Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1196 E. 2022/916 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1196
KARAR NO: 2022/916
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/07/2018
NUMARASI: 2017/766 E. – 2018/753 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki olmamasına rağmen davalının müvekkili hakkında icra takibi yaptığını, tarafların akraba olup müvekkilinin taşınması sebebiyle bir dönem maddi sıkıntıya girip davalının eşi tarafından müvekkiline bir takım ödemeler yapılması karşılığında bu ödemelerin teminatı olarak ve akrabalık ilişkisine güvenerek takibe konu senedi teminat senedi olarak imzaladığını, davacının davalının eşine bir takım ödemeler yapmasına rağmen teminat senedinin iade edilmediğini, iade edileceğinin bildirilmesine rağmen icra takibine konu yapıldığını, senedin teminat senedi olup müvekkilinin davalıya bir borcunun bulunmadığını bildirmiş, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı tarafın iddialarının asılsız olup taraflar arasındaki akrabalığa güvenerek davalının davacıya bütün birikimini borç olarak verdiğini, bunun karşılığında takip konusu senedin düzenlendiğini, davacının sürekli oyalayarak borcu ödemediğini, HMK’nın 200. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen iddiaların senetle ispatlanmak zorunda olduğunu, bu konuda tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacı taraf takibe konu bononun teminat senedi olduğu iddiasındadır. Her ne kadar taraflar akraba olduklarını bildirmişler ise de HMK’nın 203. maddesinde belirtilen yakınlıkta bir akrabalıklarının bulunduğu iddiasında bulunmamışlardır. Buna göre takibe ve davaya konu bono kambiyo senedi niteliğinde bulunmakla davacı taraf iddiasına göre bononun teminat senedi olduğunu yazılı delille ispatlamak yükümlülüğündedir. Davacı tarafça bononun teminat senedi olduğuna dair yazılı hiçbir delil ve belge dosyaya sunulmamıştır. Davalı tarafın tanık dinlenmesine muvafakatinin bulunmadığının bildirmesi karşısında davacı tarafın tanık dinlenmesi isteminin reddine karar verilmiştir. Davalı taraf icra dosyasında bonoya dayalı alacağın 330.000,00 TL’lik bölümünden feragat etmiş, davacı taraf bu feragatin davacının davalıya borçlu olmadığının delili olduğunu iddia etmiş ise de kısmi feragat başkaca delillerle desteklenmediğinden başlı başına davacının davalıya borçlu olmadığının delili sayılamayacağından davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir. Açıklanan sebeplerle davacı taraf icra takibine konu bono ve icra dosyasındaki alacak sebebiyle davalı tarafa borçlu olmadığını ve bononu teminat senedi olduğunu, usulüne uygun yazılı delillerle kanıtlayamadığından davanın reddine, takibin durdurulması yönünde bir tedbir kararı verilmemekle davalı tarafın yasal koşulları oluşmayan tazminat isteminin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı tarafın borcun ödenmesi sebebiyle davalı tarafa borçlu olmadığına dair huzurdaki menfi tespit davasını ikame ettiğini, davanın ikamesi üzerine davalı tarafın korku ve paniğe kapılarak icra dosyasının 300.000,00 TL’sinden feragat ettiğini, kısmi feragat beyanının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının davalı tarafa borçlu olmadığını, bu hususu ispat etmek adına tanık deliline dayandıklarını, Davalı tarafın kısmi feragatinin senete karşı senet ile ispat kuralının istisnalarından birini teşkil eden yazılı delil başlangıcı olduğunu ve tanık dinlenilmesine ilişkin taleplerin reddedildiğini, bu hususun Türk Medeni Kanunu m.2’de düzenlenen ”Dürüst Davranma” ilkesine aykırılık teşkil ettiğini, davalı tarafın kısmi feragatinin yazılı delil başlangıcı kabul edilmemesinin anlaşılabilir olmadığını, kararın kaldırılarak davalarının kabul edilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davaya konu bono nakden kaydını içermekte olup; bu kayıt karşısında bedelsizlik bakımından açılan menfi tespit davasında da ispat yükü davacı borçludadır. Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 Sayılı TTK) 687. maddesi anlamında bir kişisel def’idir. Bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’ini ileri sürebilir. Kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Bu durumda davacının senetlerin bedelsiz olduklarını dava değeri itibarıyla kesin delille kanıtlaması gerekmektedir. Zira bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanacaktır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Diğer bir değişle, alacaklı olduğunu iddia eden kişi borcunun dayandığı hukuki sebebi ve onun geçerli olduğunu ispat etmek zorundadır. Ancak alacaklı bonoya dayalı alacağını talep ettiğinde ispat soyutluğu karinesi sebebiyle sebep göstermek zorunda değildir. Alacağını bonoyu sunarak iddiasını ispatlamış kabul edilmektedir. Artık borcunun olmadığını ispatlamak zorunda olan borçludur. Bu açıklamalar ışığında dosya kapsamı itibarıyla 6100 Sayılı HMK’nın 200. ve 201. maddelerine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Dava konusu senetlerin yasal olarak belirlenen miktarın üzerinde olduğu, borcu ortadan kaldıran sebeplerin yazılı belge(senetle) ispatının zorunlu olduğu, davacı tarafın senede karşı senetle ispat kuralı gereği, dava konusu senetlerle ilgili olarak borçlu olmadığını, ancak yazılı belge ile ispat edebileceği, fakat davacı tarafça yazılı ve kesin bir delil sunamadığı, her ne kadar davacı vekili feragat beyanının yazılı delil başlangıcı olduğunu iddia etmişse de, feragatin kısmen yapılmış olduğu, yapılmış olduğu miktar yönünden hüküm ifade ettiği, kalan kısım yönünden yazılı delil başlangıcı kabul edilemeyeceği, 6100 Sayılı HMK’nın 201. maddesi gereğince senetle ispat zorunluluğu varsa, ancak karşı tarafın muvafakatiyle tanık dinlenebileceği, davalının ise tanık dinletilmesine muvafakat vermediği, davacı tarafın, bunun dışında dava konusu senetlerden dolayı borçlu olmadığını kesin delille kanıtlayamadığı, senet karşısında davacının istinaf başvurunda öne sürdüğü vakıaların kambiyo senetlerinin mücerretliği ilkesi karşısında dinlenemeyeceği, davacının yemin deliline de dayanmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/07/2018 tarih ve 2017/766 E., 2018/753 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/06/2022