Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1170 E. 2022/974 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1170
KARAR NO: 2022/974
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2018
NUMARASI: 2017/739 E. – 2018/473 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına konu ettiği, 24/02/2016 tarihli, 23.200 TL bedelli çekte müvekkili şirkete atfen yer alan imzanın müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığını beyanla çek ve takip sebebiyle davalı tarafa borçlu olmadıklarının tespitine, davalıların kötüniyetli takip sebebiyle % 20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “İmza inkarının herkese karşı ileri sürülebilecek mutlak defiilerden olduğu, çekteki imzanın davacı şirket temsilcisine ait olmadığının bilirkişi raporuyla sübuta erdiği gerekçeleriyle davanın kabulüne, davalının kötüniyetinin sabit olmadığı gerekçesiyle kötüniyet tazminatı talebinin reddine,” karar verilmiştir. Davalı … A.Ş vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme kararının bilirkişi raporu üzerinden oluşturulduğunu, bilirkişinin yaptığı incelemede, borcun dayanağı olan çekin arka yüzünde bulunan imzanın davacı şirket yetkilisi …’ya ait olmadığı sonucuna vardığını, ancak bu incelemenin karara esas alınamayacağını, incelemenin bu hususta ihtisas sahibi Adli Tıp Kurumunda yapılması gerekirken mahkemece belirlenen bilirkişilere yaptırıldığını, tam ve etkin bir araştırma yapılmadan verilen kararın hukuka aykırı olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 24/02/2016 tarihli, 23.200 TL bedelli çek sebebiyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında yürütülen takip sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Davacı yanca, dava ve takip konusu çek üzerindeki imzanın davacı şirket temsilcisine ait olmadığı iddia edilmiş, Mahkemece çek üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde dosyaya sunulan 27.04.2018 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu çekin arka yüzünde ilk ciranta olarak davacı şirketin kaşesi üzerinde yer alan imzanın davacı şirket temsilcisinin eli ürünü olmadığının tespit edildiği, Mahkemece söz konusu raporun hükme esas alındığı, kararın yukarıda açıklanan sebeplerle davalı … A.Ş vekili tarafından istinaf edildiği görülmektedir.Uyuşmazlık; hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli ve denetime elverişli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir. (HGK’nun 24.06.2020 tarih, 2017/19-829 Esas, 2020/471 Karar) Bu kapsamda Mahkemece, davacının davaya konu senedin düzenleme tarihine yakın önceki ve sonraki tarihli samimi imzalarını içeren resmi kurumlarca da onaylatılmış belge asıllarının getirtilerek senet üzerinde Yargıtay uygulamalarına uygun imza incelemesi yaptırıldığı, raporun bu haliyle bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli olduğu, dava konusu senetteki imzanın davacı şirket temsilcisinin eli ürünü olmadığının bilirkişi raporu ile tespit edildiği, Mahkemece davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/05/2018 tarih ve 2017/739 E., 2018/473 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.753,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 438,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.315,10 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/06/2022