Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1189 E. 2022/973 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1189
KARAR NO: 2022/973
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 09/10/2018
NUMARASI: 2017/710 E. – 2018/377 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı adına Türk Patent Enstitüsü nezdinde kayıtlı bulunan; … sayılı “…” ibareli markanın tescil ettirilmiş olduğu “Ayak giysileri: ayakkabı, çizme, bot, terlik ve bunların parçaları, spor ayakkabıları ve bunların çivileri, ayakkabı parçaları yani pençeler, topuklar, konçlar, sayalar” emtiaları yönünden “kullanılmamaları sebebiyle” 6769 Sayılı SMK’nın 9. hükmü gereğince iptali ile sicilden terkine karar verilmesini talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın hukuki dayanağının olmadığını, süresi içinde açılmadığını, davacının dava açmakta hukuki menfaatinin olmadığını, zira taraf markaları arasında iltibas bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “Bilirkişi raporuna itibar edilerek; dava konusu markanın davalı tarafından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 9. Maddesi uyarınca kullanma olarak kabul edilen şekilde tescil kapsamındaki mallar için kullanılmadığı gerekçesiyle, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 9. Maddesi ve Geçici 4. Maddesi uyarınca Davalı adına … sayılı “…” ibareli markanın tescil ettirilmiş olduğu “Ayak giysileri: ayakkabı, çizme, bot, terlik ve bunların parçaları, spor ayakkabıları ve bunların çivileri, ayakkabı parçaları yani pençeler, topuklar, konçlar, sayalar” emtiaları yönünden ciddi şekilde “kullanılmamaları sebebiyle” sayılan emtia sınıfları yönünden iptaline,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın 18/10/2017 tarihinde açıldığını, davaya dayanak olan SMK’nun yürürlük tarihinin ise, 10/01/2017 olup, davanın açıldığı tarih itibariyle 5 yıllık hak düşürücü sürenin henüz dolmadığını, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun geriye doğru uygulanamayacağını, davanın aynı zamanda hak düşürücü süre sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini, Davalı şirketin uzun yıllar emek ve mesai harcayarak elde ettiği marka hakkının hukuka aykırı olarak elinden alınmaya çalışıldığını, davacı tarafın tescilli olan bir markanın hukuki olarak kullanımına uymak zorunda olduğunu, davalı tarafın hem yurt dışında hem de yurt içinde dava konusu olan tescilli markasını ve diğer markaları yoğun bir biçimde ticari ve mal ve hizmetlerinde kullandığını, Davacı tarafın davayı açmakta hukuki menfaati olmadığını, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı adına Türk Patent ve Marka kurumu nezdinde kayıtlı bulunan; … sayılı “…” ibareli markanın tescil ettirilmiş olduğu “Ayak giysileri, ayakkabı, çizme, bot, terlik ve bunların parçaları, spor ayakkabıları ve bunların çivileri, ayakkabı parçaları yani pençeler, topuklar, konçlar, sayalar” emtiaları yönünden “kullanılmamaları sebebiyle” iptali ile sicilden terkini istemine ilişkindir. TPMK kayıtlarına göre; dava konusu markanın 24,. ve 25.sınıf için 30.6.1999 tarihinde davalı adına tescil edildiği ve koruma süresinin yenilendiği, anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ‘nın 9/1.maddesinde yer alan “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” şeklindeki düzenleme ile kanun koyucunun Markalar Sicilini kullanılmayan markalardan arındırma amacını güttüğü anlaşılmaktadır. Anılan yasal düzenlemeden önce, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-c ve 14.maddesinde de en az beş yıldır kullanılmayan markaların, hükümsüzlük/iptal davaları ile sona erdirilmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Mülga 556 sayılı Marka KHK henüz yürürlükte iken, 42/1-c maddesinin AYM’nin 09.04.2014 ve 2013/147-2014/75 sayılı, 14.maddesinin ise 14.12.2016 tarih ve 2016/148 – 189 sayılı kararıyla iptal edildiği, ikincisinin Resmi Gazete’de yayın tarihinin 06.01.2017 olduğu ve bu tarih itibariyle kullanmama sebebiyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanak ortadan kalkmış ise de, markanın son beş yıllık süre içerisinde kullanılmaması bu tarihten önce TBMM tarafından kabul edilen 22.12.2016 tarihli 6769 sayılı SMK’nın 9, 19, 25, 26 ve 27.maddelerinde, iptal ve def’i sebebi olarak kabul edilmiştir. Kural olarak kanunlar geriye yürümez ve ileriye etkili olarak sonuç doğurur ise de, TBMM’nin geçmişe etkili olacak şekilde kanun çıkarmasına da bir engel bulunmamaktadır. Her ne kadar 6769 sayılı SMK’da kullanmama sebebiyle iptal ve def’i haklarını düzenleyen Kanun maddelerinin yürürlük tarihi konusunda özel bir düzenleme yapılmadığı için Resmi Gazetede yayını tarihi itibariyle yürürlüğe girdiği anlaşılmakta ise de, Kanunun Resmi Gazetede yayım tarihinin 10.01.2017, kabul tarihinin ise 22.12.2016 olduğu dikkate alındığında, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 14. maddesinin iptaline dair Anayasa Mahkeme kararının 06.01.2017 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanması ve bu tarihte yürürlüğe girmesi sebebiyle, 14.maddenin bu tarihe kadar hukuki varlığını sürdürüyor olması karşısında, SMK’nin kabul tarihi konusunda kanun koyucunun iradesi 22.16.2016 tarihinde ortaya çıktığından, Kanun Koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalini öngördüğünün kabulü gerektiği, Kanunun kabulünden sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce, yürürlük konusunda öngörülemeyen AYM kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun bu şekilde doldurulması gerektiği, dolayısıyla 6769 sayılı SMK’nun geriye doğru uygulanamayacağı yönündeki davalı istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/1765 esas, 2019/4421 karar sayılı ilamı). 6769 sayılı SMK’nın 9. maddesi uyarınca tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verileceği, söz konusu madde hükmünün, hem geçmişte tescil edilen markalar için hem de gelecekte tescil edilecek markalar için kullanma külfeti getirdiği, dolayısıyla davalıya ait markanın da kullanma külfeti altında olduğu, davalı markasının tescil edildiği tarihten sonraki tüm zaman sürecinde markanın kullanım külfetinin bulunduğu, mevcut delil durumuna ve denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, davalının, yargılama konusu markayı, iptali istenen emtia sınıfında ciddi olarak kullandığına ilişkin ispat külfetini yerine getiremediği, davalı adına … sayılı “…” ibareli markanın tescil ettirilmiş olduğu “Ayak giysileri: ayakkabı, çizme, bot, terlik ve bunların parçaları, spor ayakkabıları ve bunların çivileri, ayakkabı parçaları yani pençeler, topuklar, konçlar, sayalar” emtiaları yönünden ciddi şekilde “kullanılmamaları sebebiyle” sayılan emtia sınıfları yönünden iptaline ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, dava “markanın kullanılmaması sebebiyle iptal” davası olup, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı yönündeki davalı iddiasının yerinde olmadığı, aynı sektörde faaliyet gösteren davacının dava açmakta hukuki menfaatinin bulunduğu anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/10/2018 tarih ve 2017/710 E., 2018/377 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/06/2022