Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1205 E. 2022/1008 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1205 Esas
KARAR NO: 2022/1008
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/10/2018
NUMARASI: 2016/174 E. – 2018/1009 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin sigorta poliçesi tanzim ettiği müşterilerinden olan alacaklarına karşılık olarak aldığı, hamili bulunduğu davaya konu çekin de içlerinde olduğu bir kısım çeklerin, rızası hilafına elinden çıktığını, olayın adli makamlara, intikal ettiğini, davaya konu çek hakkında İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1069 E. sayılı davası ile çeklerin iptali ve ödeme yasağı konulması talep edildiğini, mahkeme tarafından davaya konu çek hakkında ödeme yasağı kararı verildiğini, takip dayanağı çekin bedelinin mahkeme tarafından belirlenmiş ödeme mahalli olan çek bankasında bulunduğunu ve bedelin bu şekilde ödendiğini, çekin hırsızlık mahsulü çek olmasının yanında müvekkili şirketten çeki aldığı iddia edilen … Ltd.Şti. ye de müvekkili şirketin herhangi bir borcu olmadığını, davaya konu çekin icra takibine konu edildiğini ve takibe itiraz edildiğini, söz konusu icra takibi ile hem keşideci şirketin hem de müvekkili şirketin zarara uğratıldığını, söz konusu çekin çekte ciranta olarak görünen … İnşaat Ltd.Şti’ne müvekkili şirketin herhangi bir borcu bulunmadığı ve müvekkili şirketin bu şirketten alacaklı olduğunu, çekte yer alan müvekkili şirket cirosu üzerindeki imzaların da müvekkili şirkete ait olmadığını ileri sürerek müvekkili şirketin davalılara borçlu olmadığının tespiti ile davalıya bir bedel ödenmesi halinde bu bedelin ve dava konusu çekin istirdatı ile müvekkili şirkete iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Davacı vekili tarafından çek üzerindeki imzanın kendilerine ait olmadığı hususunda bir takım beyanlarda bulunduğunu, çek üzerindeki imza davacıya ait olsa da olmasa da davalı müvekkilinin iyi niyetli 3. kişi hükmünde meşru hamil olduğunu, söz konusu çeklerin davacı tarafından imzalanmış ya da davacının bilgisi dahilinde kullanıldığını, ancak davacı kötü niyetli olarak çekleri çaldırdığını iddia ederek ikinci kez tahsilat yapma amacıyla çek iptali davasını ve huzurdaki davayı açtığını, bununla birlikte kabul anlamına gelmemek üzere söz konusu çeklerin çalınmış olduğunun kabulü halinde bu durumun müvekkilleri tarafından bilinemeyeceğini, müvekkilinin çekleri almadan önce yapmış olduğu araştırmada diğer davalı şirket ile davacının ticari münasebetinin olduğunu öğrendiğini, söz konusu ilişki kapsamında diğer davalıdan alınan çeklerin borçlarını ödeme aracı olarak kullanıldığını, davacı ile diğer davalı şirket arasında ticari ilişkinin olduğunu, dava konusu çek üzerindeki imzaların birebir aynı atıldığı bir diğer faktoring şirketi … ye verilen fatura ve çek teyit yazısının sunulduğunu, davacının tacir olduğunu, davalı şirket ile ticari ilişkisinin olduğunu, faktoringlere çek teyit yazıları verildiğini, bir an için davacının iddialarında haklı olduğu çeklerin çalındığı rızası hilafına kullanıldığı düşünülse bile davacı şirketin bunları bütün gücüyle engellemekle mükellef olduğunu beyan ederek davanın reddine, İİK madde 72-4 kapsamında davanın reddine, en az %40 icra inkar, kötü niyet tazminatının davacı tarafından davalı müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Somut olayda, davacı borçlu borcun varlığını inkar ettiğinden ispat yükü davalı taraftadır. Davalı taraf, davacının borçlu olduğunu ispatla yükümlüdür. Davalı taraf, kambiyo senedine (çek) dayanmaktadır. Kambiyo senedi, temel ilişkiden mücerret borç ikrarını içerdiğinden ispat yükü yer değiştirip davacı tarafa geçmektedir. Davacı, dava konusu çekin çalındığını ve davalıların çekin çalıntı olduğunu bildikleri halde kötü niyetle ciro ettiklerini ispatla yükümlüdür. Davacı şirket muhasebecisinin çeki davacının rızası hilafına davalı … Ltd. Şti’ne verildiği muhasebecinin beyanı ile sabit olup çekteki 1. ciro imzasının davacı şirket yetkililerine ait olmadığı tespit edilmiş olmakla birlikte, davalılar iyi niyetlidir. Dava konusu çekin davacı tarafından, aralarındaki ticari ilişki sonucu dava dışı keşideci … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden alınmış olduğu, daha sonra davacının rızası hilafına elinden çıkmış olduğu, davacının ticari defterlerinde çek keşidecisi dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti ile olan ticari ilişkisinde söz konusu çekin giriş kaydına rastlanmadığı ve davalı … Oto Ltd.Şti’ ne çıkış kaydına da rastlanmadığı, davalı … Oto Ltd. Şti.’nin ticari defterlerinde davaya konu çekin 15/10/2015 tarihinde 183.384,00 TL olarak davacıyı alacaklandıracak şekilde giriş kaydının ve davalı …’a 16/10/2015 tarihinde …’ı borçlandıracak şekilde çıkışının kaydedilmiş olduğu anlaşılmış, davalıların çekin çalıntı ve imzanın sahte olduğunu bildikleri halde kötü niyetle çeki ciro ettikleri kanıtlanamadığından davanın reddine, icra takibinin durdurulmasına karar verilmemiş olup alacaklının alacağını geç almasından kaynaklanan zararı bulunmadığından davalı …’ın tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Mahkeme ilamındaki deliller ve değerlendirmelerin davacı lehine olmasına rağmen gerekçesiz şekilde davanın reddine karar verildiğini, dosya kapsamında alınan defter incelemesi ve imza incelemesi raporlarının lehlerine olmasına rağmen davanın reddine karar verildiğini, …’ın sanık olarak beyanının da bulunduğunu, -Yerel Mahkeme tarafından ilamda belirtilen ispat yüküne aykırı hüküm kurulduğunu, davacı borçlunun borcun varlığını inkar ediyor olması sebebiyle ispat külfetinin davalı alacaklıda olduğunu ne var ki borcun kambiyo senedine dayanıyor olması ve kambiyo senedinin temel ilişkiden mücerret borç ikrarını içeriyor olması sebebiyle ispat külfetinin yer değiştirerek davacı borçluya geçtiğinden bahisle ve müvekkilin davalıların iyiniyetli olmadıkları yönündeki iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, mahkeme ilamında suça konu eylemler kapsamında devam eden yargılamada sanık konumunda olan müvekkili şirketin eski muhasebecisi …’ın çeki davacı şirket yetkililerinin rızası hilafına sahte imzalarla … şirketine teslim edildiğinin sabit olduğunun belirtildiğini ancak davalıların iyiniyetli oldukları kanaatine varıldığını, -…’ın ifadesinin yalnızca çekin müvekkili şirket yetkililerinin rızası hilafına … Şirketine verilmiş olduğundan ibaret olmadığını, sanık …’ın mahkeme tarafından kabul edilen beyanında “kendi borçları sebebiyle organize şekilde hareket ettikleri … şirketi yetkililerine bu şirketi kurdurduğunu”, dolayısıyla … şirketinin tamamen müvekkili şirketten çalınan çeklerin tahsili amacıyla kurulduğunun da belirtildiğini, sanık ifadesi doğrultusunda çeklerin müvekkili şirket rızası hilafına elinden çıktığına kanaat getirmişken, haksız ve suça konu eylemlerle çek tahsil etmek amacıyla kurulan bir şirketin iyiniyetli olduğuna kanaat getirmiş olmasının hukuken kabul edilebilir olmadığını, Davalı …’ın iyiniyet iddialarının kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte, gerek dosya kapsamında alınan raporlar gerekse yerel mahkeme tarafından da kabul gören sanık beyanı doğrultusunda davalı … Şirketi yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, -Davalı …’ın davalı … Ltd.şti. ile ticari ilişkisinin olmadığının tespit edildiğini, davalının iyiniyetli hamil olduğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığını, aralarında bir ticari ilişki olmamasına rağmen, davalı …’ ın dava konusu bu çek ve bu çek ile birlikte başkaca çekleri hangi gerekçe ile davalı …’ den aldığını ispat etmesi, şayet bir borç /alacak ilişkisi varsa bu alacağının neden kaynaklandığını, bir borç verme var ise, diğer davalı tacir olduğuna göre, borcu hangi yolla verdiğini izah ve ispat etmesi gerekirken davalıların aralarındaki ilişkiyi açıklamaya yönelik hiçbir delil ibraz etmediklerini, müvekkili şirketten çalınmış olan çekin, … Oto dan, davalı … tarafından alınma sebebi olarak, alacağına istinaden alındığı yönündeki beyanları, yalnızca davalı yanın iddialarından ibaret olup, ispat amacıyla mahkeme dosyasına sunulan delil vs evraklar; sıhhati şüpheli olan ve müvekkili şirket tarafından faktöring şirketlerine verildiği iddia edilen bir takım yazılar, diğer davalı … Oto ile müvekkili şirket arasında ticari ilişki olduğuna ispatlamaya çalışılan sıhhati şüpheli belgeler, savcılık ifadeleri, hırsızlık olayının öğrenilmesinden önce ödemesi yapılan yada söz konusu olaylar meydana çıktıktan sonra müvekkili şirketin bilgisi olmadan ve keşidecilerden tahsil edilen çeklerle ilgili dosyalar, davalıların bir kısım müvekkil şirket çalışanlarıyla organize hareket ederek sahte imzalarla müvekkil şirkete ait çekleri tahsil etmeye çalıştıkları dolayısıyla açıkça kötü niyetli hareket ettiklerinin ispatı olduğunu, -Davalı … iyiniyetli hamil olmamakla birlikte sahtecilik iddiasının mutlak defi niteliğinde olduğundan 3. kişilere karşı da ileri sürülebileceğini, çek üzerinde ki imzaların müvekkili şirket yetkililerine ait olmaması, vaki imza itirazı dahi Yargıtay Kararlarının işbu dava ile örtüşmediğini gösterdiğini, davalı iyiniyetli olduğundan bahisle itirazda bulunmuşsa da gerek savcılıkta ileri sürülen şikayet gerekse dava dosyasındaki beyanlardan da anlaşılacağı üzere dava konusu çekin hırsızlık konusu olup çek üzerindeki müvekkili şirket kaşesini taşıyan cirodaki imzaların şirket yetkililerine ait olmadığının dosya kapsamında hazırlanan bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, çekteki Polat Sigorta kaşesi üzerindeki imzaların şirket yetkililerine olmadığı göz önünde bulundurularak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, tüm bu açıklanan sebeplerle ve lehe mahkeme kararları da göz önünde bulundurularak yerel mahkeme kararının aleyhe olan hususlar yönünden kaldırılmasını ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Çekin rızası dışı elden çıkması halinde ispat yükü, çekin yetkili hamili olduğunu ve rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacıya ait olup, davacının iddiasını kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir. Borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde imzaya ilişkin iddiası mutlak def’idir. “….Senetteki imzanın inkarı halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükü belgeyi elinde bulunduran senet alacaklısına aittir. Yargılama sırasında takibe konu senedin kaybolmuş olduğu tespit edildiğinden davalılar imzanın davacı borçlu şirket yetkilisine ait olduğunu ispatlayamamıştır. İmzada sahtecilik iddiası kambiyo senetlerinde mutlak defi olup, lehdar ve ciro yolu ile hamil olan cirantalara ve son hamile karşı ileri sürülebilir…” (Yargıtay 11. HD 2020/5093 E. 2021/5318 K.) Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere, çekte sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün çekteki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı açık olup, davalı tarafça, senet altındaki imzanın davacıya ait olduğu kanıtlanamamıştır. Görüldüğü üzere davacı taraf çekteki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı bu sebeple çekin geçersiz olduğu ileri sürülmüş olup, yapılan inceleme doğrultusunda da dava konusu çekin davacı şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığı ve bu haliyle geçersiz olduğu, geçersiz çek iddiasının mutlak defi olarak iyi niyetli hamile karşı ileri sürülebileceği, burada çek hamilinin iyi niyetli olması ya da kusursuz olduğu savunmasının geçersiz olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece her ne kadar sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde olayın değerlendirildiği anlaşılmış ise de, somut olay çerçevesinde yapılan değerlendirmenin dosya kapsamına uygun düşmediği ve gerekçenin hatalı olduğu, uyuşmazlığın 2004 Sayılı İİK’nın 72. mad. gereğince düzenlenen menfi tespit ile TTK hükümlerine göre çözümlenmesi gereken uyuşmazlık olduğu, buna göre çekte sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürdürülebileceği burada ispat yükünün çekteki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı, somut olayda, dava konusu çekteki imzanın keşide tarihi itibariyle davacı şirket yetkililerine ait olmadığı ve çekin geçersiz olduğunun bilirkişi raporu ile ispatlandığı ve bu sebeplerle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf dilekçesinin kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, fakat yapılan hata yeniden bir yargılamayı gerektirmediğinden davanın kabulü yönünden yeniden hüküm kurulmasına, çekteki imzanın davacıya ait olup olmadığının takip alacaklısı davalılar tarafından bilinemeyeceği açık olduğundan bu davalının icra takibi yapmakta kötü niyetli olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı yapılan takibin kötü niyetli gerçekleştirildiğine dair dosyada bir delil bulunmadığından kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2018 tarih, 2016/174 E., 2018/1009 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan menfi tespit davasının KABULÜNE, 3/a- Davacının, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyasına konu edilen … Bankası şubesine ait … çek nolu, 05/02/2016 keşide tarihli 183.384,00 TL meblağlı çekten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine ve icra takibinin iptaline, 3/b- Davacının kötü niyet tazminat talebinin yasal koşulları bulunmadığından reddine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 12.526,96 TL nispi karar harcından peşin alınan 3.131,75 TL’nin mahsubu ile bakiye 9.395,21 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 3.131,75 TL peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı, 600,00 TL bilirkişi ücreti, 800,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 5.982,65 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/c- Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4/c- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Tf’nin 13/(1). maddesine göre, 21.286,88 TL nispi vekalet ücretinin, davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 196,20 TL istinaf yoluna başvurma harcı 72,20 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 268,40 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/c- Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/06/2022