Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/121 E. 2020/325 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/121
KARAR NO : 2020/325
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/05/2017
NUMARASI : 2014/1591E., 2017/466 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin yol güvenliği oto korkuluk sistemleri imalat ve montaj alanlarında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, müvekkili ile davalı şirket arasında 15/11/2013 tarihinde, Havsa-Uzunköprü yolunda ( KM:0+000-41+000 ) bitümlü sıcak karışım kaplama yapılması işi kapsamında oto korkuluk İmalatı ve montajı yapılması konulu sözleşme akdedildiğini, iş bu sözleşmeye göre müvekkilinin alt yüklenici, davalının ise işveren konumunda olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca ödemelerin kesintiler yapıldıktan sonra 120 günlük çek ile yapılacağı karşılıklı hükme bağlandığını, davalının iş bu madde hükmüne aykırı davrandığını, müvekkilinin işin bitiminde yapılan hak edişler olan 2.341.000,00-TL’lik 2013 yılı devrine mahsuben 02/01/2014 tarih 29.960,00-TL tutarında fatura tanzim ettiğini, davalı tarafın iş bu faturaya istinaden, 28/01/2014 tarihinde 07/06/2014 vade tarihli 1.000.000,00-TL bedelli, 11/03/2014 tarihinde 21/08/2014 vade tarihli 300.000,00-TL bedelli 2 adet çeki teslim aldıklarını, kalan borca karşılık 31/03/2014 tarihinde 262.970,84-TL tutarlı fatura kesilerek davalı şirkete gönderdiklerini, bunun üzerine borcun ve faizin ödenmemesi nedeniyle ihtarname gönderildiğini, müvekkili tarafından düzenlenen 31/03/2014 tarihli 262.970,84-TL tutarlı faturaya karşılık davalı yanca anlaşmaya aykırı olarak 14/04/2014 tarihinde 23/10/2014 vadeli 1.200.000,00-TL bedelli ve 19/06/2014 tarihinde 27/08/2014 vadeli 134.591,04-TL tutarlı 2 adet çekle sözleşmeye aykırı olarak ödemeler yaptığını, davalının sözleşme şartlarına riayet etmediğini belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalması kaydıyla şimdilik vadeye aykırı çek teslimi nedeniyle 10.000,00-TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 27/02/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 88.217,00-TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle davacının faiz miktarını belirlemesi ve buna göre harcı tamamlaması gerektiğini, müvekkilinin sözleşme gereği tahakkuk eden tüm borçlarını yerine getirdiğini, müvekkili şirketin borcunu ödemesi gereken tarihlerin belirtilmediğini, ödemede kesin vade söz konusu olmadığını, davacının temerrüt faizi talep ettiğini ancak davacının müvekkilini temerrüde düşürmediğini, düşürdüğüne ilişkin temerrüt ihtarı göndermesi gerektiğini, sözleşmede ödemelerin ay sonu ya da iş bitimi yapılacak hak edişlere mahsuben kesilecek fatura tarihinden itibaren 120 gün vadeli çek ile yapılacağı belirtildiğini, iş bu ifadenin kesin vade içermediğini, müvekkilinin davacı tarafça düzenlenen 02/01/2014 tarih 29.960,00-TL tutarlı faturaya karşılık 28/01/2014 tarihinde 1.000.000,00-TL ve 11/03/2014 tarihli 300.000,00-TL tutarlı çeklerin düzenlendiğini, ancak davacının bahse konu çekleri alırken ihtirazı kayıt koymadan teslim aldığını, davacının iş bu davayı açmakla dürüstlük kuralına aykırı davrandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; temin edilen bilirkişi rapor ve ek raporu da dikkate alınarak, her nekadar davalı taraf; davacı tarafa olan tüm borcun ödediğini, sözleşmede ödeme tarihlerinin belirtilmediğini, sözleşmede kesin vadenin söz konusu olmadığını, davacı tarafın hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeden ödemeleri kabul ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş ise de; dosya kapsamına ibraz edilen deliller ve düzenlenen bilirkişi raporu ile davacı ile davalı arasında 15/11/2013 tarihli ”Alt Yüklenici Sözleşmesi” akdedildiği, sözleşme uyarınca davacı tarafın üzerine düşen edimi yerine getirdiği, davalı tarafça da iş bedelinin ödendiği hususunda ihtilaf bulunmadığı, taraflar arasındaki ihtilaf konusunun davalı tarafça yapılan ödemenin zamanında olup olmadığı, davacı tarafın vade farkı talebinin bulunup bulunmadığı hususuna ilişkin olduğu, her ne kadar davalı taraf sözleşmede kesin vadenin olmadığını beyan etmiş, davacı tarafın ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin çekleri kabul ettiğini belirtmiş ise de; taraflar arasında düzenlenen 15/11/2013 Tarihli ”Alt Yüklenici Sözleşmesi”nin Bölüm 5 Özel idare ve teknik şartnamenin 2. fıkrasında ödemenin hak edişlere mahsuben kesilecek fatura tarihinden itibaren 120 gün vadeli çek ile yapılacağı hususunun kararlaştırıldığı; bu anlaşma maddesi uyarınca her faturadan sonra verilen çeklerin 120 gün vadeli olmasının gerektiği, buna aykırı yapılan ödemelerin sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğinin anlaşılmakta olduğu, 6098 Sayılı Kanunun 131.maddesinde asıl borcun sona ermesi ile buna bağlı hak ve borçların da sona ereceği belirtilmiş ise de; davacı tarafın asıl borcun ifasından önce davalı tarafa ihtarnameler göndererek vade farkı talebini saklı tuttuğu, bu haliyle 6098 Sayılı Kanunun 131.md/2f uyarınca vade farkı talebinde bulunabileceği, mali müşavir bilirkişi vasıtası ile düzenlenen ek raporda belirtilen hesaplamaların yerinde olduğu gerekçesiyle; “Davacı tarafından açılan davanın KABULÜ ile, 88.217,00-TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,” karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davalı vekilinin istinaf sebepleri; davacının faiz alacağı varsa bu miktarın davacı tarafından bilinebileceği, davacı tarafça alacağın belirsiz olarak gösterilerek, eksik harç tamamlanmadan yargılama yapılamayacağı, davacı tarafça çeklerin tamamı kabul edilip akabinde vade farkı talebinde bulunulamayacağı, çeklerin ödeme tarihlerinin çeklerin vade tarihleri olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu, çekle yapılan ödemelerin davacı tarafça ihtirazi kayıt konulmadan kabul edilmesi nedeniyle yeniden alacak talebinde bulunulamayacağı, sözleşmede kesin vade tarihi bulunulmamasına rağmen ve davalı şirket tarafından yapılan ödemelere karşı davacı tarafından ihtirazi kayıt konulmadan ödemelerin kabul edilmiş olmasına rağmen, asıl alacak bittikten sonra ayrı bir dava ile faiz talebinde bulunulmasının hukuka aykırılık teşkil ettiği, verilen kararın hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. Dava, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye uyulmaması, vadeye aykırı çek teslimi nedeniyle oluşan alacağın tahsili talebine ilişkin bulunmaktadır. İstinaf edenin sıfatına, istinafın kapsam ve nedenine, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, hükme esas alınan 05/01/2016 tarihli rapor ve 12/01/2017 tarihli bilirkişi ek raporunun olaya, oluşa ve Yargıtay uygulamalarına uygun denetlenebilir gerekçeler içermesine, bu raporun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına, taraflar arasında düzenlenen 15/11/2013 tarihli ”Alt Yüklenici Sözleşmesi”nin Bölüm 5 Özel idare ve teknik şartnamenin 2. fıkrasında ödemenin hak edişlere mahsuben kesilecek fatura tarihinden itibaren 120 gün vadeli çek ile yapılacağının kararlaştırılmış olmasına, bu anlaşma maddesi uyarınca her faturadan sonra verilen çeklerin 120 gün vadeli olmasının gerektiği, buna aykırı yapılan ödemelerin sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğinin anlaşılmasına, 6098 sayılı TBK’nın 117 ve devamı madde hükümleri dikkate alındığında, çeklerin 120 gün vadeli olması karşısında bu vade tarihinde ödenmeyen çek bedelleri nedeniyle temerrüde düşülmüş olduğunun kabulünün gerekmesine, 6098 Sayılı Kanunun 131.maddesinde asıl borcun sona ermesi ile buna bağlı hak ve borçların da sona ereceği belirtilmiş ise de; davacı tarafın asıl borcun ifasından önce davalı tarafa 11/06/2014 ve 04/09/2014 tarihli ihtarnameleri göndererek vade farkı talebini saklı tutması karşısında 6098 Sayılı Kanunun 131.md/2f uyarınca vade farkı talebinde bulunabileceğinin açık olmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 109/2. fıkrasının 6644 Sayılı Kanunun 4. maddesi ile 10/04/2015 tarihide yürürlükten kaldırılmış olması da dikkate alındığında, davacı tarafından davanın kısmi dava olarak açılıp takip edilmesinde bir engel bulunmamasına, ıslah talebi ile birlikte eksik harcın da tamamlanmış olmasına göre usuli anlamda bir eksiklik bulunmamasına göre, Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta olup, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/05/2017 tarih ve 2014/1591E., 2017/466 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 6.026,10 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.506,63 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.519,57 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 26/11/2020