Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1250 E. 2022/1091 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1250
KARAR NO: 2022/1091
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/11/2018
NUMARASI: 2015/257 E. – 2018/877 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava konusu … Bankası Çağlayan şubesine ait … numaralı 02/03/2015 keşide tarihli 53.750 TL bedelli çeki , keşidecisi Davacı … San. ve Tic. Ltd. Şti tarafından davacı …’e ciro ettiğini, …’in de davacı müvekkiline ciro ederek çeki verdiğini, çekin müvekkili …de iken 28/02/2015 tarihinde İstanbul Leventte uğramış olduğu gasp sonucunda evrak çantası ile birlikte çalındığını, dava konusu çekin 09/02/2015 tarihinde … Bankası Sefaköy Halkalı caddesi şubesine ibraz edildiğini ve hamilin davalı … olduğunun banka tarafından davacı keşideci müvekkiline bildirildiğini, davaya konu çekin bankadan yazılmış olması sebebiyle çeki elinde bulunduran tarafından haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine konu edebileceğini müvekkilinin telafisi imkansız zararlar ile karşı karşıya kalmaması için İİK 72/2. maddesi gereğince %15 teminat karşılığında icranın durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davacı müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile dava konusu çekin iptalini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu çek için icra takibi yapılmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verildiğini, bu karar için de davacıların 8.062,50 TL kadar teminat yatırdığını ancak bu rakamın davayı kazandıkları zaman zararlarını karşılayamayacağını , alacak miktarının 52.550 TL olduğunu davacıların bu sırada mal varlıklarında eksilme olması durumunda davayı kazansalar da tahsil kabiliyetinin olmayacağını, bu sebeple çek bedeli kadar miktarın teminat olarak yatırılmasını talep ettiklerini, çekte …’in cirosunun olmadığını davanın bu davacı yönünden husumet sebebiyle reddini, hırsızlık sebebi ile ellerinden çıktığı iddia edilen çekte …’un da davaya dahil edilmesi gerektiğini, dava konusu çekin davacılar tarafından imzalandığını çekin sahteliği yönünde bir iddia olmadığını, çekin geçerli olduğunu, müvekkilinin çekin meşru hamili olduğunu, müvekkilinin çeki …’tan aldığını davacılar ile hiçbir şekilde ticari ilişkisinin olmadığını, çeki 28/02/2015 tarihinde … Lüleburgaz şubesine ibraz ettiğini, ancak banka personellerince keşideci hesabının müsait olmadığını keşidecinin iyi bir firma olduğunu, çekin ödenebilir bir çek olduğunu, ödemenin gerekli sürenin 10 gün olduğu söylendiğini ve müvekkilinin 10 bekledikten sonra yazdırdığını, bu sebepler ile ihtiyati tedbir önünden taleplerinin kabulünü , çekte ciranta olmayan … yönünden husumet yönünden reddini, tüm davacılar yönünden esas yönünden reddini, davacılar aleyhine %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Dava konusu çekte davacılar keşideci ve lehtar durumunda olup, davalı senede ciro yoluyla hamil olmuştur. İlk ciro, çekin lehtarı durumundaki davacı … imzası ile yapılmıştır. Davacılar keşideci ve lehtar imzalarını inkar etmemektedir. Çek metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk da bulunmamaktadır. Bu durumda takibe ve eldeki davaya konu dosya kapsamından, taraflar arasındaki maddi ve hukuki olguların gerçekleşme biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; çek keşideci ve lehtarının ilk cirosunun sahte olmaması, çekin davacının rızası hilafına elinden çıktığının davalı hamil tarafından bilinmesinin beklenemeyeceği dolayısıyla, davalı hamilin çeki iyiniyetle iktisap ettiğinin kabulü ile çekin bedelsizliğine dair şahsi def’ iyi davacılar keşideci ve lehtarın, çek hamili davalıya karşı ileri sürerek, borçtan kurtulamayacağının kabulü gerekir. Açıklanan sebeplerle; davanın reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davaya konusu … Bankası Çağlayan Şubesine ait … numaralı 02.03.2015 keşide tarihli 53.750,00 TL bedelli çek, Keşideci … San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından davacı …’e ciro ettiğini, …’in de söz konusu çeki müvekkili …’ye ciro ederek verdiğini, çek …de iken 28.02.2015 tarihinde İstanbul Leventte uğramış olduğu gasp sonucu çalındığını, olay sebebiyle İstanbul C.Başsavcılığınca 2015/30779 soruşturma numaralı dosyası açıldığını, çekin müvekkilinin rızası hilafına elden çıktığının kabulü gerektiğini, Menfi Tespit davalarında ispat yükünün kural olarak davalı alacaklıya ait olduğunu, Müvekkilinin davalıya karşı herhangi bir borcu bulunmadığını, -Mahkemece davalıyla ticari ilişkileri olmadığı konusunda gerekli araştırma ve inceleme yaptırılmadığını, sırf davalının beyanları esas alınmak suretiyle yargılamaya son verildiğini, davalının çeki … isimli şahıstan aldığını beyan ettiğini, fakat … isimli şahısla aralarında ticari ilişki bulunduğuna ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadığını, … isimli şahsın davaya dahil edilmesi gerektiğini talep etmesine rağmen Mahkemece bu konuda değerlendirmede yapılmadan karar verildiğini, söz konusu iddialarını her türlü delille ve bundan başka tanıkla da ispat edilebileceklerini, -TTK’nın 792. maddesine göre mahkemece bu konuda yeterli araştırma yapılmadığını, davalı tarafın meşru hamil olmadığını, ciro silsilesinin bu haliyle kopuk olduğunu, ticari ilişkinin araştırılması için dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesi gerektiğini, davanın reddine dair kararının açıkça hukuka, yasal mevzuata ve usule aykırı olması sebebiyle söz konusu kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin davayı red ettiğini ancak müvekkili lehine tazminata hükmetmediğini, kanun gereği davalının %20’den az olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesi gerektiğini, alacağın likit bir alacak olduğunu, huzurdaki davada davacıların, 9615 gibi bir teminat yatırarak çekin icraya konulmasını önlediğini ve durdurduklarını, müvekkilinin üç yıldır alacağını alamadığını, davacılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesi yönünde karar tesis edilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacılar istinaf istemi yönünden; Uyuşmazlık; Dosya kapsamına göre takibe konu çeki ciro yoluyla elde eden davalının kötü niyetli hamil olup olmadığı, diğer bir deyişle çekin çalıntı olduğunu bilerek eline geçirdiği hususunda mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı hususuna ilişkindir. Öncelikle, uyuşmazlığa hangi yasa hükmünün uygulanacağının belirlenmesinde yarar vardır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 687. maddesi “ (1) Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.. Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ait hükümler saklıdır.” hükmünü içermektedir. Yine TTK’nın 790. maddesinde, (1) Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılacağı; 792. maddesi ise, iyiniyetli çek hamilinin korunacağı hükmünü taşımaktadır. Buna göre; çek ister hamiline, ister emre yazılı olsun, çek hamili onu kötü niyetle ya da ağır bir kusuru bulunarak iktisap etmiş olmadıkça, önceki hamilin elinden ne suretle çıkmış olursa olsun, onu geri vermeye mecbur değildir (Turgut Kalpsüz, Çek Hukukuna İlişkin Bazı Meseleler Hakkında Yargıtay Kararlarının Tahlili, Batider, C: XI, s. 37 vd.) TTK’nın 792. maddesi, hamile yazılı çeklerle ilgili olarak, hamile yazılı senetlere ilişkin 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 990. maddesine paralel bir koruma sağlamaktadır. Maddeye göre, “zilyet, iradesi dışında elinden çıkmış olsa bile, para ve hamile yazılı senetleri iyiniyetle edinmiş olan kimseye karşı taşınır davası açamaz.” Ancak, çeki kötü niyetle iktisap ettiği veya iktisabında ağır kusuru bulunduğu takdirde istihkak davası açılabilecektir. Kötü niyetten maksat, senedin önceki hamilin elinden rızası hilafına çıktığını bilmek veya bilebilecek durumda bulunmaktır. Ağır kusur ise, – örneğin, hamilin hüviyetinin sorulmaması gibi- senedin iktisabında olağan özenin gösterilmemesini ifade eder. Yine, TTK.nun 686/2. maddesindeki “poliçe hamilin elinden herhangi bir surette çıkmış bulunursa…” ibaresi, poliçenin önceki hamilin elinden rızası hilafına çıkmış olmasını, yani çalınmasını, tehdit ya da hile ile alınmasını, kaybedilmesini veya rıza ile fakat devri sakatlayan hukuki olgularla elden çıkmasını ifade etmektedir. Ancak senedi çalan veya hile ile hamilinden alan ya da bulan kişinin sahte ciro ile devretmesi halinde, bunu bilmeyen ve bilebilecek durumda da olmayan; eş söyleyişle, kötüniyetli ve ağır kusurlu bulunmayan (yeni) hamil korunur. (Poroy-Tekinalp, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, Genişletilmiş 15. baskı, s. 154 vd.).. Bu tür davalarda, çekin önceki hamilin elinden rızası hilafına çıkarak yeni hamil tarafından kötü niyet veya ağır kusur ile iktisap edildiği iddiasını ispat külfeti davacıya ait olup anılan olgular tanık dâhil her türlü delile kanıtlanabilir. Çekin, keşidecinin elinden rızası hilafına çıktığı iddiası, tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. TBK.’nun 74. maddesi gereğince hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de, mahkumiyet kararı ve tespit edilen maddi olgularla bağlıdır. Somut olayda, ilk derece mahkemenin gerekçesinde sözü edilen soruşturma dosyasında dava dışı … hakkında takipsizlik kararı verildiği, davalının soruşturma dosyasında şüpheli olarak yer almadığı ve dava dışı … ile davacılar arasında ticari ilişki bulunduğu belirtilmiş olup sonucuna ilişkin olarak dosyada takipsizlik kararı bulunmaktadır. Dosya kapsamındaki soruşturma evrakında çekin çalınma suretiyle ele geçirildiğinin sübut bulmadığı görülmüştür. TTK’nın 686. maddesi uyarınca davalının kötüniyetli hamil olduğuna ilişkin delil olarak dayanılan soruşturma dosyasının takipsizlik sebebiyle sonuçlanması dikkate alınarak davalının kötü niyetli olduğu kabul edilemeyecektir. Çeki elinde bulundurup takip başlatan davalının kötüniyetle ve hukuka aykırı şekilde çeke sahip olduğunun kabulü için dosya içerisinde başkaca elverişli delil yoktur. Ayrıca TTK’nın 792. Maddesinde düzenlenen hamilin kötü niyetli çeki iktisap ettiği veya iktisap ağır kusuru bulunduğu hususunu ispat yükü davacıya düşmekte olup, bu hususta davalıya yemin teklif edilemez. Davacı, yetkili hamil olan davalının çeki iktisapta kusurlu ya da kötüniyetli olduğunu HMK’nın 220 ve devamı maddelerince ispatlayamamıştır. Davalının çeki ticari ilişki kapsamında iktisap ettiğini savunduğu, davalının iktisabında ağır kusur veya kötü niyetli olduğuna ilişkin davacı tarafından getirilen herhangi bir kanıt bulunmadığı, esasen kıymetli evrak olan çekin sebepten mücerret bir ödeme aracı olduğu dikkate alındığında, ticari ilişki konusunda Mahkemece araştırma yapılmasını gerektirir bir durum bulunmadığı buna göre Mahkemece verilmiş davanın reddi kararın usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla davacının istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Davalı istinaf istemi yönünden yapılan incelemede; 2004 Sayılı İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında; borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında icra veznesine yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilebilir ve 72/4. maddesi uyarınca dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kalkar, buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısı ile alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır, alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır, bu zarar her halde %20’den aşağı tayin edilemez. Tazminata hükmedilmesi için, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında tedbir kararı verilerek uygulanması ve yargılama sonunda davanın alacaklı lehine kesinleşmesi yeterli olup, kötü niyet tazminatında olduğu gibi, dava açılmasında davacı tarafın iyi yada kötü niyetli olması sonuca etkili değildir. Ancak davanın açıldığı sırada başlatılmış bir icra takibi bulunmadığı, şartları oluşmayan tazminata karar verilmemesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalının istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan hususlar gereğince, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekili ve davalı vekilinin istinaf taleplerinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/11/2018 tarih ve 2015/257 E., 2018/877 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 274,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 193,70 TL’nin davacılardan mütesilsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/06/2022