Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1172 E. 2022/1266 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1172
KARAR NO: 2022/1266
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 04/10/2018
NUMARASI: 2017/553 E.2018/293 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1952 yılında İstanbul’da faaliyete başlayıp, artan ürün gamı ile paralel olarak …, …, …, … ve … şirketleri ile birlikte şirketler grubu haline geldiğini, müvekkilinin faaliyeti kapsamındaki şirketler topluluğu ile birlikte ticari hayatta ve basında genellikle “…” olarak anıldığını, ibarenin 2013 yılından itibaren marka olarak korunduğunu, davalının http://www…com.tr/…,www…/…, http://www….net/…/ alan adlı internet sitelerinde “…” olarak tanıtım yaptığını, Beyoğlu …Noterliği’nin 18.04.2017 tarih … yevmiyeli ihtarnamesi ile haksız kullanıma son verilmesinin ihtar edildiğini, eylemin müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınarak günlük gazete veya benzeri vasıtalarla hükmün veya özetinin ilanına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin uzun yıllardır ağırlıklı olarak reklam sektörü ile mimarlık ve inşaat alanlarında da hizmet verdiğini, davacı şirketin gıda sektöründe faaliyet gösterdiğini, her iki şirketin faaliyet alanlarının birbirinden farklı olduğunu, gıda sektöründe faaliyet gösteren davacı şirkete yönelik olarak reklam sektöründe faaliyetlerini yürüten müvekkili şirketin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetinin söz konusu olamayacağını, müvekkilinin internet sitesinde sehven “…” ibaresi atlanarak “…” ibaresinin kullanıldığını, bu ibarenin “…” olarak derhal düzeltildiğini, müvekkilinin her alanda kullandığı ibarenin “…” ibaresi olduğunu, davacının belirttiği basın kuruluşlarında müvekkili şirketten “…” olarak bahsedilmesinin müvekkilinin bilgisi dışında olduğunu, bahse konu haberin müvekkilince kaleme alınmadığını belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince “Davanın, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve durdurulmasına ilişkin olduğu, … tescil numaralı “… ” markasının, 29, 30 ve 35. sınıf emtialarda, … tescil numaralı “…” markası ile … tescil numaralı “…” markasının 29, 30, 32 ve 35. sınıf emtialarda … San. ve Tic. A. Ş. adına, tescilli olduğu, davacı şirketin 31/01/1997 tarihinde, davalı şirketin ise 15/08/2006 tarihinde ticaret sicile tescil edildikleri, Bilirkişi raporlarında; davalı tarafından kullanıldığı ihtilafsız olan http://www…com.tr/hakkimizda internet sitesinde “…” ve “…” ibarelerinin metin içinde kullanıldığının tespit edildiği, www…/… internet sayfasında “…” başlıklı ve “İstanbul’da faaliyet gösteren …” ile başlayan, http://www…/ internet sayfasında “…’dan …” başlıklı ve “…” ile başlayan haberin yer aldığı, davalının faaliyetlerinde “…” ibaresini esas unsur olarak reklamcılık hizmetlerinde kullandığının taraflar arasında ihtilafsız olduğunun bildirildiği, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7. maddesinde, marka korumasının tescille kazanılacağı, 29. maddesinde ise marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmenin, marka hakkına tecavüz fiilini oluşturacağının düzenlediği, alınan bilirkişi raporunda davalıya ait web sitesinde davacıya ait tescilli “…” markasının kullanıldığının tespit edildiği, davalı tarafça sehven kullanıldığının savunulduğu, her ne kadar davalıya ait olmayan diğer haber sitelerinde de “…” ibaresi kullanılmışsa da, bu kullanımların davalıdan kaynaklandığının ispat edilemediği, davalının reklamcılık alanında ticari faaliyette bulunduğu, davacıya ait olan ve davalı tarafın web sitesinde kullanıldığı sabit olan “…” markasının da reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil) sınıfında tescilli olduğunun tespit edildiği, davacı şirketin reklamcılık konusunda faaliyette bulunmaması halinde dahi, markasının tescil korumasından yararlanma hakkına sahip olduğundan, davalının kullanımı davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, TTK’nun 55/4. maddesine göre başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemleri almanın haksız rekabet olarak sayıldığı, HGK’nun 12.12.2007 tarih, 11-965/961 sayılı kararında da belirtildiği üzere haksız rekabetten söz edebilmek için kusur, zarar, illiyet bağı unsurlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği, TBK’nun 57. maddesinin temelinin kişilik haklarına tecavüzü düzenleyen TMK’nun 24. maddesine dayandığı, haksız rekabet hükümlerinin düzenlenme sebeplerinin başında, başkalarının emeğinden haksız bir şekilde yararlanmanın önüne geçmenin yattığı, bir başkasının uzun uğraşlar sonucunda elde ettiği kazanımlardan ve değerlerden hiç bir emek ve çaba sarf edilmeden yararlanılmasının haksız rekabetin en önemli örneklerinden biri olduğunun anlaşıldığı, davalının davacıya ait tescilli “…” markasını kendi web sitesinde izinsiz olarak kullanmak suretiyle davacı markasının tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığından kusurlu olduğu, haksız rekabet koşullarının da gerçekleştiği anlaşılmakla, davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Müvekkili şirketin iştigal alanının ağırlıklı olarak tabela, pano, taşıt plakaları, ilan ve reklam panoları vs. olmakla birlikte, ayrıca mimarlık ve inşaat alanlarında da hizmet verdiğini, haksız rekabetin TTK’nun 54 ve devamı maddelerinde, “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” şeklinde tanımlandığını, kanunda açıkça, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasında ibaresine yer verilerek haksız rekabetin hangi hallerde mümkün olabileceği belirtildiğinden, iştigal alanları tümüyle birbirinden farklı iki firma arasında haksız rekabetin oluşmasının hukuken mümkün olmadığını, 2-Müvekkilinin internet sitesinde genel olarak … ibaresini kullandığını ve ilk bakışta siteyi inceleyen ortalama tüketicide sitenin … olarak ayrı bir marka olduğu algısını oluşturacak formatta düzenlendiğini, kendi markası olan … ibaresini ön plana çıkardığını, müvekkilinin internet sitesinde bir sayfada metin içeriğinde sehven … ibaresi geçmesinin tek başına marka hakkının ihlali anlamına gelmediğini, internet sitesindeki söz konusu ana sayfada, marka bilinci yaratmak adına kullanılan ve dev puntolarla yazılan ibarenin … Tic. A.Ş. olup, müvekkilinin … ibareli markasına ait logosunun da çok dikkat çekici şekilde yer aldığını, bahse konu tanıtım sayfası içeriğinde küçük puntolarla … ibaresinin geçmesinin müvekkilinin davacının marka bilinirliğinden yararlanma amacı güttüğü sonucunu doğurmayacağını, 3-Müvekkilinin markasının 35. sınıfta tescilli olmadığı tespit edilmiş ise de; benzer iştigal konusu olan 40. sınıfta tescilli olup, bu sınıfta yer alan tabela, pano, ilan ve reklam panoları, ışıklı reklam panoları gibi alanlarda ağırlıklı olarak hizmet sunduğunu, davacının markaları 35. sınıfta tescilli olmakla birlikte, davacının reklam alanında bir çalışması olmadığını, davalının marka bilinirliğinin ağırlıklı olarak gıda sektöründe olduğunu, reklam sektöründe faaliyeti bulunmayan davacı markalarının sadece bu sınıfta tescilli olması sebebiyle, müvekkilinin kullanımının haksız rekabet oluşturduğunu kabul etmenin hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, 4-Müvekkili şirketin, davacının marka hakkına yönelik tecavüzünün söz konusu olmadığını, izah edilen ve resen dikkate alınacak sebeplerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; “… ” ibareli, … tescil numaralı 09/09/2013 tarihinden itibaren koruma altında bulunan, 29/30/35 sınıflarında tescilli, “… ” ibareli, … tescil numaralı 20/09/2013 tarihinden itibaren koruma altında bulunan, 29/30/32/35 sınıflarında tescilli ve “…” ibareli, … tescil numaralı 13/03/2014 tarihinden itibaren koruma altında bulunan, 29/30/32/35 sınıflarında tescilli markalarına, davalının http://www…com.tr/…,www…./…., http://…/…/ alan adlı internet sitelerinde “… ” olarak tanıtım yapmak suretiyle tecavüz ve haksız rekabette bulunduğundan bahisle, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, durdurulmasına, karar kesinleştiğinde hükmün veya özetinin ilanına karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece; 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. maddesinde marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmenin, marka hakkına tecavüz fiilini oluşturacağı, alınan bilirkişi raporunda davalıya ait web sitesinde davacıya ait ve tescilli “… ” markasının kullanıldığının tespit edildiği, davalının reklamcılık alanında ticari faaliyette bulunduğu, davacıya ait olan ve davalı tarafın web sitesinde kullanıldığı sabit olan “… ” markasının da reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil) sınıfında tescilli olduğunun tespit edildiği, davacı şirketin reklamcılık konusunda faaliyette bulunmaması halinde dahi, markasının tescil korumasından yararlanma hakkına sahip olduğundan, davalı kullanımının davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, TTK’nun 55/4. maddesine göre başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemleri almanın haksız rekabet olarak sayıldığı, haksız rekabetten söz edebilmek için kusur, zarar, illiyet bağı unsurlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği, TBK’nun 57. maddesinin temelinin kişilik haklarına tecavüzü düzenleyen TMK’nun 24. maddesine dayandığı, davalının davacıya ait tescilli “… ” markasını kendi web sitesinde izinsiz olarak kullanmak suretiyle davacı markasının tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığından kusurlu olduğu, haksız rekabet koşullarının da gerçekleştiği anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. 1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/11-519 esas ve 2022/83 karar sayılı 08/02/2022 tarihli kararında belirtildiği üzere; 6102 sayılı TTK’nın 54/(1) maddesinde haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacının “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olduğu belirtildikten sonra; 6102 sayılı TTK’nın 54/(2) maddesinde ise haksız rekabete ilişkin genel ilke “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” şeklinde belirtilmiştir. Buna göre genel ilke belirlenirken haksız rekabetin varlığı için taraflar arasında rekabet ilişkisinin mevcudiyeti, failin yarar sağlamış olması, failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması aranmamıştır. Bununla birlikte failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması sadece haksız rekabet sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında rol oynamaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 54. maddesinde haksız rekabetin amacı ve genel ilkesi belirtildikten sonra, aynı Kanun’un 55. maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350). Bu çerçevede bir davranış veya uygulamanın haksız rekabet teşkil edip etmediği belirlenirken öncelikle özel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’nın 55. maddesinde sayılan hâllerden birinin var olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Bu maddede sayılan hâllerden birisi söz konusu ise haksız rekabetin varlığı kabul edilecek, somut davranış veya uygulama bu maddede sayılan haksız rekabet hâllerine tam olarak uymuyorsa veya bu hâllerin kapsamına örnekseme yoluyla dolaylı olarak da dahil edilemiyorsa, ancak bu takdirde genel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’nın 54/2 maddesinin uygulanması mümkün olacaktır. Görülmekte olan davada; marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti talep edilmiş olup, mahkemece TTK 55/1-a/4. maddesinde tanımlanan “başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” başlıca haksız rekabet hali olarak düzenlendiğinden, maddenin düzenlenmesinde ayrıca haksız rekabetin varlığı için taraflar arasında rekabet ilişkisinin mevcudiyeti aranmadığından, davalı vekilinin; haksız rekabetin, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasında olabileceği, iştigal alanları tümüyle birbirinden farklı iki firma arasında haksız rekabetin oluşmasının hukuken mümkün olmadığına ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davalının markası … tescil numaralı “…” ibaresi olup, 06, 09, 24, 40, 41, 42. sınıf emtialarda tescillidir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu ve ek raporu ile; “Davalı tarafından kullanıldığı ihtilafsız olan http:/www…com.tr/hakkimizda internet sitesine 04/01/2018 ile 06.01.2018 tarih aralığında çeşitli zamanlarda ziyaret gerçekleştirildiğinde, internet sitesinin alt sayfasında “… ” ibarelerinin metin içerisinde kullanıldığı, … internet sitesi alt sayfasındaki davalı taraf iş yeri bina görüntüleri kıyaslandığında, “…” ibaresinin sonradan bina dışı unvan yazısına eklendiği anlaşılmıştır. İnternet sitesinde kullanılan fotoğrafın çekildiği dönemde “…” ibaresinin iş yeri bina dışı unvan yazısında bulunmadığına dair ekran görüntüsü alınarak rapor ekinde sunulmuştur.” ibareleri ile davalı kullanımının varlığı ve kullanım şekli tespit edilmiştir. Davalı tarafın markası “…” ibaresinden ibaret ve ticaret unvanı “… SAN. VE TİC. A.Ş” olmasına rağmen, kendi internet sayfasında yayınladığı işyeri binası fotoğrafında, binanın dışında büyük puntolarla “… ” ibaresini kullandığı sabit olduğundan, markasının tescilli olduğu şekilden ve ticaret unvanından farklı olması sebebiyle, kendi markasının kullanımı veya ticaret unvanının kullanımı olarak kabulü mümkün değildir. Mahkemece; tecavüzün varlığını tespit bakımından bilirkişi rapor ve ek raporuna dayanılmış olup, bilirkişi rapor ve ek raporunda, internet sitesinin alt sayfasında anlatım bölümündeki “… ” ibaresinin kullanılmasının yanında, davalı işyerinin dışında da “… ” ibaresinin kullanıldığı tespit edildiğinden, ticaret unvanından daha büyük puntolarla ve öne çıkarır şekilde kullanım, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyanınca markasal kullanım kabul edildiğinden, davalının bu kullanımı markasal kullanım olup, TPMK’da “… ” ibareli marka, … tescil numarası ile 09/09/2013 tarihinden itibaren 29/30/35. sınıflarda davacı adına tescilli ve koruma altında olduğundan, tescilli bir markanın, marka sahibinden izin alınmaksızın kullanılması, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz olarak tanımlandığından, davalı vekilinin, müvekkilinin davacı şirketin marka hakkına yönelik tecavüzünün söz konusu olmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Davalı şirketin unvanı; … San. ve Tic. A.Ş. olup, internet sitesinde … ibareli markasına ait logosu da unvanda yer almakla birlikte, bahse konu tanıtım sayfası içeriğinde davalı şirketin hizmet binasının fotoğrafı da yer almakta olup, hizmet binasında büyük harflerle ve büyük puntolarla “… ” ibaresi geçmektedir. TTK m.55/1/a/4 bendi uyarınca: “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış ve haksız rekabet olarak nitelendirilmiştir. Madde metnine göre; bir kişiye ait olan ürün, faaliyet veya işleri ile ilgili olarak üçüncü kişinin karışıklığa yol açacak davranışlarda bulunulması haksız rekabetin yarlığı için yeterli olup, bunun bilerek veya sehven (hata ile) yapılması sonuca etkili değildir. Kullanımın “haklı bir sebebe dayanmaması” ve karıştırılma tehlikesinin olması yeterlidir. Karıştırılma sebebiyle haksız rekabetin tespitinde, normal ve orta seviyedeki alıcıların iltibasa konu olan ürün/hizmet sebebiyle yanılma ve aldanmaya düşüp düşmeyecekleri ölçü alınır. Davalı, reklamcılık hizmeti alanındaki faaliyetinde, davacı markasının esas unsuru ile aynı olan “…” ibaresini markasında esas unsur olarak kullanmakta, hizmet binasının dış yüzeyinde davacının “… ” ibareli markasını kullanarak, davacı grup şirketin bir üyesi olduğu izlenimini yaratmakta, davacının uzun zaman emek vererek oluşturduğu markasının ününden faydalanmaya çalışmakta olduğundan, davacının emeğinden haksız faydalanma olarak değerlendirilerek TTK 54 ve 55/1-a/4 maddesindeki haksız rekabet şartları mevcut olduğundan, ibarenin hataen kullanıldığından bahisle davacının marka bilinirliğinden yararlanma amacı güdüldüğü sonucunu doğurmayacağına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. 3-6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7/(1). maddesinde; “bu kanun ile sağlanan marka koruması tescil yolu ile elde edilir”, 29. maddesinde ise, tescilli markanın sahibinin izni olmadan kullanılamayacağı düzenlenmiş olup, yasanın 7/(1) maddesi; a) tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin tescil kapsamına giren mal ve hizmetlerde kullanılması, b) tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve hizmetlerle aynı veya benzer mal ve hizmetleri kapsayan ve bu sebeple halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin izinsiz olarak teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması halinde Yasa’nın 7/(2) ve 7/3-c madesi uyarınca marka sahibinin yasaklama hakkı uyarınca, önlenmesini talep etme hakkı vardır. Türk Patent ve Marka Kurumu’nda “… ” ibareli, … tescil numaralı 09/09/2013 tarihinden itibaren koruma altında bulunan, 29/30/35 sınıflarında tescilli marka, … ibareli, … tescil numaralı 20/09/2013 tarihinden itibaren koruma altında bulunan, 29/30/32/35 sınıflarında tescilli marka, … ibareli, … tescil numaralı 13/03/2014 tarihinden itibaren koruması bulunan, 29/30/32/35 sınıflarında tescilli marka davacı şirket adına kayıtlı olduğundan, uzun süre kullanmama sebebiyle hükümsüzlük kararı verilerek sicilden terkin edilmediği sürece, davacı bu markalardan doğan hakkına dayanarak dava açma hakkına sahiptir. Davacının markayı reklam sektöründe kullanmaması, dava açma hakkını etkilemediğinden, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 4-Mahkemece alınan bilirkişi ek raporu ile; ” Davalı tarafından kullanıldığı ihtilafsız olan http:/www….com.tr/hakkimizda internet sitesine 04/01/2018-06.01.2018 tarih aralığında çeşitli zamanlarda ziyaret gerçekleştirildiğinde, internet sitesinin alt sayfasında “… ” ibarelerinin metin içerisinde kullanıldığı, … internet sitesi alt sayfasındaki davalı tarafa ait iş yeri bina görüntüleri kıyaslandığında, “…” ibaresinin sonradan bina dışı unvan yazısına eklendiği anlaşılmıştır. İnternet sitesinde kullanıları fotoğrafın çekildiği dönemde “…” ibaresinin iş yeri bina dışı unvan yazısında bulunmadığına dair ekran görüntüsü alınarak rapor ekinde sunulmuştur.” ibareleri ile davalı kullanımının varlığı ve kullanım şekli tespit edilmiştir. TPMK’da “… ” ibareli marka, … tescil numarası ile 09/09/2013 tarihinden itibaren 29/30/35. Sınıflarda davacı adına tescilli ve koruma altındadır. “…” ibareli marka ise … tescil numarası ile 06, 09, 24, 40, 41, 42. sınıf emtialarda davalı adına tescillidir. İnternet sitesinin alt sayfa görüntüsünde davalı şirketin hizmet binasının görseli olup, adına tescilli olduğu şekilden farklı olarak “… ” ibaresini taşıdığı tespit edilmektedir. Tescilli bir markanın, marka sahibinden izin alınmaksızın kullanılması, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz olarak tanımlandığından, davalı vekilinin, davacı şirketin marka hakkına yönelik tecavüzünün söz konusu olmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun olan İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 04/10/2018 tarih ve 2017/553 E. 2018/293 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/09/2022