Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/122
KARAR NO: 2020/326
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/06/2017
NUMARASI: 2014/1698 E., 2017/534 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı alacaklı tarafından müvekkili şirket ve diğer borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile 09/04/2012 düzenleme tarihli, 30/05/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı .. Ltd. Şti olan 5.000,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/06/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı .. Ltd. Şti olan 5.000,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/07/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı .. Ltd. Şti olan 5.000,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/08/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı .. Ltd. Şti olan 5.000,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/09/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı .. Ltd. Şti olan 7.500,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/10/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı .. Ltd. Şti olan 7.500,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/11/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı .. Ltd. Şti olan 7.500,00 TL miktarlı bonolardan dolayı icra takibi yapıldığını, takip konusu bonolar üzerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, bunun çıplak gözle bile anlaşılabilir olduğunu, taraflar arasında mal alışverişinin olmadığını belirterek; davalı yana borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davacı arasındaki mevcut ticari ilişkiden doğan alacakların karşılanması saikiyle, kefil sıfatıyla dava dışı takip borçlusu … ile asıl borçlu davacı tarafça 7 adet senedin müvekkili şirket lehine keşide edildiğini, müvekkili şirket tarafından üretilerek davacıya teslim edilen ürünlere ilişkin faturalar müvekkili şirket tarafından kesilmek ve yasal defterlerine işlenmek suretiyle her ne kadar davacıya tebliğ edilmişse de davacı tarafından yasal süresi içinde de itiraz edilmeyen fatura muhteviyatı kabul edildiğini ancak fatura bedelleri müvekkil şirkete ödenmediğini, müvekkili şirket ile davacı arasında gerçekleştirilen görüşmeler gereği ve neticesinde davacı tarafından yetkilisi olduğu adi şirkete ilişkin kaşe üzerine imza atılmak suretiyle düzenlenen senetler karşılığında ilgili vade tarihlerinde davacı tarafından ödemelerin gerçekleştirileceği taahhüdü verilmişse de, her senet için ayrı ayrı gönderilen ödememe protestolarına rağmen senetler ne vade tarihlerinde ne de daha sonraki tarihlerde de ödenmediğini, bu itibarla davacı müvekkili şirketin zor durumda kalmasına neden olduğunu, vade tarihlerinin geçmesine rağmen, müvekkili şirket yetkilileri iyi niyetli olarak davacı yan ile görüşmelere devam ettiklerini, müvekkili şirket yetkilileri ile davacı arasında gerçekleştirilen görüşmelerde, davacı tarafından sürekli süre istenmek suretiyle söz konusu senet bedellerinin ödeneceği belirtildiğini, ve borcunu kendisine süre verilmesi halinde tüm faiziyle birlikte müvekkili şirkete ödeyeceği taahhüdünde bulunulduğunu, ancak nihayetinde tüm iyi niyetine karşılık davacıdan olumlu bir dönüş alamayan müvekkil şirketin icra takibi vasıtasıyla hukuki yola başvurmaktan başka bir çaresi kalmadığını belirterek, davanın reddi ile davacı yanın % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, temin edilen 20/05/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporu da dikkate alınarak, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı (Satış dosyası olan İstanbul … İcra Müdürlüğünün …) icra takibine dayanak senetlerdeki keşideci imzasının davacı …’un eli ürünü olmadığı ve davacının davalıya borçlu olmadığı anlaşıldığı gerekçesiyle; “1-Davanın kabulüne, davacı … ‘un İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı (Satış dosyası olan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … ) icra takibine dayanak; 09/04/2012 düzenleme tarihli, 30/05/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı … Ltd. Şti olan 5.000,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/06/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı … Ltd. Şti olan 5.000,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/07/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı … Ltd. Şti olan 5.000,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/08/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı … Ltd. Şti olan 5.000,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/09/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı … Ltd. Şti olan 7.500,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/10/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı … Ltd. Şti olan 7.500,00 TL miktarlı bono, 09/04/2013 düzenleme tarihli, 30/11/2013 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı … Ltd. Şti olan 7.500,00 TL miktarlı bonolardan dolayı davalı … Ltd. Şti’ne borçlu olmadığının tespitine, 2-Davalının kötüniyeti tespit edilemediğinden davacının tazminat talebinin reddine,” karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf sebepleri; davalı tarafından, takibe konu bonolardaki imzaların davacıya ait olmadığı bilinmesine rağmen davacı hakkında haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi yapmış olması nedeniyle davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği hususuna ilişkindir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri; imza incelemesine esas raporun yetersiz olduğu, konunun uzmanları tarafından düzenlenmediği, ATK Fizik İhtisas Dairesinden rapor alınması gerektiği, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, davacı tarafından faturalara itiraz edilmediği, borcun ödenmemesi amacıyla senet üzerindeki imzaların bilinçli olarak değiştirilmesi ihtimali bulunduğu, cari hesap incelendiğinde davacının borçlu olduğunun açık olduğu, davacı tarafça kendisine gönderilen faturaların iade edilmediği de gözözünde bulundurulduğunda borçlu olduğunun sabit olduğu, verilen kararın hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. Dava, 2004 Sayılı İİK’nın 72/3. maddesi gereğince kambiyo senedi nedeniyle menfi tespit talebine ilişkin bulunmaktadır. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenine, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, hükme esas alınan 20/05/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunun olaya, oluşa ve Yargıtay uygulamalarına uygun denetlenebilir gerekçeler içermesine, bu raporun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına, söz konusu rapor ile, imzaların başlangıç hareketleri, imzaların başlangıç formlarının tersimi-biçimlendirilişi, imzaların başlangıç formunu takip eden bağlanma ve şekilleri, iç gövde büklümleri, imzaların içinde yer alan gramaların-hareketlerin bireysel karakteristik özellikleri, imzaların bitirilişteki bireysel karakteristikleri, bireysel tipik tersimler, ebat ve oranları, eğimleri, istifleri, işleklikleri, hızları, doğrultuları, mikro formları, ritim dengesi, kalem yürütme alışkanlıkları ve diğer tanı unsurları bakımından yapılan incele sonucu senetlerdeki imzaların davacının eli ürünü olmadığının tespit edilmesine, raporu düzenleyen bilirkişilerin konusunda uzman ve adli tıp ve grafoloji uzmanı olan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyeleri oluşu da dikkat alındığında yeniden ATK Fizik İhtisas Dairesinden rapor alınmasına gerek bulunmamasına, Mahkemenin 27/01/2017 tarihli ara kararı ile taraflara, ticari defter ve belgelerini dosyaya sunmak hususunda kesin süre verilmesine ve davalı vekiline ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması amacıyla bilirkişi ücretini yatırması hususunda 2 haftalık kesin süre verilip, kesin süreye riayet edilmemesinin sonuçları ihtar edilmesine rağmen davalı tarafça ara karar gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle, davacı taraftan alacaklı olduklarının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu yönündeki savunmasına itibar edilemeyecek olmasına, davalı tarafça dava konusu senetlere istinaden davacı hakkında icra takibi başlatılmışsa da, yapılan bu takibin kötü niyetle yapıldığının davacı tarafça ispat edilememesi nedeniyle davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, Mahkemece yazılı gerekçe ile karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince davacı ve davalı vekilinin istinaf talebinin ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/06/2017 tarih ve 2014/1698 E., 2017/534 K. sayılı kararına karşı davacı ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalıdan alınması gerekli 2.903,18 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 725,80 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 2.177,38 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanunun 42 nci maddesi ile değişik 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 26/11/2020