerekir. İkinci olarak bu fikri ürünün FSEK’nun ikinci ve devamı maddelerinde belirlenen eser kategorilerinden birine dahil edilebilmesi aranmalıdır. Yasada fikir ve sanat eserlerinin çeşitleri ikinci maddede düzenlenen ilim ve edebiyat eserleri, üçüncü maddede yer verilen musiki eserleri, dördüncü maddede tanımlanan güzel sanat eserleri, beşinci maddede düzenleme bulan sinema eserleri ve son olarak altıncı maddedeki işleme ve derlemeler olarak sayma yöntemiyle belirlenmiş bulunmaktadır. FSEK 2/(1) hükmü uyarınca, ‘Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları’ ilim ve edebiyat eserleri arasında sayılmıştır. Öte yandan FSEK 38/2. hükmü gereği bilgisayar programlarının bir bilgisayara yüklenmesi ve çalıştırılması onu yasal yollardan edinen kişilere ait bir serbesti olduğu; ancak bu serbestinin ön şartının bilgisayar programını hukuki olarak elde etmek olduğu; programın hukuki bir işlemle veya kanun gereği iktisap edilmiş olması gerektiği; hukuki yoldan iktisap eden kişinin ise programı devralan, lisansı bulunan, bunların yetkilendirdiği kişiler ve anılan kişilerin halefleri olabileceği; bu şekilde bilgisayar programını iktisap eden kişilerin programı bilgisayara yükleyebileceği; çalıştırabileceği ve hataları düzeltebileceği vurgulanmalıdır.
Zira; FSEK 22. maddeye göre “Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir… Çoğaltma hakkı, bilgisayar programının geçici çoğaltılmasını gerektirdiği ölçüde, programın yüklenmesi, görüntülenmesi, çalıştırılması, iletilmesi ve depolanması fiillerini de kapsar”. Madde hükmünden de anlaşıldığı üzere FSEK bilgisayar programları açısından diğer eser türlerine nazaran daha geniş bir koruma getirmiştir. Buna göre kanun lafzıyla anlaşıldığı üzere bir bilgisayarın taşıyıcıya yüklenmesi, taşıyıcıdan bilgisayarın sabit diskine yüklenmesi, programın çalıştırılması ve benzeri eylemlerin herbirinin ayrı ayrı çoğaltma kapsamında değerlendirilmek gerektiği kuşkusuzdur.Eser sahibinin kullanabileceği mali haklar, FSEK 21. ve devamında düzenlenmiştir. Buna göre, mali haklar, FSEK’nın, 21. maddesindeki işleme hakkı, 22. maddesinde düzenlemesini bulan eserin aslı veya kopyalarının herhangi bir şekil veya yöntemle tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli çoğaltma hakkı; 23. maddede belirlenen eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralama, ödünç verme, satışa çıkarma veya diğer yollarla yayma hakkı; 24. maddede doğrudan veya dolaylı olarak bir eserden ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynatmak, göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı; 25. maddedeki işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olarak belirlenmiş bulunmaktadır. FSEK’nın 48.maddesi uyarınca mali haklar süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı veya sınırsız; karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredilebilir. Mali hakların sadece kullanma yetkisi de bir başkasına bırakılabilir.Eser üzerindeki mali ve manevi hakları ihlal edilen kişi, FSEK’nun 66. maddesi uyarınca, tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini (ortadan kaldırılmasını), 69. madde uyarınca muhtemel devam eden tecavüzlerin men’ini (önlenmesini), mali haklar yönünden 68. madde uyarınca, sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 1/B. maddesinin (b) bendi bilgisayar programlarını; “bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmaları” olarak tanımlanmıştır. Yine aynı Kanunun 2. maddesinde ise “…her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları” ilim ve edebiyat eserleri arasında sayılmaktadır. Buna göre gerek Avrupa Birliğinin Bilgisayar Programlarının Korunmasıyla ilgili 1991/250 nolu Direktifin 1/1. maddesi, gerekse FSEK’in 2/1. madde hükümlerinde tasarımları birer fikri eser olarak koruma altına alınmıştır. Bu çerçevede, dava konusu “Matrix 9” adlı bilgisayar programlarının, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunması gerekli “ilim ve edebiyat eseri” niteliğinde olduğu değerlendirilmektedir.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 18. maddesinde “Mali hakları kullanma yetkisi münhasıran eser sahibine aittir.” hükmü yer almaktadır. Davacı tarafın delil tespiti talebi üzerine, tespit keşfi yapılmış, bilirkişi raporunda belirlenen programların bulunduğu tespit edilmiştir. Bulunan programların orijinal ya da çoğaltılmış nüsha olup olmadığı FSEK 23 kapsamı ile değerlendirildiğinde farklı bir sonuca neden olmayacağından bu konudaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Davalı taraf sunmuş olduğu 2. Cevap dilekçesindeki beyan ile dava konusu ürünü …San. ve Tic. A.Ş.’den satın alan … imzalı belgeyi sunmuş olup “Firmamız adına faturalı olan aşağıda ayrıntılı olarak bilgilerini paylaştığımız Matrix çizim programını elimizde fazla olması sebebiyle … firmasına kiralamış bulunmaktayız. Faturanın bir fotokopisi de ektedir.” beyanı bulunmaktadır. Davalı taraf bu beyan ile çoğaltma ve kiralama hakkını kullandığını doğrulamaktadır. Buna göre çözülmesi gereken husus 23/2 ye göre dava dışı kişinin, eser sahibinin izni olmadan kiralama hakkını kullanıp kullanamayacağına ilişkindir.FSEK m.23/ll.c.2’ye göre; “ kiralama ve kamuya ödünç verme yetkisi eser sahibinde kalmak kaydıyla, belirli nüshaların hak sahibinin yayma hakkını kullanması sonucu mülkiyeti devredilerek ülke sınırları içinde ilk satışı veya dağıtımı yapıldıktan sonra bunların yeniden satışı eser sahibine tanınan yayma hakkını ihlal etmez….” Buna göre, eser veya çoğaltılmış nüshalar bir kez eser sahibi tarafından veya eser sahibinden mali hakları devralan yayıncı tarafından satıldıktan sonra artık eser sahibinin ya da mali hak sahibi olarak yayıncının bundan sonra yapılan satışlara engel olma yetkisi ortadan kalkar. Zira eserin ilk iradi satımı ile birlikte hak sahibinin tekel niteliğindeki yayın hakkı tükenir. Mesela, bir romanın yayın haklarını alan bir yayınevinin romanı baş bayilere, onların bayilere, bayilerin de tüketiciye romanları satması artık hak sahibi tarafından engellenemez. Bu ilkeye “yayma hakkının tüketilmesi ilkesi” adı verilmektedir. Bu ilkeye göre yayma hakkı değil sadece satış hakkı tükenir. Eserin kiralanması veya ödünç verilmesi yetkisi ise eser sahibinde kalır. Yine tükenmenin konusu eser olmayıp, eserin nüshalarıdır. Bu hükmün gereği olarak, yayma hakkının tüketilmesi ilkesi ülkeseldir. Türkiye’de satışa sunulan ya da dağıtımı yapılan nüshalar açısından bu hak Türkiye’de tükenir.Somut olayda, davalı kiralandığını öne sürmüş olup, kiralama hakkı için davacının izni gerektiğinden, FSEK 23/II. hükmü gereğince, davalının kiralama yapmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 29/11/2018 tarih ve 2018/24 E., 2018/364 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.781,70 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.196,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.585,70 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,
3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/06/2022