Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1224 E. 2022/1079 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1224
KARAR NO: 2022/1079
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/07/2018
NUMARASI: 2017/604 E. 2018/757 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının müvekkilleri aleyhine icra takibi başlattığını, müvekkillerinin menkul ve gayrimenkul mallarına haciz konduğunu, bir kısım malların yediemin deposuna götürüldüğünü, takibe konu senedin bono vasfında olmadığını, davacılardan …’ın aval veren sıfatında olduğunu, düzenleyenin imzasını taşımayan senetten dolayı sorumlu olmadığını, senette nakden ibaresi bulunmasına karşın mal karşılığı tanzim edildiğinin savcılık ifadesinde belirtildiğini ileri sürerek haksız ve kötü niyetli yapılan takip sebebiyle davacıların davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, kötü niyetli takip sebebiyle haczedilen araç yerine kiralanan aracın (sunulan belgelere göre 9.912 TL.) kira bedellerinin ve 5.000 TL. akdi vekalet ücretinin ve sair giderin takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalıdan tazminen tahsiline karar verilmesini, takibin tedbiren durdurulmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Getirtilen takip dosyası dayanağı bononun incelenmesinde, senet üzerinde iki imza yer almaktaysa da ikisinin de aynı kişi tarafından atıldığının gözle anlaşılabilir mahiyette olduğu, nitekim dava dilekçesinde davacıların soruşturma dosyasında da davalının senette asıl borçlu (keşideci) …’ın imzasının bulunmadığını, sadece kefil/avalist sıfatıyla davacılardan …’ın imzasının bulunduğunu teyit ettiği, zorunlu unsur olan keşideci borçlunun imzasını taşımayan bir bononun TTK. 776. maddeye göre kambiyo senedi vasfı taşımayacağı, kefalet ve aval ilişkisi TTK. ve TBK. gereği asıl borçlunun borcunu temine dair ve asıl borcun varlığına bağlı borç ilişkisi doğurabileceğinden, asıl borçlunun imzası bulunmayan bir bonoya dayalı olarak ne keşideci asıl borçlu ne de (imzası olsa bile) kefil/avalist hakkında kambiyo senedine özgü yolla takip yapılamayacağı kanaatiyle, bu bono sebebiyle davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine, Davacılar tarafından, haklarında başlatılan takibin haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle, takip sırasında haczedilen ve muhafazaya alınan (davacılardan …’a ait olan) aracın yerine kiralanan araç kira bedeli ile dava sebebiyle yapılan akdi vekalet ücreti ödemesinin İİK.72/5 gereği tazminen davalıdan tahsiline karar verilmesi istenmiş ise de, incelenen soruşturma dosyasında alınan taraf ifadeleri ve dava dilekçesindeki anlatımlardan, davacılar ile davalı arasında malzeme alımına ilişkin bir ticari ilişki bulunduğu, ödenmediği ifade edilen bir çek bulunduğu, bu sebeple davalı tarafından bonoya dayalı kambiyo senedine özgü yolla takip yapılması hukuka aykırı olsa da borç/alacak ilişkisi bulunabileceği, bu sebeple takibin haksız ve kötü niyetle yapıldığının davacılar tarafından ispatlanmış sayılamayacağı; ayrıca icra dosyasında usulüne uygun ödeme emri tebliğine rağmen davacıların 2014 yılında başlatılan takibe ilişkin şikayet veya itiraz yoluna gitmemekle takibin kesinleşmesine sebep oldukları, aracın 2017’de haczedildiği ve davanın da o tarihten sonra açıldığı dikkate alındığında, zararın doğumuna ve artmasına davacıların mütefarik kusurunun sebep olduğu anlaşılmakla, davacıların kötü niyet tazminatı ve zarar talebinin reddine, ” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-İlk derece mahkemesinin kararı eksik incelemeye ve yanlış hukuki değerlendirmeye dayalı olup hatalı olduğunu, zira, imza incelemesi yapılmadan kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, yerel mahkemenin, takibe konu bono üzerinde davacılara ait imzalar ile ilgili olarak gözle inceleme ile yetinmemesi, bu hususta bilirkişi incelemesi yapması gerektiğini, zira gözle yapılan muayene bir fikir verecek olsa da kesin doğrunun. bulunması için yeterli olmadığını, bonolar üzerinde iki imza bulunmakta olup, bu imzaların davacılardan hangisine ait olduğu hususunun net olmadığını, bu hususun aydınlatılması için ehil bilirkişilerden rapor alınması gerektiğini, 2-Savcılık soruşturmasının kesin hüküm niteliğinde olmadığını, yerel mahkemenin, davalının savcılık soruşturma dosyasında bulunan ifadesindeki beyanını hüküm için yeterli görmesinin hatalı olduğunu, hukuk mahkemeleri ceza mahkemelerinin maddi olayın oluşuna ilişkin tespitleri ile bağlı ise de savcılık soruşturmasında yapılan tespitler ile bağlı olmadığını, zira savcılık tespitlerinin kesin hüküm niteliğinde olmadıklarını, somut olayda, ilk derece mahkemesi savcılık soruşturmasında geçen ifadelerin doğruluğunun bilirkişi raporu ile veya taraf isticvabı yolu ile doğrulatması gerektiğini belirterek, yukarıda arz ve izah edilen sebeplere istinaden ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararının bozulmasını ve davanın reddine karar verilmesini, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 72. maddesi gereğince açılan menfi tespit davasıdır. Davacılar vekili, takibe konu senedin bono vasfında olmadığını, davacılardan …’ın aval veren sıfatında olduğunu, düzenleyenin imzasını taşımayan senetten dolayı sorumlu olmadığını, senette nakden ibaresi bulunmasına karşın mal karşılığı tanzim edildiğinin savcılık ifadesinde belirtildiğini ileri sürerek haksız ve kötü niyetli yapılan takip sebebiyle davacıların davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, kötü niyetli takip sebebiyle haczedilen araç yerine kiralanan aracın (sunulan belgelere göre 9.912 TL.) kira bedellerinin ve 5.000 TL. akdi vekalet ücretinin ve sair giderin takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalıdan tazminen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı tarafça davaya cevap verilmemiş, mahkemece davanın kısmen kabulüyle davalıların senetten borçlu olmadıklarının tespitine, kanıtlanamayan kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş, davalı vekili iş bu kararı istinaf etmiştir. Mahkemece, bilirkişi incelemesi yapılmaksızın, takip konusu bonoda olması zorunlu unsurlardan keşideci imzası bulunmadığını çıplak gözle dahi anlaşıldığı, bu sebeple bononun senet vasfına haiz olmadığı, ayrıca davalının, savcılık soruşturma dosyasındaki ifadesinde senette keşidecinin imzasının bulunmadığını, sadece kefil/avalist sıfatıyla davacılardan …’ın imzasının bulunduğunu beyan ettiğini, davacıların senetten dolayı sorumlu tutulamayacakları tespiti yapılmış, davalı vekili, imza incelemesi gerektiğini, imzanın davacılarda kime ait olduğunun çıplak gözle anlaşılamayacağını, savcılık ifadesininde mahkemeyi bağlamayacağını ileri sürmüş, uyuşmazlığın bu noktalarda toplandığı anlaşılmıştır. Dosyada mevcut takip konusu bono üzerinde yapılan incelemede, atılan her iki imzanın aynı kişiye ait olduğu, davacılar ile davalının GOP CBS 2015/40056 sayılı soruşturma dosyasında ki ifadesine göre bu imzaların kefil olarak davacı … tarafından atıldığı, diğer davacı borçlu …’ın keşideci olarak imzasının bulunmadığı, bunun aksine delilin dosyada bulunmadığı görülmektedir. Savcılık dosyası ve kararı her ne kadar hukuk hakimini bağlayıcı bir niteliği bulunmamaktaysa da mahkemece dikkate alınacak bir delil niteliğindedir. Bu anlamda, savcılık soruşturmasında alınan beyanların diğer delillerle desteklenmesi durumunda delil olarak değerlendirilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır. Sonuç olarak bu doğrultuda ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı görüldüğünden davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/07/2018 tarih ve 2017/604 E. 2018/757 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 956,34 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının peşin alınan 239,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 717,34 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a ve 362/1-g maddeleri gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/06/2022