Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1194 E. 2021/1691 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1194 Esas
KARAR NO: 2021/1691
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/09/2018
NUMARASI: 2013/288 E. – 2018/790 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … tarafından müvekkili, şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasıyla kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, icra takibine karşı İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesi 2013/53 esas sayılı dosyasında imzaya itiraz nedeniyle icra takibinin iptalini istediğini, davanın reddine karar verildiğini, icra takibine konu … Diyarbakır şubesine ait … nolu çek yaprağının büyük ihtimalle müvekkil şirketin eski ortaklarından… tarafından imzalandığını, bu konuda soruşturmanın devam ettiğini, icra takibine konu çekin öncelikle … a cirolandığını, …’ın çekteki tüm usulsüzlükleri bildiği halde çeki kötü niyetle ortağı …’nın yeğeni olan icra dosyasında alacaklı gözüken … a cirolandığını, kısacası takip dayanağı çekte şirketi ilzam edecek şirket nam ve hesabına atılmış bir imza bulunmadığını, bu nedenle imzayı açıkça imza inkar ettiklerini, bu nedenlerle icra dairesine girecek paranın davalı alacaklıya ödenmemesi için teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilmesini, takibin iptalini ve çekte yazılı miktar olan 140.000 TL nin %20 si üzerinden kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilin iyi niyetli yasal hamil olduğunu, İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/53 esas sayılı dosyasındaki kararın işbu davada delil teşkil etmesi gerektiğini, itiraz edilen çekteki imza ile aynı imzalı başka çeklerin itirazsız ödenmesi, davacı şirketin dolandırıcılık kastıyla hareket ettiğinin göstergesi olduğunu, davacı tarafça çekteki imzanın …’ın eli ürünü olduğu ve bu şahsın şirketin eski ortağı olduğunun açıkça ikrar edildiğini, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı diğer davalı … tarafından aleyhlerinde icra takibi başlatıldığından bu icra takibine icra mahkemesinde yapılan itirazın reddedildiğinden bahisle eldeki menfi tespit davasını açmış ise de kabulünün mümkün olmadığından reddedilmesi gerektiğini, çeki imzalayan şahsın bu konuda yetkili olduğu görünüşü uyandığı ancak ticaret hukukunda hukuki görünüşe güven ilkesi gereği davacının borçtan sorumlu tutulamayacağını, bankadan aynı firmaya ait ödenmiş çekler olduğunu öğrenince fazlaca inceleme yapma gereği duymadan çeki kabul ettiğini, yani müvekkilin iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, davacının ileri sürdüğü hukuki ilişkilerden müvekkilin bir suç örgütüne üye olduğu, eldeki davaya konu çekteki imzanın yetkili kişi tarafından atılmadığını bildiği anlamlarının çıkarılmasının mümkün olmadığını, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Her ne kadar davalı lehtar ile davacı keşideci arasında temel ilişkiden kaynaklı hükümlerin tatbiki gerekecek olsa ve grafolojik inceleme neticesinde davaya konu çek üzerindeki keşideci imzasının davacı şirket yetkilileri … ve …’ın eli ürünü olmadığı tespit edilmiş ise de yetkisiz temsilci tarafından imzalanarak aynı kişiye verilmiş ve bedeli ödenmiş başka çeklerin bulunması halinde bu şekilde keşide edilen çeklerin şirket tarafından benimsenmiş olduğunun kabulünün gerekeceği, nitekim davaya konu çekin seri numarasının …, bedeli ödenen diğer çekin seri numarasının ise … olduğu, her iki çekin 140.000 TL bedelli olduğu, böylece iki çekin de arka arkaya düzenlenmiş seri çekler oldukları , İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/53 esas sayılı dosyası kapsamında da tespit edildiği ve basit bir inceleme ile dahi fark edilebildiği üzere her iki çek üzerindeki keşideci imzasının da aynı kişinin eli ürünü olduğu, bu hali ile davacı şirketin eski ortağı tarafından imzalandığı belirtilen çekin davacı şirket tarafından benimsendiği sonucuna ulaşılmakla; sübut bulmayan davanın reddine, İİK 72. maddesi uyarınca huzurdaki davada ihtiyati tedbir kararı alınmış ve tedbir kararı teminat yatırılmak suretiyle uygulanmış olmakla İİK 72/4 maddesi uyarınca davalı takip alacaklısı … yararına alacağın % 20’si oranındaki 40.457,89-TL tazminatın davacıdan alınarak işbu davalıya verilmesine, diğer davalıların tazminat istemlerinin reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Dava ve cevap dilekçesinde ayrıntılı olarak belirttikleri üzere şirket yetkililerince imzalanmayan çekin ticari itibarının kaybolmaması nedeniyle ödenmesi yine yetkisiz kişiler tarafından imzalanan başka çeklerin ödeneceği anlamını taşımadığını, Mahkeme dosyasına SMM bilirkişi tarafından sunulan raporundan anlaşılacağı üzere, davacı müvekkili şirket ile davalılar arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, 2- Yerel mahkemenin davaya konu edilen çekin şirketin eski ortağı tarafından imzalandığını belirtmesine rağmen, söz konusu beyanı destekleyecek herhangi bir delil bulunmadığını, Davalı hamil tarafından şirket yetkilileri ve şirketin eski ortağına yönelik suç duyurusu başvurusunda Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca takipsizlik kararı verildiğini, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan inceleme sonucu çekin şirketin eski ortağı tarafından imzalandığına dair delile ulaşamadığını, 3- Davaya konu edilen çek yaprağında birden kez tahrifat yapıldığının bilirkişi raporunda ispatlandığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/12-74 E.201/243 K. ve 05.05.2010 tarihli ilamında belirttiği üzere tahrifatın ispatlanması halinde bu durumun senedin hükümsüzlüğünü gerektiren mutlak bir defi olması nedeniyle herkese karşı ileri sürülebileceğini, bu nedenle defalarca ileri sürdükleri bu hususun mahkemece göz önüne alınmadığını, 4- Ayrıca yerel mahkemenin gerekçeli kararında sürekli olarak dava dilekçesinde, çekin şirketin eski ortağı tarafından imzalanabileceği ihtimali düşüncelerini, kesin bir husus olarak kabul etmesinin hatalı bir tespit olduğunu, dava dilekçesinde sadece böyle bir ihtimalden bahsettiklerini, çekin şirketin eski ortağı tarafından imzalanabileceği ihtimali nedeniyle, şirket yetkililerince suç duyurusunda bulunulduğunu, söz konusu suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma, davalı …’ın şirket yetkilileri ve şirketin eski ortağı aleyhine yaptığı soruşturma ile birleştirildiğini, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan inceleme sonucu çekin şirketin eski ortağı tarafından imzalandığına dair delile ulaşamadığını, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kararın bir suretinin mahkemeye sunulduğunu, ancak bu durumun mahkemece göz önüne alınmadığını, 5- Tahrifatın, senedin hükümsüzlüğünü gerektiren defi olması nedeniyle, bu haklarını tüm davalılara karşı ileri sürmeleri nedeniyle davanın kabulü gerektiğini, tahrifata ilişkin olarak şirket yetkililerinin imzası veya onayının bulunmadığını, bu nedenlerden dolayı menfi tespit davasının reddine ilişkin İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/09/2018 Gün ve 2013/288 E. 2018/790 kararının ortadan kaldırılmasına ve müvekkili şirket tarafından davalılar aleyhine açılan menfi tespit davasının kabulüne, vekalet ücreti ve masrafların davalılara yüklenmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına dayanak çek yönünden davacı keşideci şirketin tahrifat ve imzaya vaki itirazları kapsamında menfi tespit istemine yöneliktir. İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında …bank Diyarbakır şubesine ait 24.12.2012 tarihli 140.000,00 TL bedelli, Keşidecisi … Ltd. Şti, olan çek alacağı sebebiyle davacı ve diğer davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığı, takibin tedbiren durdurulduğu, İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/53 esas sayılı dosyasında, aynı çek nedeniyle yapılan imza incelemesine ilişkin 31.17.2012 tarihli uzman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, dava konusu çekle birlikte keşideci ve lehtarı aynı olan 01.09.2012 keşide tarihli … seri nolu ve 140.000,00 TL bedelli çek altındaki keşideci imzalarının aynı olduğu, fakat her iki çekteki keşideci imzalarının davacı şirket yetkilileri olan … ve …’ın eli ürünü olmadıkları tespiti yapıldığı, dosyada mevcut 3 Ocak 2012 tarihli imza sirkülerine göre davacı şirket yetkililerinin … ve … oldukları, İstanbul 7 İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/361 E. -2014/657 K.sayılı kararıyla, davacının imza itirazının kabulüne ve davacı hakkındaki takibin durdurulmasına karar verildiği, aynı mahkemece daha önce verilen davanın reddine dair kararın 01/10/2013 tarih ile 2013/53-787 sayılı kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2014/1263-5143 sayılı kararı ile bozulduğu, tarafların arasındaki uyuşmazlığın dava konusu çekten dolayı davacının davalılara borçlu olup olmadığı, çekteki imzanın davacı şirket yetkililerine ait olup olmadığı, davalıların iyi niyetli hamil olup olmadıkları ve bundan dolayı sahtelik iddiasının ileri sürülüp sürülemeyeceği hususlarında toplandığı görülmektedir Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2016 tarihli, 2015/2070 Esas ve 2016/2713 Karar sayılı ilamı ile aynı dairenin 19/12/2018 tarih ve 20173325 Esas 2018/6735 Karar sayılı ilamlarında istikrarlı bir şekilde belirtildiği üzere, imza inkarı mutlak def’ilerden olup, herkese karşı ileri sürülebileceğinden, davanın niteliği gereği, imzanın davacının eli ürünü olduğunu kanıtlamak davalı tarafa ait olduğundan ve Mahkemece 3 kişilik adli grafoloji ve sahtecilik uzmanından oluşan bilirkişi heyetinden alınan 24/07/2017 tarihli heyet raporuna göre, dava konusu … seri nolu, 24/12/2012 keşide tarihli çek aslının sağ alt bölümündeki keşideci imzası ile keşide tarihindeki düzeltmeye ilişkin paraf imzanın davacı şirket yetkilileri … ve … eli ürünü olmadığı, çekteki imza ile, mukayese imzalar ile arasında, tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar tespit edildiğinden davacı şirket yetkilisi eli ürünü olmaları, inceleme konusu orijinal keşide tarihinin 01/02/2012 olduğu halde, ilk aşamada bu tarihin 01/03/2012 tarihine dönüştürüldüğü, 2 aşamada ise 01/03/2012 tarihinin sıvı düzeltici ile kapatılmasından sonra hala mevcut 24/12/2014 tarihinin yazıldığı tespitleri yapılmıştır. Keşidecesi ve lehtarı aynı olan 01/09/2012 keşide tarihli ve üzerine ödendiği ibaresi bulunan çekin keşideci davacı tarafından ödendiği her iki çekteki imzalarında aynı olduğu, İlk Derece Mahkemesince de davacı keşideci tarafından diğer çekin ödenmiş olmakla keşide edilen çekleri bu haliyle davacı şirketin eski ortağı tarafından imzalandığı belirtilen çekin davacı şirket tarafından benimsendiği sonucuna ulaşılarak davanın reddine karar verildiği görülmektedir. Her ne kadar, davacı tarafça keşidecesi olduğu ve lehtarı dava konusu çekle aynı olan 01/09/2012 keşide tarihli ve üzerine ödendiği ibaresi bulunan çek ödenmişse de, bu ödemenin tek başına dava konusu çekin benimsediği anlamına gelmeyeceği, bu uygulamanın mutad bir uygulama olmadığı, ayrıca talimat yoluyla davacı şirket ticari defterleri üzeride yapılan inceleme sonucunda, SMMM … tarafından düzenlenen 09.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda davacı ile davalılar arasında bir ticari ilişkiye rastlanmadığı, dava konusu çekin kayıtlarda bulunmadığı tespiti yapıldığı, bu sebeple çekin davacı tarafından benimsendiği tespitinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/12-328 esas, 2019/387 karar sayılı, 02.04.2019 günlü ilamı). Görüldüğü üzere davacı taraf çekteki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı bu sebeple çekin geçersiz olduğu ileri sürülmüş olup, yapılan inceleme doğrultusunda da dava konusu çekin davacı şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığı ve bu haliyle geçersiz olduğu, geçersiz çek iddiasının mutlak defi olarak iyi niyetli hamile karşı ileri sürülebileceği, burada çek hamilinin iyi niyetli olması ya da kusursuz olduğu savunmasının geçersiz olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece her ne kadar sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde olayın değerlendirildiği, davacının sebepsiz zenginleşmediğini usulen ispat yükü kendisine ait olan davacının kanıtlayamadığı, belirtilmişse de, somut olay çerçevesinde yapılan değerlendirmenin dosya kapsamına uygun düşmediği ve gerekçenin hatalı olduğu, uyuşmazlığın İİK 72 mad. gereğince düzenlenen menfi tespit ile TTK hükümlerine göre çözümlenmesi gereken uyuşmazlık olduğu, buna göre çekte sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürdürülebileceği burada ispat yükünün çekteki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı, somut olayda, dava konusu çekteki imzanın keşide tarihi itibariyle davacı şirket yetkililerine ait olmadığı ve çekin geçersiz olduğunun bilirkişi raporu ile ispatlandığı ve bu sebeplerle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf dilekçesinin kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nın 356/1-b/2. maddesi gereğince ilk derece mahkeme- sinin kararının kaldırılmasına, fakat yapılan hata yeniden bir yargılamayı gerektirmediğinden, mahkemece re’sen davanın kısmen kabulüne ve davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasınında yapılan takipten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, fakat davacı tarafından İİK 72. maddesine dayalı olarak kötü niyet tazminatı isteminde bulunulmuşsa da, dava konusu çek üzerinde son hamil olarak görülen davalı tarafından takibe konu edildiği, keşideci olan davacı ile son hamil arasında her hangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı dolayısıyla çekteki imzanın davacıya ait olup olmadığının takip alacaklısı bu davalı tarafından bilinemeyeceği açık olduğundan bu davalının icra takibi yapmakta kötü niyetli olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı yapılan takibin kötü niyetli gerçekleştirildiğine dair dosyada bir delil bulunmadığından kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/09/2018 tarih, 2013/288 E., 2018/790 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda; 3- Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan menfi tespit davasının KISMEN KABULÜNE, 4- Davacının, İstanbul … İcra Müdürlüğünün… esas sayılı icra takip dosyasına konu edilen … Diyarbakır şubesine ait … çek nolu, 24/12/2012 keşide tarihli 140.000,00 TL meblağlı çekten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine ve icra takibinin iptaline, 5- Davacının kötü niyet tazminat talebinin yasal koşulları bulunmadığından reddine, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 13.818,39 TL nispi karar harcından peşin alınan 3.454,60 TL’nin mahsubu ile bakiye 10.363,79 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 24,30 TL başvurma harcı, 3.454,60 peşin harç, 3,75 TL vekalet harcı, 1.700 TL bilirkişi ücreti, 800,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 5.982,65 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/c- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Tf’nin 13/(1). maddesine göre, 22.610,26 TL nispi vekalet ücretinin, davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 7/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 7/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı 149,40 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 247,50 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 7/c- Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 7/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.30/12/2021