Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1245 E. 2022/1096 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1245
KARAR NO: 2022/1096
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 27/12/2018
NUMARASI: 2017/722 E. – 2018/285 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Fikir ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkili şirket ile davalı şahıs arasında “…” isimli filmin çekimlerinde yönetmenlik yapılması için imzalanmış bulunan bir sözleşmenin bulunduğunu, sözleşme uyarınca tarafların filmin yapım sürecinde öğrenilen bilgilerin sözleşmenin karşı tarafının onayı olmaksızın üçüncü kişilerle paylaşılmayacağını taahhüt eden gizlilik maddesini kabul ettiklerini, davalının ise sözleşmede düzenlenmiş bu hükme rağmen film vizyona girmeden müvekkili şirketin ve filmin yapım sürecinde yaşanılan ticari sır niteliğindeki bir çok bilgiyi basına açıkladıklarını, sözleşmede gizlilik hükmünün de ihlali durumunda tarafların ödeyeceği kabul edilen cezai şart maddesinin bulunduğundan cezai şart bedelinin talebini içeren icra takibi başlatıldığını, davalının itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile faizi ile birlikte takibin devamına, %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Görev itirazında bulunduklarını, dosyanın görevli Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini belirterek esasa ilişkin, müvekkilinin verdiği röportajlara ilişkin hangi hususun “gizli bilgi” olduğunu ve gizlilik ilkesinin ihlaline sebep olduğunun açıklanmadığını, müvekkilinin hiçbir şekilde sözleşmenin filmin içeriği ya da film/sözleşme dolayısı ile öğrendiği herhangi bir bilgiyi paylaşmadığını, müvekkilinin yaşadığı bir takım sıkıntılardan bahsettiğini, yaşadığı bu sıkıntıların gizli bilgi kapsamına sokulamacağını belirterek, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı taraf davalı tarafından sözleşmenin gizlilik başlığında düzenlenen yükümlülüklerini ihlal ettiği, sözleşmedeki cezai şart talep şartlarının oluştuğundan bahisle davalı aleyhine takip yapmış ise de gerek dava dilekçesinde gerekse aşamalarda davalının hangi açıklamalarının sözleşmenin gizliliğini ihlal niteliğinde olduğunu somutlaştırmamış olup, davalı tarafından yapılan açıklamalar dikkate alındığında yapılan açıklamaların sözleşmenin ifasına yönelik gizli ve ticari bilgilerin açıklanmasından ziyade filmin gişe başarısızlığının değerlendirilmesine yönelik eleştirel değerlendirmeler olduğu şu hale göre bu açıklamaların gizlilik hükümlerinin ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği dolayısıyla cezai şart talep şartlarının oluştuğunun kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmakla davalının cezai şart tahsil istemine dayalı takibe yaptığı itirazın yerinde olduğuna kanaat getirilmekle davacının sübut bulmayan davasının reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Savunma hakkının ihlal edildiğini, kararın kaldırılması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda itirazlarının değerlendirilmediğini ve dosyanın talepleri doğrultusunda yeni heyete gönderilmemesi sebebiyle kararın kaldırılması gerektiğini, -İlk derece mahkemesi tarafından verilmiş olan kararda, Davalının hangi açıklamalarının sözleşmenin gizliliğini ihlal niteliğinde olduğunu somutlaştırılmamış olduğunun belirtildiğini, sözleşmenin gizlilik başlıklı 8. Maddesine göre davalı tarafın edimini teşkil eden, film yönetmeliği işinin icrası sebebi ile öğrenilmiş olan, taraflar arasında gizli olduğu ayrıca bildirilmeksizin tüm bilgilerin gizli bilgi ve ticari sır olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, davalı tarafından basın kuruluşlarına verilen beyanlar incelendiğinde bu beyanların basit birer eleştiri mahiyetinde olduğunu ve yönetmen olmayan sokaktaki her sıradan kişinin ulaşılabileceği bilgiler olduğunu söylemenin hem hukuka hem hakkaniyete aykırı olduğunu, Davalının “…,…” ve”…”; “…” beyanlarının ifşa niteliğinde olduğunu, film ekibinde eleman çıkartılması bilgisinin herkesin sahip olabileceği bir bilgi olmadığını, film yapım ekibinde çalışan bir kişinin bilebileceği türden bir bilgi olduğunu, davalının tüm beyanlarında ifade etmiş olduğu bilgilerin, Davalının yönetmenliği sebebiyle öğrenmiş olduğu bilgiler olduğunu, paylaşılması halinde film gişesinin bu durumdan kötü etkileneceği sebebiyle sözleşmeye gizlilik şartı konulduğunu, bilgilerin Davalı tarafından paylaşılmasıyla filmin izlenme oranının düştüğünü, Davalının beyanlarına yer alan bilgilerin sözleşme dolayısıyla öğrenilmiş olduğu ve üçüncü kişilerce bilinip bilinmediği tespit edildikten sonra cezai şarta karar verilmesi gerektiğini, sözleşmede gizliliğin bu kadar hassas düzenlenmesinin sebebinin yapılan işin mahiyetinden kaynaklandığını, ortada çekilmek istenen bir film olduğunu ve bu film yapımcısının temel beklentisinin filmin en fazla sayıda insan tarafından izlenmesi olduğunu, filmin çok sayıda kişi tarafından izlenmesinin iki sebebi olduğunu, birincisi filmin çok iyi çekilmesi yani mutfağının yani yapımının çok iyi olması, ikincisi ise henüz filmi izlemeyen insanların filmi izlemeye teşvik edebilmek yani halkla ilişkiler çalışmaları (piar) ve reklam yapmak olduğunu, Davalı şahsın filmin izleyici sayısını düşürmeyi hedefleyerek filmin yapım süreci ile ilgili ve film şirketinin borçları ile ilgili kamuoyuna ifşalarda bulunarak açıklamalar yaptığını, sözleşmede yazılı bulunan hükümlerin dosya içerisindeki haberlerde nasıl somutlaşmış olduğuna hiç değinmeden karar verildiğini, Davalının açıklamalarının sözleşmenin ifası sırasında öğrenmiş bilgilerin kamuoyuna yansıtılması sözleşmede yer alan gizliliğin ihlali olup cezai şartın meydana geldiğini açık şekilde gösterdiğini, hukuka aykırı ve adalet duygusunu kanatan bu kararın kaldırılması gerektiğini, -Dosyadaki raporda; 6100 Sayılı HMK’nın 269’da düzenli bulunan bilirkişinin görevinin kapsamı aşılarak ve HMK 266’da düzenli bulunan hakimlik mesleği alanına “gizli bilgi ve ticari sır” kavramlarının ve sözleşme hükümlerinin ihlal edilip edilmediğinin hukuki niteleme ve değerlendirmesini yaparak sonuç ve kanaate varıldığını, tarafların sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca yapmış oldukları sözleşme maddelerinin somut olay çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken, ilk derece mâhkemesinin tarafların iradesini yok sayarak hukuka aykırı olarak düzenlenmiş bilirkişi raporuna dayanak hüküm kurması sebebiyle kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dosyanın yeniden bilirkişiye gönderilmemesini bozma sebebi yaptığını ancak duruşmalardaki beyanlarında bilirkişiye gönderilmemesine yönelik beyanlarının bulunduğunu, müvekkilinin eleştirel değerlendirmelerinin; gizlilik hükümlerinin ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceğini, Davacı tarafın dava dilekçesi ekinde delil olarak sunduğu röportajlar okunduğunda müvekkili davalı tarafından sözleşme ile ilgili ve/veya sözleşmenin ifası dolayısıyla öğrendiği” hiçbir bilginin paylaşılmadığını, şahıs olarak yaşadığı bir takım sıkıntılardan bahsettiğini, Müvekkilinin yaşadığı bu sıkıntılar ve eleştirilerin “gizli bilgi” kapsamına sokulamayacağını, bu hususların “sözleşmenin/filmin içeriği ya da film/sözleşme dolayısıyla öğrendiği gizli bilgi” olmadığını ve gizlilik ilkesi kapsamına sokulamayacağını istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava gizliliğin ihlalinden kaynaklanan cezai şart istemine ilişkindir. YHGK’nın E: 2012/1476 K: 2013/564 sayılı ve 17.04.2013 tarihli kararında da açıkça belirtildiği üzere; hâkimin bir kez bilirkişiye gittikten sonra, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki ve mesleki bilgi ile çözümleyemeyeceği husus, “teknik bilgi gerektiren bir konudaki uyuşmazlık” tır. HMK’nın 282. maddesi uyarınca hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Mahkemece, bilirkişilerin; davaya konu sözleşmenin gizliliğinin ihlaline ilişkin tespitinin HMK’nın 266. maddesi doğrultusunda, sözleşme hükümleri ve dosya kapsamına göre hakim tarafından da değerlendirilebileceği, buna ilişkin dosya kapsamındaki bilirkişi raporuna yapılan itirazların ayrıntılı olarak yazıldığı, hakimin hukuki bilgisi ile değerlendirme yapmasında TBK kapsamında değerlendirilmesinde yasaya ve Yargıtay HGK’nın kararına aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı taraf, davalı tarafın beyanlarının sözleşmenin gizliliğini ihlal niteliğinde olduğunu bu sebeple kararın kaldırılması gerektiğini beyan etmiş olup, Mahkemece bu konuda açık değerlendirme yapıldığı, yapılan davalı beyanları incelendiğinde filmin konusuna ve sözleşmenin maddelerine ilişkin bir beyan niteliğinde olmadığı, sözleşme maddeleri incelendiğinde sözleşmenin filmin çekimine ve yapımına ilişkin olduğu, filmin eser niteliğinden kaynaklanan hakların düzenleme altına alındığını, yapımcı ve yönetmen olarak film çekimine ilişkin hükümlerin, ücrete ilişkin hükümlerin bulunduğu, cezai şart maddesinin de filmin eser niteliğine ilişkin hükümlere aykırı davranış kaynaklı düzenlendiği, gizlilik ihlali maddesinin sözleşme maddeleri ile birlikte yorumlandığında Mahkemece, davalı tarafından yapılan açıklamalar dikkate alındığında yapılan açıklamaların sözleşmenin ifasına yönelik gizli ve ticari bilgilerin açıklanmasından ziyade filmin gişe başarısızlığının değerlendirilmesine yönelik eleştirel değerlendirmeler olduğu şu hale göre bu açıklamaların gizlilik hükümlerinin ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği şeklindeki değerlendirmenin usul ve yasaya aykırı olmadığı bu sebeple istinaf talebinin reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarih ve 2017/722 E., 2018/285 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/06/2022