Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1195 E. 2022/1007 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1195 Esas
KARAR NO: 2022/1007
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 15/11/2018
NUMARASI: 2017/251 E. – 2018/325 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın, “…Cad. … Sokak No… Fenerbahçe Kadıköy” adresinde kain ve tapu sicil muhafızlığı nezdinde … pafta, … ada,… parselde kayıtlı arsa üzerinde kurulu … isimli binanın mimari projelerinin yaratıcısı olduğunu, müvekkilinin saygın ve tanınmış bir mimar olup, bugün kültür varlığı ve sivil mimari örneği olarak görülen birçok esere imza atmış bir kişi olduğunu, davalının ise kendisine ait dairede, müvekkilinin özgün eseri olan mimari proje içeriğine aykırı ve özgün proje esaslarını değiştirici olarak, izin almaksızın müdahalelerde bulunduğunu, davalının, daireyi imar mevzuatına da aykırı şekilde ikmal etmek suretiyle kullanmaya başlamış olup, halen izinsiz değiştirilmiş mimari eser kullanılmak suretiyle müvekkilinin telif haklarına vaki tecavüze devam etmekte olduğunu belirterek, binaya ait ve müvekkil tarafından hazırlanmış özgün mimari projede davalı tarafından izinsiz yapılan değişikliğe ilişkin müdahalenin ve değişikliğin tespitine, projenin eski hale getirilmesine, masrafların davalıdan alınmasına, 100.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sırasında davacı … 23/09/2014 tarihinde ölmüş, veraset ilamı dosyaya sunularak, mirasçıları davaya devam etmiştir. Davalı, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap dilekçesi sunmamış ise de, davalı vekili 27/12/2016 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu olan taşınmazın FSEK kapsamında bir eser olmadığını, hizmet ilişkisi çerçevesinde yapılan ve planlanan bir binanın mimari eser kapsamına dahil edilmesinin mümkün olmadığını beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “5846 Sayılı FSEK’in 2/3. maddesine göre; “Bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri” ilim ve edebiyat eserleri kategorisi içerisinde yer alır ve eser sayılırsa da, eser sahibi mimar, sadece estetik niteliği haiz ve güzel sanat eseri sayılabilecek olan mimari yapılarda kendisinden izinsiz biçimde meydana getirilen değişikliklere karşı çıkabilir. Buna karşın, mimari proje değiştirilmeksizin, estetik niteliği bulunmayan mimari yapıdaki değişikliğe, anılan mimari yapının projesini hazırlayan mimarın FSEK hükümlerine dayanarak engel olabilmesi mümkün değildir. Çünkü mimari projesi uygulanarak güzel sanat eseri vasfı bulunmayan bir mimari yapı inşa edilen mimarın, mimari yapı üzerinde FSEK tarafından korunan bir eser sahipliği hakkı bulunmamaktadır. Onun hakkı sadece kendi projesi üzerindedir. Her ne kadar alınan son bilirkişi raporunda ve dosyaya davacı tarafça sunulan inceleme raporlarında davacıya ait projenin FSEK ‘nun 2/3. maddesi kapsamında ilim ve edebiyat eseri olduğu belirtilmişse de, …’ın o dönemde başka binalar için de benzer projeler yaptığı ve bu projelerin fotoğrafları dosyaya sunulan birden fazla binada kullanıldığı, bu projelerin zemine uygulanması sonucu inşa edilen toplam 6 adet binanın da aynı kanunun 4/3. maddesi uyarınca mimari güzel sanat eseri olarak kabul edilmesi için bu yapıların bedii(estetik) unsuru haiz binalar niteliğinde olması gerektiği, alınan bilirkişi raporlarında ve inceleme raporlarında projenin eser niteliğinde olduğu belirtilmişse de, bunun dayanağının dönemin mimari özelliklerini yansıtması olarak gösterildiği, sahibinin hususiyetini taşıdığına dair bir tespit yapılmadığı anlaşılmıştır. Ancak bir binanın FSEK’nun 4/3. maddesi anlamında güzel sanat eseri olabilmesi için tek ve eşsiz nitelikte olması, estetik unsuru bünyesinde bulundurması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta benzer projeden üretilen 6 adet bina bulunduğu, davaya konu binanın mimarın hususiyetini taşıyan ve estetik niteliği haiz bina olmadığı anlaşılmakla, davaya konu …nın projesinin FSEK’nun 4/3. maddesinde sayılan mimari eser niteliğinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca alınan bilirkişi raporlarında da belirtildiği gibi, davalının binanın ortak alanına müdahale ederek dairesinde yaptığı değişikliğin eski hale getirilmesinin mümkün olduğu, projede kalıcı bir değişikliğe neden olmadığı, İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesince davalının dairesinin eski hale getirilmesine karar verildiği, 5846 sayılı FSEK 16/son maddesi gereğince yapılan değişikliklerin ne surette eser sahibinin şeref ve itibarını zedeleyici veya eserin mahiyetini ve hususiyetini bozan nitelikte bir değişiklik olduğunun davacı tarafça ileri sürülüp kanıtlanamamış olduğu, bu durumda davacıların manevi tazminat ve mimari proje eser niteliğinde olmadığından eski hale getirme talep edemeyecekleri, ancak binanın yıkılmış olması sebebiyle eski hale getirilmesi talebinin konusuz kaldığı anlaşıldığından, davacıların eski hale getirme davası konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davacıların mimari esere tecavüz edildiğinin tespiti ve manevi tazminat taleplerinin reddine” karar verilmiştir. Davacı mirasçıları … ile … vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Mahkemenin hükmünün yargıtay içtihatlarına ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu eserin FSEK’in 2/3 4/3. maddelerine göre mimari eser niteliğinde olduğunun Bilirkişi Raporlarında açıkça belirtildiğini, dosyaya sundukları İTÜ Mimarlık Fakültesi Bilirkişi Raporunda, yapının; “Cumhuriyet Sonrası Modern Dönem Seçkin Bir Sivil Mimari Örneği” olduğunun açıkça belirtildiğini, binanın açıkça FSEK’ 2/3. ve 4/3. kapsamında olduğunu, Mahkemece alınan 16.06.2017 tarihli Bilirkişi Raporunda da; “… Apartmanının FSEK 4. maddesi kapsamında korunması gereken bir mimari eser” olduğunun tespit edildiğini, estetik niteliğinin olduğunun ortada olduğunu, Mahkemenin kararını müteveffa …’a ait aynı dönemde 5 ayrı binanın daha inşa edilmesini; “Ancak bir binanın FSEK’nın 4/3. maddesi anlamında güzel sanat eseri olabilmesi için tek ve eşsiz nitelikte olması, estetik unsuru bünyesinde bulundurması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta benzer projeden üretilen 6 adet bina bulunduğu, davaya konu binanın mimarın hususiyetini taşıyan ve estetik niteliği haiz bina olmadığı anlaşılmakla, davaya konu … Apartmanının projesinin FSEK’nın 4/3. maddesinde sayılan mimari eser niteliğinde olmadığı sonucuna varılmıştır.” dediğini, Mahkemenin Bilirkişi Raporlarında …’ın kişiliğini ve eserlerini örnekseme yoluyla tanıttığı giriş bölümüne dayanarak son derece yanlış bir değerlendirmede bulunduğunu, dava konusunun … olduğunu ve bu eserin FSEK 2/3. ve 4/3. maddeleri uyarınca merhum …’ın hususiyetini taşıdığını, Mahkemenin mantığı ile hareket edilirse Mimar Sinan’ın hiç bir eserinin “mimari eser” sayılmaması gerektiğini, davaya konu …nın bir tane olduğunu, yapılan tecavüzün zorunlu olmadığını, tamamen keyfi olarak projeye aykırı bir şekilde apartmanın ortak alanına tecavüz edildiğini, mahkeme kararı olmasına rağmen eski hale iade yapılmadığını, …nın Ekim 2016 yılında yıkıldığını, aradan geçen 4 yıl boyunca Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin eski hale iade kararının da davalı tarafından yerine kasten getirilmediğini, bu durumun manevi tazminata hükmetme sebebi olduğunu, kararın kaldırılarak müvekkilleri lehine manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı mirasçısı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu …nın dosya kapsamında bulunan deliller ve Bilirkişi Raporlarında da belirtildiği üzere bir mimari eser olduğunu, bilirkişi raporlarında, binada, inşa edildiği döneme ait geç modern stil ve brütalist çizgilerin hakim olduğu ve bu akımlara örnek bir bina olduğu, bu sebeple inşa edildiği dönemin mimari kimliğini taşıdığı, mimarlık tarihi açısından örnek teşkil ettiği, 1970’ler döneminde İstanbul Anadolu Yakası’nda inşa edilen vasıfsız apartmanlardan kolaylıkla ayırt edilen özel bir projeye sahip olduğu, balkon parapetleri ve tabliyeleri (yatay etki) ile sağır perde duvarlarının (düşey etki) birbirleri ile dengelenmesi sonucu yapının niteliksiz bir beton kütle değil, mimari bir kütle olduğu uzmanlarca ayrı ayrı değerlendirildiğini, mahkemenin ise gerekçeli kararında, yapının, mimarının hususiyetini taşıdığının delillendirilmediği ve mimarının yapıya benzer 6 adet eserinin olduğu gerekçesiyle mimari bir eser olarak nitelenemeyeceği kanaatine vardığını, mimarın benzer özellikli yapıların olmasının, eserinin mimari bir eser olarak nitelenmesine engel olamayacağını, bu durum kabul edilir ise Mimarlık tarihinde yer etmiş mimarların hiç birinin eserinin mimari eser olamayacağını, Mahkeme gerekçesinde “somut uyuşmazlıkta benzer projeden üretilen 6 adet bina bulunduğu, davaya konu binanın mimarın hususiyetini taşıyan ve estetik niteliği haiz bina olmadığı anlaşılmakla” dediğini, dava dosyasında bulunan raporlarda söz edilen …’a ait eserlerin birbirlerine benzer projeler olmadığını, bunların birbirinden farklı projeler olup, mimarın karakterini ve hususiyetini taşıyan ve aynı mimari akımı yansıtan eserler olmaları sebebiyle değerlendirildiğini, …nın ise gerek projesi gerek uygulaması ile tek ve eşsiz bir yapı olduğunu, binanın yıkılmış olmasının işbu davadaki eski hale iade talebini konusuz bırakmış olsa da, eski hale iadeye ilişkin geçerli ve kesinleşmiş bir mahkeme kararı var iken bunun davalı tarafından yerine getirilmemiş olmasının manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli olduğunu kararının kaldırılmasına, müvekkil lehine manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, eser sahipliğinden kaynaklanan eski hale iade ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/B-a. maddesine göre eser, sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri türlerinden birisi içine giren her nevi fikir ve sanat mahsulüdür. Bu anlamda bir eserin FSEK anlamında eser sayılabilmesi için sahibinin hususiyetini taşıması ve Kanunda sayılan eser türlerinden birine girmesi şeklinde iki şartın varlığı aranacaktır. Konuyla ilgili olarak, kanunun 2.maddesinin 3.bendin de “3. (Değişik: 7/6/1995 – 4110/1 md.) Bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri” olarak tanımlamıştır. 5846 Sayılı FSEK’nun konuya ilişkin düzenlemesi dikkatli bir şekilde incelendiğinde, mimari projeler ile mimarlık eserlerinin çok farklı kavramlar olduğu görülmektedir. Mimari projeler yasada açık bir biçimde “ilim ve edebiyat eserleri” arasında sayılmıştır. Yasanın ilim ve edebiyat eserlerini düzenleyen 2.maddesinin 3.bendinde “her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım projeleri” bu gruba dahil edilmiştir. Bunun sonucu olarak mimarlık projelerinde eser sahipliğinden doğan hak projede olup, bu projenin uygulandığı yapıda değildir. Buna göre eser sahibi eser sahipliğinden doğan manevi ve mali haklarını ancak ve ancak mimarlık projesi üzerinde kullanabilir. Telif hukukumuzda plan ve projelerin korunması ile yapıların/mimarlık eserlerinin korunması farklı şartlara ve hukuki sonuçlara bağlanmıştır. Proje ve yapı mimaride birbirini takip eden iki basamak olarak kabul edilirse, ilmi ve teknik nitelikteki plan ve tasarımlarda (FSEK m. 2) koruma sadece birinci basamağa özgü iken, mimarlık eserlerinde (FSEK m. 4) ikinci basamağı da içine almaktadır. İlmi ve teknik nitelikteki plan veya tasarımlarda yalnızca bu nitelikteki çizimler/maketler korunurken; güzel sanat eseri teşkil eden tasarımlarda tasvir edilen, yani yapıda tecessüm etmiş eser de korunmaktadır. Böylece bir plan ve projenin uygulanması suretiyle bina inşa edilmesi halinde; ortaya çıkan bina, estetik nitelikteyse mimarın hem proje hem de binada somutlaşmış mimarlık eseri korunur. Eğer ortaya çıkan binanın estetik niteliği/sanatsal değeri bulunmuyorsa proje korunmakla birlikte mimarın, yapı üzerinde herhangi bir telif hakkı bulunmamaktadır. (Nuşin Ayiter: Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, 2. Bası, İstanbul 1981, s. 57; Ateş, Eser, s. 231;) Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere estetik değere sahip yapılar mimarlık eseridir. Bunun dışındaki yapılar telif hukuku anlamında “sıradan yapılar” olup, bunlar için telif koruması yoktur. Bu tür yapılarda mimarın iznine ihtiyaç duyulmaksızın değişiklik yapmak her zaman mümkündür. Bu sebeple buradaki açıklamalar sadece estetik değeri haiz, yani güzel sanat eseri niteliğindeki yapılara özgülenmiştir. Eserin değiştirilmesini men etme yetkisi manevi haklardandır (FSEK m. 16). Şartların varlığı halinde mimar da eserinde yapılan değişikliklere karşı çıkabilir. İzah olunan hususlar uyarınca; davacının dava konusu ettikleri yapı incelendiğinde görsel bütünlük sağlandığı, ortaya çıkan  eserin diğer yapılardan farklı, gözle görülen ve akılda kalan estetik unsurları taşıyan bir eser olduğu, meydanın çizim ve yapım aşamasında güzellik kaygısının bulunduğu, yapının kendi zamanını aşarak kendisinden sonraki dönemlere bir değer yargısı bırakmasının söz konusu olduğu, bu haliyle estetik kabul edileceği, başka bir deyişle eserin bedii vasfı bulunduğu, bu sebeple 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında mimari eser olarak korunması gerektiği değerlendirilmiş olup Mahkemenin aksi yöndeki değerlendirmesi yerinde bulunmamıştır. Ayrıca Mahkemce Mimari eser olarak nitelendirilen yapılar üzerinde yalnızca zaruri değişiklikler uygulanabilirken, mimari eser niteliğinde olmayan yapılar üzerinde yapı maliki dilediği her türlü değişikliği yapma serbestisine sahip olacaktır. Zira, mimari eser niteliğinde olmayan yapılara ilişkin proje müellifinin herhangi bir hakkı söz konusu olmayacaktır. Proje müellifinin hakları, FSEK madde 2’de belirtildiği şekliyle “Mimari Proje” ye ait olacağı için, yapı üzerinde herhangi bir hakkının varlığından söz edilememektedir. Mimarlar tarafından çizilmiş olan projelerin hayata geçmesiyle ortaya çıkan estetik vasfa sahip olmayan yapıların mimari eser olmadığı ve bu sebeple mimarın ortaya çıkan bu yapılarda hak sahipliğini ileri süremeyeceği Yargıtay İçtihatlarıyla da benimsenmiştir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun(FSEK) da Madde 16” – Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz. Kanunun veya eser sahibinin müsaadesiyle bir eseri işleyen, umuma arz eden, çoğaltan, yayımlayan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimse; işleme, çoğaltma, temsil veya yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir.” Hükmü bulunmaktadır. Aynı kanunun madde 67’sinde “– Henüz alenileşmemiş bir eser, sahibinin rızası olmaksızın veya arzusuna aykırı olarak umuma arz edildiği takdirde tecavüzün ref’i davası, ancak umuma arz keyfiyetinin çoğaltılmış nüshaların yayımlanması suretiyle vakı olması halinde açılabilir. Aynı hüküm, esere, sahibinin arzusuna aykırı olarak adının konulduğu hallerde de caridir. Eserin bütünlüğünü bozmayan, estetik görünümünü değiştirmeyen, esasen eserin kullanım amacı sebebiyle bir anlamda zorunlu olan bu değişikler için eser sahibinin ayrıca iznine ihtiyaç yoktur. Mimarlık eserlerinde projenin uygulanması esnasında teknik zorunluluk ve imar mevzuatı gereği ihtiyaç duyulan değişiklikler bu kapsamda kabul edilebilir. Projede çok dar tutulan merdivenlerin genişletilmesi ya da yangın merdiveni ilave edilmesi böyledir. Ne var ki, bu kapsamda olmayan ve fakat haklı sebebe dayanan değişiklikler doktrin ve içtihat hukukunda bu hükme dayandırılarak izah edilmektedir. Yani yapı malikinin bazı ihtiyaçları, bir zorunluluk olarak anlaşılmaktadır. Telif hukukunda gerek doktrin gerekse içtihat hukukunda haklı sebep ile ihtiyaçtan kaynaklanan değişiklik ifadeleri eş anlamda kullanılmaktadır. Haklı sebep ile ihtiyaçtan kaynaklanan değişiklik, medeni hukuktaki faydalı değişikliklere karşılık gelir. Lüzumlu değişiklik ise, her hâlükârda haklı sebep kavramına dâhildir. İhtiyaç kaynaklı olmayan değişiklik, lüks ya da keyfi değişikliklerdir. Yargıtay 11. HD, E. 2005/3748, K. 2005/10277 sayılı … kararında; “Dava konusu binanın güzel sanat eseri niteliğinde olduğu, ancak, dava konusu yapının otel olması sebebiyle, binanın sağlamlığı, emniyetinin sağlanması yanında binanın kullanım alanını büyütmek ve genişletmek için de zorunlu tadilat ve değişiklikleri yapabileceği, aksi takdirde, otel olarak inşa edilmiş olan bir yapının değişen konfor ve hizmet ihtiyaçlarına cevap vermesi ve kullanımının olanaksız hale geleceği, asıl olan bu değişiklikleri içeren tadilat projesi ve uygulamasının, eserin bütünlüğünü bozmaması olduğu, bilirkişi raporunda bu değişikliklerin teker teker değerlendirildiği, ihtiyaçtan kaynaklandığı, proje ve binanın bütünlüğüne bir zarar vermediği, eser sahibinin şeref ve haysiyetini zedelemediği”… yönünde karar vermiştir. Yargıtay 11. HD E. 2006/8353, K. 2007/15508 sayılı kararında; “Davaya konu mimarî projenin FSEK in 2 ve (ve yapının) 4. maddeleri anlamında ilim ve güzel sanat eseri olduğu, davalı tarafından yapılan bir takım değişikliklerin teknik ve yönetimsel ihtiyaçlardan kaynaklanan zorunlu değişiklikler olduğu, davalının eserin bütünlüğünü bozmayan, estetik görünümünü değiştirmeyen, esasen eserin kullanım amacı karşısında bir anlamda zorunlu olan bu değişiklikler için eser sahibinin ayrıca iznine ihtiyaç bulunmadığı” na hükmetmiştir. Dava konusu yapı üzerindeki değişiklikler değerlendirildiğinde eski hale getirme kararı verildiği ve ancak fotoğraflar üzerinden değerlendirme yapılarak sunulan raporlara göre zorunlu veya ihtiyaçtan kaynaklanan bir değişiklik olarak nitelendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Yukarıda belirtilen değişikliklerin proje ve yapının bütünlüğüne kısmen zarar verdiği, binanın eser mahiyetinde olduğuna dair bilirkişi raporu bulunduğu, birden fazla aynı benzer özellikte davacıya ait bina bulunmasının, projenin davacıya ait olması sebebiyle yapının eser mahiyetini değiştirmeyeceği, alınan tüm raporlar ve tüm dosya kapsamına göre sabit olmakla davacının manevi haklarının ihlal edildiği, bu sebeple manevi zarar isteminin yerinde olduğu, dolayısıyla davacının izninin gerektirdiği kanaatine varılmıştır. Proje müellifi olan davacının FSEK’in 70. maddesinin birinci bendi uyarınca 100.000,00 TL manevi tazminat” isteğinde bulunduğu, anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen değişikliklerin proje ve yapının bütünlüğüne kısmen zarar verdiği, davacının manevi tazminat talebinin 10.000,00 TL olarak kabulünün hakkaniyete uygun düşeceği anlaşılmakla 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, Davacıların eski hale getirme davası konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 10.000,00 TL manevi tazminatın kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı mirasçıları vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/11/2018 tarih, 2017/251 E., 2018/325 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3-Davacının davalı aleyhine açtığı işbu davanın KISMEN KABULÜ ile, 3/a- Davacıların eski hale getirme davası konusuz kaldığından bu konuda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 3/b- Davacıların mimari esere tecavüz edildiğinin tespitine yönelik talebinin kabulüne, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, 3/c- Fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 683,10 TL nispi karar harcından peşin alınan 1.707,75 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 1.024,65 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı mirasçılarına iadesine, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 25,20 TL başvurma harcı, 683,10 peşin harç, 3,80 TL vekalet harcı, 4.000,00 TL bilirkişi ücreti, 323,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 5.035,60 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 503,56 TL’sinin davalıdan tahsiliyle davacı mirasçılarına verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4/ç- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 10/(1). maddesine göre, kabul edilen manevi tazminat davası yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacı mirasçılarına verilmesine, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/1-2 ve 13/(2). maddelerine göre, reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı mirasçılarından müteselsilen tahsiliyle davalıya verilmesine, 4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre eski hale getirme davası yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacı mirasçılarından müteselsilen tahsiliyle davalıya verilmesine, 4/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre mimari esere tecavüz edildiğinin tespiti davası yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacı mirasçılarına verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı mirasçıları … ve … ile davacı mirasçısı …’ca yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davacı mirasçıları … ve … tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 82,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 69,85 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacı mirasçıları … ve … ‘a verilmesine, 5/c- İstinaf yargılaması için davacı mirasçısı … tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 36,10 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 69,85 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacı mirasçısı …’a verilmesine, 5/ç- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/06/2022