Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1266 E. 2022/4 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1266
KARAR NO: 2022/4
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/10/2016
NUMARASI: 2013/238 E. – 2016/732 K.
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkili hakkında, kendisinin ciranta olarak gözüktüğü, 05/05/2012 tarihli 25.250,00 TL bedelli çek sebebiyle İstanbul .. İcra Müdürlüğünün .. sayılı dosyasıyla takibe geçildiğini, davacıya atfedilen yazı ve imzaların sahte olup ,müvekkilinin yazı ve imzası taklit edilmek suretiyle bilgisi dışında ciro edildiğini, bu sebeple borçtan sorumlu tutulamayacağını belirterek HMK 209.maddesi gereğince teminatsız olarak takibin durdurulmasına, sahte imza ile ciro edilen takip konusu çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve davalıların % 20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmalarına karar verilmesini istemiştir. Davalı … 13/10/2010 tarihi oturumdaki ifadesinde; Sahtecilik olayının davalı …’den kaynaklandığını, kendisinin olayla ilgisinin bulunmadığını savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin sahtecilik olayında ilgisinin bulunmadığı ve bu olaydan haberinin olmadığını savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin sahtecilik olayıyla ilgisinin olmadığını savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre, dava konusu çekin dava dışı … Ltd.Şti tarafından düzenlenerek davalı …’na verildiği, adı geçen lehtar cirosuyla davacı …’e devredildiği, daha sonra da sırasıyla davalıar …, …, … ve … cirolarının bulunduğu, davalılardan … tarafından muhatap bankaya ibraz edilerek karşılığı olmadığının belirlendiği ve adı geçen davalı tarafından keşideci şirket ile cirantalar hakkında yasal takibe geçildiği belirlenmiş olup, davacı tarafından kendi adına atılan ciranta imzasının sahteliği ileri sürülmüştür. Çekin ön yüzündeki … sözcüğü ile arka yüzdeki … yazıldığının davacıya ait olduğu uzman bilirkişi raporu ile belirlenmiş olup, ciro imzaları arasında davacı adına atılan imzanın genel anlamda imza vasfında olmayıp işaret özelliği sebebiyle bilirkişi incelemesi yapılamamıştır. Ancak davalı … tarafından dosyaya ibraz edilen 21/06/2012 tarihli protokol kapsamı ve davacı adına atılan imzaya ilişkin davacının bir itirazı bulunmadığı gibi İstanbul C.Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporu ile bu imzanın da davacıya ait olduğu belirlenmiştir. Protokol içeriğinde dava konusu çekten de bahsedilerek bir ödeme planı yapılmış olup, bu durum dahi davacının dava konusu çekten haberdar olduğunu ve borcu kabul ettiğini göstermektedir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca dava konusu çekte davacı adına atılan ciranta imzasının (paraının) davacıya ait olduğu ve bu sebeple sahtecilik iddiasının kanıtlanamadığı, davacının ciranta sıfatıyla takip konusu borçtan sorumlu tutulması gerektiğinden, davalı … dışındaki davalılar yönünden davanın reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur. Davalı … hakkındaki dava 29/11/2013 tarihinden itibaren takipbiz bırakıldığından HMK 150.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava konusu çek arkasında ciranta olarak müvekkilinin adı geçse de, söz konusu yazı ve imzanın müvekkile ait olmadığını, sahte yazı ve imza ile müvekkilinin çekte ciranta olarak gösterildiğini, çek üzerinde yapılan incelemede imza olarak nitelendirilen şeklin bir paraftan ibaret olduğunu, söz konusu parafla ciro edildiği kabul edilemeyeceğinden müvekkilinin paraf sebebiyle borçlu olduğundan da bahsedilemeyeceğini, -Mahkemece icra takibinin durdurulması yönünde her hangi bir tedbir kararı alınmadığını, açmış oldukları davada müvekkilinin takibe konu çek sebebiyle borçlu olmadığının tespitinin talep edildiğini, Mahkemece fotokopi olarak sunulan protokol yönünden yorum yapılmak suretiyle davanın reddedildiğini, 02.07.2015 tarihli dilekçede belgeyi kabul etmediklerini beyan ettiklerini, -Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Kriminal Laboratuvarından yeniden rapor tanzimi istediklerini ancak bu hususta bir değerlendirme yapılmadığını, çek üzerinde kale/ mürekkep izi olup olmadığının da incelenmesi neticesinde çek üzerine kopyalanıp kopyalanmadığı ortaya çıkmasının kuvvetle muhtemel olacağını tüm sebeplerle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. HMK’da ispat usulleri belirlenmiş olup, çek metnindeki imzanın aidiyetinin grafoloji uzmanı bilirkişi incelemesi ile ödemenin miktar itibariyle yazılı belge ile kanıtlanması gerekip, ceza soruşturmasında, grafoloji uzmanı tarafından düzenlenmiş rapor ve Mahkemece aldırılmış rapor içerikleri beraber değerlendirildiğinde davanın kabulünü gerektirmediğinden ve yeniden rapor aldırılması gerekli olmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Mahkemece kesin delillerle dava çözülemediği taktirde hükümde taraflardan sadır olan yan deliller nazara alınarak karar verilebilir olup, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları gereği çekteki imza sahteliğinin bilirkişi incelemesi ile saptanması zorunludur. Dosya üzerinden alınan bilirkişi raporu ile ceza soruşturmasında alınan bilirkişi raporundan yazının davacıya ait olduğunun belirlendiği, imzanın ise ceza soruşturmasında alınan raporda davacıya ait olduğunun tespitinin yapıldığı, paraf imzanın sahte olmadığının birbirini doğrulayan raporlar ile sübuta erdiğinden, mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı protokole ilişkin yan delillerinin hükme esas alınması usul ve yasaya aykırı olmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Sonuç olarak, ispat yükünün de davacıda olduğu, ancak eldeki delillere göre davacının iddiasını ispatlayamadığı, yan deliller ile hüküm kurulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/10/2016 tarih ve 2013/238 E., 2016/732 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/01/2022