Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1239 E. 2023/497 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1239
KARAR NO: 2023/497
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/04/2018
NUMARASI: 2016/935 E. – 2018/418 K.
BİRLEŞEN DAVA İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/287 E- 2017/949 K Sayılı dosya
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinden … ile davalı şirket arasında 09.11.2012 tarihinde … Franchise Anlaşması akdedildiğini ve iş bu anlaşmada garantör sıfatıyla müvekkillerinden … tarafından garantör sıfatıyla imza altına alındığını, ilerleyen dönemde taraflar arasında 11.03.2013 tarihinde ek protokol imzalandığını, akdedilen anlaşma ile, Müvekkilerinin 09.11.2013 tarihli sözleşme ile elde etmiş olduğu tüm haklarını … San. Ve Tic. Ltd. Şti. ye devirtiklerini, taraflar arasında akdedilen 09.11.2012 tarihli … Franchise sözleşmesi EK 1 de garantiler ve teminatlar başlığı altında düzenleme yapıldığını, anılan düzenlemenin 4. maddesinde teminatlar başlığı altında düzenleme yapıldığını, kambiyo senedi: Alacaklısı Franchise veren ve borçluları, franchise alan ve kefili olmak üzere 50.000,00TL bedelli bir adet bono, sözleşme imza tarihinde keşide edilerek franchise verene teslim ve tevdi edildiğini, teminat bonosunun, sözleşmede ve iş bu ek 1 de yazılı şart ve esaslar dahilinde, Franchise alan tarafından sözleşmede yazılı yükümlülüklerin yerine getirilmesinin teminatı olarak Franchise verene teslim ve tevdi edilmiştir.” yazıldığını, davalı tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … nolu dosyası aracılığıyla takibe konan bononun, “teminat bonosu” olduğunu ve müvekkili tarafından davalı tarafa, anılan sözleşmenin teminatı olarak verildiğini ve davalı tarafından teminat olarak teslim alındığını, teminat senedi de kambiyo vasfını taşımadığından dolayı, müvekkili hakkında İstanbul … İcra Dairesinin … nolu dosya ile Malatya …. İcra Müdürlüğünün … Esas nolu dosyası ile yapılan takipler geçersiz olduğunu, takibe konu senedin teminat senedi olduğunu, bu nedenle kambiyo senedi vasfını haiz olmaması sebebiyle ayrıca müvekkillerin davalı şirkinde borcunun da olmaması sebebiyle, müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile Malatya … İcra Müdürlüğünün… esas nolu dosyası vasıtasıyla müvekkiller aleyhine başlatılmış olan takibin iptalini ve yargılama masraf ve vekalet ücretinin davalılara tahmil edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu bononun, TTK. 776 ve devam eden maddelerde düzenlenen bir kıymetli evrak türü olduğunu, TTK 4. Maddesi tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmasızın bu konunda , Türk Ticaret Kanununda düzenlenen işlerden doğan davaların ticari dava olduğunu düzenlemekte olduğunu, bono , TTK’da düzenlenen bir konu olduğundan eldeki davanın ticari dava olduğunu, ayrıca dava konusu senet metninde, senedin teminat için verildiğine dair hiçbir kayıtdın bulunmadığını, davacıların , kayıtsız , şartsiz borç ikrarı ihtiva eden takibe konu senet nedeniyle müvekkiline borçlu olduğunu, senedin kambiyo senedi olduğunu, davacıların , senedi kambiyo senedi vasfını ortadan kaldıracak aynı kuvvette bir belge sunmadığını, ayrıca davanın görevsiz kararı verilmesini, ayrıca kötü niyetli olarak davacılar tarafından açılan davada davacıların %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılarak davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “…Asıl dava yönünden, davacılar … ve …’nın İstanbul … İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyasında 3.513, 40 TL yönünden davalı tarafın davacı tarafa resmi kayıtlar gereğince borcunun bulunduğuna kanaat getirilmiş bu nedenle davacıların bu miktar kadar borçlu olmadıkları teknik incelemeden anlaşılmaktadır. Saptanan ve hukuksal durum karşısında aşağıdaki şekilde davacılar borçlu olmadıklarını ispatladıklarından kısmen kabule karar vermek, 6100 S HMK m. 26 gereği talep dikkate alınarak 24.674,12 TL’ye ilişkin fazlaya dair talebin reddi gerekmiştir. …Birleşen dava davacılarının İstanbul … İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyasında 25.325,88 TL yönünden borçlu olmadıklarına teknik bilirkişi incelemesi sonucunda kanaat getirilmiştir. Ancak davalı tarafın davacılardan 24.674,12 TL alacaklı olduğu teknik inceleme sonucu anlaşılmıştır. Saptanan ve hukuksal durum karşısında aşağıdaki şekilde davacılar borçlu olmadıklarını ispatladıklarından kısmen kabule karar vermek gerekmiştir. 6100 S HMK m. 26 gereği talep dikkate alınarak 24.674,12 TL’ye ilişkin fazlaya dair talebin reddi gerektiği kanaatine de varılarak aşağıdaki şekilde kanunen, taktiren ve vicdanen karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle karar verilmiştir. Asıl ve Birleşen davada davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İcra takibine konu senedin teminat senedi olmasına rağmen Mahkemenin bu hususta bir değerlendirme, tespit yapmadan karar verdiğini, taraflar arasında akdedilen 09.11.2012 tarihli … Franchise sözleşmesinin garantiler ve teminatlar başlığı altında işbu davaya konu senetler için düzenleme yapılmış olduğu 4.2. maddesinde kambiyo senedi “: Alacaklısı Franchise veren ve borçluları, franchise alan ve kefili olmak üzere 50.000,00TL bedelli bir adet bono, sözleşme imza tarihinde keşide edilerek franchise verene teslim ve tevdi edilmiştir.” denildiğini, davalı tarafından İstanbul …İcra Dairesinin … nolu dosyası aracılığıyla takibe konan bononun, “teminat bonosu” olduğunu, müvekkili tarafından davalı tarafa, anılan sözleşmenin teminatı olarak verildiğini, teminat senedi de kambiyo vasfını taşımadığından dolayı, müvekkili hakkında İstanbul … İcra Dairesinin … nolu dosya ile Malatya … İcra Müdürlüğünün … Esas nolu dosyası ile yapılan takiplerin geçersiz olması gerektiğini, karşı tarafın takibe konu senetlerin teminat senedi olmadığını, kayıtsız şartsız borç mahiyetinde olduğunu iddia ettiğini ancak taraflar arasındaki sözleşme ve protokoller ile söz konusu senetlerin teminat amacıyla verilmiş olduğunun yazılı bir şekilde ispat edildiğini, tarafların defter ve kayıtlarında dava konusu senede ilişkin bir kayıt bulunup bulunmadığı hususunun da değerlendirilmesi gerektiğini, bilirkişinin özellikle defter incelemesi sırasında böyle bir kayıt bulunmadığına ilişkin tespit yaptığını ancak hazırladığı raporda bu hususların hiçbirisine değinmediğini, bilirkişi raporuna itiraza rağmen Mahkemenin icra takibine dayanak senetlerin teminat senedi olup olmadığına ilişkin çelişkiyi ortadan kaldırması, davayı aydınlatması gerekirken bu görevine aykırı hareket etmesinin de hukuka aykırı olduğunu, -Mahkemelerin, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorunda olduklarını, Mahkeme kararlarında eksik gerekçe yazılmasının adil yargılanma hakkının ve ona sıkı sıkıya bağlı hukukî dinlenilme hakkının, ihlal edilmesine sebebiyet verdiğini, bilirkişi raporuna dayanarak orada varılan sonuç ve kanaati belirtip hiçbir şekilde hukuki nitelendirme ve gerekçelendirme yapmadan hüküm kurulduğunu, -İcra takibine konu senetlere bakıldığında, taraflar arasında yapılan sözleşme ile senedin teminat amacıyla verildiğinin hüküm altına alındığından bunun bir teminat senedi olduğunun açık ve net bir şekilde görüldüğünü, bu hususla ilgili Yargıtay kararlarında, taraflar arasında bir sözleşme yapılmışsa kambiyo senetlerine özgü icra takibi yapılacağının belirtildiğini, söz konusu bu takibe konu senetlerin teminat amacıyla verildiği taraflar arasında imzalanan sözleşme ile sabit olduğundan yürütülen takiplerin iptali gerektiğini, taraflar arasında akdedilen 09.11.2012 tarihli … Franchise sözleşmesinin “Garantiler ve Teminatlar” başlığı altında “Alacaklısı Franchise veren ve borçluları, franchise alan ve kefili olmak üzere 50.000,00 TL bedelli bir adet bono, sözleşme imza tarihinde keşide edilerek franchise verene teslim ve tevdi edilmiştir.” denildiğini, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. nolu takip dosyasında davalı tarafından müvekkiller aleyhine “20.10.2013 vade tarihli 09.11.2012 keşide tarihli 50.000-TL bedelli senede” dayanarak icra takibi başlatıldığını, -Raporda davalı tarafın defterlerinin usulüne uygun tutulmadığının belirtildiğini, bunun sonucunda dava konusu senetlerin, teminat senedi olduğundan yapılan takiplerin geçersiz olacağına karar verilmesi gerektiğini istinaf dilekçelerinin kabulüne, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Asıl ve Birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Her iki davada verilen davanın kısmen kabulüne dair kararın hatalı olup davaların reddine karar verilmesi gerektiğini, -Asıl davacının davacıları … ve … isimli kişiler olduğunu, bu kişiler aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında 50.000-TL bedelli bononun 28.187,52 TL’sinin tahsili amacıyla takip başlatıldığını, davacıların, müvekkili şirket ile asıl dava açısından 3.kişi kanununda bulunan … isimli firma arasında imzalanan franchise sözleşmesinin garantörü olduğunu, bu sıfatları nedeniyle her iki davacının, … şirketinin, müvekkili davalı şirkete karşı üstlendiği tüm edimlerin ifasından bizzat ve müşterek-müteselsil sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduklarını, bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davacılar hakkında başlatılan takipte talep edilen miktarın, ticari defter ve kayıtlara uygun olduğunu, ticari defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu ve sahibi lehine delil olma özelliği taşıdığını, her ne kadar 3.513,40-TL yönünden kaydın, Muhasebe Uygulama Tebliğine aykırı olduğu gerekçesiyle geçersiz olduğuna ve borçluların bu müktar yönünden borçlu olmadıklarına karar verilmişse de bu kararın hatalı olduğunu, müvekkili şirketin, tüm muhasebe kaydının usulüne uygun olarak tutulduğunu, -Birleşen davacının davacıları … Ltd. Şti. ve … isimli kişi olduğunu, birleşen davada İstanbul ….İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyası nedeni ile menfi tespit davası açıldığını, iki davaya konu icra takiplerinin birbirinden farklı olduğunu, ancak her iki takibin “tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla” yapıldığını, her ne kadar gerekçeli kararda, bu dosya için de bilirkişi incelemesi yaptırıldığı kaydedilmiş ise de bu dosya hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını, bu hususun bilirkişi raporu tarihinden anlaşıldığını, bilirkişi raporu 15.09.2017 tarihli iken birleşme karar tarihinin 04.12.2017 tarihli olduğunu, asıl davada davacıların 24.674,12-TL borçlu olduğu tespit edildiğinden, icra dosyalan ve borçlular farklı olmasına rağmen birleşen dosyada da aynı miktar üzerinden hüküm kurulduğunu, oysa gerek icra takibinin gerekse davanın taraflarının birbirinden farklı olduğunu, bilirkişi raporunda davalının dava dışı … Turizm İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti’nin cari hesap ilişkisinden kaynaklanan 40.952,07-TL alacaklı olduğu… .tespit edilmiştir” dendiğini, İlk Derece Mahkemesi’nin, bu tespiti görmeksizin asıl davada hükme esas alınabilecek tespit edilen borç miktarını, birleşen dava için de uyguladığını, kararın hatalı olduğunu, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verildiğinden yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti yönünden de hatalı hüküm tesis edildiğini, kararının kaldırılarak her iki davanın ayn ayrı reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı istinaf istemi yönünden yapılan incelemede; Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s. 16). Başka bir ifadeyle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır. Bedelsizlik iddiası, TTK’nın 687. maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir. Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı TBK’nın 77 ve devamındaki maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’îni dermeyan etme hakkını vermektedir. Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir ifadeyle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır (Ertekin, Erol/Karataş, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara, 1998, s. 693). Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir. Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’î olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’înin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür. Davacı taraf somut olayda, senedin teminat senedi olduğu iddiasında olup, senet nedeniyle menfi tespit davası açmış is ede, senedin davalı tarafa teminat senedi olarak verildiği ve senedin temel borç ilişkisi nedeniyle takibe konulduğu, temel borç ilişkisi taraflarının davacı ve davalı oldukları, yani temel borç ilişkinin şahsi defi olarak araştırılabileceği, senet nedeniyle davacı tarafa takip yapılmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı bu konudaki istinaf isteminin reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Davacı taraf, bilirkişi raporunda davalı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı gerekçesiyle delil olamayacağını öne sürmüş ise de, bilirkişi raporu incelendiğinde 2012 yılı ticari defterlerin delil niteliğine haiz olmadığı ancak 2013,2014,2015 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun düzenlenmiş olması nedeniyle delil niteliğine haiz olduğunun belirtildiği, 2012 yılına ilişkin taraflar arasında ticari ilişkide kayıt bulunmadığı bu nedenle delil olarak değerlendirilmesinin gerekmediği, 2013,2014,2015 yılı ticari defterlerinde ise asıl borca ilişkin kayıtların bulunduğu ve bu kayıtların delil olarak değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı bu nedenle davacı tarafın tüm istinaf istemlerinin reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Davalı istinaf istemine ilişkin olarak; Asıl davanın davacılarının … ve … isimli kişiler olduğunu, bu kişiler aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında 50.000,00 TL bedelli bononun 28.187,52 TL’sinin tahsili amacıyla takip başlatıldığını, birleşen davacının davacılarının ise … Ltd. Şti. ve … isimli kişi olduğunu, birleşen davada İstanbul …İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyası nedeni ile menfi tespit davası açıldığını, iki davaya konu icra takiplerinin birbirinden farklı olduğunu beyan etmiş ise de, her iki icra dosyasının alacaklısının … İnşaat Sanayi Ve Dış Ticaret Anonim Şirketi olduğu, her iki takibin aynı senet olduğu ve her iki takipte istenen alacağa yönelik yapılan inceleme 2013,2014,2015 yılı ticari defterlerinin incelendiği takip tarihi itibariyle borç ve alacak tespitinin yapılması nedeniyle İstanbul …İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyası yönünden de yapılan incelemenin geçerli olduğu, bilirkişi raporunda 3.513,40 TL yönünden kaydın Muhasebe Uygulama Tebliğine aykırı olduğu bu yönden davalının alacağını ispat edemediği anlaşılmakla davalının tüm istinaf istemlerinin reddi gerekmiştir.Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına davacılar ve davalılar vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/04/2018 tarih ve 2016/935 E., 2018/418 K. sayılı kararına karşı davacılar ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince asıl dava yönünden alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince birleşen dava yönünden alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince asıl dava yönünden alınması gereken 240,00 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 60,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 180,00 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince birleşen dava yönünden alınması gereken 1.730,01 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 432,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.297,41 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 7-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 8-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 9-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/05/2023