Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1181 E. 2022/658 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1181
KARAR NO: 2022/658
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2018
NUMARASI: 2017/274 E. 2018/771 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında Beşiktaş … Noterliği’nde 05/04/2013 tarihinde … yevmiye ve … sözleşme numaralı finansal kiralama sözleşmesi aktedildiğini, davalı ve kefillerince ödenmeyen kira borcu ve işlemiş faiz borcu için Beşiktaş … Noterliği’nce düzenlenen 23/12/2016 tarihli … ve … yevmiye numaralı ihtarnamelerin keşide edildiğini, ihtarnamelerin kiracı şirkete tebliğ edilmesine rağmen verilen süre içerisinde sözleşmeden kaynaklanan borçların ödenmemesi sebebiyle sözleşmenin feshedildiğini, sözleşmeye konu kiralananların müvekkiline teslim edilmesi için İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/311 D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati tedbir kararı verildiğini, mülkiyeti müvekkiline ait ve üçüncü kişilere devri mümkün olmayan finansal kiralama sözleşmesine konu kiralananların tarafına iadesini, infaz aşamasında iadenin mümkün olmaması halinde İİK’nun 24. maddesi hükmünün uygulanmasını, ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında finansal kiralama sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin sözleşme süresince üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, ancak ekonomik sıkıntıların müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği sektöre de sirayet etmesi üzerine tarafların, her iki tarafın çıkarlarını koruyacak şekilde yapılandırma için bir taslak üzerinde anlaşmaya vardığını, davacının tadil sözleşmesini üst yönetimin onayına sunduğunu, rutin prosedürün tamamlanması ile imzaların gerçekleşeceğini beyan ettiğini, bu aşamada müvekkili tarafından yeni taslak ödeme planına göre derhal ödeme yapılmaya hazır olunduğunun bildirilmesine rağmen, karşı tarafça bu aşamada herhangi bir ödeme alamayacakları hususunun bildirildiğini, yeni ödeme planının imzalanamaması üzerine davacıya olumlu veya olumsuz kesin bir cevap vermesinin ihtar edildiğini, işbu ihtara mukabil davacının sözleşme bedelinin birkaç misli değerde bir gayrimenkul teminatı istemesi, tadil sözleşmesini imzalamayı bu ön koşula bağlaması neticesinde müvekkili şirketin sözleşmenin eski haliyle devamına karar verdiğini, davacının eski ödeme planına göre taksitleri almayı reddederek kira alacağının tamamının muaccel olduğu ve tamamı ödenmedikçe artık herhangi bir taksit ödemesi almalarının mümkün olmadığı yönünde cevap verdiğini, beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın 6361 sayılı Finansal Kiralama Kanunun 33. maddesi ve 4. bendi hükümlerine dayalı, finansal kiralama konusu malın davalı kiracıdan alınarak, davacı kiralayana verilmesi istemine ilişkin olduğu, finansal kiralama sözleşmesinin 6361 sayılı Finansal Kiralama Kanuna uygun olarak düzenleme şeklinde yapıldığı, sözleşmede yazılı taşınır malların, kiracı davalıya teslim edildiği, Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; davalının taraflar arasında yapılan finansal kiralama sözleşmesine uymadığı, finansal kiralamaya konu malları teslim almasına rağmen kira borcunu süresinde ödemediği, yapılan ihtara rağmen mütemerrit duruma düştüğü, mülkiyeti davacıya ait menkul malların iadesine davacının hak kazandığı, davalı tarafından herhangi bir ödeme iddiasında bulunulmadığı, sair yöndeki yeni tadilat planı yapılacağı, davacının kötü niyetli davranarak plana uymadığı, feshin bu kapsamda haksız olduğu savunmaları ise basiretli bir tacir gibi davranması gereken davalı yönünden geçerli ve ispat edilebilir iddialar olarak görülmediği, ihtarname, ticari defter ve kayıt incelemeleri ile kira borcunun süresi dahilinde ödendiğine dair belge sunulmaması sebebiyle davalının bu yöndeki beyanlarına itibar edilemeyeceğinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkili arasındaki Beşiktaş … Noterliği’nin 07.02.2013 Tarih ve … yevmiye numaralı … no’lu ve 05.04.2013 Tarih ve … yevmiye numaralı … no’lu Finansal Kiralama sözleşmelerinin devamı süresince müvekkili şirketin edimlerini yerine getirdiğini, müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği sektörde yaşanan ekonomik sıkıntılar neticesinde, tarafların taksitlerin daha avantajlı bir ödeme planına dönüştürülmesine beraberce karar verip, taslak – tadil sözleşmesi üzerinde anlaştıklarını, davacının tadil sözleşmesini üst yönetimin onayına sunduğunu, rutin prosedürün tamamlanması ile kesin imzaların gerçekleşeceğini beyan ettiğini, müvekkilinin basiretli tacir olarak yeni taslak ödeme planına göre derhal ödeme yapmaya hazır olduğunu bildirip, davacıdan haber beklediğini, davacı tarafın bu aşamada bir ödeme almayacaklarını tadil sözleşmesinin imzalanmasını müteakip ödemelere başlanacağını, herhangi bir sorun olmadığını belirtip, görüşmeler yoluyla güven telkin ederek müvekkili şirketi bu konuda sürekli oyaladığını, tadil edilmiş ödeme planı ve sözleşmeyi imzalamaktan imtina ettiğini, yeni ödeme planının imzalanamaması üzerine kötü niyetli davacıya olumlu ve/yeya olumsuz kesin bir cevap vermesi için ihtar gönderildiğini, kötü niyetli davacının Finansal Kiralama Kanununa aykırı olarak tadil sözleşmesini sözleşme bedelinin birkaç misli değerde bir gayrimenkul teminatı ön koşuluna bağlaması üzerine müvekkilinin sözleşmenin eski haliyle devamına karar verdiğini, davacının eski ödeme planına göre taksitleri/kira bedellerini almayı reddettiğini, kira alacağının tamamının muaccel olduğu ve tamamı ödenmedikçe artık herhangi bir taksit ödemesi almalarının mümkün olmadığı cevabı verildiğini, feshin haklı ve muacceliyet şartının gerçekleştiği iddiasının hukuken doğru olmadığını, davacının oyalamaya matuf kötü niyetli hareketlerle ve yarattığı beklenti ile sözleşmeyi işlemez hale getirdiğini, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları ile davacı yanın ticari defter ve kayıtlarının uyumsuz olduğunu, tüm aksamaların sorumlusunun basiretli tacir tavrına aykırı davranan davacı olduğunu, haksız ve mesnetsiz davanın reddi gerekirken kabul yönünde karar verilmesinin yasa, usul ve maddi gerçeklere aykırı olduğunu, izah edilen ve resen dikkate alınacak nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; aralarındaki finansal kiralama sözleşmelerindeki kira bedelleri ödemediği için gönderilen 60 gün süreli ihtarnameye rağmen süresinde ödenmediğinden, bahisle sözleşmeler feshedilmesine rağmen, finansal kiralama sözleşmesine konu kiralananlar iade edilmediğinden, iadesi, infaz aşamasında iadenin mümkün olmaması halinde İİK’nun 24. maddesi hükmünün uygulanmasına ilişkindir. Mahkemece; davalının taraflar arasında yapılan finansal kiralama sözleşmesine konu malları teslim almasına rağmen kira borcunu süresinde ödemediği, yapılan ihtar üzerine mütemerrit duruma düştüğü, mülkiyeti davacıya ait menkul malların iadesine davacının hak kazandığı, davalı tarafından herhangi bir ödeme iddiasında bulunulmadığı, sair yöndeki yeni tadilat planı yapılacağı, davacının kötü niyetli davranarak plana uymadığı, feshin bu kapsamda haksız olduğu savunmaları ise basiretli bir tacir gibi davranması gereken davalı yönünden geçerli ve ispat edilebilir iddialar olarak görülmediği, ihtarname, ticari defter ve kayıt incelemeleri ile kira borcunun süresi dahilinde ödendiğine dair belge sunulmaması sebebiyle davalının bu yöndeki beyanlarına itibar edilemeyeceğinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili karar aleyhine istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava 200.000,00 TL üzerinden harçlandırılarak açılmıştır. Finansal kiralama sözleşmesine konu menkuller; 1-… TİC.LTD.ŞTİ. firmasına ait 05/02/2013 farihli ve 62,863.-USD (KDV Hariç) tutarlı proforma fatura muhteviyatı olan, Bilgi işlem ekipmanı 2-… SAN.TIC.LTD.ŞTİ. firmasına ait 05/02/2013 tarihli ve 289,773.-EUR (KDV Hariç) tutarlı proforma fatura muhteviyatı olan, … 3-… A.Ş. firmasına ait 05/02/2013 tarihli 21,750.-EUR (KDV Hariç) tutarlı proforma fatura muhteviyatı olan, … 4-… A.Ş. firmasına ait 05/02/2013 tarihli 30,000.-EUR (KDV Hariç) tutarlı proforma fatura muhteviyatı olan, … 5-… PAZ. A.Ş.firmasına ait 05/02/2013 tarihli 147.000.-USD (KDV Hariç) tutarlı proforma fatura muhteviyatı olan, Bilgi İşlem Ekipmanı ve Elektronik Cihaz olup, sözleşme bedeli 551.386,00 Euro’dur. Öncelikle, 6100 Sayılı HMK’nin 355. maddesi gereğince Mahkemece sözleşme konusu miktar tespit edilerek, nispi eksik harç tamamlattırıldıktan sonra davaya devam edilmesi gerekirken anılan husus gözetilmeksizin yargılamaya devam edilip hüküm kurulması hatalı görülmüştür. Nispi harç, konusu belli bir değerle (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ilgili davalarda, hüküm altına alınan değer üzerinden Tarifedeki belli nispete göre alınan harçtır ( (1) Sayılı Tarife, (A)-III/1-a). Maktu harç ise konusu belli bir değerle tespit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harçtır ( (1) Sayılı Tarife, (A)-III/2-a). 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlığını taşıyan 28/1-a alt bendinin birinci cümlesi; “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. ” şeklindedir Kanunun 32. maddesinin birinci cümlesinde ise;“Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz” hükmü yer almaktadır. Bu hükmün, itiraz yoluyla Anayasaya aykırılığının yerel mahkemelerce ileri sürülmesi üzerine Anayasa Mahkemesi, 17.03.2010 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2009/27 E., 2010/9 K. sayılı kararı ile, 492 sayılı Kanunun 32. maddesinin birinci cümlesinin Anayasaya aykırı olmadığına ve itirazın (iptal isteminin) reddine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde ise “…Yargılama sürecinde, yasayla harca tabi kılınmış bir hizmetten yararlanmak isteyen ilgili (davalı veya davacı), genel kurallar uyarınca harcını ödeyerek bu hizmetten yararlanabilir. Dava açan veya yargılama sırasında harca tabi bir işlemin yapılmasını isteyen tarafın, harç ödemeden devam eden işlemlerin yapılmasını isteyerek bireysel bir menfaat elde etmesi, harçların konuluş amaçlarına aykırılık oluşturur.Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağını belirten kural, bireylerin özel menfaatleriyle ilgili olarak yargı hizmetinden yararlanmalarını, bu hizmetin karşılığı olan harcın ödenmesi koşuluna bağladığından, hak arama özgürlüğünü sınırlandıran bir nitelik taşımamaktadır.Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa’nın 36’ncı maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.” ifadelerine yer verilmiştir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 120. maddesine göre de “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.”. Hukuk Genel Kurulunun 04.12.2013 tarihli ve 2013/21-445 E., 2013/1625 K.; 06.06.2018 tarihli ve 2017/13-1984 E., 2018/1172 K. sayılı kararlarında da aynı hususlara işaret edilmiştir. Yapılan bu açıklamalar ışığında, somut olayda dava değeri para ile ölçülebilir nitelikte olduğundan 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesinin 1-a alt bendi gereğince dava değeri üzerinden hesaplanacak karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin olarak ödenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte davacı, dava açarken nispi harcı kendi belirlediği değer üzerinden yatırdığından ve buna göre Harçlar Kanunu’nun 32. maddesi gereğince herhangi bir işlem yapılamayacağından, mahkemece harç eksikliğinin tamamlattırılması ve daha sonra işin esasının incelenmesi gerekmektedir. Sözleşme bedeli tespit edildikten sonra ayrıca 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 18.06.2014 tarih, 6545 sayılı Kanun’un 45. maddesi ile değişik 5. maddesi gereğince dosyanın heyet sınırı içerisinde kalıp kalmadığı hususunun da değerlendirilmesi gerekmektedir. Yukarıda açıklanan eksiklikler ikmal edilerek sonuca ulaşılması için davalı vekilinin sair yönlerden incelenmeyen istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nin 355. maddesi kapsamında kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının, 6100 Sayılı HMK’nin 353/1-a/4. maddesi gereğince kaldırılarak mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/06/2018 tarih ve 2017/274 E. 2018/771 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 3.415,50 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022