Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1243 E. 2022/1418 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1243
KARAR NO: 2022/1418
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2017
NUMARASI: 2015/752 E. – 2017/854 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesinin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin bir süre … adı altında adi şirketin kaşesi kullanılarak ortağı olduğu … tarafından müvekkilinin imzası taklit edilmek suretiyle bono düzenlendiğini, 12/12/2014 tanzim 17/04/2015 vade tarihli 3.750-TL bedelli bu bononun davalı lehine tanzim edildiğini, bononun arkasında ilk ciro edenin davalı olması gerekirken ciro silsilesi bozularak müvekkilinin kaşesinin vurulduğunu ve yine sahte imza kullanıldığını, davalının kaşesi vurulup imzalandığını, söz konusu bono davalı tarafından cirolanarak … Bankası Karagümrük Şubesi tarafından müvekkiline protesto çekildiğini, müvekkilinin davalıya hiçbir borcu bulunmadığını, söz konusu bonodaki imzaların müvekkiline ait olmadığını beyanla müvekkili aleyhine sahte/ taklit imza atılması suretiyle oluşturulduğu iddia olunan bonoya ilişkin menfi tespit davasının kabulü ile davalının % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin …- … isimli tacire ürün satımında bulunduğunu ve 05/11/2014 tarihli 672,66-TL bedelli ve 20/11/2014 tarihli 3.075,55-TL bedelli 2 adet faturayı tanzim ettiğini, davacın tarafından fatura bedellerine mahsup edilmek üzere 12/12/2014 keşide tarihli, 17/04/2015 ödeme tarihli 3.750-TL bedelli bir adet bono keşide edilerek müvekkiline ( personeli vasıtasıyla ) gönderildiğini, davacının 30/04/2015 tarihinde bono altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, ortağı … tarafından kendisine ait kaşe kullanılarak tanzim edildiğini iddia ederek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu, müvekkili adına davacı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden fatura bedellerinin tahsili talebi ile icra takibine başlandığını, dava dilekçesinde davalı adresi bulunmadığından bu eksikliğin HMK 119. maddesi gereğince giderilmesi gerektiğini, davacı tarafın söz konusu senedin kendi ortağı … tarafından tanzim ve imza edildiğini iddia ettiğine göre bu husustaki davasını …’a yöneltmesi gerektiğini, bu sebeple davanın husumet sebebiyle reddine karar verilmesini, davacının dava dışı … ile aralarındaki adi ortaklık ilişkisini kabul etmesi sebebiyle her iki ortak arasındaki uyuşmazlıkların kendi aralarında çözülmesinin zorunlu olduğunu, takip dosyasında faturalara herhangi bir itirazı olmayan davacının iş bu davada ileri sürdüğü itirazlarının borcu ödemekten kaçınmaya yönelik olduğunu, davaya konu edilen senedin müvekkiline personeli vasıtasıyla ulaştırılmış olup, taraflar arasındaki gerçek bir borç ilişkisi sebebiyle alınmış olduğu için müvekkilinin imzanın …’ e ait olup olmadığı sorgulamadığını, müvekkilinin ortaklar arasındaki iç ilişkiden haberdar olmasının beklenemeyeceğini, bir ortağın şirkete ait kaşeyi kullanarak şirket adına tanzim ettiğin bononun geçersizliğini iddia etmesinin iyi niyetli bir davranış olmadığını, müvekkili aleyhine yargılama gideri, vekalet ücreti ve kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi tarafından ”… Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, davacının imzaya yönelik itirazı karşısında mahkememiz huzurunda imza örnekleri alınmış, imzalarının bulunduğu belge asıllarının celbi veya ibrazı sağlanarak, iddia kapsamında davaya konu bono üzerinde uzman bilirkişi marifetiyle grafolojik bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bu yönden sunulan 10/08/2017 tarihli bilirkişi raporu incelenip denetlenmiş, bilirkişi raporunda tetkik konusu, 17/04/2015 vade, 12/12/2014 tanzim tarihli, alacaklısı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. , borçlusu … ve … olan 3.750,00 TL lik senet aslında bulunan davacıya atfedilen dört adet imzanın … ‘ in el mahsulü olmadığı bildirildiği saptanmıştır. … Davacı taraf davaya konu bonodaki gerek keşideci kısmındaki gerekse bononun arka yüzünde bulunan ciranta kısmındaki … adına atılan imzaların kendisine ait olmadığındın bahisle davalı tarafa bu bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini istemektedir. İddia, savunma, toplanan tüm deliller ve özellikle mahkememizce yaptırılan grafolojik bilirkişi incelemesi sonucu sunulan bilirkişi raporu kapsamı ve aynı bono ile ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ nın 2015/59281 Sor.nolu dosyasında alınan 28/01/2016 tarihli bilirkişi raporu kapsamı dikkate alındığında dava konusu bonodaki … adına atfen atılan dört adet imzanın davacı … ‘ in el mahsulü olmadığı saptanmış olmakla …” gerekçesi ile davanın kabulüne, davaya konu 17/04/2015 vade 12/12/2014 tanzim tarihli 3.750-TL bedelli senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmadığından davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece Mahkemesi tarafından dosyaya mübrez 10/08/2017 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporu haricinde herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığını, davacı ve …’ın ortak olduklarının davacının kabulünde olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde … isimli kişiyle aralarında adi ortaklık bulunduğunu ifade ettiğini, İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra dosyasına konu fatura içerikleri gereği davacıya ürün satışı yapıldığını, ancak bu hususun ilk derece Mahkemesi tarafından değerlendirilmediğini, ortağı olduğu açıkça kabul edilen … tarafından düzenlendiği iddia edilen bonodan adi şirket ortağının sorumlu olmadığı yönündeki iddianın sadece taraflar arasındaki iç ilişkide dinlenebilecek türden bir iddia olduğunu, zira müvekkilinin ortaklar arasındaki iç ilişkiden haberdar olmasının beklenemeyeceğini, davacı tarafça davacıya ait kaşenin adi şirket ortağı tarafından kullanıldığını belirttiğini, sahte bir kaşe kullanımından söz etmediğini, bir ortağın şirkete ait kaşeyi kullanarak şirket adına tanzim ettiği bononun geçersizliğini iddia etmiş ise de bu hususun doğru olmadığını, davaya konu bononun davacı adına ortağı olan … isimli şahıs tarafından imza edildiği belirtildiğine göre, imzanın kime ait olduğunu dahası ortaklar arasındaki iç ilişkiyi bilmesinin mümkün olmayan müvekkilin dava açılmasına sebebiyet verdiği düşünülemeyeceğinden müvekkili aleyhinde yargılama giderlerine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; dava dosyasında da görüleceği üzere davaya konu bono üzerindeki imzanın müvekkile ait olmadığının ispatlandığını, dolayısıyla bu bonoya dayalı olarak müvekkilinden bir alacak tahsili yoluna gidilmesinin mümkün olmadığını, yine aynı bonoyu davalıya müvekkilinden habersiz veren müvekkilinin bir dönem ortağı olan … hakkında açılmış olan ceza davasının İstanbul 38.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/440 Esas sayılı dosyasında devam ettiğini ancak yargılama esnasında sanığın vefat etmesi karşısında düşme kararı verildiğini, somut olayda müvekkilinin borçlu olmasının mümkün olmadığını, müvekkili ile davalı arasında istinaf taleplerinde geçen faturaya ilişkin olarak itirazın iptali davasının devam etmekte olduğunu, henüz kesinleşmiş bir alacak olmadığını, hukuka ve kanuna göre bononun senetten mücerret olduğunu, birbiri ile ilişkilendirilmesinin de mümkün olmadığını beyanla davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini savunmuştur. Davacı vekili 26.08.2019 tarihli istinafa cevap ek dilekçesinde; mezkur faturaya ilişkin davalının kendisinden alacaklı olduğuna dair açmış olduğu itirazın iptali davasının reddine karar verildiği (İstanbul 12. ATM’nin 2018/308 Esas- 20219/551Karar- 11.06.2019 tarihli) beyan edilerek davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesi savunulmuştur. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir: Dava, davacının imza inkarı iddiası ile açılan, 12/12/2014 tanzim 17/04/2015 vade tarihli 3.750-TL bedelli bono sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin menfi tespit davasıdır. İnceleme, 6100 Sayılı HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri re’sen gözetilmek üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Davacı, imzanın ortağı olan ancak şirketi temsil ve ilzama yetkili olmayan dava dışı … tarafından atıldığını, kendisini ve şirketini bağlamayacağını ileri sürmekte; davalı ise fatura alacağının olduğunu bu sebeple bononun düzenlendiğini, imzayı kimin attığını bilemeyeceğini savunmaktadır. Mezkur fatura alacağına ilişkin olarak davalı tarafından, davacı aleyhine takip yapılmış olup, davacı itirazı üzerine davalı tarafından davacı aleyhine itirazın iptali davası (İstanbul 12. ATM’nin 2018/308 Esas sayılı dosyası) açılmış, UYAP üzerinden yapılan incelemede dosyanın istinaf aşamasında olduğu belirlenmiştir. Bononun zorunlu unsurlarından olan keşidecinin imzasının sahteliğine dayanılarak menfi tespit istenmesi karşısında davada taleple bağlı kalınması gerekmekle, davalının fatura alacağı iş bu dava konusunu oluşturmamakla, ilk derece Mahkemesi tarafından davanın konusunun keşideci imzasının sahteliğine ilişkin olarak incelenmesi isabetli bulunmuştur. Davacı imza inkarında bulunmakla, davacının kıyasa elverişli ıslak imza örneklerinin celp edilerek bono aslının ve mahkeme huzurunda sunulan davacı ıslak imza örneklerinin grafoloji alanında uzman bilirkişi tarafından usule uygun bir şekilde teknik olarak mukayese edildiği, dava konusu bonoda keşideci imzasının davacının eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Benzer mahiyette İstanbul CBS’nin 2015/59281Soruşturma sayılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporu mevcuttur. Davalı limited şirket TTK gereği tüzel kişi tacir olup, hakların kullanımında ve borçların ifasında basiretli tacir gibi davranmalı ve aldığı senedin kimin tarafından düzenlendiğini bilmelidir. Bu durum ticari hayatın olağan akışı gereğidir. Aksi halde ticaret alanında hukuki güvenlik kalmaz, yine aksinin düşünülmesi halinde yetkili olmayan kişilerin şirketleri gerçek olmayan şekilde borçlandırması yolu açılır. Şirkete ortak olunması şirket yetkilisi olunduğu anlamına gelmez. Eldeki davada, yetkili olmayan ortağın yetkiliymişcesine imza atması şeklindeki davranışı şirket içi ilişkiyi etkiler mahiyette ise de atılan imza şirket dışı üçüncü kişilere karşı şirketi bağlamaz. Davalı şirket açısından kendisinin alacaklı olduğunu savunduğu noktada daha dikkatli ve özenli davranması beklenir, şirket yetkilisi tarafından düzenlenmeyen bonoyu kabul etmesini hukuk düzeni korumaz. Tacir aldığı senedin ticaret sicilde ilan olunduğu üzere yetkilisi tarafından imzalandığını araştırmalı ve bilmelidir, ona göre hareket etmelidir. Aksinin savunulması dürüstlük kuralı gereği dinlenemez. Davalının savunduğu şekilde keşideci kaşesi yönünden sahtelik iddia edilmediğine ilişkin yapılan incelemede; keşideci kaşesi bononun zorunlu unsuru olmayıp inceleme gerektirmez. Yine kaşe, herkes tarafından yaptırılıp bastırılabileceğinden ve bu kaşe her yere basılabileceğinden veya hazır olan şirket kaşesi başkaları tarafından ele geçirilip kullanılabileceğinden, bu hususun incelenmesi davaya bir yarar sağlamaz. Keşideci imzası ise, bononun zorunlu unsuru olduğundan keşidecinin imzasının sahteliğinin incelenmesi bononun geçersizliğinin değerlendirilmesi için şart ve yeterli görülmüştür. 6100 Sayılı HMK’nın 323, 326, 330, 332, 333 maddeleri ile yürürlükte bulunan AAÜT ve Harçlar Kanunu uyarınca, davacı davada haklı çıkmakla aleyhine hüküm verilen davalı taraftan yargılama giderlerinin karşılanması kanun gereği olup aksi yöndeki davalı istinafı yerinde bulunmamıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandığı bilgi- belge ve delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, dava konusu bonoda keşidecinin imzasının sahteliği sabit olmakla bononun zorunlu unsuru bulunmadığından ilk derece Mahkemesi tarafından davacının davalıya borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit davasının kabulüne karar vermesi isabetli bulunmuş aksi yöndeki davalı şirket vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı şirket vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/11/2017 tarih ve 2015/752 E., 2017/854 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 44,40 TL ve nispi yatırılan 19,64 TL toplam 64,04 TL harçtan mahsubu ile bakiye 16,66 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/10/2022