Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1166 E. 2022/873 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1166
KARAR NO: 2022/873
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2018
NUMARASI: 2016/753 E. – 2018/645 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile dava dışı … Ltd. Şti.arasındaki ticari alım-satım sebebiyle alacaklısı davalı olan, kefilleri ise müvekkili ile … olan 5.578,16 TL bedelli bononun imza edildiğini fakat müvekkilinin bahsi geçen bonoya imza atmadığını, bonoda yer alan imzanın müvekkiline ait olmadığını, davalı tarafça bononun İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasına konu edilerek takip başlatıldığını, müvekkilinin imzasının bulunmadığı bono yönünden sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın kabulü ile müvekkilinin davaya konu bono yönünden borçlu sayılmamasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının davaya konu bononun davacı tarafça kefil sıfatıyla imzalandığını, borcun ödenmemesi üzerine noter kanalıyla ihtarnameler gönderildiğini fakat ihtarnameye rağmen de borcun ödenmediğini, bunun üzerine icra takibi başlatıldığını, ödeme emrine süresinde itiraz edilmediğini ve alacağın kesinleştiğini, yapılacak bilirkişi incelemesi ile imzanın davacıya ait olduğunun ispat edileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile 1.834 EURO bedelli bono yönünden davacı hakkında takip başlatıldığı, bononun … vade tarihli, 28/07/2015 tanzim tarihli, alacalısı …, borçlusu … Ltd. Şti, olan 1.834 EURO bedelli olduğu ayrıca bono üzerinde … ve davacı …’nın kefil olarak isim ve imzalarının yer aldığı, bononun ödenmemesi üzerine davalı tarafından takip başlatıldığı, takibe davacının itiraz ettiği ve takibe konu bono üzerinde yer alan imzanın kendisine ait olmadığı yönünde işbu menfi tespit davasını açtığı, Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesinde senet aslında bulunan Kefil … isim ve adres yazıları hizasına atılmış imzanın, …’ya ait mevcut örnek imzalarla yapılan mukayeseli incelenmesinde; imzaların başlama ve bitiriliş yerleri, genel görünümü, tersim tarzı, ebat, meyil ve istikamet, işleklik derecesi, seyir, sürat, istif, itiyatlar ve tazyik vasıfları bakımından aralarında uygunluk vc benzerlikler bulunmadığının tespit edildiği belirlenmiş olmakla, davacının takip dosyasına konu bono sebebi ile borçlu olmadığının tespitine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacının, müvekkili tarafından kendisine gönderilen ihtarname ve ödeme emrine itiraz etmeyerek borcu açıkça ikrar ettiğini, … A.Ş. gibi ciddi bir müessese ile düzenlenen ve kendini borç altına sokan tebliğlere sessiz kalmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, -Müvekkil şirket ile … Tic. Ltd. Şti arasında imzalanmış olan uzun dönemli araç kiralama sözleşmesi imza tarihinde davacı … ve dava dışı borçlu …’in şirket ortağı olduğunu, -Müvekkilinin söz konusu sahtelik iddialarını dava tarihine kadar bilmediğini ve bilecek durumda da olmadığını, hiçbir bildirimde ve itirazda bulunmadan açılan davada vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin taraflarına yükletilmesinin hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, -Hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına zarar verilmesinin hakkın kötüye kullanımını olduğunu, davacının senet üzerinde bulunan imzanın kendisine ait olmadığını bilmesine rağmen müvekkili şirket ile imza edilen sözleşme uyarınca ticari ilişkiyi sürdürdüğünü, bonolardaki imzalar davacıya ait olmasa bile olayın özel şartları çerçevesinde Medeni Kanun m.2 uyarınca “hakkın kötüye kullanılması” olarak değerlendirilmesi gerektiğini, kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Menfi tespit davası, 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Eldeki dava da davacı tarafından sahtelik (imza inkarı) sebebine dayalı olarak açılmıştır. Davalı taraf her ne kadar, davacının kendisine gönderilen ihtarname ve ödeme emrine itiraz etmeyerek borcu açıkça ikrar ettiğini ileri sürmüş ise de, ödeme emri ya da ihtarnameye itiraz edilmemesi ikrar niteliğinde değerlendirilemeyeceğinden ve davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğundan bu konudaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 326.maddesi gereğince, kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Maddenin birinci fıkrası, hukuki korunma isteğinde haklı çıkmanın doğal bir sonucudur. Kural olarak, haksız dava açan veya haksız olarak aleyhine dava açılmasına sebebiyet veren kişi bütün yargılama giderlerinden sorumlu olacaktır. Ancak, kusuru olmaksızın aleyhine dava açılan ve yine aleyhine hüküm verilen tarafın yargılama giderlerinden sorumlu tutulması doğru değildir. Bu kuralın istisnası 6100 Sayılı HMK’nın “Dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 327. maddesidir. Davacının dava açmakta hukuki yararının olduğu, davalı imzanın sahteliğini bilmediği, davacının şirket ortağı olduğu iddiasında ise de, açılan davada davalının, davacının imza itirazına dava dilekçesi ile vakıf olduğu, cevap süresi içinde davanın kabul edilmediği, yargılama giderinden ve vekalet ücretinden davalının sorumlu olduğu anlaşıldığından davalı tarafından yapılan istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı tarafından yapılan istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2018 tarih ve 2016/753 E., 2018/645 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 397,17 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 99,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 297,87 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/05/2022