Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1253 E. 2022/1442 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1253 Esas
KARAR NO: 2022/1442
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2018
NUMARASI: 2018/48 E. – 2018/389 K.
-ANA DOSYA ( Bakırköy 1. FSHM’nin 2018/48 E.)-
DAVA: Marka Tecavüzün Tespiti, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ: 05/02/2018
– BİRLEŞEN DOSYA ( Bakırköy 1. FSHM’nin 2018/127 E)-
DAVA: Markaya Tecavüzün Tespiti
DAVA TARİHİ: 14/03/2018
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … unsurlu markanın sahibi olduğunu, müvekkil markasının yurt içinde ve yurt dışında bilinen ve tanınan marka olduğunu, davalının müvekkiline ait “…” ibareli markayı ürünlerinde, iş yeri evraklarında ve reklamlarında internet ortamında kullandığını, bu şekilde müvekkil markasına tecavüz teşkil eden eylemlerde bulunduğunu beyanla marka hakkına tecavüzün tespit ve men’ini, davalının müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin önlenmesini ve durdurulmasını, davalının … ibareli markayı ürünlerinde, iş yeri evraklarında ve reklamlarında, internet ortamında kullanmasının önlenmesini, … ibareli markayı taşıyan ürünlere el konulmasını, bu ürünlerin masrafı davalıdan alınmak üzere etiketlerinin sökülmesini , bu şekilde tecavüzün giderilmesini mümkün değilse ürünlerin imhasını, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 20.000-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini, davalı adına tescilli … nolu … ibareli markanın hükümsüzlüğünü ve karar kesinleştiğinde sicilden terkinini talep etmiştir. Davalı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu … esas unsurlu markaların sahibi olan … Tic. A.Ş. isimli firmanın 2013 yılı sonunda başlayan iflas süreci sonucunda tasfiye olduğunu, müvekkilinin de … ibareli markayı bu firmanın tasfiye sürecinden 3 yıl sonra … markasının 3 yıldan fazla süredir piyasada kulanılmaması sebebi ile tescil ettirdiğini, ayrıca müvekkilinin 2013 yılında yaklaşık 5-6 ay boyunca marka sahibi … Tic. A.Ş.’de çalıştığını, daha önce çalışmış olduğu … isimli firmada da … ibareli marka ile satış yapıldığını, davacının … esas unsurlu markaları 2017 yılı Ekim ayında kesinleşen ihale üzerine 75.800-TL ihale bedeli ile 30.11.2017 tarihinde iktisap ettiğini, bu markaların davacı tarafından firma başına yıllık 20.000-TL bedel ile … TİC. LTD. ŞTİ. ve … TİC. LTD. ŞTİ.’ne lisans sözleşmeleri kapsamında 01.01.2018 tarihinden itibaren kullandırıldığını, davacının dava dilekçesinde … ibareli marka ile ilgili ciddi yatırım sürecine girdikleri, bu markanın çok uzun bir geçmişe sahip olduğu, dünya çapında tanınan ve bilinen bir marka olduğu, müvekkiline ait … ibareli markanın davacıya ait markalar ile iltibas yaratacak şekilde olduğu, davacı markalarının seri markası izlenimini uyandırdığı, … ibaresinin ön plana çıkartılarak kullanıldığı, müvekkilinin bu markadan fayda elde ettiği ve kötüniyetli olduğu, talep ettiği 20.000-TL manevi tazminat miktarının sembolik kaldığı iddia edilmiş ise de bu iddiasının gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin işbu dava dilekçesinin ve bilirkişi raporunun kendisine tebliğinden itibaren dava konusu markanın etiketlerinin bulunduğu ürünlerin satışını yapmadığını ve yapmayacağını, ayrıca bu ürünlerin büyük çoğunluğunun yazlık kreasyon ürünleri olduğunu, … esas unsurlu markaların davacı tarafından 30.11.2017 tarihinde iktisap edildiğini, 01.01.2018 tarihli lisans sözleşmeleri ile diğer firmalara kullandırılmaya başlandığını ve 05.02.2018 tarihinde işbu davanın açıldığını, davacının marka üzerine ciddi yatırım sürecine girdiğini iddia etmesine rağmen markayı iktisap ettikten sonra henüz ürünlerini piyasaya dahi sürmeden, hatta ve hatta ürünleri üretmeye fırsatı dahi olmadan işbu davayı açmasının ve maddi-manevi tazminat talebinde bulunmasının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, zira davacının ürünlerini henüz piyasaya sürmediğini bu sebeple herhangi bir hak ihlalinden de söz edilemeyeceğini, davacının talep ettiği 20.000-TL manevi tazminat miktarının davacının belirttiği gibi sembolik bir miktar değil kötü niyetle istenmiş afaki bir rakam olduğunu, … esas unsurlu markaların davacıya 75.800-TL bedel karşılığında ihale ile devredildiğini, yalnızca müvekkilimden bu bedelin yaklaşık 1/4’i oranında bir manevi tazminat talep edilmesinin davacının kötüniyetli olduğunu ortaya koyduğunu, müvekkilinin iyi niyetle hareket ederek işbu huzurdaki davanın açılmasından sonra dava konusu marka ibarelerinin yer aldığı etiketleri ürünlerden söktüğünü, … ibaresinin bulunduğu ürünlerin satışını yapmadığını, zira müvekkilinin ticari işlerine başka bir marka tescil ettirerek devam edeceğini, tescil için gerekli patent başvurularının müvekkili tarafından yapıldığını, gerekli görülürse patent başvurularına dair belgelerin sunulabileceğini, halihazırda tecavüz teşkil eden veya davacıyı zarara uğratacak herhangi bir fiil bulunmadığını, bu sebeple davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini, yine davacının maddi ve manevi tazminat talebinin reddinin gerektiğini, zira müvekkilinin piyasanın durgunluğundan dolayı … markasını kullandığı yaklaşık 1 yıllık süre boyunca bu marka üzerinden kayda değer bir kar elde etmediğini, gerekirse ticari defterlerini ve kayıtlarını incelemeye sunacağını, müvekkilinin davaya iyi niyetle yaklaştığını, dava konusu markanın hükümsüz kılınmasını veya markanın bedelsiz olarak davacıya devrini kabul ettiğini ancak davacının maddi ve manevi tazminata ilişkin taleplerini kabul etmediğini, müvekkilinin davacı ile uzlaşmaya hazır olduğunu, ihtiyati tedbir talebinin reddini, davacının maddi ve manevi tazminat talebinin reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur. Birleşen 22.03.2018 tarihli 2018/127 Esas- 2018/100 Karar sayılı dosyada davacı taraf dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … esas unsurlu …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … sayılı markaların sahibi olduğunu, …’ ın davalı firmanın yetkilisi ve ortağı olduğunu, …’ ın … sayılı … ibareli markayı tescil ettirdiğini, bu markanın müvekkilinin markasına iltibas yaratacak şekilde olduğunu, müvekkilinin markalarının seri markası izlenimi uyandırdığını, Bakırköy 1. FSHHM 2018/48 Esas sayılı dosya ile dava açıldığını davanın 2018/48 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini, müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin tespitini, men’ini, önlenmesini, durdurulmasını, davalının … ibareli markayı ürünlerinde kullanmasının önlenmesini, ürünlere el konulmasını, bu ürünlerin masrafı davalıdan alınmak üzere etiketlerinin sökülmesini, bu şekilde tecavüzün giderilmesini mümkün değilse ürünlerin imhasını, davalı firmanın ticaret unvanından … ibaresinin çıkartılmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince ”…Markaya tecavüz tespiti bakımından davaya konu … ve … isimlerinin arasında benzerlik olduğu her iki şirketin aynı iş kolunda faaliyet göstermesi, her iki ibarenin fonetik benzerliği açısından ayırt edici karakterini zedeleyebileceği ve tüketicilerin karşısında iltibasa yol açabileceği kanaatine varılmış olup davalılar benzer markayı üretim ve satış yoluyla kullandığı gelen bilirkişi raporları fatura fiş ve fotoğraflarla tes edildiği anlaşılmış olup Davalıların davacının marka hakkına satış ve kullanım sebebi ile davacının marka hakkına tecavüzün ayrı ayrı tespitine ve menine giderilmesi bakımından ise birleşen dosya dahil davalının ticaret ünvanından çıkardığı kayıtlardan anlaşılmış olup davalının dava sonrası kullanımını bıraktığı hususu dikkate alındığında bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Ayrıca tecavüzün tespiti ve meni asıl davada aynı davacı tarafından aynı davalıya aynı markadan kaynaklı olarak açıldığından derdestlik sebebiyle birleşen dosyadaki talepler yönünden usulden reddine karar vermek gereksmiştir. … Asıl davada Manevi tazminat yönünden ise davalı kullanımının boyutu ve davacının markayı ihale ile aldığı ve fiilen kullanmadığı da dikkate alınmış davacıya zarar verdiği hususun ne şekilde kullanıldığı tam olarak ispat edilemediği gbi husular nazara alınarak şatları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddine gerekli ve yerinde görülmüştür. … Asıl davada somut olayda davacı tarafa ait tescilli esas unsuru … olan markası dikkate alındığında davalı tarafa ait … markasının asli unsuru … markasından ibaret olup, davalı tarafın bir kısım … gibi şeklinde ek yabancı sözcükler kullanmak suretiyle ürettiği kelimeler bir bütün halinde bakıldığında davacı markasının tanınmışlığından yararlanmaya yönelik ayırt edicilik sağlamayan ortalama tüketici nezlinde seri marka imajı yaratan bir kullanım olup markaların aynı işletmeden gelen benzer marka imajı uyandırdığından karıştırılma ve benzetme ihtimali söz konusu olup sınıfsal olarakta davalı markalarının davacı markası sınıfı kapsamında kaldığından asıl davada davalı markasının hükümsüzlüğüne kayıtlardan terkinine karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. … HMK.nın 331 madde gereği davanın konusuz kalması sebebi ile davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakim davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder ” düzenlemesi gereği davalı tarafın dava açıldıktan sonra şirket unvanındaki ihlas ibaresini değiştirmesi davacının dava açmakta haklılık durumu dikkate alındığında davacı yararına yargılama giderlerine hükmetmek gerekli ve yerinde görülmüştür. …” gerekçesi ile asıl dava yönünden davacının marka hakkına tecavüzün tespitine, diğer talepler yönünden konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına, davalı adına TPMK’da tescilli … nolu … ibareli markanın hükümsüzlüğüne sicilden terkinine, şartların oluşmaması sebebiyle davacının manevi tazminat talebinin reddine, birleşen dosya yönünden marka hakkına tecavüz yönünden derdestlik sebebiyle reddine, unvan değişikliği sebebiyle konusuz kalan dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına” karar vermiştir. Asıl ve birleşen dava davacısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kararın son derece hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili …’un … esas unsurlu …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … kod nolu markaların sahibi olduğunu, müvekkilinin sahip olduğu markaların çok sayıda mağazası bulunan … TİC. LTD. ŞTİ. ve yine üretim-satış yapan … TİC. LTD. ŞTİ’ ye lisans sözleşmeleri dahilinde kullandırılmakta olduğunu, ilk davanın davalı …’a karşı açıldığını, …’ın … nolu … İbareli markayı tescil ettirdiğini, markanın müvekkilinin markaları ile iltibas yaratacak şekilde olduğunu, müvekkili markalarının seri markası izlenimini uyandırdığını, … ibaresinin ön plana çıkartılarak kullanıldığını, davalı …’ın birleşen davada davalı firmanın yetkilisi ve ortağı olduğunu, mahkemece bilirkişi marifeti ile yerinde tespit ve inceleme yapıldığını, …’ın şahış firması olup şahıs firması yanında aynı adreste şirket de kurduğunu, bilirkişi marifetiyle yerinde tespit yapılırken bu hususun da tespit edildiğini, firmanın/ şirketin bilgilerinin, kaşesinin, faturasının fotoğraflandığını, bu firmanın adının … olduğunu, firmaya ait İTO sicil bilgileri ve gazetelerinin dosyaya sunulduğunu, …’ın satışlarının büyük bir kısmını bu firma üzerinden gerçekleştirdiğini, birleşen davanın ayrı bir tüzel kişilik olan bu şirkete karşı açıldığını, …’ın asıl davaya cevap dilekçesinde daha önce 2013 yılında yaklaşık 5-6 ay boyunca önceki marka sahibi … Tic, A.Ş.’de çalıştığını, yine daha önce çalışmış olduğu … isimli firmada da … ibareli marka ile satış yaptığını beyan ettiğini, … ibareli markayı tescil ettirilirken ve yine … ibaresi ile başlayan firma kurulurken , basiretli tacir gibi davranılmadığını, binlerce marka seçme özgürlüğü varken, benzer bir markanın seçilmesinin bu markayla şirket kurulmasının doğru olmadığını, davalı tarafların iş yerinde tespit yaptırıldığını, davalı tarafın üstelik markasını tescil ettirdiği şeklin dışında … ibaresini ön plana çıkartarak tescilli markasında … şekli olmamasına rağmen … şekli ekleyerek kullanmakta olduğunu, müvekkilin markasının bu şekilde birebir taklit edildiğini, hükme ve denetime elverişli bilirkişi raporunda davalı tarafın markayı kullanım biçiminin ayrıntılı olarak yer aldığını, davalı tarafın iş yerinde çok sayıda satışa hazır ürünün tespit edilip fotoğraflandığını, müvekkiline ait … ibareli markanın davalı firmanın ticaret unvanında kullanılmasının önlenmesinin talep edildiğini, … ibaresinin davalı firmanın unvanında kullanıldığında müvekkilinin markadan doğan haklarının ihlal edileceğini, tüketiciler açısından da durumun iltibasa mahal verecek mahiyette olduğunu, davalı firmanın müvekkili ile veya müvekkilinin markası ile karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, müvekkilinin zarar görmesinin kaçınılmaz olacağını, davalı firmanın, marka kullanımının ticaret unvanından veya sonraki bir marka başvurusundan/ tescilinden kaynaklandığını ve meşru olduğunu ileri süremeyeceğini, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 155. maddesinde “önceki tarihli hakların etkisi”nin düzenlendiğini, davalı şahıs tarafın elindeki ürünlerin etiketinin söktüğünü beyan ettiğini, söküm işlemine ait olduğunu iddia ettiği faturayı sunduğunu, tespit edilen ürün sayısı ile faturadaki ürün sayısının farklı olduğunu, markaların benzer olması, benzer şekilde kullanılması, davalının markayı tescil ettirdiği şekil dışında … ibaresinin ön plana çıkartarak kullanmasının göz ardı edildiği, yine yıldız şekli tescilinde olmamasına rağmen müvekkilinin markasını taklit etmek için yıldız şeklini kullanmasının göz ardı edildiğini, davalının haksız, kusurlu eylemlerinin bulunduğunu, çok sayıda ürün üretmesinin ve bunların bilirkişi tarafından tespit edilmesinin dikkate alınmadığını, birleşen davanın derdest olmadığını, asıl davada davalının gerçek kişi şahıs firması, birleşen davada davalının ise ayrı bir kişilik olan şirket olduğunu, bu hususun göz ardı edildiğini, bu yönüyle birleşen davanın derdest bir dava sayılamayacağını, birleşen davada vekil olmamasına rağmen davalı için ayrı bir avukatlık ücretine hükmedildiğini, kararın bu kısmının da son derece hatalı olduğunu, vekili olmayan davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini beyanla ilk derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak, ” … A- Asıl davada olan, B.Köy 1. FSHM 2018/48 E. Sayılı dosyasında ; 1-Marka hakkına tecavüzün tespit ve menini , davalının , müvekkilin marka hakkına tecavüz teşkil eden füllerinin önlenmesini ve durdurulmasını, davalının … ibareli markayı ürünlerinde, işyeri evraklarında ve reklamlarında , internet ortamında, kullanmasının önlenmesini, … ibareli markayı taşıyan ürünlere el konulmasını, bu ürünlerin masrafı davalıdan alınmak üzere etiketlerinin sökülmesini, bu şekilde tecavüzün giderilmesi mümkün değilse ürünlerin imhasını, 2-Dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkile verilmesini, 3-Davalı adıma tescilli … nolu … ibareli markanın hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde sicilden terkini, 4- Tüm Yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini, B – Birleşen dava olan , B.Köy 1. FSHM 2018/127 £. Sayılı dosyasında ise; 1-Marka hakkına tecavüzün tespit ve menini , davalı firmanın ,müvekkilin marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin önlenmesini ve durdurulmasını, davalının … ibareli markayı ürünlerinde , kullanmasının önlenmesini , … ibareli markayı taşıyan ürünlere el konulmasını, bu ürünlerir masrafının davalıdan alınmak üzere etiketlerinin sökülmesini , bu şekilde tecavüzün giderilmesinin mümkün değilse ürünlerin imhasını, 2-Davalı firmanın, yargılama aşamasında ticaret unvanından … ibaresinin çıkartılması sebebiyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 3-Tüm Yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya yüklenmesine … ” karar verilmesini talep etmiştir. Asıl dava davalısı ile birleşen dava davalısı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının karara bağlanan davayı aynı talepler ile açtığını, müvekkilinin de henüz dava sonuçlanmadan üzerine düşeni yaparak … ibaresinin bulunduğu etiketleri ürünlerinden söktüğünü, satışlarını durdurduğunu, ticari işlerine başka bir marka tescil ettirerek devam etmek için gerekli işlemleri gerçekleştirdiğini ayrıca yargılama sürecinin uzamaması adına iyiniyetle davacıya uzlaşma teklifinde bulunulduğunu ancak davacının uzlaşma tekliflerini reddettiğini, bu durumun da davacının asıl amacının … ibareli markayı bizzat kullanarak ticari işler yoluyla gelir elde etmek veya üçüncü kişiler tarafından kullanılmasını önlemek değil, markayı kullananlar hakkında kötüniyetli dava ikame ederek gelir elde etmek olduğunu gösterdiğini, eğer davacı davayı açmadan önce müvekkiline konuyla alakalı bir ihtarname gönderseydi yargılamaya gerek kalmadan uyuşmazlığın çözülebileceğini, ancak davacı tarafından taraflarına gönderilmiş herhangi bir ihtarnamenin bulunmadığını, davacının talepleri yargılama sonlanmadan yerine getirildiğinden ilk derece mahkemesinin HMK 331. madde gereğince davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı gerekçesiyle verdiği kararın yerinde olduğunu, davacının ihale bedelinin yaklaşık 1/4”ini manevi tazminat olarak talep etmesinin kötü niyetli olduğunu, ayrıca manevi tazminat şartlarının oluşmadığını, SMK’nın 150/2. maddesinde belirlenen koşulların bulunmadığını, davacının mülkiyet hakkının itibarının zarar uğradığını ispat etmesi gerektiğini, davacının manevi tazminat istemine dair herhangi bir gerekçe sunmadığını, mülkiyet hakkının itibarının zarara uğradığını ispat edemediğini, zira davacının markayı ihale ile iktisap ettikten sonra ürünlerini üretip piyasaya sürmeden bu davayı ikame ettiğini, manevi tazminat isteminde bulunduğunu, … esas unsurlu markaların davacı tarafından 30.11.2017 tarihinde ihale ile iktisap edildiğini, 01.01.2018 tarihli lisans sözleşmeleri ile diğer firmalara kullandırılmaya başlandığını, 05.02.2018 tarihinde dava açıldığını, davacının marka üzerine ciddi yatırım sürecine girdiğini iddia etmesine rağmen, markayı iktisap ettikten sonra henüz ürünlerini piyasaya dahi sürmeden, hatta ve hatta ürünleri üretmeye fırsatı dahi olmadan işbu davayı açmasının ve maddi- manevi tazminat talebinde bulunmasının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davacının ürünlerini henüz piyasaya sürmediğinden, herhangi bir hak ihlalinden de söz edilemeyeceğini, bilirkişi incelemesi sonrasında ve halihazırda müvekkillerinin uhdesinde marka hakkına tecavüz teşkil eden herhangi bir fiil ve … ibaresini taşıyan herhangi bir ürün bulunmadığını, Türk Patent ve Marka Kurumu’na yazılan müzekkere sonucunda … ibareli markanın terkin edildiğinin tespit edilmesine rağmen davacının konusuz kalan konular hakkında aynı talepler ile istinaf kanun yoluna başvurmasının kötü niyetini açıkça gösterdiğini, bu taleplerin müvekkilleri tarafından yerine getirildiğinin Mahkeme nezdinde sabit olduğunu, davacının da bu durumu bildiğini, bu sebeple davacının tüm taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemenin birleşen davayı marka hakkına tecavüz yönünden derdestlik sebebiyle reddetmesinin yerinde olduğunu, birleşen dava her ne kadar … TİC. LTD. ŞTİ.’ne karşı açılmışsa da, bu davanın aynı zamanda müvekkili …’a da yöneltilmesi gerekeceğinden davaların birleştirildiğini, müvekkili …’ın aynı zamanda birleşen davanın da davalısı konumuna geldiğini, bunun sonucunda da birleşen davanın marka hakkına tecavüz yönünden derdestlik sebebiyle reddedildiğinden tarafları lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, bu sebeplerle de yerel mahkeme kararının yerinde olduğunu, …’nin yetkilisi ve ortağı asıl davanın davalısı olan müvekkilinin … olduğunu, birleşen davanın açılmasından sonra ticaret ünvanında değişikliğe gidildiğini ve ticaret ünvanından … ibaresini kaldırdığını, bu sebeple dosyada … TİC. LTD. ŞTİ.’nin vekaletnamesinin olmasının beklenemeyeceğini, şirketin yeni ticaret ünvanının … LİMİTED ŞİRKETİ olduğunu, şirketin kendisini vekil ile temsil ettirme zorunluluğu hasıl olduğundan istinaf sürecinde yargılamaya vekil olarak atandıklarını, henüz karar kesinleşmediğinden AAÜT m5 gereği lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyanla davacının istinaf başvurusunun haksız ve kötü niyetli olduğundan bahisle istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi savunulmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl dava; Davacı adına tescilli … unsurlu markalardan “…” ibareli markanın davalı …’ın ürünlerinde, iş yeri evraklarında, reklamlarında, internet ortamında kullanıldığı, bu şekilde davalının markasına tecavüz teşkil eden eylemlerde bulunduğu iddiası ile; marka hakkına tecavüzün tespit, men’i, marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi, durdurulması, davalının … ibareli markayı ürünlerinde, iş yeri evraklarında, reklamlarında, internet ortamında kullanmasının önlenmesi, … ibareli markayı taşıyan ürünlere el konulması, bu ürünlerin masrafı davalıdan alınmak üzere etiketlerinin sökülmesi, bu şekilde tecavüzün giderilmesi mümkün değilse ürünlerin imhası, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 20.000-TL manevi tazminatın davalıdan tahsili, davalı adına tescilli … nolu … ibareli markanın hükümsüzlüğü ve karar kesinleştiğinde sicilden terkini istemine ilişkindir. Birleşen dava; Davacıya ait … esas unsurlu …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … sayılı markaların, asıl dava davalısı …’ın yetkilisi ve ortağı olduğu birleşen dava davalısı … TİC.LTD.ŞTİ tarafından haksız şekilde kullanıldığı, asıl dava davalısı … tarafından … sayılı … ibareli markanın tescil ettirdiği, bu markanın davacının markasına iltibas yaratacak şekilde olduğu, davacının markalarının seri markası izlenimi uyandırdığı iddiası ile; marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin tespiti, men’i, önlenmesi, durdurulması, davalının … ibareli markayı ürünlerinde kullanmasının önlenmesi, ürünlere el konulması, bu ürünlerin masrafı davalıdan alınmak üzere etiketlerinin sökülmesi, bu şekilde tecavüzün giderilmesi mümkün değilse ürünlerin imhası, davalı firmanın ticaret unvanından … ibaresinin çıkartılması istemine ilişkindir. Eldeki davada; asıl ve birleşen dava davalılarına ait … Mah. … Sk. … iş Merk. No:… K:… Merter Güngören İstanbul adresinde 09.02.2018 tarihinde incelemeler yapıldığı, keşif yapılan adresin kot tekstili ağırlıklı satış yapılan bir mağaza olduğu, iç ve dış tabelalarda, ürünlerin üzerindeki etiketlerde, fatura vb. evraklarda … markasının kullanılmakta olduğu, kaşe, işyerinden alınan örnek kartvizit, ürün etiketlerinde, faturalarda markanın kullanıldığı, iş yeri yetkilisi …’ın keşif sırasında … markasını TPE nezdinde … numara ile tescile dayanarak kullandıklarını, mağaza içerisinde ve depolarda yaklaşık 3.500 adet ürünün bulunduğunu beyan ettiği, marka tescil belgesini sunduğu, iş yerinde yapılan incelemeler neticesinde, her ne kadar davalı tarafça … markasının tescil ettirildiği görüldüyse de ürünlerde ve diğer evraklarda … ibaresinin daha büyük ve vurgulanmış bir şekilde kullanılmakta olduğu ayrıca birçok yerde markanın yanında davacıya ait … markasında bulunan yıldızın da konulduğu ve tarafların aynı alanda faaliyet göstermeleri sebebiyle, ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu teknik olarak değerlendirilmiştir. 6100 sayılı HMK m. 308 davayı kabul ”(1) Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. (2) Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur. ”, m. 309 feragatin ve kabulün şekli ”(1) Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. (2) Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.(3) Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. (4) Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.” m. 310 feragat ve kabulün zamanı ”(1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. (2) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir. (3) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.” m. 311 feragatin ve kabulün sonuçları ”(1) Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” m. 312 feragat ve kabul hâlinde yargılama giderleri ”(1) Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir. (2) Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.” hükmünü haizdir. Asıl davada davalı, cevap dilekçesi ile dava konusu markanın hükümsüz kılınmasını veya markanın bedelsiz olarak davacıya devrini kabul ettiğini ancak davacının maddi ve manevi tazminata ilişkin taleplerini kabul etmediğini beyan etmiştir. Dava talep sonucuna kısmen muvafakat ettiği sabittir. Dosyada diğer taleplerin konusuz kaldığına ilişkin her hangi bir tespit, bilgi- belge- delil bulunmayıp davalının fiillere, kullanımlara … son verdiğine ilişkin soyut beyanının esas alınarak ve kararda asıl dava davalısının kabul beyanı yokmuşcasına sadece tecavüzün tespiti ve hükümsüzlük ile tescile ilişkin değerlendirme yapılması ile yetinilmesi isabetli görülmemiştir. Teknik raporla ve kısmen kabule göre davalının markaya tecavüzü sabit olmakla, davalının fiillerinin önlendiği, durduğu, … ibareli markayı ürünlerinde, işyeri evraklarında ve reklamlarında, internet ortamında kullanıp kullanmadığı, bunun önlenip önlenmediği, etiketlerin sökülüp sökülmediği, ürünlerin imha edilip edilmediği henüz belirlenmemekle; bu durumda; asıl dava davalısının kısmen kabulü de dikkate alınarak, davanın kısmen kabulü ile; 1-Marka hakkına tecavüzün tespit ve men’ine, davalının, davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin önlenmesine ve durdurulmasına, davalının … ibareli markayı ürünlerinde, işyeri evraklarında ve reklamlarında, internet ortamında kullanmasının önlenmesine, … ibareli markayı taşıyan ürünlere el konulmasına, bu ürünlerin masrafı davalıdan alınmak üzere etiketlerinin sökülmesine, bu şekilde tecavüzün giderilmesi mümkün değilse ürünlerin imhasına, 2-Davalı adına tescilli … numaralı … ibareli markanın hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde sicilden terkinine karar verilmelidir. Manevi tazminat, ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Manevi tazminatın kapsamını takdir hakkı, kural olarak hakime aittir. Hakim, manevi tazminatın tutarını belirlerken, hak ve adalete uygun davranmalı, hukuk biliminden yararlanmalı, toplumun sosyal, ekonomik ve moral yapısını ve özellikle de somut olayın koşullarını gözetmelidir. Takdir edilecek tutar, bir yandan manevi acıları gidermeli, kamuoyu ve sosyal vicdanda kabul görmeli, diğer yandan ise zarar gören açısından zenginleşme aracı olmamalıdır. Somut davada, davalının kullanımının boyutu, davacının markayı ihale ile alması, fiilen kullanmaması, davalının davacıya zarar verici şekilde kullandığının ispat edilememesi gerekçesi ile manevi tazminat talebi reddedilmiş ise de; tecavüz, fiili durum, kullanım hem bilirkişi raporu ile hem de davalının kabulü ile sabit olduğuna göre ve manevi tazminat için maddi gerçek zararın tespiti şart olmadığından, karar bu yönü ile de yerinde görülmemiştir. Markaların benzer olması, benzer şekilde kullanılması, davalının markayı tescil ettirdiği şekli dışında … ibaresini ön plana çıkartarak kullanması, yıldız şekli tescilinde olmamasına rağmen davacının markasını taklit etmek için yıldız şeklini kullanması, daha önceki marka hakkı sahibi firmada çalışıp her şeye vakıf olunması, davalının haksız, kusurlu eylemleri ile çok sayıda ürün üretmesi dikkate alındığında, eldeki davada, davacının uğradığı manevi zarar kapsamında talep ettiği manevi tazminat miktarı, olayın özellikleri dikkate alındığında, ılımlı, adalete uygun ve makul olup talep edilen 20.000-TL manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte 20.000-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiğine kanaat getirilmiştir. Asıl dava açısından, davalının kısmen kabul beyanı ile diğer taleplerin dosya kapsamı bilgi, belge, deliller gereği kabul olunması karşısında, davacı davasında haklı çıkmakla tüm yargılama giderleri ve AAÜT 6. maddesi gereğince avukatlık ücretinin haksız çıkan davalıya yüklenmesi gerekmektedir. Manevi tazminata hükmedilmiş olmakla AAÜT 10. maddesi gereğince ayrı bir kalem olarak vekalet ücreti değerlendirilmiştir. Aynı davanın daha önce açılmış ve halen görülmekte olması (derdestlik) dava şartı olup 6100 sayılı HMK m. 114/1-ı; 115/1,2 gereği re’sen nazara alınır. Derdestlik için; 1-aynı davanın iki kere açılması, 2-birinci davanın daha önce açılmış ve halen görülüyor olması, 3-birinci dava ile ikinci davanın taraflarının, konularının ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir (Kuru B.- İstinaf Sistemine Göre yazılmış Medeni Usul Hukuku- … Yayınevi 2016 sayfa194,195,196). Asıl dava davalısı ile birleşen dava davalısı farklı kişilerdir ve farklı kişilikleri vardır. Asıl dava davalısı gerçek kişi olup hak ehliyeti ve fiil ehliyeti mevcuttur, aynı zamanda sermaye şirketi olan birleşen dava davalısı ticaret şirketinin ortağı ve yetkilisi olması onu ticaret şirketi ile aynı kişi kılmaz. Birleşen dava davalısı da ticaret kanunu kapsamında kurulan, tacir/ sermaye şirketi tüzel kişidir, tüzel kişiler de hukuka uygun kurulmakla hak ehliyetine, organlarının teşekkülü ile de fiil ehliyetine sahiptirler. Hak ehliyetinin usul hukukunda yansıması ise taraf ehliyetidir. Asıl ve birleşen davada farklı iki kişi bulunmakta, birleşen davanın tarafı ilk açılan davanın tarafı ile aynı olmamakla derdestlikten bahsedilemeyecektir. Bu sebeple asıl dava davalısı ve birleşen dava davalısının sorumlulukları ayrı ayrı değerlendirilmelidir. İlk derece Mahkemesinin birleşen dava açısından derdestliğe ilişkin usul değerlendirmesi yerinde görülmemiştir. Birleşen davada, davalı şirketin kot tekstili ağırlıklı satış yapılan bir mağazada satış yaptığı, iç ve dış tabelalarında, ürünlerin üzerindeki etiketlerde, fatura vb. evraklarda … markasını kullandığı, şirket kaşesi, iş yerinde mevcut örnek kartvizit, ürün etiketlerinde, faturalarda markanın kullanıldığı, şirket yetkilisi tarafından keşif esnasında … markasının TPE nezdinde … numara ile tescile dayanarak kullandıkları, mağaza içerisinde ve depolarda yaklaşık 3.500 adet ürünün bulunduğunun beyan edildiği, iş yerinde yapılan incelemeler neticesinde, her ne kadar davalı tarafça … markasının tescil ettirildiği görüldüyse de ürünlerde ve diğer evraklarda … ibaresinin daha büyük ve vurgulanmış bir şekilde kullanılmakta olduğu ayrıca birçok yerde markanın yanında davacıya ait … markasında bulunan yıldızın da konulduğu ve tarafların aynı alanda faaliyet göstermeleri sebebiyle, ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu tespit edilmekle; davacının marka hakkına tecavüzün tespiti ve men’ine, davalı firmanın davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin önlenmesine ve durdurulmasına, davalının … ibareli markayı ürünlerinde kullanmasının önlenmesine, … ibareli markayı taşıyan ürünlere el konulmasına, bu ürünlerin masrafının davalıdan alınmak üzere etiketlerinin sökülmesine, bu şekilde tecavüzün giderilmesi mümkün değilse ürünlerin imhasına karar verilmesi gerekmiştir. Birleşen dava davalısı şirket tarafından yargılama esnasında ticaret unvanı değişikliğine gidilmekle, ticaret unvanından … ibaresini çıkardığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesine yer olmadığına ilişkin ilk derece Mahkemesi kararı istinaf sebebi yapılmamakla incelenmemiştir. Ancak yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden değerlendirme gerekmekle re’sen değerlendirme yapılmış karar bu yönü ile yerinde bulunmuştur. Birleşen davada yargılama gideri ve avukatlı ücreti açısından yapılan değerlendirmede, davanın kısmen kabulü ile davalının yargılama aşamasında unvan değişikliğine gitmesi karşısında, dava açıldığı tarihte davacı haklı bulunmakla tüm yargılama giderleri ve AAÜT gereği avukatlık ücretinin haksız çıkan davalıya yüklenmesi gerekmektedir. Ayrıca her ne kadar hüküm kaldırılmış ve yeni hüküm kurulmuş ve haklılık dengesi değişmiş ise de, birleşen dava davalısının ilk derece Mahkemesinde yapılan yargılamada vekil ile temsil edilmediği, vekaletin istinaf aşamasında verildiği dikkate alındığında ve asıl dava davalısı ile birleşen dava davalısının farklı kişilikleri bulunduğu, ticaret unvanı değişikliğinin vekalet verilmesine engel olmadığı dikkate alındığında vekalet ücretine hükmedilemeyeceği de yasa gereğidir. Bu husus da eleştiri nedeni sayılmıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; asıl dava davacısı- birleşen dava davacısı vekilinin istinaf sebebi yukarıda izah olunduğu üzere yerinde görülmüş, ancak hata/eksiklik sebebiyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince kaldırılarak, hükmün kesinleşen kısımları aynen tekrarlanarak manevi tazminatın kabulü yönünde yeniden karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Asıl dava davacısı- birleşen dava davacısı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 06/12/2018 tarih, 2018/48 E., 2018/389 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,3- ASIL DAVA YÖNÜNDEN; ASIL DAVA DAVACISININ DAVASININ KABULÜ İLE; 3/1- Davalının davacının … marka hakkına tecavüzün tespit ve men’ine, davalının, davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin önlenmesine ve durdurulmasına, davalının … ibareli markayı ürünlerinde, işyeri evraklarında ve reklamlarında, internet ortamında kullanmasının önlenmesine, … ibareli markayı taşıyan ürünlere el konulmasına, bu ürünlerin masrafı davalıdan alınmak üzere etiketlerinin sökülmesine, bu şekilde tecavüzün giderilmesi mümkün değilse ürünlerin imhasına, 3/2- Davalı adına tescilli … numaralı … ibareli markanın hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde sicilden terkinine, 3/3- Dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4-BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN; 4/1- Birleşen dava davacısının davasının kısmen kabulü ile; davalının davacının … marka hakkına tecavüzün tespiti ve men’ine, davalı şirketin davacının marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin önlenmesine ve durdurulmasına, davalının … ibareli markayı ürünlerinde kullanmasının önlenmesine, … ibareli markayı taşıyan ürünlere el konulmasına, bu ürünlerin masrafının davalıdan alınmak üzere etiketlerinin sökülmesine, bu şekilde tecavüzün giderilmesi mümkün değilse ürünlerin imhasına, 4/2- Davalı şirketin yargılama aşamasında ticaret unvanından … ibaresini çıkarması sebebiyle bu yönü ile dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;Asıl dava yönünden; 5/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.366,20 TL nispi karar harcından peşin alınan 341,55 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.024,65 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/b-Davacı tarafından ilk derece Mahkemesinde yapılan 35,90TL başvurma harcı, 341,55 TL peşin harç, 5,20 TL vekalet harcı, 450,00 TL bilirkişi ücreti, 170,80 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 1.003,45 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/c-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/(1). ve 13/(1). maddelerine göre manevi tazminat talebi yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/ç-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre marka hakkına tecavüzün tespit ve men’i davası yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, Birleşen dava yönünden; 5/d-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/e-Birleşen dava kapsamında yapılan herhangi bir yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre marka hakkına tecavüzün tespit ve men’i davası yönünden 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden asıl dava davacısı- birleşen dava davacısı tarafça yatırılan iki ayrı istinaf karar harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 6/b-Asıl dava yönünden; istinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 105,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 226,30 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/c-Birleşen dava yönünden; istinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/ç-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/10/2022