Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1257 E. 2022/1057 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1257
KARAR NO: 2022/1057
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/12/2018
NUMARASI: 2016/114 E. – 2018/370 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … numaralı “…”, … numaralı “…” ve … numaralı “…” ibareli markaları Ankara …İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyası ile 23.02.2015 tarihinde yapılan ihale ile satın aldığını, ancak borçlu …’ın ihalenin feshi davası süreci sebebiyle markaların ancak 29.03.2016 tarihinde müvekkili adına tescil edilebildiğini, davalının ise müvekkiline ait tescilli markaları haksız şekilde kullanmak suretiyle müvekkilinin marka hakkına tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunu, davacıya bu tecavüzü durdurması yönünde Üsküdar …Noterliği kanalıyla 16.03.2015 tarihinde ihtarname gönderildiğini, ancak tecavüze devam edildiğini, bu durumun İstanbul Anadolu 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/42 D.İş sayılı dosyasında yaptırılan delil tespiti ile de sabit olduğunu, bu sebeplerle müvekkilinin marka hakkına tecavüzün tespitine, önlenmesine, şimdilik 20.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 10.07.2018 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu tazminat talebini 67.425,03 TL’ye arttırdığını beyan etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin restoran işletmeciliği işi ile iştigal ettiğini, … markalarının davacıdan önceki sahibi ve bu markayı 1965 yılında oluşturan … isimli şahısla 01.08.2012 – 01.08.2019 tarihleri arasındaki süreyi kapsayan toplam bedeli 40.000,00 TL olan bir franchising sözleşmesi imzaladığını, sözleşmenin 2.maddesinin … markalarının kullanılmasını ihtiva ettiğini, müvekkilinin … markalarının davacı tarafından ihale yoluyla satın alınıldığından haberdar olmadığını, davacı tarafça yaptırılan delil tespitini müteakip verilen ihtiyati tedbir kararı doğrultusunda müvekkili tarafından … markasının yazılı olduğu tabelanın derhal söküldüğünü ve marka kullanımının durdurulduğunu, davacı tarafça müvekkiline gönderildiği iddia edilen ihtarnamenin müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkilinin … markasını hukuka uygun şekilde eski sahibiyle yapılan franchising sözleşmesi doğrultusunda kullandığını, kaldı ki müvekkilinin restoranlarında artık davacıya ait … markasını kullanmadığını, kendisi adına 02.06.2016 tarihi itibariyle … numaralı … markasını tescil ettirdiğini ve bu markayı kullanmaya başladığını, bu kullanımın ise davacının marka hakkına tecavüz oluşturmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Her ne kadar davalı taraf markaların önceki sahibi … ile yaptığı Franchising Sözleşmesi uyarınca haklı sebeple markaları kullandığını savunmuşsa da, marka sicil kaydına tescil edilmeyen lisans sözleşmeleri iyi niyetli üçüncü kişiler için hüküm ifade etmeyeceğinden ve davacının lisans sözleşmesinden markaları satın almadan önce haberdar olduğu veya kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden, markaların davacı adına tescil edilmesiyle cebri satışın aleniyet kazandığı anlaşıldığından, bu tarihten sonraki davalı kullanımlarının haksız kullanım olarak nitelendirilmesi gerekmiştir. Buna göre markaların davacı adına tescil tarihi olan 29/03/2016 tarihinden dava tarihi olan 14/06/2016 tarihine kadar 77 gün davalı tarafından davacı markalarının haksız olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Bilirkişinin davalının ticari kayıtları üzerinde yaptığı incelemede 2016 yılı için tespit edilen günlük 5.720,72 TL üzerinden 77 günlük cironun %3’ü üzerinden tazminat tutarının 13.215,00 TL olduğu hesaplanmıştır. Toplanan deliller, marka tescil kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile, davacının cebri icra yoluyla satın aldığı …’a ait ; … nolu “…+şekil”, … nolu ve “… özel + şekil” markalarının esas unsuru olan “…” ibaresinin davalıya ait iş yeri tabelasında, iş evrakında ve kartvizitlerinde markaların tescilli oldukları 43. sınıfta yer alan yiyecek içecek sağlanması hizmetlerinde kullanıldığı, önceki marka sahibi ile yaptıklarını savunduğu Franchise sözleşmesinin Noter onaylı olmadığı gibi, marka tescil kaydına da şerh edilmediği, bu sebeple davacı için hüküm ifade etmeyeceği, markaların davacı adına tescil edildiği 29/03/2016 tarihinden itibaren tescil kaydının aleniyet kazandığı, davalının kullanımının bu tarihten dava tarihinde kadar haksız kullanım olduğu, davalının 2016 yılı günlük cirosuna göre 77 günlük cirosunun %3’ü üzerinden hesaplanan lisans bedelinin 13.215,00 TL olduğu, davacının örnek olarak sunduğu ve Noterden onaylı olmayan örnek lisans sözleşmelerinin her zaman düzenlenmesi mümkün olabileceğinden, bu sözleşmelere itibar edilemeyeceği anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” şeklinde gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mütecaviz davalının kötü niyetli olduğunu, İİK hükümleri gereği markanın ihalesinin kesinleşmesi şartı ile ihale tarihi olan 23.02.2015 tarihinde müvekkili mülkiyeti iktisap etmiş olduğundan, bu tarihin baz alınarak yapılan hesaplamanın hükme esas alınması gerekirken, tecavüzün mahkemece tespiti tarihinin baz alınmasının hukuka aykırı olduğunu beyan ederek hükmün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava konusu markayı hukuka uygun kullandığını, franchising sözleşmesinin noter tasdikli olmasının zorunlu olmadığını, franchising sözleşmesinden haberdar olduğundan davacının iyi niyetli olmadığını, Müvekkilinin ortağı olan ve sözleşmede imzası olan …’nin ortaklıktan ayrıldıktan sonra davacı …’la çalışmaya başladığını, dava konusu markaların icradan satın alma işlemlerinde davacının işlerini takip ettiğini, daha sonra da davacıyla ortak olarak … A.ş. isimli şirketi kurduklarını, tüm bunların davacının, müvekkilinin franchising sözleşmesinden haberdar olduğunu ispatladığını, ayrıca 7 yıllık francsising bedelinin …’ a peşin ödendiğini, Markanın eski sahibi …’a franchising sözleşmesindeki bazı şartların yerine getirilmediği iddiasıyla müvekkilinin Noter’den ihtarname çektiğini, …’da sözleşme şartlarına uyulduğunu ihtara cevaben bildirdiğini, bu ihtarların tarihinin 2013 yılı olduğunu, ihtarların dosyaya sunulduğunu, Müvekkilinin, davacının dava konusu markaları icradan satın aldığını ve devir işleminin gerçekleştiğini öğrendiği tarih in, iş yerinde tespit yapıldığı tarih olan 04.05.2016 olduğunu, Daha önce bu bilgiyi öğrenmesinin mümkün olmadığını, Mahkeme’nin davacının marka sahibi olduğunu öğrendiği tarih olarak 29.03.2016 tarihini esas alması hatalı olup, bu tarihin en erken tespitin yapıldığı tarih olan 04.05.2016 tarihi olduğunu, davacı tarafından müvekkilimiz aleyhinde Anadolu Cumhuriyet Savcılığına yapılan şikayetin takipsizlik kararı verilerek sonuçlandırılmasının Mahkemece dikkate alınmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, davacı adına tescilli ”…” markalarının davalı tarafından haksız şekilde kullanıldığı iddiası ile açılan markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi ile maddi tazminat davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; Davalının, davacı tarafça cebri satış yoluyla satın alınan markaları kullanmasının haklı sebebe dayanıp dayanmadığına ilişkindir. Her ne kadar davalı taraf markaların önceki sahibi … ile yaptığı Franchising Sözleşmesi uyarınca haklı sebeple markaları kullandığını ileri sürmüş ise de; marka sicil kaydına tescil edilmeyen lisans sözleşmelerinin iyi niyetli üçüncü kişiler için hüküm ifade etmeyeceği, davacının lisans sözleşmesinden markaları satın almadan önce haberdar olduğu veya kötü niyetli olduğunun mevcut delillere göre ispat edilemediği, markaların davacı adına tescil edilmesiyle cebri satışın aleniyet kazandığı, bu tarihten sonraki davalı kullanımlarının haksız kullanım olarak nitelendirilmesi gerektiği, buna göre markaların davacı adına tescil tarihi olan 29/03/2016 tarihinden dava tarihi olan 14/06/2016 tarihine kadar 77 gün davalı tarafından haksız olarak kullanıldığı böylelikle, denetime elverişli bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya itibarla, 2016 yılı için tespit edilen günlük 5.720,72 TL üzerinden 77 günlük cironun %3’ü oranında tazminat tutarının 13.215,00 TL olduğu, davacının bu miktarda tazminata hak kazandığı, davacının cebri icra yoluyla satın aldığı …’a ait; … nolu “…+şekil”, … nolu ve “… özel + şekil” markalarının esas unsuru olan “…” ibaresinin davalıya ait iş yeri tabelasında, iş evrakında ve kartvizitlerinde markaların tescilli oldukları 43. sınıfta yer alan yiyecek içecek sağlanması hizmetlerinde kullanıldığı, bu sebeple eyleminin marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, davacının örnek olarak sunduğu ve Noterden onaylı olmayan örnek lisans sözleşmelerinin her zaman düzenlenmesi mümkün olabileceğinden, bu sözleşmelere itibar edilemeyeceği, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/12/2018 tarih ve 2016/114 E., 2018/370 K. sayılı kararına karşı taraf vekillerince yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 902,70 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 225,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 676,90 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/06/2022