Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1161 E. 2022/1345 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1161 Esas
KARAR NO: 2022/1345
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2017/428 E. – 2018/254 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturan “… Ticaret Ltd. Şti.” yanında yer alan “… Üniversitesi” ibaresinin ticaret unvanına ek mahiyetinde olduğunu, … Ticaret Ltd. Şti. tüzel kişi tacir olması sebebiyle, Yüksek Öğrenim Kanununa göre yüksekokul ve üniversite faaliyeti gerçekleştirmesinin ticaret unvanında yer alan ve faaliyet konusunu gösteren “üniversite” ibaresinin ticaret unvanında kullanılmasının yasak ve imkansız olduğunu, terkini gerektiğini, üçüncü kişilerce yanlış bir görüşün oluşmasına yol açacağını, unvanında yer alan “…” ve “üniversite” ibarelerinin müvekkilinin unvanının birebir aynısı olduğunu, davalı şirketin marka hakkına ve korunan haklarına tecavüz oluşturduğunu belirterek davalı şirket ortağının kötü niyetli olduğunu, haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, davalı adına tescilli markalarına ihtiyati ve diğer tedbirlerin uygulanmasını, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, “… sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “… üniversitesi”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “… üniversitesi”, … sayılı “… üniversitesi”, … sayılı ” …”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, …, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “… koleji”, … sayılı “…”, …sayılı “… üniversitesi”, … sayılı “… university”, … sayılı “… üniversitesi”, … sayılı “…”, … sayılı “… üniversitesi”, … sayılı “… university”, … sayılı “… Academy”, … sayılı “… Academy”, … sayılı “… hastanesi”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı ” …”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “… üniversitesi arıcılık araştırma geliştirme ve uygulama merkezi”, … sayılı “…”, … sayılı “… koleji”, … sayılı “… üniversitesi”, … sayılı “… üniversitesi”, … sayılı “… üniversitesi”, … sayılı “… üniversitesi”, …sayılı “… üniversitesi”, … ” …”, … sayılı “… hastanesi”, … sayılı “… hastanesi”, … sayılı “… üniversitesi”, … sayılı “… university-… üniversitesi” markalarının hükümsüzlüğüne karar verilerek, sicilden terkin edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1985 senesinde kurulduğunu, “… Üniversitesi” nin KKTC’nin ilk vakıf üniversitesi olduğunu, uluslararası bir misyon doğrultusunda öğrencilere hizmet verdiğini, yöneltilen suçlamaların ana sözleşmenin tamamı okunmadan kötü niyetli olarak beyan edildiğini ve firmanın eğitim öğretim hizmetleri vermesi münasebetiyle vakıf kurabileceğinin ana sözleşmede yer aldığını, müvekkili firma adına tescilli markaların hükümsüzlüğü istemli talebin 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davalı tarafın, müvekkili firmanın bağlı olduğu üniversiteden 32 yıl, ticaret unvanının tescil edilmesinden 6 yıl sonra, müvekkili adına tescilli ilk markanın müracaatının yapılmasından 4 yıl sonra faaliyete başladığını, müvekkili firmasının bağlı olduğu … Üniversitesi’nin markalarına tecavüz eden yanın davacı olduğunu, dayanaksız davanın esastan reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; Davaya konu celp edilen marka kaydına göre; …, … Üniversitesi … Üniversitesi,… Üniversitesi’nin 16, 41.sınıfta, … Hastanesi, … Hastanesi’nin 42, 44.sınıfta, … Kıbrıs … 16,41.sınıfta, … Üniversty … Üniversitesi 16,41.sınıfta, … Yakındoğu Avrupa üniversitesi 16, 41.sınıfta, … Üniversitesi 16.sınıfta, … Türkiye üniversitesi 16,41.sınıfta, … Üniversitesi, …16,41.sınıfta, …Üniversitesi Koleji 16, 41.sınıfta, … Üniversiteler Birliği 35, 16, 41.sınıfta, … Merkezi şekil markası 30, 31, 35, 41, 42,44.sınıfta, … Ünivercity 16, 41.sınıfta, … Univercity 16,41 sınıfta … 16, 41.sınıfta, … … şekil markası 16, 35 ,39, 41.sınıfta, … 16, 41, 35.sınıfta, … … Hastanesi markanın müddet olduğu, … markasının 16.sınıfta, … markasının 16, 41.sınıfta, … Üniversitesi 16, 41.sınıfta, … 16, 41.sınıfta, … üniversitesi 16, 41.sınıfta, … 16,41 sınıfta, ..Universitesi 16,41.sınıfta, … markasının 16, 41.sınıfta, … Kolejinin 16, 41 sınıfta …Üniversitesinin 16, 41.sınıfta, … üniversitesi 16, 41.sınıfta, … Univercty 16.sınıfta, … 16.sınıfta, … Academy 16.sınıfta, … Koleji markasının müddet olduğu, … Akademisi 16, 41.sınıfta, … Üniversitesi 16,41.sınıfta, … Üniversitesi 16,41.sınıfta, … 16,41.sınıfta, … 16,41.sınıfta, … 16,41.sınıfta, ……16,41.sınıfta, … 16,41.sınıfta, …16,41.sınıfta, … Uluslararası … 16,41.sınıfta, … 16,41.sınıfta, … 16,41.sınıfta, … Üniversitesi Lefkoşa 16,41.sınıfta, … 16,41.sınıfta, … 16,41.sınıfta, … üniversitesi 16,41.sınıfta, … Cyprus 16,41.sınıfta, … üniversitesi şekil markası 16,41.sınıfta, … Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi 16,41.sınıfta, … 16, 35, 41, 43.sınıfta, … Unıvercity 16,41.sınıfta, … 41.sınıfta, …Konseyi 41.sınıfta, … dünya Üniversiteler Konseyi 41.sınıfta,… Üniversitesi 16,41.sınıfta, … Üniversitesi 16, 41.sınıfta, … İstanbul 16,41.sınıfta, … şekil markasının 16, 41.sınıfta tescilli olduğu, hüküm ifade etmeyen markalar dışındaki markaların geçerliliklerini koruduğu,Bilirkişi raporu ile TTK 46. maddesine göre tacirin; kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında 3. kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunmaması gerektiği, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmamak şartıyla her ticaret unvanına işletmenin özelliklerini belirten veya unvanda yer alan kişilerin kimliklerini gösteren yada hayali adlardan ekleme yapılabileceği, davalı şirketin çekirdek unvanının “…” olduğu, Yükseköğretim Kanunu gereği üniversite düzeyindeki eğitim kuruluşlarının ancak vakıf tüzel kişileri tarafından kurulabileceği, kazanç ve ticari amaca özgülenemeyeceklerinden, bir şirketin, üniversite kurmayı ana sözleşmesinde amaç ve faaliyet konusu olarak gösteremeyeceği gibi, ticaret unvanında bu yönde bir ibare kullanılmasının 3. kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte olduğu, TTK 54/2 maddesine göre rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı ve dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğunun anlaşıldığı, 6769 SMK nun 25. maddesinde marka hükümsüzlüğüne gerekçe olabilecek durumların, 5. ve 6. maddede sayılan hallerin birinin mevcut olması olarak düzenlendiği, Davalının Üniversite kurmadığı, mevzuat hükümleri kamusal sebeplerle engel olduğundan kuramıyacağı, mal ve hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler kapsamında davalının üniversite, üniversiteler birliği, university, akademi, academy ibarelerinin markaların halkı hizmetin kaynağı konusunda bir yanıltma doğurması muhtemel olduğu, buna karşılık kolej, collage, hastane ibaresi taşıyan markaların dosya kapsamında davalının halkı yanıltacağını söylemenin mümkün olmadığının beyan edildiği, raporda, mahkemece verilen göreve uygun teknik değerlendirme yapıldığından ve itiraz edilen hususlar hukuki değerlendirmeye ilişkin olması sebebiyle itirazların reddine, raporun hükümde dayanak yapılmasına karar verildiği, Davanın İstanbul 2 FSHM’nin 2017/243 sayılı tecavüzün tespiti meni davası ile birleştirilme istenmiş isede; mevcut davanın hükümsüzlüğe ilişkin olup birleştirilmesi zorunlu olmadığından, talebin yerinde görülmediği, Dosyaya celp edilen marka kayıtları, yaptırılan bilirkişi incelemesi, taraf beyanları ve tüm deliller dikkate alındığında davanın; halkı yanıltıcı ibarelerin marka olarak tescili sebebiyle hükümsüzlüğe ilişkin olduğu, 6769 sayılı SMK’da marka tescilinde mutlak ret sebeplerinin 5. maddede düzenlendiği, maddenin f bendinde mal veya hizmetin niteliği kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak nitelikteki işaretlerin marka olarak tescil edilemez hükmünü içerdiği, Davacı tarafın dava konusu yaptığı markalardan davalı tarafın üniversite, üniversity, akademi, academiy, üniversiteler birliği ibareleri taşıyan markaları dikkate alındığında, yüksek öğretim kanunu gereği üniversite düzeyindeki eğitim kuruluşlarının ancak vakıf tüzel kişilikleri tarafından kurulabileceği, kazanç ve ticari amaç güdemeyeceği, Her ne kadar davalı ticari faaliyet konusunda üniversite kurmayı amaç olarak belirtmiş isede; söz konusu amaç kanunen gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir amaç olup, ortalama tüketici nezdinde davalı tarafın dürüstlük kuralına uymayan, bir üniversite faaliyeti yetkisine sahipmiş gibi söz konusu ibareleri kullanması halk nezdinde bu tür faaliyetlerin yapılabileceği algısı uyandırabileceğinden, yasal olmayacak şekilde bu ibarelerin kullanılması, halkın kandırılmasına sebep olabileceğinden 6769 SMK 5f bendi gereği davalı tarafın üniversite, akademi, üniversiteler birliği ibarelerini taşıyan …, …, …, …, …, …, …, …,…, …, …, …, …, …, …, …,, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …,…,…, …, …, …, …, … sayılı markaların yanıltıcı ve aldatıcı nitelik taşıdığından hükümsüzlüğüne, kayıtlardan terkinine, …, …, …, …, …, …, sayılı markalar yönünden; davalı tarafın faaliyetleri ve ticaret unvanı dikkate alındığında mevzuat hükümlerine uygun tescil söz konusu olduğu, herhangi bir aldatıcı ve yanıltıcı nitelik söz konusu olmadığından bu markalar yönünden talebin reddine, …, … sayılı markaların dava tarihi itibariyle müddeti dolduğundan, sicilden terkin edildiği, sahibi adına geçerliliği olmadığından, bu markalar yönünden talebin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Mahkemece, İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/243 Esas sayılı dava hükümsüzlüğe ilişkin olduğu halde incelenmeden verilen birleştirme talebinin reddine ilişkin kararın yerinde olmadığını, 2-Delil listesinde İstanbul 4. FSHHM’nin 2015/148 esas sayılı olup mahkemenin kapatılarak devir edildiği İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/243 esas sayısını alan dosyanın onaylı bir suretinin celbinin talep edildiği halde getirtilmediğini, delil olarak gösterilmiş bir dosyanın hiç incelenmeksizin, yok sayılması usule aykırı olduğundan, eksik inceleme ile karara bağlandığını, 3-Bilirkişi raporunun eksik inceleme ile denetime elverişsiz şekilde tanzim edildiğini, rapora itirazlarının değerlendirilmediğini ve silahların eşitliği ilkesine uyulmadığını, 4-Bilirkişilerce tanzim edilmiş olan rapordaki iddiaların hukuka aykırı olup, yalnızca davacı yanın menfaatlerini yansıttığını, dava dilekçesinde yer almayan iddialar ve gerekçeler dikkate alınarak, dava “kullanmama sebebi ile iptal davası” olarak algılanıp rapor tanzim edildiğinden, bilirkişilerce davanın konusunun anlaşılmadığını, 5-Markanın kesintisiz şekilde kullanılmaması halinde iptali için 5 senelik sürenin “dava şartı” olduğunu, bilirkişilerce markanın kullanıldığına ilişkin bilgi – belge bulunmadığından bahisle bir sonuca varılamadığı bildirilen markalardan en eski tarihli olanın … başvuru numaralı ve 09.05.2013 tescil tarihli, müvekkiline ait diğer markalar arasında, en eski başvuru tarihinin … başvuru numaralı markaya ait olup, tescil tarihinin 27.04.2012 olduğunu ve işbu dava tarihi 10.04.2017 olmakla birlikte, dava konusu markaların kullanılıp kullanılmadığı hususlarının bu davada tartışılmasının mümkün olmadığını, davanın süresinde açılmış olması halinde dahi incelemenin ticari defterler üzerinde yapılacağını, heyette muhasip bilirkişi yer almadığı gibi müvekkiline ait defterler üzerinde bu yönde bir inceleme yapılmadığını, bilirkişilerin yaptığı inceleme ve sundukları kanaatlerin, dava dilekçesinde yer alan talepleri aştığını ve dava şartı süresinin göz ardı edildiğini, 6-Mahkemece gerekçeli kararda; “davalının ticari faaliyet konusunda üniversite kurmayı amaç olarak belirtmiş ise de söz konusu amaç kanunen gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir amaç olup” “davalının üniversite kurmadığı ancak esas önemlisi kuramıyacağı”nın belirtildiğini, Müvekkili firmanın ana sözleşmesinde şirketin amaç ve konusunun madde 3’te: Eğitim ve öğretim hizmetleri konusunda Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının izin verdiği her seviyede bu hizmet amaçlı vakıflar kurmak olarak açıkça vakıfların kurulacağının belirtildiğini, ana sözleşme bütün olarak okunmadan yöneltilen taleplerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ülkemizde neredeyse tüm vakıf üniversitelerinin tüzel kişi şirketler tarafından kurulduğundan, bilirkişilerin müvekkili firmanın üniversite kurabilmesinin hukuka aykırı olduğu görüşünün ve “kuramıyacağını” kabul eden yerel mahkeme kararının yerinde olmadığını, … Üniversitesi’nin listesine yer verdikleri markaların, … Holding A.Ş. adına, … kod numaralı “ …” ibareli markanın … Tic. A.Ş. adına tescilli olduğunu, … A.Ş. isimli şirketin de aynı şekilde kurulduğunu, Müvekkilinin ayrıca bir vakıf kurduğunu, vakfın kurulması işlemlerinin uzun sürmesi sebebi ile öncelikli olarak şirket kuruluşunun gerçekleştirildiğini, marka tescilleri bakımından 5 senelik “kullanmama” tartışmasının yapılabileceği sürenin dolmadığını, müvekkilinin tüm markaları vakfa devir etme, vakfı şirkete ortak etme, lisans verme vb. tüm hukuki yollarla markanın “üniversite için” kullanılmasını sağlama imkanı olduğu belirtilmesine rağmen, mahkemece açıkça “kurma imkanı olmadığı”nın bildirilmekle yetinildiğini, tüm mevzuat yanında Vakıflar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu kapsamında müvekkiline tanınan hakların mahkeme ve bilirkişilerce dikkate alınmamasının hukuki dayanağı olmadığından, verilen kararın da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 7-Davada markaların kullanılmaması sebebiyle iptali talep edilmemesine rağmen, talebin aşılarak markaların kullanılıp kullanılmadığı yönünde rapor tanzim edilmesi, talep hususunda hiçbir inceleme gerçekleştirilmemesi sebebiyle, raporun hukuki dayanaktan yoksun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını, başka bilirkişilerden oluşan heyetten rapor talep edildiğini, davanın “jet Hızıyla” karara çıkarıldığını, 8-Mahkemece davanın ön inceleme duruşmasında bilirkişi incelemesi kararı verildiğini, tahkikat duruşmasının bilirkişi raporu ile bildirileceğinin beyan edilerek, raporla birlikte raporun tebliğ tarihinden 1 ay sonraya duruşma günü belirlendiğini ve ön inceleme duruşmasından sonraki ilk tahkikat duruşmasında “tahkikatın sonlandırılması” kararı verilerek sözlü yargılamaya geçildiğini, itirazlarına karşın karardan dönülmediğini, süre talep edilmesi üzerine sözlü yargılama için gün verildiğini, mahkemece 100 den fazla markanın hükümsüzlüğüne tek bilirkişi raporu ve tek tahkikat celsesi ile karar verilmesi dahi yerel mahkemece delillerinin toplanmadığı, beyanlarının incelenmediği vb. iddialarının doğruluğunu açıkça ortaya koyduğunu, 9-Ticaret ünvanı davanın konusu olmadığı halde raporda öncelikle ticaret ünvanı bakımından inceleme yapıldığını, sonra raporun 7. sayfasında marka hukuku yönüyle değerlendirme yapılarak Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Markanın Kullanılmaması Halinde İptal Edilebileceği” ne ilişkin hükme yer verildiğini, raporun kalan tüm bölümünde müvekkiline ait markaların kullanılıp kullanılmadığının tartışıldığını, davacı vekili tarafından tahkikat ve sözlü yargılama celsesinde dava konusunun “kullanmama sebebi ile iptal” olmadığının bildirildiğini, karara dayanak olarak alınan rapor ile dava konusunun bir bağlantısı dahi bulunmadığını, yerel mahkemece her nasılsa markaların kullanılmadığı (bu yönde bir inceleme yapılmaksızın), kullanılamayacağı ( mevzuat hükümleri yok sayılarak ) kabul edilerek, bu kabule göre de “iptal” değil “hükümsüzlük” kararı verildiğini, bilirkişiler tarafından tanzim edilen raporda markaların kullanılmadığı (her nasılsa) bildirilmiş olmasına karşın, mahkemenin takdirinde olmamakla birlikte, 5 senelik süre bakımından başlangıç tarihine yönelik hukuki tartışmaların mahkemenin takdirinde olduğunun bildirildiğini, markaların tescil edildikleri tarihten itibaren 5 senelik süre sonunda kullanma bakımından tartışmaya ve davaya konu edilebileceğini, bilirkişilerce raporda hükme yer verilmesine karşın sonuç bölümünde iptal davasının süresinin ve başlayacağı tarihin değerlendirilmediğini, 10-Bilirkişiler hukukçu ve sektör bilirkişisi olmakla birlikte, hukuk dışında ayrıca bir uzmanlığa ilişkin belge ibraz edilmediğini, 11-Türk Marka Hukuku Mevzuatında vakıflar ve şirketlerin iştirak halinde çalışmasında, Vakıflar Kanunu’nun 26. maddesinde bir vakfın bir şirkete ortak olmasında, müvekkili şirketin lisans yolu ile markaları kullandırmasında, markaların tamamını devir etmesinde bir engelin bulunmadığını, bu ihtimallerden birinin gerçekleşmesi halinde dava konusuz kalacağından, yerel mahkemenin tüm gerekçesinin “yok hükmünde” olacağını, müvekkilinin yargılama aşamasında dahi markaların tamamını devir etmesi ve yargılamayı konusuz bırakması imkanı mevcuttiken, iyi niyetli hareket ettiğini, karşı tarafın ise açıkça kötü niyetli olduğunu, 12-Müvekkil firma yetkilisi ve … Üniversitesi’nin kurucu başkanı … olmakla birlikte, … Vakfı’nında ayrıca kurulduğunu, vakıf adına “… İktisadi İşletmesi”nin de kuruluşunu tamamladığını, … Vakfı … İktisadi İşletmesi’nin dava tarihinden önce 6.5.2016 tarihinde kurulduğuna ilişkin ticaret sicil gazetesi suretinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunulduğunu, işletmenin kuruluş amacının eğitimin her kademesinde eğitim kurumları açmak ve bununla bağlantılı hizmetleri sunmak olduğunun görülebildiğini, Vakıflar Kanunu dikkate alındığında; davanın tarafı olan şirketin anılan işletmeye devri yahut vakfın şirkete ortak olmasında, yahut şirketin lisans ile markaları anılan ticari işletmeye kullandırmasının önünde bir engel bulunmadığından, mahkemenin kararının herhangi bir geçerliliği olmadığını, 13-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/354 esas sayılı dosyasında, müvekkili firma ana sözleşmesinden “üniversiteler ve yüksekokullar açmak” ibarelerinin çıkarılmasını ve müvekkilinin “üniversite” ibaresinin markalarında yer almasının yanıltıcı olduğunu iddia ederek müvekkili firma markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiğini, bilirkişilerce de davacının bu düşüncesi temel alınarak rapor tanzim edildiğini, İktisadî işletme ve şirket kurulmasına ilişkin Vakıflar Kanunu Md. 26’da; Vakıflar; amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir temin etmek amacıyla, genel müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadî işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilirler düzenlemesi ile açıkça vakıfların şirket kurabileceği bildirilmiş olmasına rağmen, yerel mahkemece yok sayıldığını, 14-Kötü niyetle hareket eden ve hukuka aykırı şekilde menfaat elde etmeye çalışan yanın davacı üniversite olduğunu, …’nin, müvekkili firma kurucusu, ortağı ve yetkilisi olan … tarafından 1985 senesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulduğunu, müvekkili firmanın da …’nin bu hizmet ve faaliyetleri kapsamında; Türkiye’de üniversitenin tanıtımı, öğrenci kaydı ve sair hususlarda danışmanlık vermesi adına … Üniversitesi’ne bağlı olarak kurulduğunu, Davacı yana ait resmi internet sitesinde … Üniversitesi’nin “kardeş Üniversite” olarak tanıtılarak, “… geçmiştir” şeklinde yapılan bilgilendirme ile, 2015 sonunda faaliyete geçildiği bizzat davacı beyanı ile sabit olduğundan, davacının eskiye dayalı kullanım iddiasının 2010-2012-2013 vb. tarihli marka başvuruları için herhangi bir değer ifade etmediğini, mezun olacak öğrencilere “…” verileceğinin davacıya ait internet sitesinde yer aldığından, davacının en yakın rakibine ait isim ve markanın ayırt edici unsurunun seneler sonra kullanıma başlanması bakımından eskiye dayalı kullanım iddiasının dayanağı bulunmadığını, Müvekkilinin şirket kuramayacağını beyan eden davacının “kardeş Üniversitesi” olan … Üniversitesi’ne ait olduğu bildirilen bir bankanın mevcut olduğunu, dosyaya sunulan görselde anılan bankanın internet sitesinde de “… Kuruluşu” olduğu ibaresi yer aldığını, davacının kendisinin yaptığı bir işin başkaları tarafından yapılmasının hukuka aykırı olduğunu iddia etmesinin abes olduğunu, mahkemece, bu beyanları bakımından herhangi bir inceleme yapılmadığını, 15-Markaların hükümsüzlüğü istemli huzurdaki davanın 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, mahkemece bu hususta da bir inceleme yapılmadığını, davacı kötü niyet iddiasında bulunmuş olsa dahi, hükümsüzlüğü talep edilen her marka için ayrı ayrı ispatla yükümlü olmasına karşın, somut tek bir delil ve beyanda bulunamadığını, mahkemece davacının ispat zorunluluğunun da yok sayıldığını, 16-Mahkemece gerekçeli kararda müvekkilinin üniversite kurması imkanı olmadığı bu sebeple de halkın “aldatıldığı ve yanıltıldığı”nın bildirildiğini, ancak bu yanılmanın nasıl sağlandığının, halkın yanılması sonucunda ne olacağının, meydana gelebilecek zararın açıklanmadığını, Müvekkilinin iyi niyetli olan, davacının ise müvekkilinden seneler sonra müvekkiline ait markaya sahip çıkmaya çalışan, hukuku dolanan ve esas üzerinde iddia edemediği hususları usul bakımından iddia etmek için iş bu davayı ikame eden kötü niyetli taraf olduğunu, 17-Dosyaya sunulan İstanbul Üniversitesi .. başkanı Prof. Dr. … tarafından tanzim edilmiş olan hukuki görüşten de açıkça görüleceği üzere davacı yanın iddiaları ile bu doğrultuda tanzim edilmiş olan yerel mahkemenin kararının hukuki dayanaktan yoksun, eksik incelemeye dayalı bir karar olduğunu, izah edilen ve re’sen göz önünde bulundurulacak sebeplerle; usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; Davalı şirketin ticaret unvanını oluşturan “… Tic. Ltd. Şti.” yanında yer alan “… Üniversitesi” ibaresinin ticaret unvanına ek mahiyetinde olup, … Tic. Ltd Şti. tüzel kişi tacir olması sebebiyle, Yüksek Öğrenim Kanununa göre yüksekokul ve üniversite faaliyeti gerçekleştirmesinin, unvanında yer alan ve faaliyet konusunu gösteren “üniversite” ibaresinin ticaret unvanında kullanılmasının yasak ve imkansız olduğundan terkini gerektiği, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına yol açacağı, unvanda yer alan “…” ve “…” ibarelerinin sahibi olduğu unvanının birebir aynısı olduğundan marka hakkına ve korunan haklarına tecavüz oluşturduğu, davalı şirket ortağının kötü niyetli olduğu, haksız kazanç elde etmeye çalıştığından, davalı adına tescilli dava konusu markalara ihtiyati tedbir uygulanarak, hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesine ilişkindir. Mahkemece; Davanın; halkı yanıltıcı ibarelerin marka olarak tescili sebebiyle hükümsüzlüğe ilişkin olduğu, 6769 sayılı SMK’da marka tescilinde mutlak ret sebeplerinin 5. maddede düzenlendiği, maddenin f bendinde mal veya hizmetin niteliği kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak nitelikteki işaretlerin marka olarak tescil edilemez hükmünü içerdiği, Davacının dava konusu yaptığı markalardan, üniversite, üniversity, akademi, academiy, üniversiteler birliği ibareleri taşıyan davalı markaları dikkate alındığında, yüksek öğretim kanunu gereği üniversite düzeyindeki eğitim kuruluşlarının ancak vakıf tüzel kişilikleri tarafından kurulabileceği, kazanç ve ticari amaç güdemeyeceği, Davalının ticari faaliyeti konusunda üniversite kurmak amaç olarak belirtmiş isede; söz konusu amacın kanunen gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir amaç olup, ortalama tüketici nezdinde davalı tarafın dürüstlük kuralına uymayan, bir üniversite faaliyeti yetkisine sahipmiş gibi söz konusu ibareleri kullanması halk nezdinde bu tür faaliyetlerin yapılabileceği algısı uyandırabileceği, yasal olmayacak şekilde bu ibarelerin kullanılması, halkın kandırılmasına sebep olabileceğinden 6769 SMK 5 f bendi gereği davalı tarafın üniversite, akademi, üniversiteler birliği ibarelerini taşıyan …, …, …, …, …, …,…, …, …, …, …, …, …, …, …, …,, …,…, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …,…, …, …, …, …, …,… sayılı markaların yanıltıcı ve aldatıcı nitelik taşıdığından hükümsüzlüğüne, kayıtlardan terkinine, …, …,…, …, …, …, sayılı markalar yönünden; davalı tarafın faaliyetleri ve ticaret unvanı dikkate alındığında mevzuat hükümlerine uygun tescil söz konusu olduğu, herhangi bir aldatıcı ve yanıltıcı nitelik söz konusu olmadığından bu markalar yönünden talebin reddine, …, … sayılı markaların dava tarihi itibariyle müddeti dolduğundan, sicilden terkin edildiği, sahibi adına geçerliliği olmadığından, bu markalar yönünden talebin reddine karar verilmiştir. Karar aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.1-Mahkemenin gerekçeli kararında; “Davanın İstanbul 2 FSHM’nin 2017/243 sayılı tecavüzün tespiti meni davası ile birleştirilme istenmiş isede; mevcut davanın hükümsüzlüğe ilişkin olup birleştirilmesi zorunlu olmadığından, talep yerinde görülmediğinden, davanın esasına girildiği,” belirtilmiştir. İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/243 Esas sayılı dava dosyası getirtilmeden birleştirme talebinin reddine karar verilmiştir. İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/243 Esas sayılı dava dosyasından yazılan 20/04/2017, 24/12/2017, 01/06/2018, 24/02/2019 tarihli dosya inceleme talepli müzekkere içeriklerinden davanın konusunun; marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ve giderilmesine ilişkin olduğu tespit edilmiş ise de; davalı tarafça davada “hükümsüzlük” talebinin bulunduğu da iddia edildiğinden, gelen yazı cevabından taraflardan … … Tic. Ltd. Şti. ve … her iki davada ortak taraf olup, marka hukukundan doğması sebebiyle, sebep benzerliği mevcut olduğundan, bu hali ile HMK 166. maddesindeki “biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek olması” koşulunun varlığının ve mahkemece re’sen dikkate alınması gereken HMK 114/1-ı bendindeki “aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” dava şartı eksikliğinin tespiti için dosyanın fiziken yada Uyap üzerinden getirtilerek incelenmesinin zorunlu olduğunun dikkate alınmaması usule aykırı olduğundan, istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davalı taraf cevap dilekçesinde 3 numaralı delil olarak; İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/148 Esas sayılı dosyası kapsamında tanzim edilen bilirkişi heyeti raporu ve tüm dosya kapsamına dayanmış “Dosyanın tamamının onaylı bir suretinin celbini talep ederiz.” sözleri ile getirtilmesini talep etmiş, İstanbul 4. FSHHM’nin 2015/148 esas sayılı olup mahkemenin kapatılarak devir edildiği İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/243 esasını alan dosyanın mahkemece UYAP üzerinden veya fiziken getirtilmediği tespit edilmiştir. HMK 195. maddesinde; tarafların ellerinde bulunmayan ve incelenmesine karar verilen delillerin getirtilmesi için mahkemece ilgili resmi makamlara bu husus bildirilir. HMK 197/1. maddesinde; kanunda belirtilen haller dışında, deliller davaya bakan mahkeme huzurunda, mümkün olduğu kadar birlikte ve aynı duruşmada incelenir düzenlemesi mevcuttur. Davalı tarafça İstanbul 4. FSHHM’nin 2015/148 esas sayılı olup, mahkemenin kapatılarak devir edildiği İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/243 esasını alan dosyaya delil olarak dayanıldığından, mahkemece getirtilerek incelenmesi veya getirtilmeme sebebinin belirtilmesi gerekir. Mahkemece bu talep hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmediğinden usule aykırı olup, bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmiştir. 3-Dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun, mahkemenin ara kararı doğrultusunda düzenlendiği, mahkeme denetimine açık olduğu tespit edilmiş olup, 22/05/2018 tarihli oturumda davalı tarafın rapora itirazlarının “Dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporu mahkemece belirtilmeyen hususlarda beyan içermekte ise de, genel olarak rapor mahkemenin değerlendirme yapılmasını istediği konularda değerlendirme yapılmış olup, hukuki değerlendirme hakime ait olup, yeniden yargılamanın ucuzluk ve basitlik ilkesi gereği ve teknik bir konuda yeniden incelenmesi gereken bir husus olmayıp yeniden rapor alınması taleplerinin reddine,” karar verilmiştir. Davalının faaliyeti; dava dışı … Üniversitesi’ne kaydolma olasılığı olan üniversite adaylarına danışmanlık sunmak ve anılan üniversiteye kaydolmalarını sağlamak olduğu halde, bilirkişi raporunda, davalı şirketin üniversite öğrencilerine yönelik tanıtım ve danışmanlık hizmet vermesinin dikkate alınmaması, dosya kapsamına uygun düşmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. 4-Dava dilekçesinde SMK’nun 26/c bendi uyarınca kesintisiz 5 yıl süre ile kullanılmama sebebiyle hükümsüzlük talebi mevcut olmadığı halde bilirkişi tarafından “Ayrıca davacı, SMK 26. maddesinde yer alan “© uncu maddenin birinci fıkrasında belirtilen hâllerin mevcut olması.”, diğer ifadeyle “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir.” hükmünü de hükümsüzlük (iptal) talebine gerekçe olarak göstermiştir.” tespiti yapılmış ve bu konuda inceleme yapılmış ise de; raporun (D) bendinde davalının ticari kayıtları ile Yüksek Öğrenim Yasası kapsamında ticaret unvanı yönünden inceleme yapıldığı, 7. sayfadan itibaren marka hukuku yönünden mahkemenin taleplerinin değerlendirildiği tespit edilmiştir. 22/05/2018 tarihli oturumda davalı tarafın rapora itirazlarının değerlendirilmesinde bu husus “Dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporu mahkemece belirtilmeyen hususlarda beyan içermekte ise de, genel olarak raporda mahkemenin değerlendirme yapılmasını istediği konularda değerlendirme yapılmış olup, hukuki değerlendirme hakime ait olduğu” belirtilerek rapor mahkemece HMK 282. maddesi uyarınca diğer deliller ile birlikte değerlendirildiğinden, bu hali ile bilirkişi tarafından SMK 26. madde kapsamında yapılan inceleme sonuca etkili olmadığından, istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 5-Davacı birden fazla hükümsüzlük sebebine dayanmıştır. Sebeplerin ilki; “ÜNİVERSİTE” ibaresinin mal ve hizmetin niteliğini belirtir ibare olması sebebiyle tescil edilemeyeceği, ikinci sebep; davalı tarafın tüzel kişi tacir olması sebebiyle, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre yüksekokul ve üniversite açması, yüksekokul ve üniversite eğitimi vermesi emredici hükümler ile yasaklandığından, hiçbir zaman bu alanda faaliyette bulunamayacağından, yanıltıcı ifade olması sebebiyle 556 sayılı KHK 7/1(f), 6769 sayılı SMK’nun 5/1(f) uyarınca, “Mal veya hizmeti niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak markalar” tescil edilemez hükmü uyarınca hükümsüzlüğüne karar verilmesi, son sebep ise; davalı tarafın tüzel kişi tacir olması sebebiyle bu alanda faaliyet gösteremeyeceği için kullanmayacağını bildiği halde başkalarına zarar vermek için markayı tescil ettirdiğinden, tescilin kötüniyetli olduğundan bahisle hükümsüzlük kararı verilmesine ilişkindir. Davada ileri sürülen iptal sebeplerine göre dava şartlarının varlığının incelenmesi mahkeme hakiminin hukuki bilgisi ile çözülmesi gereken hususlardan olup, HMK 262. maddesi uyarınca mahkeme hakiminin genel hukuki bilgisi ile çözülmesi gereken konularda bilirkişi görüşüne başvurulamaz. Davada, davacı tarafın “SMK’nun 26/c bendi uyarınca kesintisiz 5 yıl süre ile kullanılmama sebebiyle hükümsüzlük talebi” olmadığından, bilirkişilerce incelenmesi gerekmez ise de; bilirkişiler tarafından raporun 10. sayfasında “davalının, üniversite kurması kamu yararı gereği düzenlenmiş mevzuat hükümleri uyarınca mümkün olmadığından, bu ibareyi (içeriğinde ÜNİVERSİTE, UNİVERSİTY, ÜNİVERSİTELER BİRLİĞİ, AKADEMİ, ACADEMY) barındıran markaları tescilden itibaren kullanmadığı açıktır. Kullanımın 5 yıllık sürecinin başlangıç tarihine yönelik hukuki tartışmalar mahkemenizin takdirindedir” sözleri ile değerlendirildiği sabit olduğu gibi, yasa maddesindeki 5 yıllık sürenin dava tarihi itibariyle gerçekleşip, gerçekleşmediğinin tespiti de mahkeme hakiminin hukuki bilgisi ile çözülmesi gereken hususlardan olduğundan, bilirkişiler tarafından değerlendirilmemesi eksiklik olarak kabul edilmeyeceğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi, Bilirkişi heyetindeki 1- …, (Patentler ve faydalı modeller, Telif hakları) konusunda Yrd. Doç. Dr., 2- …, (Belgeler ve yazılar, Özel eğitim, Eğitimde ölçme ve değerlendirme, Rehberlik ve psikolojik danışmanlık , Halk eğitimi, Eğitim yönetimi ve teftişi, Eğitim ekonomisi ve planlama) konusunda, 3-…, (Tasarımlar, Markalar, Marka vekili) konularında uzmanlıklarının olduğu belirtilmiştir. Davacı taraf SMK’nun 26/c bendi uyarınca kesintisiz 5 yıl süre ile kullanılmama sebebiyle hükümsüzlük talebinde bulunmadığından, kesintisiz kullanımın tespiti için ticari defterler üzerinde inceleme yapılması gerekmediği gibi, kullanımın tek ispat vasıtası ticari defterler olmadığından, sektörün bulunduğu alana göre; tanık beyanı, gazete ve dergilerde çıkan haberler ile de kanıtlanabileceğinden, ticari defter incelemesi gerekmeyen hallerde heyette muhasip bilirkişi bulundurulmamasına ihtiyaç olmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın “SMK’nun 26/c bendi uyarınca kesintisiz 5 yıl süre ile kullanılmama sebebiyle hükümsüzlük talebi” olmadığından bilirkişilerin bu yöndeki incelemeleri talep aşımı niteliğinde ise de; mahkeme hakimi bilirkişinin görüş ve beyanı ile bağlı olmadığından, HMK 282. maddesi uyarınca, diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirileceğinden, sonuca etkili olmadığı gibi, 5 yıllık süre dava şartı olup, dava şartlarının varlığını denetlemek HMK 115. maddesi uyarınca mahkeme hakimine ait olduğundan, istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 6-Her dava, açıldığı tarihteki nitelik ve koşullara göre değerlendirilir. Davacı taraf dava tarihi itibariyle vakıf kurarak “ÜNİVERSİTE” ve bu kelimeden türetilen markaları kurduğu vakfa devrettiğini kanıtlamadığından, davalı şirketin mevcut yasal düzenlemeler kapsamında şirketin amaçları arasında belirtilen üniversite kurması mümkün olmadığından, mahkemece de gerekçede bu husus belirtildiğinden, Vakıflar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu kapsamında müvekkili şirkete tanınan hakların mahkeme ve bilirkişilerce dikkate alınmadığına, bu sebeple kararın hukuki dayanağı olmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 7-Bilirkişi raporunun 10. sayfası ile sonuç bölümünde dava konusu markaların davalı tarafından kullanım durumunun incelendiği tespit edilmiş ise de; davacı tarafın; hükümsüzlük sebebi olarak dava dilekçesinin 6. maddesinde “Davalı şirketin, Yüksek Öğretim Mevzuatı ve TTK hükümleri çerçevesinde, üniversite kurması ve bu alanda faaliyette bulunması yasak olduğundan, hiçbir zaman bu alanda faaliyette bulunamayacağından, “ÜNİVERSİTE” veya kısatlmalarından oluşan markaların tescilini talep etmesi ve kullanması mümkün değildir. bu markaların tescili halinde ise, hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği açıktır.” sözleri ile dava konusu markaları tabi olduğu mevzuat gereği kullanamayacağını iddia ettiği için, bilirkişi tarafından kullanım durumu incelendiği gibi, dilekçenin 9. maddesinde tescilin kötü niyetli olduğu ileri sürüldüğünden, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca kullanma amacı taşımayan, sadece başkalarının kullanımına engel olmak amacıyla yapılan marka tescillerinin kötü niyetli kabul edilmesi sebebiyle, kötü niyetin varlığının araştırılması için de fiili kullanımın değerlendirilmesi gerektiğinden, bilirkişinin bu hususta inceleme yapmasında usule aykırılık bulunmadığından istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. 8-Davalı vekili cevap dilekçesinde delil olarak; 1-Müvekkil firma ticaret sicili kuruluş gazetesi nüshası, 2-… Üniversitesinin tanıtımına ilişkin her türlü evrak, 3-İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/148 Esas sayılı dosyası kapsamında tanzim edilen bilirkişi heyeti raporu ve tüm dosya kapsamı (Dosyanın tamamının onaylı bir suretinin celbini talep ederiz.) 4-Taraflara ait ticaret defter ve evrak, 5-Bilirkişi 6-Tanık, keşif ve her türlü yasal delail ibaresi ile delillerini sıralamış olup, 1 numaralı delilin davalı tarafça sunulduğu, mahkemece 2015/148 Esas sayılı dosyanın getirtilerek incelendiği, bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, davalı tarafın tanık bildirmediği, davanın marka hükümsüzlüğüne ilişkin olması, tazminat talebinin bulunmaması sebebiyle tarafların ticari defterlerinde inceleme yapılması gerekmediği anlaşıldığından, davalı tarafın toplanmayan delilinin bulunmadığı tespit edilmiştir. HMK 140. maddesi uyarınca ön inceleme duruşması, tarafların iddia ve savunmalarının, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları konuların tespit edildiği, dava şartları ve ilk itirazların karara bağlandığı, tahkikat duruşması ise; tarafların tüm delillerinin birlikte değerlendirildiği oturumdur. HMK 146. maddesi ile, mahkemenin, taraflarca gösterilmiş olan delillerin incelenmesinden sonra, davanın muhakeme ve hüküm için yeterli derecede aydınlandığını anlarsa, tahkikatın bittiğini kendilerine bildireceği, HMK 186. maddesinde tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılamada tarafların son sözleri sorularak hüküm verileceği düzenlenmiştir. Görülmekte olan davada mahkemece yargılamanın yazılı usule göre yürütülmesine, ön incelemenin 29/11/2017 tarihinde yapılmasına karar verildiği, davanın açıldığı mahkemenin kapatılması sebebiyle 27/09/2017 tarihinde Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’ne devredildiği yeni duruşma günü olarak 30/11/2017 tarihinin belirlendiği, ön inceleme oturumunda taraf vekillerince tahkikat aşamasına geçilmesinin talep edildiği, tarafların eksik delillerinin tamamlanmasına, delillerin tamamlanmasından sonra bilirkişi raporu alınmasına, tahkikat duruşma gününün raporla birlikte taraflara tebliğine karar verildiği, 25/05/2018 tarihli tahkikat duruşmasının raporla birlikte tebliğ edildiği, tahkikat duruşmasında davalı vekilinin rapora itirazının “Dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporu mahkemece belirtilmeyen hususlarda beyan içermekte ise de, genel olarak rapor mahkemenin değerlendirme yapılmasını istediği konularda değerlendirme yapılmış olup, hukuki değerlendirme hakime ait olup, yeniden yargılamanın ucuzluk ve basitlik ilkesi gereği ve teknik bir konuda yeniden incelenmesi gereken bir husus olmayıp yeniden rapor alınması taleplerinin reddine” karar verilerek, davacı vekilinin tahkikata yönelik bir talebi olmadığını, davalı vekilinin süresinde açılmadığından davanın reddini talep etmesi üzerine, “tahkikata yönelik işlem kalmadığından tahkikatın bitirilmesine, HMK 186 madde gereği sözlü yargılamaya geçilmesine” karar verildiği, davacı vekilinin davanın kabulünü talep ettiği, davalı vekili süre talep ettiğinden gelecek celsenin sözlü yargılama olarak yapılmasına, taraflar gelmediği takdirde yokluklarında karar verileceğinin hatırlatılmasına, karar verilerek oturumun 05/07/2018 tarihine ertelendiği ve tayin edilen oturumda karar verildiği tespit edilmiştir. HMK 282. maddesi uyarınca bilirkişi raporu dosyadaki diğer deliller ile birlikte mahkeme hakimi tarafından serbestçe değerlendirilir. Mahkemece HMK’da yazılı yargılama için öngörülen usule uyularak yargılama yapıldığı, taraf delillerinin toplandığı, davalı tarafın bilirkişi raporuna itirazlarının gerekçeli olarak reddedildiği tespit edildiğinden, davalı taraf delillerinin toplanmadığını iddia etmekle birlikte, toplanmayan delilini somut olarak belirtmediğinden, yargılamanın kısa sürede sonuçlandırılması tek başına dosyanın incelenmediğini göstermeyeceğinden, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 9-Davacı tarafın talebi; marka hükümsüzlüğü ve sicilden tekine ilişkindir. Davada, ibarenin ticaret unvanından silinmesi talebi bulunmadığı halde, raporun D-ANALİZ bölümünde bilirkişiler tarafından, “Konunun Ticaret Unvanı Yönüyle Değerlendirilmesi’nin yapıldığı, değerlendirmenin sonunda; …. marka hükümsüzlüğü ile doğrudan bağlantısı olmadığından ve bilirkişiye verilen görev kapsamında olmadığından ayrıca incelenmemiştir” tespitinin yapıldığı görülmüş ve dosyada fazla bilgi olarak yer almış ise de; sonuca etkili olmadığından bu yöne ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. HMK 26. maddesindeki taleple bağlılık ilkesi uyarınca, davacı tarafça talep edilmeyen konuda mahkemece karar verilemez. Davacı tarafın talebi; belirttiği sebeplerle markanını hükümsüzlüğüne karar verilerek sicilden terkinine ilişkin olup, davada markanın iptali talebi olmadığından, hükümsüzlük kararı verilmesinde yasal düzenlemelere aykırılık bulunmadığından istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 10-Mahkemelerce atanacak bilirkişiler, Bilirkişilik Yönetmeliği’nin 40/1-c maddesi uyarınca; başvuru sırasında maddede belirtilen diğer belgeler yanında “uzmanlık alanını gösteren diploma, mesleki yeterlilik belgesi, uzmanlık belgesi, ustalık belgesi veya benzeri belgelerinin aslı veya onaylı suretini Bilirkişilik Bölge Kurulu’na ibraz etmek zorunda olup, aynı yönetmeliğin 43. maddesi uyarınca kurul tarafından yapılan inceleme sonunda koşulları taşıyanlara 3 yıl süre ile geçerli olmak üzere “Bilirkişilik Yetki Belgesi” verilir. Mahkemece; İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu listesinden …ile … (marka patent uzmanı) ve …’nin sektör bilirkişi olarak atandığı tespit edilmiştir. Bilirkişilik Yönetmeliği’nin 40/1-c ve 43. maddesi uyarınca uzmanlığa ilişkin belgeler Bilirkişilik Bölge Kurulu’na sunulup, yapılan inceleme sonunda “Bilirkişilik Yetki Belgesi” verilerek listeye kayıt edildiklerinden, mahkemece bilirkişilerden uzmanlıklarına ilişkin belge ibrazının istenmesi gerekmediğinden, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.11-Davacı, 6769 Sayılı Yasa’nın 25. maddesinden doğan tescilli marka sahibine tanınan hükümsüzlük davası açma hakkını kullanarak davalı aleyhine dava açmış olduğundan, yasadan doğan bir hakkın kullanılması kötüniyet olarak kabul edilemez. Yargılama süresince davalı tarafça hükümsüzlüğü talep edilen markaların devredilmediği tespit edilmiştir. Dava konusu markaların yargılama sırasında 3. şahsa devredilmesi halinde, davalının pasif husumet ehliyeti kalmaz ise de, davacı tarafça husumet devralan yeni malike yöneltilerek, davaya devam edileceğinden, davanın konusuz kalması söz konusu değildir. Asıl olan; aksi kanıtlanıncaya kadar tarafların talep ve savunmalarında iyi niyetli olduğuna ilişkin olup, davacı tarafın dava açmakta kötü niyetli olduğunu kanıtlamak davalı taraf aittir. Yargılamanın devamı sırasında lisans verilmesi veya şirketlere iştirak yolu ile markanın kullandırılması, markaların tamamının devir edilmesinde bir engel bulunmadığı halde davalı tarafça bu yollara başvurulmaması davacı tarafın dava açmakta kötüniyetli olduğunu göstermeyeceğinden, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 12-Davalı vekili tarafından … Eğitim Vakfı … İktisadi İşletmesi’nin dava tarihinden önce 6.5.2016 tarihinde kurulduğuna ilişkin 31/01/2007 tarihli 6735 sayılı ticaret sicil gazetesinin 393. sayfa sureti bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunulmuş ise de; … Vakfı … İktisadi İşletmesi’nin hükümsüzlüğü istenen dava konusu markaları kullanabilmesi için, marka tescilinden doğan hakların usule uygun lisans sözleşmesi ile vakfa devredilmesi gerekir. Vakfın kurulması tek başına yeterli değildir. Davalı tarafça, marka tescilinden doğan hakların vakfa devredildiği, usulüne uygun düzenlenmiş lisans sözleşmesi ibraz edilerek kanıtlanmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 13-Vakıflar Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca; Vakıfların, amacını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir temin etmek amacıyla, genel müdürlüğe bilgi vermek şartıyla iktisadî işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilirler ise de; davalı tarafça 06/05/2016 tarihinde kurulan … Vakfı … İktisadi İşletmesi’nin davalı şirkete ortak olduğu, usulüne uygun lisans sözleşmesi ile hükümsüzlüğü talep edilen markaların kullanım hakkının bu işletmeye devredildiği kanıtlanmadığından, mahkemece dikkate alınmaması yasal düzenlemelere aykırı olmadığından, istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 14-Davacı vekili dava dilekçesinin 5.maddesinde; Davalı şirketin, müvekkilinin tescilsiz markası ve unvanını birebir taklit ettiğini, davalı şirketin unvanında yer alan “…” ve “Üniversite” ibarelerinin, müvekkilinin unvanının birebir aynısı olup, müvekkilinin ismi ve tescilsiz markasına tecavüz teşkil edecek şekilde bu ibareleri ticaret unvanında kullanması sebebiyle, müvekkiline zarar verdiğini iddia etmiş, ancak bilirkişi raporunda davacının tescilsiz kullanım tarihi tespit edilmemiştir. Davalı tarafın markalarının hükümsüzlüğüne karar verilebilmesi için, davacı tarafın markayı davalıdan daha önce tescilsiz olarak kullandığının tespiti gerekip, raporda veya mahkemece bu hususta yapılmış tespit bulunmadığından, rapor ve karar eksik incelemeye dayalıdır. Ayrıca, davalı tarafın davanın kötü niyetle açıldığına ilişkin iddiasının tespiti bakımından, davacı tarafa ait bir banka bulunduğu iddiasının da rapor ve gerekçede tartışılmaması usule aykırı olduğundan, davalı vekilinin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. 15- Davada birden fazla hükümsüzlük sebebine dayanılması mümkün olup, HMK 190. maddesi uyarınca bir iddiadan yarar sağlayan tarafın iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu kuralı uyarınca, dayanılan tüm hükümsüzlük sebeplerinin davacı tarafça ispat edilmesi zorunludur. Davacı tarafça markanın kullanılmadığı ve yasal düzenlemeler ile davalı tarafın sıfatı nazara alındığında kullanılmasının mümkün olmadığı, bu sebeple markanın yanıltıcı olduğu, ayrıca markanın kullanılamayacağını bile bile tescil ettirilmesinin kötü niyetli tescil olduğundan hükümsüzlüğü gerektiği, “ÜNİVERSİTE” ve türevleri olan ibarenin hizmet kolunu tanımlayan ibare olması sebebiyle marka olarak tescil ettirelemeyeceği iddiası ile dava açılmıştır. Mahkemece ibarenin davalı tarafça yasal düzenlemeler kapsamında hiçbir zaman kullanımı mümkün olmadığından yanıltıcı olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacı tarafın diğer hükümsüzlük sebeplerine yönelik talepleri yönünden gerekçe oluşturulmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. Kötüniyetli tescile dayalı hükümsüzlük talebi yönünden hak düşürücü süre mevcut olmadığı gibi, yanıltıcı bilgiye dayalı hükümsüzlük davası yönünden 5 yıl süre ile sessiz kalma yolu ile dava hakkının yitirildiğini kanıtlamak davalı tarafa ait olup, dosya kapsamında bu yönde bir ispat olmadığından istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 16-Mahkemece; Her ne kadar davalı ticari faaliyet konusunda üniversite kurmayı amaç olarak belirtmiş isede söz konusu amaç kanunen gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir amaç olup ortalama tüketici nezdinde davalı tarafın dürüstlük kuralına uymayan sanki bir üniversite faaliyeti yetkisine sahipmiş gibi söz konusu ibareleri kullanması halk nezdinde bu tür faaliyetlerin yapılabileceği algısı uyandırabileceğinden yasal olmayacak şekilde bu ibarelerin kullanılması, halkın kandırılmasına sebep olabileceği gerekçesi ile dava kabul edilmiş ise de, davalının faaliyeti; dava dışı … Üniversitesi’ne kaydolma olasılığı olan üniversite adaylarına danışmanlık sunmak ve anılan üniversiteye kaydolmalarını sağlamak olduğu halde, mahkeme kararında, davalı şirketin üniversite öğrencilerine yönelik tanıtım ve danışmanlık hizmeti vermesinin dikkate alınmaması, dosya kapsamına uygun düşmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Asıl olan iyi niyet olup, davanın kötü niyetle açıldığını kanıtlamak davalı davalı tarafa aittir. Marka hükümsüzlüğünü talep etmek davacının yasalardan doğan ve Anayasa ile teminat altına alınan hakkıdır. Bir hakkın yasal süre içerisinde kullanılması kötü niyet olarak kabul edilemez. Davalı tarafça da davacının kötü niyetinin varlığı kanıtlanmadığından istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 17-HMK 293.maddesi uyarınca uzman görüşü hukuki deliller arasında sayılmıştır. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca; yargılama sırasında mahkemeye ibraz edilmesi koşulu ile mahkemece dikkate alınması, uyulmama gerekçesinin açıklanması gerekir ise de; davalı tarafça uzman görüşü yargılama sırasında sunulmamış, istinaf dilekçesi ekinde ibraz edildiğinden mahkemece nazara alınması mümkün değildir. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince Mahkemece, davacı tarafın tüm hükümsüzlük sebepleri yönünden davalı tarafın gerekçeli itirazları doğrultusunda ek rapor alınması, gerektiğinde başka heyetten rapor alınarak hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulduğundan kararın 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, 1,2,3,14,15,16. maddedeki istinaf sebepleri yönünden yeniden inceleme ve araştırma yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile;2- Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/07/2018 tarih, 2017/428 E. 2018/254 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 06/10/2022