Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1225 E. 2022/1012 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1225
KARAR NO: 2022/1012
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/11/2018
NUMARASI: 2017/945 E. – 2018/1147 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 18/10/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalı tarafından 08/07/2015 tarihinde Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas dosyasından müvekkiline kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, söz konusu takipten müvekkilinin 11/10/2017 tarihi itibarı ile haberdar olduğunu, öğrendiği tarih itibarı ile süresi içerisinde takibe usul ve esasa ilişkin itirazlarını sunduklarını, öncelikle müvekkiline karşı başlatılan takip kesinleşmediğini, icra dosyası içerisinde bulunan 27/07/2015 tarihinde müvekkiline ödeme emri ve senet suretinin tebliğ edildiğini gösterir tebliğ mazbatası incelendiğinde; tebligatın gerçek dışı ve usulsüz olduğu hatta evrakta sahtecilik suçunun oluştuğu tespit edileceğini, ayrıca tebligat adresi de müvekkilinin adresi olmadığını, söz konusu tebligat mazbatasında bulunan imzanın müvekkili …’e ait olmadığını, tebligatın müvekkiline yapılmadığını, mahkemece yapılacak imza incelemesi ile ortaya çıkacağını, mahkemece ivedi olarak imza incelemesi yapılması konunda karar verilerek imza incelemesi yaptırılması talep olunduğunu, mahkemece dosya incelendiğinde müvekkiline tebliğe çıkarıldığı iddia edilen ödeme emri üzerinde müvekkilinin T.C. kimlik numarası yanlış yazıldığını ve adres belirtilmediğini, takibin mesnedini oluşturan 500.000,00 TL bedelli 05/05/2015 tanzim tarihli ve 15/05/2015 vade tarihli senet incelendiğinde; senet üzerinde müvekkili … isminin sonradan ve farklı kalem ile yazıldığını, müvekkilinin T.C. kimlik numarasının yanlış ve eksik yazıldığını, müvekkilinin imzası ile senet üzerindeki imzanın hiçbir benzerliğinin bulunmadığını ve yine imzanın farklı kalem ile atıldığını, mahkemece ivedi olarak incelenmesi ve senet üzerindeki imzanın sahteliğinin araştırılmasını, takibe konu senet üzerindeki imza müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin ev hanımı olduğunu ve hiç bir suretle 500.000,00 TL gibi yüksek meblağlı bir senedi imzalaması söz konusu olamayacağı gibi, bir ev hanımın bu meblağda bir senede imza atması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı yan ile müvekkilinin hiçbir ticari ilişkisi olmadığı gibi ticaret işi ile de uğraşmadığını, takibe konu senet incelendiğinde senet üzerinde 500.000,00 TL’nin neden verildiğine dair bir ibare geçmediğini, takip dayanağı senetteki imza müvekkiline ait olmadığını,13/10/2017 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına ilgililer hakkında evrakta sahtecilik suçundan dolayı suç duyurusunda bulunulduğunu, ayrıca usulsüz tebligatın tespiti için Bakırköy 3. İcra Hukuk Mahkemesinde dava açıldığını, gerçeğe aykırı şekilde düzenlenmiş olan sahte senede dayalı müvekkiline karşı başlatılan takipte; takibe, borca ve ferilerine, senet üzerindeki imzaya açıkça itiraz ettiklerini, davalı firmaya 500.000,00 TL borçlu olmadıklarını, sonuç olarak ödeme emri tebligatının (-… barkod nolu) müvekkiline yapılmadığının ve tebligatın usulsüz olduğunun tespit edilmesi gerektiğini, davalı firmaya 500.000,00 TL borçlu olmadıklarını, bu borca ilişkin tarafımızca senet tanzim edilmediğinin tespitini, senetteki imzanın müvekkili eli mahsulü olmadığını, takibe konu senedin müvekkili açısından kambiyo vasfı taşımadığına karar verilmesi ve Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas dosyasında takibin tedbiren durdurulmasına akabinde takibin iptalini, haksız ve kötü niyetli takip sebebiyle %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatını, tüm yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili … firması borçlusu …, borcuna karşılık eşi …’ün kefil olarak yer aldığını, 15/05/2015 vadeli 500.000,00 TL tutarlı bonoyu müvekkiline verdiğini, bonoya dayalı alacak sebebiyle Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takibe geçildiğini, Borçlu …’ün bonoda adresi mevcut olduğunu, …’ün adresi yer almadığından ve şahıslar eş olduğundan dolayı ödeme emri bonoda borçlu adresi olarak yer alan aynı adrese ” … Mah. … Cad. No:… Zeytinburnu/İstanbul” adresine gönderildiğini, tebliğ memuru tarafından tebligat …’e teslim edilmediğini ve takibe itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, İcra takip prosedürü devam eder iken, … huzurda imza sahteliğini ileri sürerek menfi tespit davası açıldığını, Davacı …, bono üzerinde yer alan TC numarasının kendi numarası olmadığını, hatta TC Numarasının noksan olduğunu belirttiğini, gerçekten bono üzerinde yer alan TC numarası; … iken dava dilekçesinde yer alan TC numarası … olduğunu, böylece baş taraftaki ”8” yerine ”5” yazıldığı gibi, son taraftaki ”8” de yer almadığını, 11 rakamdan oluşması gereken TC numarası 10 rakam olarak yer aldığını, bu farklılık … tarafından kasden mi yapılmıştır, yoksa sehven mi olmuştur, bu konunun yorumu şuan için mümkün olmadığını, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma ile açıklık kazanacağını, sonuç olarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını, huzurdaki davanın davacının eşi olan …’e ihbar edilmesini, usul ve esas itibariyle haksız davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Dava konusu bono üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığı, taraflar arasında temel bir ilişkinin bulunmadığı, sahtelik iddiası mutlak def’i olup herkese karşı ileri sürülebildiği,bu sebeplerle davacının davalıya borcu bulunmadığı anlaşıldığından davacının davasının kabulü ile davacının icra takibine konu edilen bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin borçlu-davacı yönünden iptaline, sahte imzalı bonoyu icra takibine koyan davalı-alacaklının lehtar olması,bu sebeple bono üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığını bilebilecek durumda bulunması sebebiyle takibe girişmekte haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşıldığından borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan davalı-alacaklı aleyhine İİK’ nın 72/5 nci maddesi uyarınca alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Bonoya dayalı yapılan takip sebebiyle ödeme emrine itiraz edilmeden takibin kesinleştiğini, icra takip prosedürü devam eder iken, …’ün, huzurdaki ‘imza sahteliğini’ ileri sürerek menfi tespit davası açtığını, bono üzerinde yer alan … imzasını bizzat borçlu …’ün kendisinin mi attığı yoksa bir başkasına attırarak mı müvekkiline getirdiği ve de bono üzerinde yer alan …’ün gerçekten davacı mı yoksa bir başkası mı olduğunun kendileri tarafından bilinmediğini ancak dolandırıcılık ve sahtecilik teşkil eden fiiller sebebiyle müvekkil firma alacağını elde edemediği gibi, bir de hiç de hak etmediği halde aleyhine menfi tespit davası açılması ile mağduriyete duçar olmuş ve bu sebeple Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyette bulunulmuş olduğunu, -Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda iddianame düzenlenmek suretiyle Bakırköy 7. Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde davacı … ve kardeşi … aleyhinde resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçları sebebiyle ceza davası açılmıştır; yargılama davacı …’ün veya suç teşkil eden eylemlerde dahli bulunup-bulunmadığının da tespit edileceğini, -Davacı … tarafından, “usulsüz tebligat, kıymet takdirine itiraz ve imzaya itiraz” gerekçeleri ile Bakırköy 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/1124 E. ve 2017/1109 E. sayılı dosyalarında açılan davaların Yerel Mahkeme tarafından hukuka uygun ve isabetli olarak reddedildiğini, -Davanın hukuki yarar yokluğu, bekletici mesele talebimizin kabul görmemesi, delillerimizin toplanmaması, davacı ile müvekkil firma yetkilisi arasındaki akrabalık bağının dikkate alınması, aleyhlerine kötüniyet tazminatına ve yargılama giderine hükmedilmesi ve re’sen gözetilecek sebeplerle kaldırılması gerektiğini, -Davacının ikame ettiği davada bono üzerinde yer alan T.C. numarasının kendisine ait olmadığını, ödeme emri tebliğ mazbatasında yer alan adresin kendisine ait olmadığını, yer alan imzanın kendisine ait olmadığını ve böylece tebliğin usulsüz olduğunu ve takibin kesinleşmediğini ileri sürdüğünü ancam Bakırköy 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/1109 E. sayılı dosyasında usulsüz tebliğin (tebligatın) tespiti talepli olarak dava açıldıktan sonra bir de menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, bono üzerindeki mevcut TC numarasının tutmaması, bonoda kefil (avalist) sıfatıyla yer alan şahsın davacı olduğunun kesin olarak belli olmaması ve müvekkili firmanın bonoda mündemiç alacağına istinaden hem borçlu hem de borçlunun kefili olan şahıs hakkında icra takibine geçtiğini anlaşıldığından davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı olmadığından davanın reddinin gerektiğini, -Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/99743 Sor. sayılı soruşturma sonucunun, sonrasında Bakırköy 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/574 E. sayılı dosyasının beklenmesini talep etmiş olmalarına rağmen taleplerinin kabul görmediğini, davacının eşi ve bono borçlusu hakkında resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçları sebebiyle açılan ceza davası, yargılamada tespit edilecek maddi vakıalar huzurdaki menfi tespit davasını doğrudan ilgilendirmekte olmasına karşın, taleplerine rağmen bekletici mesele yapılmaması, ceza dava sonuçlarının beklenmemesinin hukuka Yargıtay’ın müstakar kararlarına açıkça aykırı olduğunu, -Delillerinin toplanmadığını, Bakırköy C. Başsavcılığı’nın 2017/99743 Sor. sayılı soruşturma dosyası, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası, Bakırköy 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/1109 E. sayılı dava dosyası, … ve …’ün nüfus kayıt örnekleri, … ve …’ün yazı ve imza incelemesinin yapılması taleplerine ilişkin delillerin toplanmadığını, -Davacı ile müvekkili firma yetkilisi arasındaki akrabalık bağının gözetilmediğini, Davacı …’ün eşi …’ün erkek kardeşi olup halen Bakırköy 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmakta olan …, müvekkili … firması yetkilisi …’ın kız kardeşinin eşi olduğunu, bu hususun ekte yer alan …’ün 09/07/2018 tarihli beyanında da yer aldığını, Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları olan HMK 203 mdsine göre hem taraflar arasındaki yakın akrabalık durumu, hem geçmişe dayalı ticari ilişki, davacının bizzat müvekkili firma yetkilisi huzurunda imza atmasını gerektirdiğini, bu sebeple, bu hususun senede bağlanmamasının teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler kapsamında mütalaa edilmesi gerektiğini, -Aleyhlerine kötüniyet tazminatına ve yargılama giderine hükmedilmesinin kesinlikle hatalı olduğunu, müvekkili firma (yetkilisinin) kötüniyetle hareket etmediğini, davacının, bonoda kendi imzasının istenildiğini bildiğini, Ekte yer alan …’ün 09/07/2018 tarihli beyanında da yer aldığı üzere, davacı, bonodan, bonoya kendi imzasının istenildiğinden haberdar olduğunu”..ancak ticari iş olduğu için abimin yalnız başına senet vermesi yeterli olmadı, eşinin de imzasının gerektiğini söylediler, bunun üzerine abim ve ben abimin eşi…’ın yanına gittik, senede imza atmasını istedik, ancak … ben imza atmam dedi” beyanı bulunduğunu, tüm sebeplerle Bakırköy 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/574 E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına, tüm delillerinin toplanmasına ve nihayet usul ve esas itibariyle haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalının istinaf başvurusunun süresinde olmadığını, davalı tarafça yargılama aşamasında sunulmayan delillerin Sayın Yerel Mahkemece değerlendirilmediği iddiasının hukuki mantığa ve realiteye açıkça aykırılık teşkil ettiğini, davalı yanın, cevap dilekçesi vermediğini ve davalının istinaf başvuru dilekçesinin büyük bir bölümünü delillerinin toplanmadığı iddiası üzerine kurmuş olmasının en hafif değimi ile Sayın Yüksek Mahkemeyi yanıltma çabasından öte gidemediğini, davalı yanın, müvekkilinin haberdar olmadığı ve borçlu olarak imzanın bulunmadığı dava konusu kıymetli evrağa dayanarak takip başlattığını ve tebligatı kötü niyetle müvekkilinin adresine değil, diğer borçlu …’ün adresine tebliğe çıkartarak takibi kötü niyetle usulsüz bir şekilde kesinleştirdiğini, söz konusu ceza davasında müvekkili …, imzası taklit edilen kişi olarak mağdur-müşteki sıfatı ile şikayette bulunan bizzat kendisi olduğunu, İcra ve İflâs Kanununun 170 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre icra mahkemesi, itirazın kabulüne karar vermesi halinde, kambiyo senedini takibe koymada kötü niyetli veya ağır kusuru bulunduğu takdirde, alacaklıyı takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata ve alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkûm eder hükmü gereği %10 para cezasına hükmedilmesine karar verilmesi gerektiğini, Müvekkili ile davalı yanın şirket yetkilisi arasında değinildiği gibi yakın akrabalık bağı bulunmadığını, kıymetli evrak hukuku yönünden yapılan itirazlar yapılmış ise de sadece takibin iptal edilmesi yeterli olmayacağını ve söz konusu (gerçek olmayan) borcu (kambiyo senedini) ortadan kaldırmayacağından; bu kambiyo senede dayanılarak istenen borca karşı genel mahkemelerde böyle bir borcumuzun bulunmadığının tespitinin yapılması gerektiğini, Davalı yanın istinaf başvuru dilekçesinde belirtmiş olduğu, diğer davada ise satış prosedürü başlayan ve kıymet takdir raporu tebliğ edilen gayrimenkul açısından yapılan değerlendirmenin yanlış olduğu kıymet takdir raporunda belirtilen özelliklerde bir evin değerinin gerçek değerinden farklı olduğu yönünde sadece kıymet takdirine ilişkin açılan dava yapılan İstinaf Başvurusu üzerine, söz konusu karar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin kararı ile kaldırıldığını, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, icra takibine konu edilen senet sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Kural olarak, imzası inkar edilmeyen senetlere karşı açılan menfi tespit davasında ispat yükü davacı borçludadır. Ancak senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzasının borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir. (Yargıtay HGK’nın 2006/12-259 Esas,2006/31 Karar sayılı kararı). Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir. Borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde imzaya ilişkin iddiası mutlak def’idir. “….Senetteki imzanın inkarı halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükü belgeyi elinde bulunduran senet alacaklısına aittir. Yargılama sırasında takibe konu senedin kaybolmuş olduğu tespit edildiğinden davalılar imzanın davacı borçlu şirket yetkilisine ait olduğunu ispatlayamamıştır. İmzada sahtecilik iddiası kambiyo senetlerinde mutlak defi olup, lehdar ve ciro yolu ile hamil olan cirantalara ve son hamile karşı ileri sürülebilir…” (Yargıtay 11. HD 2020/5093 E. 2021/5318 K.) Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere, bonoda sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün bonoda imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı açık olup, davalı tarafça, senet altındaki imzanın davacıya ait olduğu kanıtlanamamıştır. Yapılan imza incelemesinde senetteki imzanın davacıya ait olmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı vekili Ceza Mahkemesindeki yargılamanın beklenilmesine yönelik talebine ilişkin olarak Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı yada yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Hukuk Genel Kurulunun 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 E., 1989/472 K.; 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K.; 09.04.2014 tarihli ve 2013/4-1008 E., 2014/490 K. sayılı kararları). Ancak somut olay incelendiğinde, davacı hakkında açılmış bir ceza davası bulunmadığı gibi, soruşturmanın da bulunmadığı, Bakırköy 7. Asliye Ceza mahkemesinin 2018/574 esas sayılı dava dosyasında davacının sanık olmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, bono üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olduğunun kanıtlanamadığı, soruşturma evrakının beklenmemesi sonuca etkili olmadığı gibi, 6100 Sayılı HMK’nın 30. maddesindeki dava ekonomisi ilkesi uyarınca mahkemenin en az masrafla ve en kısa sürede karar verme yükümlülüğü bulunduğundan, soruşturma evrakının beklenmemesinde usule aykırılık olmadığı, akrabalık bağına ilişkin hususların senet metninden anlaşılamadığı, kötü niyet tazminatına ilişkin Mahkeme değerlendirmesinde aykırılık bulunmadığı, ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/11/2018 tarih ve 2017/945 E., 2018/1147 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 34.155,00 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 8.538,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 25.616,25 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/06/2022